Şems Suresi Tefsiri

Son güncelleme: 13.02.2009 18:28
  • ŞEMS SÛRESİ


    Mekke'de inmiştir, 15 âyettir.

    Takdim


    Şems sûresi Mekke'de inmiştir. Bu sûre, başlıca şu iki konuyu ele alır:
    1. İnsan nefsi ve Allah'ın onu hayır, şer, hidâyet ve dalâlete uygun olarak yaratmış olması.
    2. Semûd kavmi üzerinde temsîlî olarak anlatılan taşkınlık. Semûd kavmi, Allah'ın devesini öldürmüşler, Allah da onları helak edip yok etmiş*ti.
    Bu mübarek sûre, Allah'ın yedi mahlûkuna yeminle başlar. Yüce Al*lah güneşe ve onun yayılan aydınlığına, güneşin ardından, doğan aya, sonra aydınlığı ile gecenin karanlığını sürüp götüren gündüze, karanlığı ile varlıkları örten geceye, sonra direksiz olarak sapa sağlam göğü bina eden güçlü Allah'a, yere ve onu donmuş su üzerine yayana, Yüce Allah'ın olgun*luklarla mükemmelleştirip faziletlerle süslediği insan nefsine yemin etti. Yüce Allah, insanın, Allah'ın emir ve yasaklarına uyduğu takdirde başarı ve kurtuluşa ereceğine; azgınlık ve taşkınlık yaptığı takdirde bedbahtlığa ve hüsrana uğrayacağına dair bu varlıklara yemin etti.
    Bundan sonra Yüce Allah, Salih Peygamber (a.s.)'in kavmi Semûd'un kıssasını anlatır. Semûd kavmi, peygamberlerini yalanlamış, yeryüzünde azgınlık ve taşkınlıkta bulunmuşlar ve Yüce Allah'ın, peygamberi Salih (a.s) için bir mucize olarak yalın kayadan yarattığı deveyi öldürmüşlerdi. Bu kıssada aynı zamanda, Semûd kavminin o korkunç helak ediliş olayı an*latılır. Bu olay, ibret alacak olanlar için ibret olarak kalmıştır. Bu, Allah'ın peygamberlerini yalanlayan her kâfir için bir örnektir.
    Bu mübarek sûre, Yüce Allah'ın, onları helak etmenin sonuç ve akıbe*tinden korkmadığını bildirerek sona erer. Çünkü O, "yaptıklarından mesul değil, insanlar ise mesuldürler"[1] [2]

    Bismillâhirrahmânarrahîm
    I, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10. Güneşe ve kuşluk vaktin-deki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, karanlığı giderdiğinde gündüze, varlıkları örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu düzlük yapa*na, kişiye ve onu düzgün biçimde şekillendirene, sonra ona kötülük duygusunu da, sakınıp iyi olmayı da ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındı*ran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere daldıran da ziyan etmiştir.
    11, 12, 13, 14, 15. Semûd kavmi azgınlığı yüzünden yalanladı. Çünkü onların en azgını deveyi kesmek için atıldı. Allah'ın Resulü onlara "Allah'ın devesine ve onun suyuna dikkat edin" dedi. Derhal onu yalanladılar ve deveyi kestiler. Bunun üzerine Rableri günahları se*bebiyle onları yok etti ve hepsini cezalandırdı. (Allah bu şekilde azap etmenin) âkibetinden de korkmaz.

    Kelimelerin İzahı


    Diihâhâ, onun ışığı demektir. Duhâ, günün ilk vakitlerinde güneşin yükseldiği zamandır. Müberred şöyle der: Duhâ, güneşin ışığı, mânâ*sına gelen kelimesinden türetilmiştir.[3]
    Onu yaydı, döşedi. Cevherî şöyle der: o gibi, "onu yaydım" manasınadır.[4]
    Onu gizledi demektir. Bu kelimenin aslı, dır. İkinci sin, hafiflik sağlamak için elife çevrilmiştir.
    Helak etti. Demdeme, bir şeyi diğer şey üzerine kapatmaktır. "Kabri üzerine kapattı" mânâsında, denir. Maksat, azabı üzer*lerine kapatmak, yani, köklerini kazıyacak şekilde onları helak etmektir.
    Ukbâhâ, onun akibeti, sonucu demektir. [5]

