SELAMÜN.ALEYKÜM

Son güncelleme: 01.12.2008 07:07
  • HOCAM KIYAMETEN ONCE CEHENEME DİREK GİRİYORMSUN YOKSA KIYEMATE KADAR MARŞERDE GÜNAHIN VARSA AZABI CEKİYORSUN
#11.11.2008 04:57 0 0 0
  • a.s arkdaşim... direk cehennem bildiğim kadariyla yok.. herkes hesabını vercektir o gün..
#11.11.2008 06:43 0 0 0
  • Kabir azabının aslı nedir?

    Dünya sevgisidir. Fakat şiddet derecesi ayrıdır. Azlığı, çokluğu Dünya sevgisine göre değişir. Azap, kalbin Dünyaya bağlanmasının sonucudur. İtaat erbabı için kabir azabı yoktur. Ancak kabrin şiddet ve azametini hisseder.


    Kafirlerin kabir azabı


    Kafirlerin kabir azabı, kıyamete kadar devam eder. Yalnız Cuma ve Ramazan günleri kalkar.

    Asilerin kabir azabı

    Asilere gelince bunlar için kabir azabı vardır. Ancak kıyâmete kadar devam etmez. Cuma günleri kalkar. Hatta cuma gecesi ölen asi, bir saat kabir azabı görür.


    Resulullah (sav) in dilinden kabir azabı


    Kabir ahiret menzillerinin birinci menzilidir. Kişi ondan kurtulabilirse, ondan sonrakiler daha kolaydır. Ondan kurtulamazsa ondan sonrakiler bundan daha zordur, daha şediddir.


    Kabir azabı haktır. Onlar kabirde azap çekerler, onların azabını hayvanlar işitir.

    Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçedir veya Cehennem çukurlarından bir çukurdur.

    Manzaraların hiçbiri kabir kadar korkutucu ve ürkütücü değildi!.


    Resulullah (a.s) bir mezarlıktan geçerken, iki mezardaki ölünün bazı küçük şeylerden dolayı azap çekmekte olduklarını gördü. Bu iki mezardaki ölülerden biri hayatında laf taşıyıcılık yapıyor, diğeri ise idrardan sakınmıyordu. Bunun üzerine Resulullah (a.s) yaş bir dal almış, ortadan ikiye bölmüş ve her bir parçayı iki kabre de birer birer dikmiştir. Bunu gören ashap, niye böyle yaptığını sorduklarında:

    "Bu iki dal kurumadığı sürece, o ikisinin çekmekte olduğu azabın hafifletilmesi umulur" buyurmuşlardır.

    Hz. Adem zamanında ölen ile Hz. Muhammed zamanında ölen aynı azaba mı çekecek?


    Daha sonra ölen daha avantajlı mı oluyor?

    Her şeyden önce "Allah'ın adaleti" meselesinin basit ölçülerle ele alınamayacağını belirtelim. Bu dünyada 50, 60, bilemediniz 100 senelik bir ömür süresince küfür içinde yaşayanların, bunun karşılığında sonsuz bir azaba çarptırılması hangi maddî/beşerî adalet ölçüsüyle izah edilebilir?


    Kabir azabının, kabirde kalış süresiyle bağlantılı düşünülmesi bu bakımdan ayrıca izaha muhtaçtır. Mesele böyle ele alındığında, daha önce ölenin azabının biraz daha hafif, sonra ölenin daha ağır tutulup, aradaki zaman farkının azabın şiddetiyle dengelenmesi şeklinde cevaplar verildiğini biliyoruz.

    Keza kişinin kabirde gördüğü azabın şiddetine bağlı olarak cehennemdeki azabının şiddetinin değişiklik göstereceği söylenmiştir. Yani kabirdeki azabı şiddetli olan, kabirde daha kısa süre azap görene oranla cehennemde biraz daha hafif azaba çarptırılacaktır. Ancak bunların aklî izahlar olup kesinlik arz etmediğini unutmamak gerekir. (16)


    Azabı sadece ruh mu çekecek?


    Bir kısım alimler kabir azabını sadece ruhun, bir kısmı da ruh ve cesedin birlikte göreceğini söylemiştir. İkinci görüşün Ehl-i Sünnet kaynaklarının geneli tarafından benimsendiğini belirtelim.

    Ancak "ceset toprağa konulduktan bir süre sonra çürüdüğüne göre nasıl azap görmeye devam edecektir?" sorusu önemlidir. İşte burada kabirdeki azabın mahiyeti meselesi gündeme gelmektedir. Kelam alimleri genellikle bu soruya, "mahiyetini ancak Allah Teala bilir" diye cevap vermiştir. Buna göre Allah Teala kabirdeki insana bir nevi hayat verecektir. Bu hayat, bizim bu dünyada yaşadığımız hayat boyutundan farklı olacaktır. Dolayısıyla oradaki farklı hayatta tadılan farklı bir azap söz konusu olacaktır.

