30 Kasım 1918?de Mondros Mütareke Antlaşmasının imzalanmasından hemen sonra, 1 Aralık 1918 gününden itibaren galip emperyalist devletler tarafından Osmanlı
toprakları işgal edilmeye başlanır. Bu işgallerin yanı sıra, bir yandan da gerek
azınlıklar ve gerekse yerli işbirlikçiler tarafından işgalci emperyalist
devletlerden himaye veya bağımsızlık talep eden dernekler kurmaya başlanır.
İngilizlerin himayesini sağlamak için Müslüman Osmanlı vatandaşları tarafından
İngiliz Muhipleri Cemiyeti, ABD?nim himayesini sağlamak için Wilson Prensipleri
Cemiyeti kurulup, arzulanan devletlerden himaye istenilir. Kezâ, kendini Türk
kabul
etmeyen veya Millî Mücadeleye karşı olan teslimiyetçi bazı kişiler tarafından
etnik
nitelikli ayrılıkçı dernekler kurulur ve emperyalistlere başvuru yapılarak
kendilerine himaye veya bağımsızlık talep edilir..
Bütün bu ihanet ortamı içinde, Rumlar da emperyalistlerden aldıkları taviz ve
talimatlar ile yoğun ve süratli bir şekilde İstanbul?da ve Anadolu?da daha
önceden
devam eden teşkilatlanmalarını geliştirmeye çalışıp, yeni dernekler ve komiteler
kurarlar. Türklüğü kabul etmeyenler o hale gelirler ki, Ermeni Rum?la, Kürt
Ermeni?yle, Yahudi Rum?la vs ittifaklar oluşturup, adeta avdan bir parça kapma
yarışı gibi herkes ülkenin bir bölgesini ele geçirmeye veya bir yerlere
bağlanmaya
çalışır.
Mondros mütarekesinden sonra ortaya çıkan bu pay kapma yarışında, Fener
Patrikhanesi
ve Rumlar da geri kalmayarak, hatta en aşırı ve fanatik bir şekilde, bu ortamı
Megali İdea için tarihî bir fırsat olarak görürler ve süratle bir takım
faaliyetlere
başlarlar. Bu amaçla Osmanlı Rumları, hemen ?Millî Komite? adında bir teşkilat
kurarak, düzenli mücadeleye girişirler. Komitenin adındaki millî kelimesi, Rum
emellerini ifade eder. Bir Bu komite ile Fener Patrikhanesi arasında ilişkileri
düzenlemek amacıyla Patrikhane içinde ?Patrikhane Merkez-i Millî Komitesi?
kurulur
(1).
Millî Komite, daha kurulur kurulmaz, komite yetkilileri 2 Aralık 1918 tarihinde
Amiral Colthorpe ile görüşerek çalışmalarına destek isterler. Bir süre sonra,
Rum
Edebiyat Cemiyeti, Clemenso ve Poincaré?yi cemiyete üye kaydeder; 28 Aralık 1918
tarihinde yaptığı toplantıda da Wilson, L.George, Balfor ve Venizelos?u fahrî
üyeliğe seçer (2).
Millî Komite, bu arada Patrikhane?den, daha etkin olmasını ister ve o bunun
üzerine
Patrikhane, Osmanlı hükümeti ile bağlarını kopartarak adeta Yunanistan?a
bağlıymış
gibi çalışır (3).
Bu süreçte meydana çıkan başlıca Rum kuruluşları şunlar olur: Rum Matbuat
Cemiyeti,
Rum İzcilik Teşkilatı, Rum Muhacirin Cemiyeti, Rum Tüccar Cemiyeti, Rum Küçük
Asya
Cemiyeti, Rum Edebiyat Cemiyeti ve Rum Pontus Cemiyeti (4). Ayrıca, İstanbul?un
Yunanistan?a ilhakı ve eğer ilhak gerçekleşmezse Rumlara özerklik verilmesi
hususunda çalışmak üzere ?Yeni Hayat? adında bir Rum Kulübü kurulur (5).
