Bir demet yalnızlığı özenle dök yollarıma...
Tarihsiz olsun ağrı kesici olarak sunduğun cümlelerin.
Gecelerim alışık değil pek ansızın vuran şiddetli sancılara.
Hatalı birkaç matematik problemi koy önüme,
Senden kalan tenhalığıma çözümsüzdü ninnisini dillendireyim.
Uykusuz kalınca huysuzluğu çok yormakta benliğimi...
Tutunabileceğim bir tutam bakış bırak bir de gözlerime...
Yürümeyi henüz öğrenemedi yüreğim ayağına dolanan ketum kırgınlıkla.
Edebiyatı zorunlu kılma.
Hüzzam güfteleri söyleyip toprağımı eşelemesin sesin.
Yaşam iksiri su olmasın katilim.
"Bilirsin kaktüsler fazla su verilirse ölür" yarim.
Kendime sürgünüm.
Bir cümleyim cümlenden virgülle ayrılmış sayfalarımın kimsesiz çocukları harflerle büyüyen.
Kör mayınlar döşeli ruhumun her zerresinde "sus"lar döküyorum nehir yataklarına...
Senli her nokta omuzlarımda uykuya dalarken gözlerime düştü beklenen...
Yalnızlık...
Noktalanmış sevdaların uğradığı ilk istasyon.
Durdursan da zamanı dönmez ki giden...
Artık gecenin yanağına konan hüzün,
Bir damla gözyaşıyla avuçlara bırakılan hasret,
Fecir vakitlerinin eteklerine dökülen sitemler var.
Firak kan kusar ehven bir gecenin kızıllığında...
Kolay değil sükutun içinde feryat gizlemek...
Damlaları hıç/kırık/sız/ taşıyabilmek gözlerde...
Sevda zamanında sevda diyen aklımı yüreğime düşürüp...
Takvim yapraklarını tarihsiz kılana kadar,
Kederli leylak kokan ıslak sokaklarımda,
Susma faslındayım...!