    Bu soruya, kabirde cesedin bir kısmına hayat verilecektir. Dolayısıyla azabı da, hayat verilen kısım tadacaktır şeklinde de cevap verilmiştir. (16)




    Soru : Ölünce nelerle karşılaşacağız? Kabir hayatı hakkında biraz bilgi verirmisiniz?

    Cevap:
    Uykuyla hislerimiz bu dünya ile ilgilerini keser kesmez rüya aleminde ayrı şeyler gördüğümüz, farklı konuşmalar dinlediğimiz ,.., gibi, ölümle bedenden ayrılan ruhumuz, kabir alemi dediğimiz bir yeni alemle tanışır. Ölüm anında Azrail aleyhisselamı gören insan bu yeni alemde sorgu melekleriyle karşılaşılır. Müminin güzel amelleri sevgili birer arkadaş gibi onunla bu yeni hayatta birlikte olurlar.

    Kabir hayatı dünya hayatıyla ahiret arasında bir köprüdür. Bu yüzden bu hayata berzah hayatı da denilir. Bu alem her insan için farklı bir şekilde kendini gösterir. Şehitler bu hayatı öldüklerini bilmez bir halde geçirirken, ilim tahsili üzere ölenler bu alemde de ilme devam ederler. İnançsızlar için ise bu alem cehennem azabının ilk numunelerinin tattırıldığı bir azap ülkesidir.

    Ölüm, ruhun bedenden ayrılmasıdır. Yaşadığımız âlemden kabir âlemine yolculuktur. Ruh, Azrail Aleyhisselam vasıtasıyla "berzah alemi"ne götürülür. Bu alemde göreceğimiz ilk melek Azraildir. O, en kıymetli cevherimiz olan ruhumuzu gönül rahatlığıyla teslim edebileceğimiz güvenilir bir emanetçidir.Ölüm anında, ruh, beden hapsinden kurtulur; fakat bütün bütün çıplak kalmaz. Çünkü, "misali bir cesetle" başka bir tabirle "latif bir gılaf" ile kuşatılmıştır.

    Dünyada kaldığı sürece bedene bağlı olan ruh, ölüm sebebiyle bir derece serbest kalır. Bedendeyken görmek için göze, işitmek için kulağa, düşünmek için beyne muhtaçken, artık bu aletlerin varlığına gerek duymadan görür, işitir, düşünür ve bilir. Rüyada olduğu gibi..Berzah, "geçit" demektir ve berzah alemi, dünya ile ahiret arasında bulunan bir "bekleme salonu"dur. Ruhlar, orada kıyameti ve dirilişi beklerler. "münker ve nekir taifesinden" olan sorgu melekleriyle karşılaşma, ilk mahkeme, ilk ceza ve ilk mükafat burada gerçekleşir.

    Berzah, başka bir tabirle kabir hayatı, hadisin ifadesiyle, "ya cennet bahçelerinden bir bahçe" veya "cehennem çukurlarından bir çukurdur."Ancak, burada azabın veya lezzetin muhatabı, cisimden mahrum kalan ruhtur. Kabir hayatından sonra, "mahşer"de, yeniden yaratılan bedenine döner, dünyada yaptıkları için o "büyük mahkeme"de hesap verir. Sonrası, ebedi cennet veya cehennemdir. Bu menzillerde lezzet de elem de hem cisimle hem de ruhla tadılır; dünyada olduğu gibi.

    Kabir hayatını yeniden diriliş takip edecektir. Ruh zaten ölmediğinden diriliş beden için söz konusudur. Ba's (diriliş) ile ruhlar yeni bedenlerine kavuşurlar ve hesaba çekilmek üzere mahşer meydanına çıkarlar. Orada vakfe denilen bir süre kalındıktan sonra mizan safhasına geçilir. İman ile ölen ve bu mizanda sevapları günahlarından ağır gelenler ebedi saadet menzili olan cennete sevk edilirler. Küfür üzere ölenler Allah'ın azap diyarı alan cehenneme giderler. Günahları sevaplarından daha ağır gelen müminler de bu günahlarının temizlenmesi o dehşetli cehennem azabını tadarlar. Daha sonra onlar da cennete ulaşırlar.




    Alaâddin Başar (Prof. Dr.)
#12.11.2008 07:53 0 0 0
  • Babamdan duymuştum.Allah sevdiği kullarına,Dünyada bir takım dertler verir ve bazı günahlarını affeder,öteye daha az günahla veya günahsız gitmesini sağlarmış.
#01.12.2008 07:07 0 0 0