Ayrıca bu derneklerin adeta bir merkezi gibi olan, Patrikhane?ye bağlı faaliyet
yürüten Mavri Mira Cemiyeti ve onunla ilişki halinde olan Pontus Cemiyeti ve
daha
bir çok teşkilat kurulur.
Mavri Mira, ?Kara Baht? veya ?Kara Kader? demektir. Bu cemiyet, esas olarak
Fener
Rum Patrikhanesi ve din adamları ile Yunan hükümetinin destek ve yardımları ile
kurulur. Cemiyet, on iki Rum cemiyetinin kendi aralarında birleşerek yeni bir
cemiyet kurmaları suretiyle ortaya çıkar. Cemiyet?in başkanı önce Patrik vekili,
sonra seçim oyunları ile Patrik olan Doreteos?dur. Mavri Mira Cemiyeti?nin
amacı,
Megali İdea emelini gerçekleştirmek maksadıyla İnebolu?dan Muğla?ya kadar
çekilen
bir çizginin batısında kalan İstanbul, Trakya ve Batı Anadolu?nun Yunanistan?a
ilhakı için gerekli zemini hazırlamaktır (6). Aşağıda değineceğimiz üzere, Rum
çetelerini oluşturma ve bunlara silah temini ile bu çetelerin insanlık dışı
faaliyetlerini, Mavri Mira Cemiyeti yürütür.
Cemiyet, diğer yandan da Kuzey Anadolu?da bir Rum Devleti kurmak için uğraşan
Pontus
Cemiyeti ile irtibat halinde bulunur. Kezâ, Yunan Kızılhaç?ı ile Yunan Göçmenler
Komisyonu da, Mavri Mira Cemiyeti?nin emir ve talimatları ile çalışır.
Patrikhane ve Rumlar, aynı zamanda Ermenilerle de yoğun ilişkilere girerler ve
Birinci Dünya Savaşı?nın başında ortaya çıkan Ermeni-Rum beraberliği, Ermeni
Patriği Zaven Efendi?nin çabalarıyla doğrudan Osmanlı devletine ve Türklüğe
karşı,
bir dayanışmaya dönüşür. Bu amaçla Mütarekeden hemen sonra 6 Aralık 1918?de Rum
Ermeni Birliği Komitesi kurulur. 4 Ocak 1919 tarihinde Büyükada?da (muhtemelen
Ruhban Okulu?nda), Türk?e karşı birleşmek ve daha etkin bir mücadele yapmak
amacıyla bir toplantı yapılır. 8 Şubat 1919?da Fatih?e özenerek ve ona nispet
yaparcasına beyaz at üzerinde İstanbul?a giren Fransız General Franchet d?Esperey?i
Rumlar ve Ermeniler taşkınlığa varan bir coşkuyla karşılarlar. d?Esperey, iki
hafta
sonra, Büyükada?yı (Ruhban Okulu?nu) ziyaret eder. İki Patrik genellikle
birlikte
harekette bulunurlar. Meselâ 1919 Ağustos?unun son günlerinde Ermeni ve Rum
Patrikleri İstanbul?a gelen General Harbord?u birlikte ziyaret ederler (7).
Ermeni Patriği Zaven Efendi de Rum Patriği gibi, Türk düşmanlığının başını
çekenlerdendir. Öyle ki, Zaven Efendi, ikide bir Ermeni katliamı suçluları
olarak
listeler düzenleyerek, Damat Ferit Paşa?nın eline verdirir, Damat Ferit Paşa da
listeleri hiç araştırma yapmaksızın, yine bir azılı Türk düşmanı olan Nemrut
Mustafa Paşa?nın Divanıharbine havale eder. Boğazlıyan Kaymakamı şikayet eden de
Zaven Efendi?dir (8).
Bütün bu gelişmeler içinde, Mavri Mira Cemiyeti, Etniki Eterya?nın devamı
niteliğinde bir kuruluş olarak faaliyet gösterir. Rumları silahlandırarak
çeteler
oluşturur ve tedhiş olayları düzenler. Kurulan Rum çeteleri Türk köyleri ve
kasabalarında katliamlar yapar. Çete faaliyetleri Ege, Marmara Denizi Kıyıları
ve
Trakya çevresine kadar yayılır (9). Şehirlerde ve köylerde, katliam ve hırsızlık
yapak, halkı taciz ederler.
