1962-Diyarbakır doğumlu. İzmir Hukuk Fakültesi'ndeki öğrenimini tamamlayamadı; 1980'de siyasal nedenlerle Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde bir yıl hapis yattı. Daha sonra İlaç firma-larında tıbbi mümessillik, kitapçılık ve Diyarbakır'da -1986-1994 yılları arası- Akajans Muhabirliği, UBA (Ulusal Basın Ajansı) Diyarbakır temsilciliği, Ortadoğu Haber Ajansı Haber Müdürlüğü, 2000'e Doğru dergisi Diyarbakır büro şefliği ve Türkish Daily News Gazetesi Güneydoğu temsilciliği yaptı. 1994 yılında gazeteciliği bırakarak Ankara'ya yerleşti.
1981'den 2005 yılına dek Türkiye ve yurtdışında çok sayıda dergi ve gazetede edebiyatın hemen her türünde yazdı. İlk şiir kitabı (Siste Kalabalıklar) 1985'te, ilk hikaye kitabı (Kül Aşklar) 1991'de yayınlandı. Şiirleri çeşitli dillere çevrildi; Irak'ın Duhok ve Almanya'nın Köln kentlerinde iki kitabı yayınlandı.Türkiye'de ise iki kitabı toplatıldı. Bugüne dek otuz kadar şiiri saygın müzik grupları ve besteciler tarafından yorumlandı. 1975-2000 yıllarını kapsayan Son Çey-
rek Yüzyıl Şiir Antolojisi'ni derledi, kitaplarının yanı sıra kendi sesinden iki şiir albümü çıktı ve 1987-1999 yılları arası yazdıklarıyla çok sayıda ödül aldı;
1987 TEMMUZ Dergisi -halk ödülleri-Şiir Yarışması Birincilik Ödülü,
1988 TAYAD Hikaye Yarışması Üçüncülük Ödülü,
1989 TAYAD Şiir Yarışması İkincilik Ödülü,
1990 CAHİT SITKI TARANCI Şiir Ödülü,
1992 Adana ALTIN KOZA Film Festivali Film Öyküsü Ödülü,
1992 ÇANKAYA BELEDİYESİ Çocuk Yazını Yarışması üçüncülük Ödülü,
1994 PETROL- İŞ SENDİKASI Şiir Yarışması İkincilik Ödülü,
1994 ÇAĞDAŞ GAZETECİLER DERNEĞİ " Yılın GazetecisiÖdülü,
1996 PEN/ ONAT KUTLAR Film Öyküsü Yarışması Özel Ödülü,
1996 ADANA ALTIN KOZA Film Öyküsü Ödülü,
1998 SABRİ ALTINEL Şiir Yarışması Birincilik Ödülü,
1998 ve 1998 HUMAN RIGHT WATCH/ Hellman-Hammet " Baskıya
Karşı CesaretÖdülü, Nev York-ABD),
1999 ORHON MURAT ARIBURNU Şiir Yarışması 10. yıl Ödülü,
1999 İsveç P.E.N. Onur Üyeliği Ödülü.
2000 yılından itibaren ödüllere katılmadı, şiir seçici kurullarında yer almadı.1994-2000 yılları arasında yazdıkları ve söyledikleri için " Düşünce suçumahkumiyetleri nedeniyle değişik cezaevlerinde yatan Yılmaz Odabaşı'nın, şiirleri hakkında değişik üniversitelerde hazırlanıp onanan lisans tezlerinin yanı sıra, yaşam öyküsünü ve bibliyografyasını konu edinen ve Dr. Ömer Uluçay'ın kaleme aldığı " Asi ve Yalnız Yılmaz Odabaşıadlı bir inceleme kitabı yayınlandı.
Bugüne dek 22 kitabı 114 kez yeniden basılan ve şiirin dışında edebiyatın farklı türlerinde de yayınlanmış yapıtları bulunan Yılmaz Odabaşı'nın kitapları 500 bin adet resmi satış grafiğine ulaşmıştır. Son olarak 2005 yılı sonunda yayınlanan "Sakla Yamalarını Kalbim" (Alkım Yay.) adlı seçilmiş şiirlerinden oluşan kitabı 50 bin adet basılmıştır.
