Hüzün Önerileri

Son güncelleme: 25.02.2008 13:11
  • Hüzün Önerileri

    gözlerine otağ kurmuş yalnızlık
    acının zangocusun-bunalım eğirirsin
    geceleri sızım sızım
    kapanmaz bir yara gibi geçmişin
    kilitlerin anahtarsız
    kendinin hücresisin
    `keşke` dediğin yerde
    yarım kalmış şiirlerin kederi
    -gecikmiş nice pişmanlık-
    içinde sabaha dek
    dört nala uzaklaşan bir atın
    dönüşsüz ayak sesleri...
    her türkü
    kan göleti
    söze dökülmeyen habis duygular
    kahredici ve derin
    birer kesik damar gibi
    deneyemediklerin...

    anlıların senin
    sokak çocukların
    cami kapılarına bıraktıkların
    dönüp dönüp sarıldıklarım
    anlıların ki her biri
    baş belan
    illetin
    yüzsüzün

    bir deprem sonrasıdır
    yalnızlıktan yıkılır kent
    anlarsın
    biraz da pişmanlıklardır hüzün...

    oysa kepir yüreklere can akıtmışsın
    kaç gülşen büyütmüşsün çoraklarında
    yeşermesi olmayacak ağaç gibiyken
    insan eli değmemiş sancılı gecelerden
    çiçek salgınlarıyla ulaşmışsın sabaha

    yakılmış bayrakları
    asılmış şarkıları
    çiçekleri çiğnenmiş
    yağmalanmış alanları
    kentler geçmiş içinden


    unutulmuş bir yerlerde
    birileri
    görüşmemek üzere
    her mevsim yaprak döken
    ve yeniden çiçeklenen ağaçlar gibi
    nice yol ayrımlarında kalmış
    nice insan yüzleri

    ne zaman ki dağdelen coşkularla
    sürüklenmişsen
    yüreğini gül diye sunduğun eller
    bozguna uğratmış tomurcuk şiirlerini
    acı çalmış baharını yüzünün
    gülüşün kırılmış sebiller gibi
    sırları dökülmüş bir günün aynasında
    birden bire görürsün
    biraz da
    dinmiş coşkulardır hüzün...

    ağladın
    hep ağladın
    kumdan evler kurmayı
    deneyemediğin için

    ağladın için için
    kurduğun kumdan evleri
    gelip yıkınca deniz
    ağladın
    derya içre balık gibi
    deryadan habersiz

    bir zamanlar duruydun
    arınmış sevgilere gebeydi toprakların
    için yırtıldı-dağlandın
    ve kirlendi gözlerin
    yüz ifaden kavlandı
    fason sözcüklerle konuşmağa başladın
    buğulandı aynaların
    içindeki bataklıkta boğuldun
    kendi kendine sürgün
    kirli bir suydun

    yine cellatlar dolaşıyordu
    türküleri talanlanmış alanlarda
    madalyonlarının arkasına saklanmış
    vampirler kan sarhoşu
    sayısız yargısız infaz
    faili meçhul
    yaşı bilinmeyen bunamış firavunlar
    sürdürsün diye saltanatını
    sokaklar dolusu yalaka
    çanak yalayıcı
    kul...

    yine de birileri hep oldu
    anlaşılmaz ölçüde hain(!)
    çelikten onurları
    parçalanmış yüzleriyle
    güya ibret-i alem için sergilenirken
    parçalarken bir tekmede
    zulüm esnafının tezgahlarını
    -sen ki bütün aynaları buğulu
    akvaryumuna aşık
    tedirgin su...

    gül(üş) ün açmasını insanlık suçu sayıp
    ağaçlar yargısız sökülürken
    hastane kapılarında
    ölüm kuyruklarla
    caddeler hınca hınç
    hınç
    tüm bunların arasında
    azat et kendini içindeki kafesten
    cellatların uluştuğu bir dünyada
    artık sırça saraylar kurma
    o saraylar dolusu mutluluklar kurma
    eğer ki yüreğinin
    haykıracak gücü yoksa
    dağ başlarına tırman
    yorgun bir kartal gibi mağaralarda yaşa
    yüzünü içindeki dipsiz dehlize dön
    ve haykır
    gözkapaklarının içinde saklanmış onca hüznü
    ki yeniden coşkuyla tutuşsun türkün
    unutma
    biraz da susmaktır hüzün...-

    arınıp yeniden insan olmaksa derdin
    en mutsuz zamanında sokaklara çık
    çaresizliklerden acılar devşir
    kimsesiz çocukların bakışlarından umut
    var kana nehir nehir
    bırak
    onca yıl içinde biriken zehir
    aksın
    unutma
    yaşadıkça aldanacaksın
    içinde yük olan ne varsa at
    kırılmış kanatlarını sağalt
    pencereler aç ki zındanlarına
    gözlerin ışık açsın
    dalların umut
    kaldır sınırları
    yüreğine çağlayanlar dökülsün
    unutma
    biraz da
    başlamamış coşkulardır hüzün.



    Adnan Durmaz
#25.02.2008 13:11 0 0 0