Mondros Mütareke Antlaşması?ndan sonra, sadece Rumlar değil, İngilizlerin tahrik
ve
teşviki ile Yunanistan sürekli olarak Anadolu?yu işgal etmek ve ele geçirmek
hayâli
ile yaşar. Türkiye?deki Rumlar da hep bu hayali kurarlar. Venizelos Batı
Anadolu?ya, Trakya?ya ve Kıbrıs, Rodos ve Ege adalarına tamamen hakim olmak için
çalışır. Ege kıyılarına ve Trakya?ya Rum nüfus iskan edilmeye başlanır. Rum
nüfusunu çok gösteren raporlar düzenlenir.
Fener Rum Patrikhanesi, Rumlara silah temini ve çete oluşturma faaliyetine devam
ederken, İstanbul?da, Rum çocukları ile Türk çocuklarını taciz ettirir,
sokaklarda
onlara taş attırır, hakaret ettirir (10).
İzmir?in işgal edilmesinden sonra Patrikhane temsilcileri İtilaf Devletleri
Yüksek
Komiserlerine birer mektup sunarak, İzmir?in Yunan ordusu tarafından işgal
edilmesine izin verilmesinden dolayı sevinçlerini belirtirler ve teşekkür
ederler.
Bu mektuplarla ilgili olarak Rum gazetelerin verdiği habere göre, Patrikhane,
mektuplarda, Türkiye Rumlarının her zaman ve ?Türklerin bütün işkencelerine
rağmen?
Yunanistan?a bağlı kaldıklarını ve İngiltere, Fransa ve Amerika?yı
desteklediklerini
ifade ederler (11). Ki muhtemelen bu mektupları da Doreteos ve adamları
göndermişlerdir.
İzmir Rum Metropoliti Hrisostomos, altın sırmalı bir elbiseyle ve arkasında bir
grup
papazla Albay Zafiru?ya gelip, ?Hoş geldiniz? derler ve diz çökerek Yunan
bayrağını
hürmetle öpüp tuz dökerler. Heyecanlı bir şekilde konuşma yapan Hrisostomos,
konuşmasında; ?Yunan milletinin 3000 yıllık bir ayrılıktan sonra ve buradaki
ırkdaşlarını Türklerin zulmünden ve esirlikten kurtardıklarından dolayı Tanrı?ya
minnet ve şükran duygularını? sunar. Hrisostomos, sevinç gözyaşları içinde
gelenleri
takdis eder (12).
İzmir?in işgali, sadece Rumlar tarafından sevinçle karşılanmaz; bu işgal aynı
zamanda diğer bir çok cemaat liderlerinin de gerçek yüzlerinin ortaya çıkmasına
sebep olur. Meselâ, İzmir?in işgali münasebetiyle, İzmir Ermeni cemaati
tarafından
Venizelos?a bir kutlama telgrafı çekilir. Venizelos ta verdiği cevapta: ?Eminim
ki,
İzmir?in Yunan askeri tarafından işgali, Ermeni cemaatine bir hürriyet ve
eşitlik
devresi açacaktır? der. Öte yandan işgalden sonra, Musevi liderlerinden Durdoğlu
Efendi, 10 Haziran 1919?da İzmir Punto?da lunaparkta İzmir?deki yüksek rütbeli
Yunan subayları şerefine mükellef bir ziyafet verir ve ?işgalin mesut bir olay
olduğunu? söyler (13).
Daha önce Rum çeteleri tarafından Türklere karşı yapılan hareketler, İzmir?in
işgalinden sonra, işgalle gelen Yunan askerleri ile birlikte büyük bir zulme,
işkenceye ve katliama dönüşür. Fakat, Avrupa tarihçileri, Türklere yapılan diğer
katliam ve zulümlerde olduğu gibi, bunu da görmemezlikten gelirler.
