Bilim felsefesi, epistemoloji, ontoloji, etik ve estetik gibi felsefenin temel alt bölümlerinden birisidir.
Tanım
Bilim felsefesi, bilimin ne olduğunu, bilimsel kuramların özgül yapısını, bilimsel bilginin epistemolojik statüsünü, bilimsel yöntemin (ya da yöntemlerin) anlamını, bilim alanı ve bilimsel bilginin nesnesini, bilimin gelişiminin anlamını, özet olarak bir bütün bilimin konumu, gelişimi ve iç-yapısını değerlendiren, bunu kuramsal düzlemde ortaya koymaya çalışan felsefe bölümüdür.Bilim tarihinden farklı olarak bilim felsefesi bu sözkonusu tarihin kuramsal düzlemde açıklanmasını ve değerlendirilmesini üstlenir.Cemal Yıldırım, bilim felsefesinin amacını "bilimi anlamak" olarak belirtmektedir.
Bilim ve Felsefe
Bilim felsefecileri bir bakıma hem felsefe hem de bilim alanında yer alırlar, her iki alana birden hakim olmaya çalışırlar. Özellikle başlangıçta bilim insanları belirli bir felsefi etkinlik içinde de olmuşlardır. Başlangıçta bilimler felsefenin içinde yer almaktadır; filozoflar aynı zamanda çoğu noktada bilim insanlarıydılar, birçok bilimsel alanda bilgi sahibiydiler ve onların sentezleriyle felsefe yapmaktaydılar.Fizik'i ve Metafizik'i yazan Aristotales bunun tipik bir örneğidir.Bilginin gelişimi, özerk dallara ayrılması ve her bölümün kendi içinde cok daha fazla uzmanlık gerektirmesiyle zaman içinde bilimler felsefeden ayrışmaya başladı.Önce doğa bilimleri denilen bilimler, sonra giderek sosyal bilimler ayrışmaya çalışmıştır.Ancak felsefenin bilimle ilişkisi ve bilime yönelik ilgisi süreklidir.Bu süreklilik felsefe ve bilim tarihinde gösterilebilir.Başlangıçta filozofların bilimle ilgilenen kişiler olması ve daha sonra giderek felsefenin bilim üzerine düsünmesi şeklinde bu ilişki süregelmiştir.Yalnızca filozofların bilimle ilişkili insanlar olması dolayısıyla değil, bilimin ne olduğu üzerine üretilen düşüncelerin felsefi niteliği dolayısıyla da böyledir.
Bilim felsefesine ait metinlerin çok uzun tarihsel bir geçmişi vardır.Aristotales'ten itibaren bu iz sürülebilir.Ama bilim felsefesi, felsefenin bir alt bölümü olarak özellikle bilimlerin felsefeden ayrışmasının bir sonucu olrak belirginleştiği için modern zamanların ürünüdür.Francis Bacon'ın Novum Organon'u, René Descartes 'ın Metot Üzerine Konuşma'sı, Isaac Newton 'un "Felsefi Akıl Yürütmenin Kuralları" , Henri Poincaré'nin Bilim ve Hipotez'i, bir anlamda bilim felsefesinin öncü klasik metinleri sayılabilir.20.yüzyıldan itibaren ise bilim felsefesi tamamen özerk ve kapsamlı bir bölüm haline gelir.
Pozitivizm, 19.yüzyılın son çeğreğinden itibaren önermeleriyle hem bilimssel bir pratiği temellendiriyor, hem de felsefenin sorunlarını yanıtlıyordu.Soyut bir sistem olarak felsefenin sonu gelmiş varsayılıyordu.Ancak öyle olmadığı düşüncesi giderek yaygınlık kazandı.Bizzat pozitizm denilen bilim düşüncesinin aşırı derecede felsefe içerdiği otrtaya konuldu.Bilimin ya da biimsel yöntemin ilkeleri sayılan bir düzine kural durmadan değişime uğradı ve yerine yenileri önerildi.Nedensellik ilkesi Belirsizlik ilkesiyle savaşır durumda buldu kendisini.Kuantum fiziği gibi bilimsel gelişmelerin yolaçtığı kuramsal sorunlarla bilim felsefesi özellikle 1960'lı yıllardan itibaren belirleyici bir güncellik kazanmıştır.Bilime duyulan güvenin sarsıldığı bir dönemde, bilim felsefesi öne çıkmaya başlar.Bunda Karl Popper, Thomas Kuhn, Imre Lakatos, Paul Feyerabend gibi ünlü ve çok etkili bilim felsefecilerinin özgün çalışmaları da belirleyici bir rol oynamıştır.