2005'te -AB sponsorluğunda- İrlanda'da Munster Literature Centre adlı yayın merkezi tarafından bütün şiirlerinden oluşan bir derleme kitabı " Everything But Youadıyla İngilizceye çevrilerek İrlanda ve İngiltere'de, "Ferideadlı kitabı da Çetin Toprak'ın çevirisiyle Kürtçe olarak yayınlandı.
Uluslararası birçok yazar ve gazeteci örgütünün üyesi olan Yılmaz Odabaşı, Türkiye' de ise 2000 yılından beri hiçbir yazar örgütüne üye olmayıp, sadece Mesam ve Nazım Hikmet Vakfı'nın Yönetim Kurulu Üyesidir.
Yılmaz Odabaşı, 1991'den beri yazmaktan başka bir iş tutmuyor. Edebiyatın yanı sıra fotoğrafçılık ve resimle ilgile-niyor, bu alanlarda da yapıtlar veriyor.
ESER: YILMAZ ODABAŞI'NIN YAYINLANAN KİTAPLARI VE TARİHLERİNE GÖRE YENİ BASIMLARI
KİTABIN ADI TÜRÜ YAYINEVİ BASIM TARİHİ
1985
SİSTE KALABALIKLAR Şiir Memleket Yay. Ekim 85
1987
YURTSUZ ŞİİRLER Şiir Giz Yayınları Nisan 87
TALAN İKLİMİ Şiir Haziran Yayınevi Kasım 87
1988
AYNI GÖĞÜN EZGİSİ
(Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm) Şiir Cem Yayınevi Ekim 88
1989
YURTSUZ ŞİİRLER Şiir Med Yayınevi Mart 89/2.Basım
1990
SINIRA VURUYORUM SINIRSIZ VURUYORUM. Şiir Yön Yayınları Eylül 90
FERİDE Şiir Cem Yayınevi Kasım 90
1991
SİSTE KALABALIKLAR Şiir Gölge Yayınevi Mart 91/2.Basım
YURTSUZ ŞİİRLER Şiir Gölge Yayınevi Mart 91/3.Basım
KÜL AŞKLAR Öyküler Broy Yayınları Kasım 91
EYLÜL DEFTERLERİ Anı Broy Yayınları Aralık 91
1992
ÇOCUKLAR VE ADRESLER Hikaye Gendaş Yayınları Nisan 92
HER ÖMÜR KENDİ GENÇLİĞİNDEN VURULUR Şiir Başak Yayınları Ekim 92
1993
HÜZÜN MÜ? BAŞIM GÖZÜM ÜSTÜNE Denemeler
ve Gezi Yazıları Yön Yayınları Aralık 93
1994
GÜNLERİN ÇARMIHINDA
Seçilmiş aşk ve özlem şiirleri Şiir Kedi Yayınları Nisan 94
GÜNEYDOĞU'DA GAZETECİ OLMAK Araştırma-İnceleme Kaynak Yayınları Ağustos 94
YURTSUZ ŞİİRLER Şiir Öteki Yayınları Ekim 94/3.Basım
AYNI GÖĞÜN EZGİSİ Şiir Öteki Yayınları Ekim 94/2.Basım
FERİDE Şiir Öteki Yayınları Ekim 94/2.Basım
1995
CEHENNEM BİLETİ Şiir Öteki Yayınları Ekim 95
1996
HER ÖMÜR KENDİ GENÇLİĞİNDEN VURULUR Şiir Doruk Yayınları Şubat 96/2.Basım
SİSTE KALABALIKLAR Şiir Doruk Yayınları Şubat 96/3.Basım
SEVGİNİN HERKESTEN ŞİKAYETİ VAR Denemeler Doruk Yayınları Nisan 96
ÇOCUKLAR VE ADRESLER Hikaye Doruk Yayınları Nisan 96/2.Basım