Patrikhane, Türk düşmanlığı ve Türkiye?yi ele geçirme faaliyetlerini giderek
artırır. Hatta Temmuz 1919?da, Patrikhane kapısına çift kartallı Bizans ve Yunan
bayrakları çekilir(14).
Patrikhane?de her ne kadar, Statükocu grup ile Venizelosçular arasında özellikle
Patrik seçimlerine Yunanlıların da katılıp katılmaması tartışmalarında ortaya
çıkar. Sonunda Patrik Vekili Doreteos?un etkinliği ile Venizelosçular üstün
gelir
ve Patrikhane Nizamnamesinin değiştirilmesi amacıyla Patrik seçimlerini boykot
kararı çıkar (15).
Patrikhane?nin, Venizelos?ın emirleri altında tam bir ?fesat yuvası? olarak
çalışan, Patrik Vekili seçilen ve Yunanistan emrinde çalışan Patrik Vekili
Doreteos
ile sağlanır. Öyle ki Megali İdea hayaliyle gözü dönmüş olan bu Doreteos, daha 9
Mart 1919 tarihinde; ?Patrikhane ile Osmanlı hükümeti arasındaki münasebetleri
kesen ve Rumları tebaa görevlerinden affeden? bir bildiri yayınlar (16).
Yine aynı Doreteos, Gregoryen Ermeni Patriği ile birlikte, 3 Temmuz 1919?da
İstanbul?daki İngiliz Yüksek Komiserliği?ne şu ortak dilekçeyi verirler:
?Asayişsizlik? Türkiye?de? bu son zamanlarda özel surette edişe ve telaşı mucip
olmuştur. Millî Savunma bahanesi altında Hıristiyanlara saldırmaları için
çetelerle
milisler teşkilatlandırılmıştır... Bâbıâlî? bu hareketi doğrudan doğruya
desteklemektedir. Osmanlı hükümet adamları yeniden kitle halinde adam
öldürmelerin
önüne geçmek için, vatanseverlik duyguları hırpalanmış olan Türk milletinin
heyecan
halinin dikkate alınması lüzumunu, Müttefiklerin göz önünde tutmalarını teminen,
ileri sürüyorlar. Asayişsizlikten esas itibariyle, Türk hükümeti sorumludur.
Doğu
Hıristiyanlarının koruyucusu ve mazlum milletlerin kurtarıcısı olan
Müttefiklerin
münasip görecekleri tedbirleri almaları için dileklerimizi ortaya koymamız
hususuna
müsaadelerini rica ediyoruz.? (17)
İşte işgalcilere, bu dilekçeyi veren Doreteos, bu sıralarda kurulan Mavri Mira?nın
başı olduğu gibi, öte yandan aşağıda değineceğimiz üzere, Kasım ayında da
Venizelos?un talimatlarıyla Patrik seçilir.
Mustafa Kemâl, 22.8.1919 tarihli ?çok gizli? kaydını taşıyan genelgesinde Mavri
Mira
hakkında şu tarihî bilgileri verir:
Çok gizli tutulacaktır.
Erzurum, 22.8.1919
GENELGE
Pek sağlam kaynaklardan elde edilen bilgilere göre (İstanbul) Rum
Patrikhanesinde
Mavri Mira adında bir kurul oluşmuştur. Bunun başkanı Patrik Vekili Doreteos,
üyeleri: Atenagoras, Enez Metropolidi, Yunan Kaymakamı Giritli Katekhakis,
Katelopulos, Dipasimas, Ayinpa, Polimitis, Siyari adındaki kimselerdir.
Kurul doğrudan doğruya Venizelos?tan talimat alıyor. Rumların ve Yunan
Hükümetinin
para yardımıyla, pek büyük bir sermayesi vardır.
Görevi, Osmanlı illeri dahilinde çeteler oluşturmak ve yönetmek, mitingler ve
propaganda yapmaktır. Yunan Kızılhaç?ı da bu Mavri Mira kuruluna bağlıdır.
