Sıcak bir yaz gününde,çölün ortasından bir feryat yükseliyordu.Sesi ne insanlar duyuyordu ne de Hayvanlar umursuyordu.Zavallı kaktüstü ağlayan.Günlerdir gözyasları dinmemisti.Sanki dikenleri kalbine yerleşmisti.Kanıyordu adeta kalbi,soranda yoktu ki halini...
Bu hali bir kaç aya devam etmisti.Gözyaslarından yanı basında bir gölcük olusmustu.
Sonunda kaktüsün bu haline üzülen bir canlı çıkmıştı.
Kaktüse sordu
-seni bu kadar üzen nedir?Kaktüs kardeş.
Kaktüs şaşırmıstı.Birileri onu merak ediyordu.hemen cevaplamıstı
-Ruhumla bedenim beni yaralayan.
Kertentele şaşırmıştı Cevaba bir anlam verememisti,
-Ruhunla bedenin mi nasıl yani?Diye sormustu saskınlığını gizlememisti
-Kalbim güzel bir gülün vucudunda can bulacak kadar asilken,vucudumun dört bir yanında tel örgüler var.İşte beni aylardır kahreden.diye halini dile getirmişti.Kertenkele zeki kaktüsün isyanını anlayıp;
-Aman kaktuscuğum!derdin bu mudur?Bende vahim bir şey var zannettim.İlahi kaktüs!dedi ve sözlerine ;
-Bak kaktüs sen ılıman iklimli bir kentte gül olarak mı yasamak isterdin yoksa olduğun gibi kalmak mı?
Kaktus
-Dalga mı geçiyorsun?tabiki gül olmak isterdim.
-O zaman her an için insanlara tutsak yaşamayı,vaden gelmeden ölmeyi ve kışın solmayı kabul mu ediyorsun?ben senin yerinde olsam hiç üzülmezdim.çünkü başın dik ve korkusuzca yasıyorsun oysa gülün güzelliği basa beladır.unutma gül güzelliği için öldurulur.
kaktüsün dinmeyen gözyasları kertenkeleyi dinledikten sora nihayet son bulmustu.kertenkele kaktuse şükrü öğretmis,kertenkelenın verdiği ders sonucu yeni bir dostluğun da temelleri atılmıs olmustu.