Felsefenin konusu olarak bilim
Bilimin felsefenin konusu olması ve hatta bu konunun belirli bir zaman içinde felsefenin bir alt disiplini olması sözkonusudur.Tarihsel bir açıklama olarak bilimin felsefenin içinden doğup geliştiği genel bir şekilde belirtilir.Daha sonra bilimin bir bilinç formu olarak ayrımlanmasından sonra da bilim felsefe ilişkisi süregelmiştir.Bilim felsefesi özellikle bu ayrımın sonrasında felsefenin bilim üzerine düşünmesinin bir sonucu olarak disipliner bir duruma gelmiştir.Bu iki alan her zaman kuramsal olarak birbirine karışma ve karşılıklı etkileşim içinde birbirini etkileme halindedir.Genel bir ayrım varsayılmakta birlikte kuramsal ayrım çizgilerini belirlemek kolay görünmemektedir.Bilim felsefesi, bilimin kendi niteligi ve anlamı üzerine, felsefenin kuramsal çalışmasını dile getirir.
Bilim kendi başına kendi anlamını bilemez, böyle bir bilme çabasına yöneldiği anda felsefe alanına girmiş olur.Bu anlamda bilim felsefesi, bilimin yerini anlamını ve kuramsal konumunu belirlemek üzere yürütülen felsefe-içi çalışmaların bütünlüğüdür.Bilimin felsefeden ayrışmasından sonra felsefenin bilim üzerine düşünmesi bilim felsefesinin içeriğini oluşturmaktadır.Özetle, bilim felsefesi, bilimsel düşünce ve yöntemlerin mantıksal ya da kuramsal bir çözümlemesini vermeye çalışır.
Örneğin bilim felsefecisi Popper, "yanlışlanabilirlik" ilkesiyle bilimi doğru bilginin temsilcisi olarak eleştirel rasyonallik ekseninde temellendirmeye çalışırken, bunun tam karşısında Paul Feyerabend'in bilimin hiçbir yöntemsel üstünlüğe sahip olmadığını, bilimsel kuramların geçerliliklerinin tarihsel olarak göreli olduğunu ve bilimin öteki bilgi biçimleri arasında yalnızca bir bilgi biçimi oldugunu söyleyen önermesi bulunmaktadır.Kuhn ise, "eş-ölçülmezlik" önermesiyle farklı bilimsel modellerin birbirleriyle kıyaslanamacağını ve herhangi bir kuramın geçerliliğinin belirli bir oydaşmanın ürünü olarak var olduğu öne sürer ve görelikli bir bilim anlayış şekillendirir.
İLGİLİ KAVRAMLAR VE ALT BAŞLIKLAR
1-"Bilim var olanı keşfetmek ya da varlığını ispatlamaktır"
"Evrenin ya da olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak yasalar çıkarmaya çalışan düzenli bilgi."
"Genel geçerlik ve kesinlik nitelikleri gösteren yöntemli ve dizgesel bilgi."
"Belli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkan, belli bir ereğe yönelen bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma süreci."
Bilim ile uğraşan bir kişinin bu tanımları yeterli bulmayacağını söylemeye gerek yoktur. Bu nedenle, bilimin eksiksiz bir tanımını yapmaya kalkışmak yerine, onu açıklamaya çalışmak daha doğru olacaktır.
İnsan doğaya egemen olmak ister!
Derler ki insanoğlu varoluşundan beri doğayı bilmek, doğaya egemen olmak istemiştir. Bu nedenle, insan varoluşundan beri doğayla savaşmaktadır. Son zamanlarda, bu görüşün tersi ortaya atılmıştır: İnsan doğayla barış içinde yaşama çabası içindedir. Bence bu iki görüş birbirlerine denktir. Bazı politikacıların dediği gibi, sürekli barış için, sürekli savaşa hazır olmak gerekir.
Gök gürlemesi, şimşek çakması, ayın ya da güneşin tutulması, hastalıklar, afetler, vb. doğa olayları bazan onun merakını çekmiş, bazan onu korkutmuştur.