Görevi
görünüşte göçmenlere bakmak gibi insanî bir perde altında çete teşkilatı yapmak,
ihtilal düzenini hazırlamaktır. Bu suretle tıbbî ilaçlar ve sağlık gereçleri adı
altında silah, cephane ve teçhizatı, Osmanlı ülkesine sokmaktır. Hatta resmî
Göçmen
Komisyonu da Mavri Mira kuruluna tâbidir.
İstanbul Patrikhanesi ve Yunan Konsoloshanesi, silah ve cephane deposu halini
almıştır ve hatta kiliseler ibadet yerinden çok askerî ambarlar gibi
kullanılmaktadır.
Ermeni Patriği Zaven Efendi de Mavri Mira kurulu tarafından satın alınmıştır.
Rum ok ullarının, önceden bizim yapıp ta tam şimdi sırası iken maalesef terk
ettiğimiz, izci teşkilatları tamamen Mavri Mira kurulu tarafından
yönetilmektedir.
İstanbul, Bursa, Bandırma, Kırkkilise, Tekirdağ ve bunlara bağlı yerlerde izci
teşkilatı tamamlanmıştır. İzciler yalnız çocuklar değildir. Yirmi yaşını aşkın
gençler de dahildir. Anadolu?da Samsun ve Trabzon, cephane dağıtım yeridir.
Uygun
bir halde bir yelkenli Yunan gemisi, durmuş bir halde cephane ve silahlarla
yüklü
olarak bu yerlerde bulundurulacaktır. Ermeni hazırlığı da tamamen Rum hazırlığı
gibidir. Mustafa Kemâl (18)
Patrikhane?nin Yunan emellerine en iyi şekilde hizmet etmesi için, seçimlerin
boykotundan sonra istenilen şekilde Patrikhane yönetiminde yeni düzenlemelere
gidilir. Yunanistan?a daha iyi hizmet edeceğine inanılan ve Mavri Mira?nın
başkanı
olan Doreteos, Kasım 1919?da Patrik yapılır. Böylece Fener Rum Patrikhanesi
giderek
kendine ?Doğu Büyük Kilise Merkezi? sıfatıyla bir bağımsızlık havası vererek
uluslar
arası ilişkilere girmeye başlar. Bunun yanı sıra, içeride, yani Türkiye?de ise
tam
anlamıyla bir ihtilal faaliyeti zemini hazırlamaya girişir (19).
Mustafa Kemâl Harbiye Nazırı Cemal Paşa?ya gönderdiği 8 Kasım 1919 tarihli Fener
Rum
Patrikhanesi hakkındaki raporunda da şu bilgileri verir:
?Geçen ay kiliselerin yönetim kurulu seçimi yapılmış, bir çok Yunanlı kimse
yönetim
kurulu üyeliğine seçilmiştir.
Rum Patrikhanesi Yunan elçiliğinden aldığı emir üzerine kilise kurul
mütevellilerinden başka kırk kişilik (başka) bir kurul seçtirmiş ve bunlara
İstanbul
Rum mebusları adını vermiştir. Bu kurulun görevi, İstanbul meselesi konferansta
söz
konusu olunca propaganda için uygun görülecek kişilerin Paris, İngiltere,
İsviçre,
Yunanistan?a izâmile tahrikat ve teşvikatta bulunmak umum Rumlar adına
İstanbul?un
ilhakını sarf-ı mesaide bulunmak ve Yunanistan?dan gelem emirleri uygulamak ve
sevk
edilen çeteleri icab eden yerlere i?zam velhasıl hukuk hakimiyet-i Osmaniye ile
gayr-ı kabil-i ahval ve harekatı idare etmektir. Kurul İzmir?e de gönderileektir.
Yunanlı Miralay Aleksandros Simrafa?daki 12 gün önce buraya gelerek Elçilikte
Yunan
hafiye zabitasının İstanbul teşkilatına memur olmuş ve işe başlamıştır. Görevi
bitince Atina?ya gidecektir. Bunun bir kaymakam, iki mülazım, iki yüzbaşı
yardımcısı
vardır. Bu yardımcılardan Yüzbaşı Dirikis Kalokilas bu günlerde Zalpili adlı
Torpido
ile Pontus Cumhuriyeti hükümetinin jandarma teşkilatını tensik etmek üzere
Trabzon
cihetlerine hareket edecektir.? (20)
Yeni Patrik Doreteos, Kasım ayında Batı kiliseleri ile temasa geçer ve onların
desteğini almaya çalışır. Türkiye?deki Rum Okullarından Türkçe dersleri
kaldırılır.