    Âyetlerin Tefsiri


    1. Varlıkları aydınlatıp karanlığı dağıttığı zaman gü*neşe ve onun yayılan ışığına yemin ederim. [6]

    2. Güneş battıktan sonra doğan ve aydınlatıcı olarak et*rafa yayılan aya yemin ederim. Tefsirciler şöyle der: Bu olay ayın ilk yarı*sında olur. O zaman güneş batınca, ay doğarak aydınlık saçar ve ona halef olur. Güneşe yemin etmedeki hikmet şudur: Âlemdeki varlıklar, güneş battıktan sonra âdeta Ölüler gibi olurlar. Sabah aydınlığı gelip de güneş doğunca, bir canlılık başlar. Ölü gibi olanlar canlanır. Kuşluk vakti, iş için dağılırlar. Bu, kıyamet haline benzer. Kuşluk vaktindeki, bu durum, cennet ehlinin cennete yerleşmesi durumuna benzer. Güneş ve ay insanların yarar*lanmaları için yaratılmıştır. Bunlara yemin bunlarda bulunan büyük yarar*lara dikkat çekmek içindir.[7]

    3. Aydınlığı ile gecenin karanlığını giderdiği ve ışığı ile o karanlığı açtığı zaman gündüze yemin ederim. İbn Kesîr şöyle der:" Yer*yüzünü aydınlattığı ve ışığı ile varlıkları ışıklandırdığı zaman..."[8]

    4. Karanlığı ile varlıkları sardığı ve bürüdüğü zaman geceye yemin ederim. Gündüz mahlûkâtı aydınlatır ve görünür hale getirir. Gece ise, onları örter ve gizler. Sâvî şöyle der: Yüce Allah, âyet sonların*daki uygunluktan dolayı, geçmiş zaman kipiyle demeyip, geniş zaman kipiyle buyurdu.[9]

    5. Göğe ve onu bina edene yemin olsun. Yani göğe ve bina edip direksiz olarak sapasağlam yapan yüce kudretliye yemin derim. Tefsirciler şöyle der: Buradaki edatı, mânâsında isnı-i mev-iûldür, Yani, göğe ve onu bina eden şahsa yemin ederim. Maksat, Âlem-erin Rabbi olan Allah'tır. Nitekim daha sonra gelen, "Sonra ona, kötülük iuygusunu da, sakınıp iyi olma duygusunu da ilham etti" mealindeki âyet :mna delildir. Yüce Allah sanki şöyle buyurmuştur: Göğü bina eden, şanı üce, güçlü Allah'a yemin ederim. Göğün bina edilip sağlamlaştırılması 'nun varlığını ve gücünün mükemmelliğini gösterir. [10]

    6. Yere ve onu her taraftan yayan ve uzatan, insanların e hayvanların yaşamasına uygun hale getirene yemin ederim. Tefsircilerin le dediği gibi, yerin bu şekilde yayılmış olması, yuvarlak olmasına zıt de*bidir. Zira bu âyetten maksat, yeryüzünün geniş; insanların yaşamasına, kip biçmeye ve ziraata elverişli hale getirildiğinin bir nimet olduğunu bilirmektir.[11]

    7. İnsan nefsine ve onu meydana getirip yaratana ve onu )lgunlaşmaya istidatlı kılana yemin ederim. Bu, onun uzuvlarını düzgün apmak, zahirî ve bâtını kuvvetlerini dengelemekle olur. Onun mükemmel-iğini tamamlayan unsurlardan biri de, Yüce Allah'ın, ona, hayrı ve şerri, yi ve kötüyü birbirinden ayırmayı sağlayan aklı bağışlamasıdır. Bunun cindir ki Yüce Allah şöyle buyurdu: [12]

    8. Kötü ile iyiyi, doğruluk ile sapıklığı birbirinden ayıracak özellik ve ölçüyü ona öğretti. İbn Abbâs şöyle der: Allah hayrı ve erri, itaat ve isyanı ona açıkladı. Yapacağı ve sakınacağı şeyleri ona iğretti. Tefsirciler şöyle der: Yüce Allah, gücünün büyüklüğünü ve tek ilah lduğunu göstermek için şu yedi şeye yani güneş, ay, gece, gündüz, gök, yer e insan nefsine yemin etti. Bu yeminle aynı zamanda bu yedi şeyin birçok aydası olduğuna, büyük yararlan bulunduğuna ve bunların mutlaka bir ya-atıcısmın, hareketlerini idare eden birinin olduğuna işaret etti. Fahreddin lâzî şöyle der: Güneş duyu organları ile hissedilen varlıkların en büyüğü lduğu için, Yüce Allah onu, büyüklüğünü gösteren dört vasfı ile birlikte nlattı. Sonra kendi mukaddes zatını anlatarak onu üç sıfatla niteledi ki kıl, Yüce Allah'a yaraşır bir şekilde onun büyüklük ve azametini kavrama erefine nail olsun. Bu, aklı, görünen şu maddi âlemin çukurundan, Yüce Allah'ın büyüklüğünün uçsuz bucaksız zirvesine çekme yoludur.[13]