FERİDE Şiir Doruk Yayınları Nisan 96/3.Basım
GÜNLERİN ÇARMIHINDA Şiir Doruk Yayınları Nisan 96/2.Basım
DÜŞ VE YAŞAM Denemeler Doruk Yayınları Mayıs 96
EYLÜL DEFTERLERİ Anı Doruk Yayınları Mayıs 96/2.Basım
TALAN İKLİMİ Şiir Doruk Yayınları Ağustos 96/3.Basım
BÜTÜN KANAMALAR UMUTTAN Günlükler Doruk Yayınları Şubat 96
KÜL AŞKLAR Hikaye Saypa Yayınları Mayıs 96/2.Basım
1997
HAYAT GÜL KOKULU BİR SAĞANAK YİNE (İlk Beş Kitabından Seçilmiş Şiirler) Şiir Doruk Yayınları 97
HÜZÜN MÜ? BAŞIM GÖZÜM ÜSTÜNE Denemeler
ve Gezi Yazıları Doruk Yayınları Eylül 97/2.Basım
AŞK BİZE KÜSTÜ Şiir Doruk Yayınları Eylül 97
Ekim 97/2.Basım
1998
AŞK BİZE KÜSTÜ Şiir Doruk Yayınları Ocak 98/3.Basım
ŞAFAK KEYA'DA ÇIPLAKTI Hikaye Doruk Yayınları Ocak 98
FERİDE Şiir Cem Yayınevi Mart 98/4.Basım
CEHENNEM BİLETİ Şiir Cem Yayınevi Mart 98/2.Basım
YURTSUZ ŞİİRLER Şiir Cem Yayınevi Mart 98/4.Basım
FERİDE Şiir Cem Yayınevi Temmuz 98/5.Basım
CEHENNEM BİLETİ Şiir Cem Yayınevi Temmuz 98/3.Basım
YURTSUZ ŞİİRLER Şiir Cem Yayınevi Temmuz 98/5.Basım
AYNI GÖĞÜN EZGİSİ Şiir Cem Yayınevi Eylül 98/3.Basım
GÜNEYDOĞU'DA GAZETECİ OLMAK Araştırma-İnceleme Cem Yayınevi Ekim 98/2.Basım
ÇOCUKLARA HİKAYELER Hikayeler Cem Yayınevi Aralık 98
AŞK BİZE KÜSTÜ Şiir Doruk Yayınları Eylül 98/4.Basım
HER ÖMÜR KENDİ GENÇLİĞİNDEN VURULUR Şiir Doruk Yayınları Eylül 98/3.Basım
1999
SİSTE KALABALIKLAR Şiir Cem Yayınevi Ocak 99/5.Basım
ÇALINMIŞ BİR MAHŞER İÇİN AHVAL Şiir Cem Yayınevi Ocak 99
KÜL AŞKLAR Hikayeler Scala Yayıncılık Şubat 99/3.Basım
FERİDE Şiir Scala Yayıncılık Haziran 99/6.Basım
SEVGİNİN HERKESTEN ŞİKAYETİ VAR Denemeler Scala Yayıncılık Kasım 99/2.Basım
AŞK TEK KİŞİLİKTİR Şiir Scala Yayıncılık Haziran 99
ÇOCUKLAR VE ADRESLER Hikaye Scala Yayıncılık Ekim 99/3.Basım
FERİDE Şiir Scala Yayıncılık Aralık 99/7.Basım
AŞK TEK KİŞİLİKTİR Şiir Scala Yayıncılık Kasım 99/2.Basım
2000
ŞAFAK KEYA'DA ÇIPLAKTI Hikayeler Scala Yayıncılık Şubat 00/2.Basım
KONUŞSAM SESSİZLİK GİTSEM AYRILIK
Bütün Şiirleri: 1.Cilt (1980-1990 İlk beş şiir kitabı) Şiir Scala Yayıncılık Mart 00
AŞK BİZE KÜSTÜ
Bütün Şiirleri: 2. Cilt(1990-2000 Dört Şiir Kitabı) Scala Yayıncılık Mart 00
SON ÇEYREK YÜZYIL ŞİİR ANTOLOJİSİ Derleme Scala Yayıncılık ve