Öte yandan, bu olgu, insanı, doğadan korkusunu yenmeye ve merakını gidermeye zorlamıştır. Korkuyu yenebilmenin ya da merakı gidermenin tek yolunun, onu yaratan doğa olayını bilmek ve ona egemen olmak olduğunu, insan, önünde sonunda anlamıştır. Peki, insanoğlunun doğayla giriştiği amansız savaşın tek nedeni bu mudur? Başka bir deyişle, bilimi yaratan güdü, insanoğlunun gereksinimleri midir?
Elbette korku ve merakın yanında başka nedenler de vardır. İnsanın (toplumun) egemen olma isteği, beğenilme isteği, daha rahat yaşama isteği, üstün olma isteği vb. nedenler bilgi üretimini sağlayan başka etmenler arasında sayılabilir. İnsanın korkusu, merakı ve istekleri hiç bitmeden sürüp gidecektir. Öyleyse, insanın doğayla savaşı (barışma çabası) ve dolayısıyla bilgi üretimi de durmaksızın sürecektir.
Bilimin gücü
Bilim, yüzyıllar süren bilimsel bilgi üretme sürecinde kendi niteliğini, geleneklerini ve standartlarını koymuştur. Bu süreçte, çağdaş bilimin dört önemli niteliği oluşmuştur:
Çeşitlilik, süreklilik, yenilik ve ayıklanma.
Şimdi bunları kısaca açıklamaya çalışalım.
Çeşitlilik
Bilimsel çalışma hiç kimsenin tekelinde değildir, hiç kimsenin iznine bağlı değildir. Bilim herkese açıktır. İsteyen her kişi ya da kurum bilimsel çalışma yapabilir. Dil, din, ırk, ülke tanımaz. Böyle olduğu için, ilgilendiği konular çeşitlidir; bu konulara sınır konulamaz. Hatta, bu konular sayılamaz, sınıflandırılamaz.
Süreklilik
Bilimsel bilgi üretme süreci hiçbir zaman durmaz. Kırallar, imparatorlar ve hatta dinler yasaklamış olsalar bile, bilgi üretimi hiç durmamıştır; bundan sonra da durmayacaktır.
Bir evrim süreci içinde her gün yeni bilimsel bilgiler, yeni bilim alanları ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, bilime, herhangi bir anda tekniğin verdiği en iyi imkanlarla gözlenebilen, denenebilen ya da var olan bilgilere dayalı olarak usavurma kurallarıyla geçerliği kanıtlanan yeni bilgiler eklenir.
Ayıklanma
Bilimsel bilginin geçerliği ve kesinliği her an, isteyen herkes tarafından denetlenebilir. Bu denetim sürecinde, yanlış olduğu anlaşılan bilgiler kendiliğinden ayıklanır; yerine yenisi konulur.
Bu noktada şu soru akla gelecektir. Sürekli yenilenme ve ayıklanma süreci içinde olan bilimsel bilginin doğruluğu, evrenselliği savunulabilir mi? Bu sorunun yanıtını verebilmek için, bilimsel bilginin nasıl üretildiğine bakmamız gerekecektir. Sanıldığının aksine, bilimsel bilgi üretme yolları çok sayıda değildir; yalnızca iki yöntem vardır. Bu yöntemler başka bir yazının konusu olacaktır.
2-Deney,
1. Herhangi bir maddenin özellikle ticaret malının birleşiminin anlaşılması, saflık derecesinin tesbit edilmesi, bozulma veya hile durumlarının meydana çıkarılması için yapılan analiz. Mesela yemek yağının serbest asit muhteviyatının ne mertebede olduğunun bulunması için yapılan iyot indisi deneyi gibi.
2. Bazı kanunların uygulanması veya ileri sürülen bazı fikirlerin doğruluk derecesinin tesbiti için yapılan işlemler. Mesela gaz kanunlarından birini laboratuvarda talebelere yaptırıp sonuçlarının kanuna uygun olduğunu göstermek için yapılan işlemler. Araştırma bakımından ise, demirin paslanmasında nemin rolünü incelemek için nemli ve nemsiz ortamlarda paslanma derece ve hızının tesbiti için yapılan deneyler misali.
3-Bilimsel Yöntem; Fen bilimlerinde, yeni bir bilgi edinmek için kullanılan yaklaşım tarzı, yöntemdir. Bilim adamları bu yöntemle, zaman içinde bilgilerin üst üste binmesiyle evrendeki olayların doğru ve güvenilir bir betimlemesini yapmayı amaç edinirler.