İtilaf Devletleri ve Yunan Donanmasının karşılanması için Rum okulları tatil
edilir.
Bu arada diğer işgalci emperyalist devletlerin yetkilileri ile temas kurulmaya
çalışılır. İstanbul?daki Yunan ateşemiliteri işgal güçleri ile Patrikhane
arasında
irtibat subayı görevini yapar. Patrikhane, devamlı olarak Yunan Konsolosluğu ile
işbirliği içinde bulunur. Yunan Konsolosu, İstanbul Rumlarının Osmanlı Devletine
vergi vermemeleri için onlara sahte Yunan pasaportları düzenler. Tabi bu
faaliyetler, para yardımları ile de sürekli olarak desteklenir. Para yardımları
İstanbul?daki Özel Teşkilat?a yapılır. Amerika?da oturan İstanbul kökenli bir
Rum
olan Nikopulos, 4 milyon Drahmi bağışlar. Kezâ, Venizelos, propaganda
faaliyetleri
için birkaç milyon Drahmi ile ayrıca Yunan İçişleri Bakanı?nın Anadolu ve Rumeli
göçmenlerinin yerle
ştirilmesi için ayırdığı yarım milyon Drahmiyi bu Özel Teşkilat?a tahsis eder.
Patrikhane?nin gücünü artırmak için ruhanî kadrosunun takviyesi amacıyla Drama,
Amasya, Ankara, İnoz, Viz, Çanakkale, Trabzon ve Kayseri metropolitleri
İstanbul?a
getirilerek Ruhanî Meclise üye olarak iştirak ettirilir (21).
Patrikhane, Rum çetelerini korumak amacıyla, bu eşkıyalara göçmen olduklarına
dair
resmî belgeler düzenleyip verir. Nitekim bu durum, Osmanlı polisi tarafından
tespit
edilir ve belge verilen kişilerin göçmen değil, çete üyesi olarak
görevlendirilen
kişiler olduğu anlaşılır (22).
Türkiye?deki Rum din adamlarının niyet ve düşüncelerini, İznik Başpiskoposu
Vassilios bu sıralarda verdiği beyanatında şöyle dile getirir: ?Geride bir tek
ferdi kalmamak üzere Türklerin tamamiyle yok olmasını ne kadar isterdim.? (23)
Fener Patrikhanesi, Bizans?ı diriltme hayaliyle yaşar. Fener Patriği, Doreteos,
14
Şubat 1920 tarihinde L.George?a yazdığı mektupta; ?İstanbul?un Türklük ile
alâkasının kalmadığını ve Yunanistan ile birleşmek istediklerini? açıkça ifade
eder
(24).
Kısacası, Fener Rum Patrikhanesi ve Türkiye?deki diğer Rum din adamları, Millî
Mücadele süresince, din adamlığı ile ilgisi olmayan fanatik ve gözü dönmüş bir
şekilde Türk düşmanlığı yapıp, Yunanistan?a hizmet ederler.
İşte bütün bunlardan dolayı da Mustafa Kemâl, 20 Ocak 1923 tarihinde Hakimiyet-i
Milliye gazetesinde yayınlanan beyanatında, Fener Rum Patrikhanesi hakkında
tarihî
bir tespit değeri taşıyan nitelikte şunları söyler:
?Bir fesat ve hiyânet ocağı olan ve memleketimize nifak tohumları eken,
uyuşmazlıklar yaratan, Hıristiyan hemşehrilerimizin huzur ve refâhı için de
uğursuzluğa ve felâkete sebep olan Rum Patrikhanesi?ni artık topraklarımız
üzerinde
bırakamayız. Bu tehlikeli teşkilâtı memleketimizde muhafaza etmeye bizi mecbur
etmek
için ne gibi vesile ve sebepler gösterilebilir.
