Dostlarımızı hep,
kötü günlerimizde yanımızda olmadıkları için suçlarız...
Ailemiz bize hep yakın olmalıdır...
Acaba neden?
Arkadaşlıklar günlük, sevinçler geçici, acil durumların sonu da sessizliktir...
Aşk hep ulaşılmaz olmalı,
Kıskançlıklarımız da öfkemizde...
Duygular içimizde coşmalı, tebessüm bizim yüzümüzde,
Nesneler elimizde durmalı hissettiklerimizse kendimizde...
Ama sevgi bunun neresinde?...
Karamsar durmamalı hayata bir de böylesini dene...
Yaşamımız bize en sık hüzünleri hatırlatıyorsa bil ki öncesinde seni bu hüzüne taşıyan güzel bir şeyler yaşanıp, bitmiştir... Yaralamayı bırak ve güzellikleri düşün...beni yaraladın gittin.
Dostlarını gülen yüzlerle görmek istersen sana bakarken, sevinçlerimi de taşı onlara...
Ailemiz bize hep yakın olsun isteriz ama hayatta ne kadar yakın dururuz onlara?...
Acaba yanı başında durmak mıdır gerçekten içinde olmak mı, sadece istediğinde dokun onlara..ama dokunamazsın.
Yüzlerimi görmediğinde silinir aklından ama sıcaklığın hep kalır ellerimde ve yüreğimde
"Her şey geçici" dersin ama aslında kalıcıdır farketmezsin...
Kalıcı olmasa hatırlamazsın bir kere...beni
Hiçbir şey günlük olamaz ki çünkü bugün bile yarındır ve dündür..
Arkadaşlıklar da dostlarda öyle acil durumlar da...
Aşk yaşamnın her zerresinde olmalı ama önce kendinde, kıskançlığında içinde...
Duyguları bazen açığa vurmak zordur...
Karşımızdaki anlamaz diye mi endişeleniriz yoksa yanlış anlaşılmak mı korkutur kimbilir
Ama en önemlisi hissedebilmektir biliyor musun?
Farklı şeyler hissedince anlar insan yaşamanın tadını ve tattırmanın hazzını...
Kendi içinde yaşayıp yaşamadığın önemli değildir sevgiyi yaşattırıp yaşattıramadığına bakar herkes....
Ben sana içimde ki sevgiden bir kırıntı yolluyorum, senin kırıntılarına karışsın diye...
En azından hayata bir de böyle merhaba demeyi dene...