Bilimsel yöntem, en basit haliyle aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
1. Evrendeki bir fenomenin gözlemlenmesi
2. Bu fenomene dair, gözlemler ile tutarlı, ancak kesin olmayan, hipotez adında deneysel bir açıklama getirilmesi
3. Hipotezin tahminlerde bulunmak için kullanılması
4. Tahminlerin deneylerle veya ek gözlemlerle test edilmesi ve sonuçlar ışığında hipotezde gerekli değişikliklerin yapılması
5. (3) ve (4) numaralı adımların hipotez ve deney arasında tutarsızlık kalmayana kadar tekrarlanması
Tam tutarlılık sağlandığı zaman hipotez, gözlemlerin açıklanabilip yeni akıl yürütmelerin yapılabileceği bir kuram haline gelir. Böylelikle bir fenomen türünü açıklayan kolay anlaşılır ve tutarlı bir önermeler grubu oluşturulmuş olunur.
Eleştiriler
Bilim felsefesinin önemli isimlerinden Paul Feyerabend, bilimsel yöntemin genelleştirilmesi ve tek geçerli yöntem olarak mutlaklaştırılması girişimini eleştirmekte, bunun kuramsal/felsefi olarak temellendirilemez pozitivist bir tutum olduğunu öne sürmektedir.Yönteme Hayır adlı ümlü kitabında bu şekilde mutlaklaştırılan bilimsel yöntem anlayışının yanlışlığını hem bilim tarihi içinden örneklerle göstermeye çalışmaktadır, hem de gözlem, deney, önerme, hipotez, kuram gibi terimlerin kendi eleştirisine uygun içerimlerini belirtmektedir.Feyerabend'in itirazı esas olarak bilimsel yöntemin tek ve mutlak bir yöntem olarak kabul edilmesi ve dayatılmasına yönelik olarak görünmektedir.
4-Varsayım veya hipotez, bilimsel yöntemde olaylar arasında ilişkiler kurmak ve olayları bir nedene bağlamak üzere tasarlanan ve geçerli sayılan bir önermedir.
Terim eski Yunanca "önermek" anlamına gelen hipotithenai kelimesinden köken almaktadır. Bilimsel bir hipotez farklı kişilerce ve bilimsel yöntemlerle sınanabilmelidir. Hipotezler genellikle geçmiş gözlemlere veya bilimsel teorilerden yapılan çıkarsamalara dayanır. İstatistiki hipotez; tarafsızlık hipotezi, farksızlık hipotezi, sıfır hipotezi. Bu kavrama göre varsayılan değişkenler arasında farklılık yoktur. Bu tür hipotez bilimsel araştırmalarda yan tutmamanın gereğidir. Araştırma hipotezi; farklılık hipotezi, alternatif hipotez. Araştırmada daha önceki bilgilerin veya gözlemlerin doğruluğunu saptamak üzere oluşturulan, değişkenler arasında önemli ilişki olduğunu varsayan ifadelerdir.
Hipotezler bilimsel yöntemlerle sınanıp geçerliliği değerlendirilir.
5-Bilimsel bilgi, bilimsel yöntemler ile elde edilen bilgidir. Bilimsel yöntem akıl, deney ve gözleme dayalıdır. Bir bilginin bilimsel olmasının ölçütü yöntemsel olmasıdır. Bilimsel bilgi objektif, sistemli, tutarlı ve eleştriye açık bilgidir.
Bilimsel bilgi, teknik bilgiden farklı olarak uygulama bilgisi değil, teorik bilgidir. Bilim adamı nesneye "bilmek için bilmek" amacı ile yönelir.
Özellikleri
* Yönteme dayalı bilgidir.
* Sınırlı bir konuyu ele alan bilgidir.
* Objektiftir.
* Sistemli ve tutarlıdır.
* İnsanın aklını kullanmasıdır.
* Bir alanı konu yapar.
* Mikro kozmik ölçekte bilimin ruh dünyasına hükmedemez.
Bilimler
Bilimler konu ve yöntemleri bakımından üç gruba ayrılır.
