Sual: (Bir kimse suç işleyince, savcının isteği üzerine getirilip hakim tarafından ceza verilir ve hapse atılır. Hapse atanlar polis veya jandarmadır. Ama bunu savcının emri ile yapmaktadır. Hücreye konmuşsa gardiyan koymuştur. Şimdi gardiyana, jandarmaya veya polise, siz kim oluyorsunuz da beni hapse attınız diyemeyiz. Onlar savcının emrini uyguluyorlar. Savcı da kim oluyor denemez. O da kanun adına bunu yapıyor. Şu halde yetki kanundan geliyor. Ama bu yetki, polis ile, savcı ile, kullanılıyor. Polise, savcıya karşı gelen kanuna karşı gelmiş olur. Farz ve haram Allahın emri ile olur. Allah, bu yetkiyi Resulüne de vermiştir) ifadesindeki benzetme için, bunlar, adaletin sağlanmasında devletin ortaklarıdır, peygamberin haram etme yetkisine sahip olması ve müctehidin ictihad etme yetkisinin bulunması Allaha ortak anlamına gelir deniyor.
Bu yanlış değil midir?
CEVAP
Hem de ne yanlış. Cahilce bir benzetme. Savcı, hakim, polis devletin ortakları değildir. Devlete hizmet eden görevlilerdir. Bütün devlet memurları da böyledir. Bir savcı veya bir hakim suç işlese, o da cezalandırılır.
Allahü teâlânın gönderdiği kanunlar da, elbette peygamberler, halifeler, kadılar ve müctehid âlimler tarafından tatbik edilir. Bunların görevlerini Allah ile ortak olmaları anlamına getirmek, dinimize ve Resulullah efendimize olan düşmanlıktan ileri gelmektedir. Hâşâ (Peygamber postacıdır, o sadece Kuranı getirip bırakmıştır, başka görevi yoktur) iddiası, peygamberim diyen Reşat Halife ile onun yolunda gidenlerin sözüdür. Bir Müslüman böyle bir şey söyleyemez.
Resule itaat ne demektir?
Sual: (Resule itaat, Allaha itaat demektir) mealindeki âyetler için, Peygamberin bize getirdiği Kurana itaattir, yoksa onun kendisine itaat değildir, Peygamberin tanrısal niteliği yok, ona niye itaat edilsin. Buradaki itaat getirdiklerine itaat demektir diye tevil ediliyor.
Bu tevil ile de peygambere postacı denmek istenmiyor mu?
CEVAP
Hâşâ, Peygamber efendimize tanrısal nitelik veren kimdir? Bu nasıl iftira öyle? Bu, misyonerlerin maşası 19 cuların iftirasıdır. Nitekim, Reşat Halifeye peygamber diyen 19 cu bir kâfir, aynı iddiada bulununca, Sadreddin Hoca demişti ki:
(Eğer, Allaha itaat, Allahın âyetlerine itaat, Resule itaat de, onun Allahtan getirdiği âyetlere itaat ise, hâşâ o zaman âyetin anlamı, (Allahın âyetlerine ve Allahın âyetlerine itaat edin) demek olur ki, çok abestir. Hâşâ Allah abes iş yapmaz.)
Hâşâ onların dediği gibi olsa idi, Allahü teâlâ niye bu işe Resulünü defalarca karıştırsın ki? Allaha itaat edin veya Allahın gönderdiği Kurana itaat edin der, Resulüne de itaat ifadesini hiç kullanmazdı. Ahzab suresinin, (Allah ve Resulü, bir işte hüküm verince) mealindeki 36. âyet-i kerimesi de böyledir. Resulüne yetki vermeseydi, Resulünü hiç söylemezdi. Resulü bir şeye haram veya helal demişse, vahyin yetkisine dayanmaktadır. Köpeği, aslanı, ayıyı haram etmesi, namazın rekatlarını, namazı bozanları, orucu bozanları, zekat nisabını ve buna benzer çok şeyi bu yetkiye dayanarak bildirmektedir. Üç âyet-i kerime meali:
(O, kendiliğinden konuşmaz. Onun [din ile ilgili] her sözü vahiy iledir.) [Necm 3-4]