    9. Bu, yedi şeye yapılan yeminlerin cevabıdır. Yani,Allah'a itaat ederek nefsini temizleyen ve onu isyan ve günah kirinden arındıran, kesinlikle kurtulmuştur. [14]

    10. "ve isvâm nefsmi nakîr kılan ve onu helak yerlerine götüren ziyan ve kayıptadır. Çünkü kim nefsinin arzularına uyar, mevlâsının emrine isyan ederse, akıllılar zümersinden çıkmış, ahmak câ*hiller zümresine katılmış olur.
    Bundan sonra Yüce Allah, azgınlık ve taşkınlık ederek nefsini inkâr ve isyan kirinden temizlemeyen kimse için Salih (a.s)'in kavmi Semûd'u misal getirerek anlattı: [15]

    11. Semûd kavmi, taşkınlıkları yüzünden peygam*berlerini yalanladı. [16]

    12. Hani, kavmin en bedbahtı, deveyi öldürmek üzere hızla ve şevk ile gitmişti. İbn Kesîr şöyle der: Bu şahıs, Yüce Allah'ın hak*kında meâlen, "Arkadaşlarını çağırdılar, o da kılıcını çekti ve deveyi kes*ti"[17] buyurduğu Kudar b. Sâliftir. Kudar, kavmi içersinde, güçlü, şerefli ve sözü dinlenen bir reis idi. Kabilesinin en bedbahtı idi.[18]

    13. Allah'ın Rasûlü Salih (a.s) onlara dedi ki: Allah'ın devesine kötülük yapmaktan sakının. Su içme nöbetinden engellemekten de sakının. Nitekim Yüce Allah meâlen, "Onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir"[19] buyurmuştur. [20]

    14. Peygamberleri Salih (a.s.)'i yalanlayıp ikâzına aldı*rış etmeyerek deveyi öldürdüler. Suç işlemeleri ve taşkınlıkta bulunmaları yüzünden Allah onların tümünü yok etti. Hâzin şöyle der: Kökünü kazıyacak şekilde yok etmektir. Yani, Allah on*ların üzerine azabı o şekilde kapattı ki hiçbiri kurtulamadı.[21] Yüce Allah küçük, büyük, zengin, fakir hiçbiri kurtulmaksızm bütün kabile mensupları*nı aynı şekilde cezalandırdı. [22]

    15. Yüce Allah, liderlerin ve kralların yaptıklarının akı*betinden korktukları gibi onları yok etmesinin âkibetinden korkmaz. Zira O, yaptığından sorumlu tutulmaz. [23]

    Edebî Sanatlar


    Bu mübarek sûre birçok edebî sanatı kapsamaktadır. Bunları aşağıda
    özetliyoruz:
    1. ile arasında tıbâk vardır.
    2. "Gecenin karanlığını giderdiği zaman gündüze yemin ederim" ile "Varlıkları örttüğünde geceye yemin ederim" arasında latif bir mukabele vardır. Aynı şekilde " Nefsini arındıran mutlaka kurtuluşa ermiştir" ile "Onu alçaltan da hüsrana uğramıştır" arasında mukabele vardır. Tıbâk ve mukabele sanat*larından herbiri, güzelleştirici edebî sanatlardandır.
    3. "Allah'ın devesi" şeklindeki isim tamlaması, devenin değer*li ve şerefli bir varlık olduğunu göstermek içindir. Onun değerli bir varlık olduğunu göstermek İçin, "Allah'ın devesi" denilmiştir. Çünkü bu deve, Sa*lih (a.s)'in bir mucizesi olarak sağır bir kayadan çıkmıştır.
    4. "Günahları yüzünden Rableri onları yok etti" âyeti, korkutma ve ürpertme ifade eder. Çünkü, helak etme işini bu kelime ile anlatmak azabın korkunçluğunu gösterir.
    5. Âyet sonlarında seci1 murassa' vardır. Bu sanat, bu mübarek sûrede açıkça görülmektedir.
    Yüce Allah'ın yardımı ile "Şems Sûresi"nin tefsiri bitti. [24]
#13.02.2009 18:28 0 0 0