Doğa Bilimleri
Ana madde: Doğa bilimleri
Doğa ve doğa olayları ile ilgilenen bilimdir. Konusu doğal gerçekliktir (realite). İnsan düşüncesinden bağımsız olarak var olan her şey doğal gerçekliktir. Fizik başta olmak üzere, maddeyi inceleyen kimya, canlıyı inceleyen biyoloji, gök cisimlerini inceleyen astronomi doğa bilimlerine örnektirler.
Doğa bilimleri olgusaldır. Doğada her an varolabilen olaylar zincirlerini, olguları inceler. Olgular arasındaki neden-sonuç ilişkisini inceleyerek doğanın yasalarına ulaşır. Olgusallık, deney ve gözlem yolu ile ulaşılan yasaları yine deney ve gözlem ile doğrulatmaktır. Ayrıca determinist olmalıdır.
Doğa bilimleri tüme varım yöntemini kullanır. Tek tek olaylardan ve olgulardan hareket edilerek genel doğa yasalarına ulaşılır.
Doğa bilimleri açıklayıcıdır. Amacı sadece anlamak değil, ayrıca açıklamaktır. Açıklama; bir olgu veya varlığı meydana getiren temel öğeleri, anlaşılır bir biçimde ortaya koymaktır. Doğa bilimleri anladığı her realiteyi tanım, yasa veya formül ile açıklamalıdır.
Formel Bilimler
Ana madde: Formel bilimler
Doğada olmayan, sadece insan düşüncesinde varolan varlıkları konu alan bilimdir. İdeal bilimler de denir. En temel bilimleri matematik ve mantıktır.
Formel bilimlerin konusu, zaman ve mekandan bağımsız varlıklardır. Yöntemi tümden gelimdir. Bilgisi deneyden gelmeyen, doğrudan akıl yoluyla ulaşılan bilgilerdir.
İnsan Bilimleri
İnsanın kültürel yönünü konu edinen bilimdir. İnsanın kültürel yönü tüm yaşantısından ve etkinliklerinden doğar. Tarih, dil bilim, sosyoloji insan bilimlerine örnektirler.
İnsan bilimlerinin amacı açıklama değil, anlamadır. Tarihsel varlıklar anlamlı varlıklardır. Anlama, olay ve varlıkları tarihsel tekliği içinde kavramaktır. İnsan bilimlerini, anlamlı varlığı konu alan bilimler olarak tanımlayabiliriz.
Bu bilimlerin ulaştığı sonuçlar; olaylara, belgelere ve anlama yöntemine dayanır.
6-Nesnellik, yaygın olarak her tür öznel etki ve öğelerden bağımsız olabilme durumunu ifade etmek icin kullanılan bir terimdir. Nesnel bilginin temellendirilmesinde ileri sürülen argümalar aynı şekilde burada da geçerlidir. Nesnellikten kastedilen, özneden kesin bir şekilde bağımsızlıktır, daha doğru bir değişle öznenin (tüm öznellilerinin ötesinde kalarak) birebir nesnenin kendisine uygunluğudur. bunun nasıl olabildiği, kuramsal düzlemde açık değildir; dolayısıyla da bu haliyle nesnellik bir varsayımdan ibarettir.
Öznenin kendi duygu, bakışaçısı ve değer yargılarından tamamen sıyrılması ve hic bir etki altinda olmaksızın bir nesneyi kavraması anlamında nesnellik nasıl mümkün olabilecektir?Bu anlamda nesnelliğin hiç olmadığı söylenebilir.Ama nesnellik öte yandan gündelik kullanımda genel geçerlilik anlamına gelmektedir.Almanca'da Objektivität, Fransızca'da Objektivite, İngilizce'de Objektivity olarak geçen kavramlar Nesnellik anlamındadır.
Belli bir zamanda kabul edilegelmiş olan "genel geçerliliği" dile getirmektedir nesnellik, ancak bununla birlikte kavrama yüklenen epistemolojik ayrıcalığın karşılığı yoktur.Genel geçer olanların, her zaman gerçek ya da nesnel olmadıkları bilinmektedir.Tek tek bireyler üstü bir gerçeklikten söz edilmesi anlamında nesnellikten sözedilmesi olanaklı olmakla birlikte, kategorik olarak birey-üstü ya da birey-ötesi, yani her tür öznellikten bağımsız ve yalıtık olma anlamında bir nesnellikten söz etmek olanaklı değildir.Nesnellik, yalnızca belli bir zamandaki genel geçerlilikle sınırlıdır.