Şubat 1960 Belçika doğumlu, 34 dil ve lehçe bilen, Dünyanın en büyük dilbilimcilerinden Johan Vandewalle dillere ilgisinin başlayışını ve Türkçe hakkında görüşlerini şöyle anlatıyor.
''Türkçe ile ilk kez 1973'te yaptığım bir İstanbul gezisi sırasında tanıştım. O zaman 13 yaşındaydım. O gezide yaşadığım misafirperverlik beni çok etkiledi ve Türkçe'yi öğrenmeye sevk etti. Türkçe'yi biraz öğrenince, matematiksel yapısına hayran kaldım. Ve bu dili, bütün yanlarıyla incelemeye karar verdim. Ana dili Türkçe olan bir kişinin kısa cümlelerle düşündüğü, konuşma anında ise bu kısa cümleleri çeşitli yollarla birbirine bağlayarak karmaşık yapılar kurduğu görüşündeyim. Bu ''Cümle bağlama eğilimi'' bazı konuşurlarda zayıf, bazılarında ise adeta bir hastalık derecesinde güçlü olabilir. Bu son durumda ortaya çıkan dilsel yapılar, insan zihninin üstün olanaklarını en güzel şekilde yansıtıyor. Farklı dil gruplarına ait bir çok dili incelediğim halde şimdiye kadar hiçbir dilde beni Türkçe'deki karmaşık cümle yapıları kadar büyüleyen bir yapıya rastlamadığımı söyleyebilirim. Biraz duygusal olmama izin verirseniz, bazen kendime ''Keşke diğer dil bilimciler de gençliğinde Türkçe öğrenmiş olsaydı'', diyorum. Eminim o zaman çağdaş dilbilim İngilizce'ye göre değil, Türkçe'ye göre şekillenmiş olurdu'' (Bu yazıyı tamamen Türkçe yazmıştır.)
Türk Dil Kurumu, Türk Dili Tetkik Cemiyeti adıyla 12 Temmuz 1932'de Atatürk'ün talimatıyla kurulmuş olup 1936 yılında adı Türk Dil Kurumu olarak değiştirilmiştir. Amacı ''Türk dilinin öz güzelliğini ve varsıllığını ortaya çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek'' olarak belirlenmiştir.
İşte Atatürk'ün vasiyeti: ''Bakınız arkadaşlar, ben belki çok yaşamam. Fakat siz ölene dek, Türk gençliğini yetiştirecek ve Türkçe'nin bir kültür dili olarak gelişmeye devamı yolunda çalışacaksınız. Çünkü Türkiye ve Türklük, uygarlığa ancak bu yolla kavuşabilir''
Buraya kadar sorun yok değil mi? Öyleyse devam edelim.
Kabine (Bakanlar kurulu), Parlamenter (Milletvekili), Telekomünikasyon (İletişim), Legal (Yasal), İllegal (Yasadışı), Minimum (En az), Maksimum (En çok), Alternatif (Seçenek) Aktivite (Etkinlik), Aktüalite (Güncel), Okey (Tamam)
İsterseniz bir büyük markete girin bisküvi, çikolata, kek, çerez, dondurma ve bunun gibi ürünlerin isimlerine, dolaştığınız yerlerdeki iş yeri tabelalarına ve reklam panolarına bir bakın, acaba ne göreceksiniz?
''Döncem ben sana kanki, Naaabbeee, Babay, cüüzz canııım, İyi hade see ya o zaman, Babiş, Anniş, Bişi isticem'' diyenler mi ararsın, yoksa babasına cepten mesaj atıp ''babis ban arkilerimle bu gece yokam tımam mıyy?'' diye bilgi veren gençlere mi rastlarsınız, orasını bilemem
İki Türk genci Internet üzerinden chat yapıyor.
genç1: slm. nbr
genç2: slm. ii. u
genç1: tsk. asl. pls.
genç2: 22. f. İst. u
genç1: 24. m. izm. is/ok
genç2: unv. 3 u
genç1: is. ok. bye
genç2: bye. kib. See u lt.
genç1: skib. see u lt.
Bu sitedeki herkes ne konuştuklarını anlar. Anlamayan bir kaç tane çağ dışı kalmış!!! varsa onlar için tercüme edeyim. (Selam, ne haber. Selam, iyiyim, sen nasılsın. Teşekkür ederim, yaşınız, cinsiyetiniz, memleketiniz lütfen. İstanbul'dan 22 yaşında bir bayan, sen. İzmir'den 24 yaşında bir erkek. Çalışıyor musun, okuyor musun. Üniversite 3, sen. Çalışıyorum, tamam, hoşça kal. Hoşça kal, kendine iyi bak, sonra görüşürüz. Sen de kendine iyi bak, sonra görüşürüz.)
Güzel Türkçe'miz nasıl katlediliyor görüyorsunuz değil mi? Bir süre sonra Türkiye'de ''DO YOU SPEAK TÜRKÇE!!!'' diye başlayan konuşmalar duyarsanız hiç şaşırmayın
Yüce Atatürk, seni bir türlü anlayamıyor ve senin gösterdiğin yolda gidemiyoruz. Halbuki sen, neyi nasıl yapmamız gerektiğini daha o günlerde görmüş ve alt yapısını tamamlamış olarak bize miras bırakmıştın.
Bizler ve bizi yönetenler mirasına sahip çıkıp gösterdiğin yolda ilerlemek varken, nelerle uğraşıyoruz bir bilsen
Araba = Oturgaçlı götürgeç
Örneğini vererek yabancı kelimelerin Türkçe'leştirilmesine karşı olduğunuzu değil, uygun kelimeler bulmadığımızı eleştirdiğinizi düşünüyorum. Eğer böyle ise size ben de katılıyorum. Ancak, uygun olmayan Türkçe kelimeleri halkımız zaten benimsemez ve kullanmaz.
Ben Türkçemizin katledilmesine ve sürekli yabancılaşmasına karşıyım.
Sanırım buna hiç kimsenin itirazı olmayacaktır. Bayrağımız, marşımız, toprağımız, folklorumuz, geleneklerimiz vs. ne kadar önemli ise Türkçe'miz de o kadar önemlidir. İşte size bazı güzel örnekler;
Alâkart : Seçmeli yemek
Amortisman : Yıpranma payı
Angaje : Bağlanmış.
Angajman : Bağlantı
Bilboard : Duyuru tahtası
Blender : Karıştırıcı
Dekoder : Çözücü
Depresyon : Çöküntü
Eliminasyon : Eleme
Emisyon : Sürüm
Tiraj : Baskı sayısı
Travma : Sarsıntı
Viraj : Dönemeç
Virman : Aktarım
Limit : Üst sınır
Network : Bilişim ağı
No-frost : Karlanmaz
Performans : Başarım
Msn gibi yerlerde kısaltma kullanmak Türkçe yi değiştirmek anlamına gelmez. Ama pls gibi kısaltmalar zaten Türkçe kısaltma değil. slm nbr kullanılabilir. Neden 10dk da anlatabileceğin birşeyi yarım saatte anlatasın ki ?