Her düştüğümde tutup ellerimden kaldıran ayağa, ellerinle silen gözyaşlarımı.. Titriyor dizlerim, geçtim yürümekten, adım atmaktan, ayakta bile duramıyorum. Yıkılıyorum ufacık bir fiskeyle bile boylu boyunca yere.
Su gibi akıp gidiyorsun ellerimin arasından, tutamıyorum.
Ellerimde bıraktığın ıslaklığını da alıp gitsen ya..
Aksa ya gözlerimden gözlerin gözyaşlarım gibi..
Bana yokluğunu öğret..
"Hiç bir şey güzel olmayacak bundan sonra" de, "Sen yoksun" de, "Ben yokum" de.
"Denizin lekesi de çıkar elbet bir gün", "Bundan sonra hiç gelmeyecek baharların, hep zemherilerde üşüyeceksin" de..
Köhnemiş bir hayatın içinden aldığın beni, bırak aldığın yere.
Bana gitmeyi öğret..
Zannettim ki çok kolay olacaktı, dönüp sırtımı ağır adımlarla yürüyecektim sadece. Hiç bir şey eksilmemiş gibi tutup hayatın bir ucundan, avutacaktım kendimi, kendi süslediğim yalanlarla.
Bir adım bile atamıyorum şimdi ne önüme ne de ardıma, bekliyorum öylece.
Bana ıssızlığı öğret..
Kalabalıkların arasında duymuyorum hiç bir sesi. Ne bir sevda, ne de bir dost eli çekip çıkaramıyor beni ıssızlığımdan.
Koskoca dünyada bir ben kalmışım sanki tek başıma.
Oysa ki devam etmekte hayat, akıp gidiyor zaman herkes için. Gün yine doğuyor bir yerlerde, akşamlar oluyor. Şehrin ışıkları aydınlatıyor bir bir sokakları.
Yağmurlar yağıyor.. Derin bir nefes alıp, içime çekmek isterken fark ediyorum toprağın kokusunu bile hissetmediğimi artık.
Bana sensiz ağlamayı öğret..
Hiç bilmedim ki ben yalnız ağlamayı. Küçük bir kız çocuğu gibi sığındığım kollar, şimdi öylesine uzak, bir o kadar da yabancı..