Türkiye?nin, Rum Patrikhanesi için arazi üzerinde bir sığınılacak yer göstermeye
ne
mecburiyeti var?
Bu fesat ocağının gerçek yeri, Yunanistan değil midir? Büyük Millet Meclisi
tarafından yönetilmekte olan yeni Türkiye, Babıâlî?nin yönetimi altındaki eski
Osmanlı İmparatorluğu değildir.
Yeni Türkiye; şeref ve haysiyet, kudret ve kuvvetini müdrik ve haklarını koruma
için
mevcudiyetini tehlikeye atmaya hazır ve âmadedir.? (25)
Mustafa Kemâl, bundan dört yıl sonra 1927 yılında verdiği Nutuk?ta da Mavri Mira
hakkında şöyle söyler:
??memleketin her tarafında Hristiyan unsurlar, gizli veya açıktan açığa kendi
özel
emel ve maksatlarını gerçekleştirmeye, devletin bir an önce çökmesine
çalışıyorlar.
Daha sonra elde edilen gerçek bilgi ve belgelerle iyice anlaşılmıştır ki,
İstanbul
Rum Patrikhanesi'nde kurulan Mavri Mira Heyeti, iller dahilinde çeteler kurmak
ve
idare etmek, mitingler ve propagandalar yaptırmakla meşgul. Yunan Kızılhaç'ı ve
Resmî Göçmenler Komisyonu, Mavri Mira Heyeti?nin çalışmalarını kolaylaştırmakla
görevli. Mavri Mira Heyeti tarafından idare olunan Rum okullarının izci
teşkilâtları, yirmi yaşından büyük gençler de dahil olmak üzere her yerde
kuruluşunu
tamamlıyor.
Ermeni Patriği Zaven Efendi de, Mavri Mira Heyeti ile hemfikir olarak çalışıyor.
Ermeni hazırlığı da tamamen Rum hazırlığı gibi ilerliyor.
Trabzon, Samsun ve bütün Karadeniz sahillerinde kurulmuş ve İstanbul?daki
merkeze
bağlı Pontus Cemiyeti kolaylıkla ve başarıyla çalışıyor.? (26)
Ama maalesef, Patrikhane?nin Mavri Mira cemiyeti, Türkiye?de bugüne kadar
ayrıntılı
bir şekilde Patrikhane ve Yunan arşivleri araştırılarak başlı başına ve kapsamlı
bir
inceleme konusu yapılmamıştır! Ve bazı çalışmalar içinde Mavri Mira hakkında
yazılanlar da maalesef Atatürk?ün tarihe geçirdiği kayıtlardan fazla bir bilgi
ortaya koyamamışlardır. Bu sebeplerle, üniversitelerimizde bu konunun derhal ve
bir
çok yönden tez olarak verilerek araştırılmasının sağlanılmasını bekliyoruz!
Burada bir bilgi notu olarak şu hususu da aktaralım ki; mevcut uygulamaya göre
Fener Rum Patrikhanesi?ne Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bir kişinin
getirilmesi gerekirken, 1947 yılında ABD?den Athenagoras adlı bir Patrik
gönderilir. Athenagoras, Fener Rum Patrikhanesi?nin Patriği olur. 12 Temmuz 1947
tarihinde ?Marshall Yardımı? olarak anılan Yardım Antlaşmasını imzalayan
Hükümet,
Athenagoras?ı da, işi usulüne uygun hale getirmek için, bir gecede Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı yapar. İşte bu Athenagoras?ın, Mavri Mira Cemiyeti?nin
üyesi
olan Athenagoras ile aynı kişi olduğu söylenilmektedir!..(27)
Şimdiki öğrenciler çok hazırcı,armut piş ağzıma düş istiyorlar.Evlat sana bu ödevi veren hoca,kaynaklarını da vermiştir,sen arayıp bulacaksın,ne o öyle cami kaısında dilenir gibi milletten yardım istiyorsun.Hadi başka kapıya,burada milleti,kendi rahatın için rahatsız etme.