İsyan etme derdin hep, isyan yakışmıyordu çünkü dilime...
Ya sensizlik yakıştı mı, ya olmadığın bir köşede ağrıyan yalnızlığımla buram buram ölüm kokusu yakıştı mı, söylesene gülüm?
Bir sana ağladım ben, bir sana düştüm bunca vakit.
Geçtiğin yerleri öpüp öpüp alnıma astım ben, bir sana eğildi tanrıdan sonra başım.
Hiç kimsenin bir yerden bir yere gidemediği, nemlenmiş yüzümdü sensizlik oysa.
Cinayetlerinden sıyrılan saplantılı bir katilin, arsız istihzalarıydı pas tutmayan hoyrat gece.
Yüzü gülmez yaralarımı isli gülüşlerimle dağlasamda, onulmaz artık gözlerim. Kahrı bitmez serzenişlerimin... Kanı durmaz intiharlarımın...
Ben, bir sana yaktım bütün seslenişlerimin meşalesini...
Bilmezsin hala, ruhsatsız bir şiir artığıyım şimdi...
Bir sana ağladım, ağır yaralı kanatlarına dokunan ellerimin arasında, boğumundan tutarcasına vuruluyor yüzüm, bir sana bakındım tanrının yüreğinde; buldum, dillendim, şekle girip toprağında işlendim.
A sevdiğim; kanlı tenimde alıkoymasan beni, çıkarsan parmaklarımdan kusmaya meyilli yalnızlığımı ve ben seni duru bir gülüş anında saklasam şimdiki an gibi...
El pençe divan durdum hürmetinle, ne olur, yalvarırım semahında döndür aşkla beni...
Sabrın otuziki farzı var...
Bunu da bilmiyorsun değil mi?