Sosyal Araştırma Vakfı Mayıs 00
AŞK TEK KİŞİLİKTİR Şiir Scala Yayıncılık Eylül 00
KONUŞSAM SESSİZLİK GİTSEM AYRILIK
Bütün Şiirleri :1.Cilt Scala Yayıncılık Eylül 00/2.Basım
AŞK BİZE KÜSTÜ Bütün Şiirleri: 2. Cilt Şiir Scala Yayıncılık Eylül 00/2.Basım
ÇOCUKLARA HİKAYELER
(12 okuma boyama Kitabı) Hikayeler Scala Yayıncılık Mayıs 00
EY HAYAT Şiir Scala Yayıncılık Kasım 00
EYLÜL DEFTERLERİ Anı Scala Yayıncılık Kasım 00/3.Basım
2001
SON ÇEYREK YÜZYIL ŞİİR ANTOLOJİSİ Derleme Scala Yayıncılık ve
Sosyal Araştırma Vakfı Haziran 01/2.Basım
EY HAYAT Şiir Scala Yayıncılık Nisan 01/2.Basım
HAYAT BİLGİSİ NOTLARI Denemeler Alfa Yayınları Ağustos 01
KÜL AŞKLAR Hikayeler Everest Yayınları Ağustos 01/3.Basım
GÜNEYDOĞU'DA GAZETECİ OLMAK Araştırma-inceleme Alfa Yayınları Eylül 01/3.Basım
KONUŞSAM SESSİZLİK GİTSEM AYRILIK
Bütün Şiirleri :1.Cilt Şiir Alfa Yayınları Kasım 01/3.Basım
AŞK BİZE KÜSTÜ Bütün Şiirleri: 2. Cilt Şiir Alfa Yayınları Kasım 01/3.Basım
FERİDE Şiir Alfa Yayınları Eylül 01/9.Basım
KUŞLAR UZAKTI SONRA Hikayeler Everest Yayınları Eylül 01
BÜTÜN KANAMALAR UMUTTAN Günlükler Alfa Yayınları Kasım 01/2.Basım
EY HAYAT Şiir Alfa Yayınları Eylül 01/3.Basım
2002
SEVGİNİN HERKESTEN ŞİKAYETİ VAR Denemeler Alfa Yayınları Nisan 02/4.Basım
EYLÜL DEFTERLERİ Anı Alfa Yayınları Mart 02/3.Basım
AŞK TEK KİŞİLİKTİR Şiir Everest Yayınları Mart 02/4.Basım
FERİDE Şiir Alfa Yayınları Temmuz 02/10.Basım
EY HAYAT Şiir Alfa Yayınları Temmuz 02/4.Basım
KUŞLAR UZAKTI SONRA Hikayeler Everest Yayınları Ekim 92/2.Basım
KÜL AŞKLAR Hikayeler Everest Yayınları Ekim 02/5.Basım
BUĞULU ATLAS Şiir Alfa Yayınları Kasım 02
ÇOCUKLARA HİKAYELER
(12 okuma boyama Kitabı) Hikaye Alfa Yayınları Ekim 02/3.Basım
2003
SON ÇEYREK YÜZYIL ŞİİR ANTOLOJİSİ Derleme Alfa Yayınları Ocak 03/3.Basım
AŞK BİZE KÜSTÜ Bütün Şiirleri: 2. Cilt Şiir Alfa Yayınları Mayıs03/4.Basım.
KONUŞSAM SESSİZLİK GİTSEM AYRILIK
Bütün Şiirleri :1.Cilt Şiir Alfa Yayınları Eylül 03/4.Basım
AŞK TEK KİŞİLİKTİR Şiir Everest Yayınları Kasım 03/5.Basım
Bestelenmiş Şiirleri:
YORUMLAYAN ALBÜMÜN ADI ŞİİRİN/ŞARKI SÖZÜNÜN ADI
AHMET KAYA BİRAZ DA SEN AĞLA DAĞLARDA ÖLMEK İSTERİM
AHMET KAYA HOŞÇA KALIN GÖZÜM YAKARIM GECELERİ
AHMET KAYA HOŞÇA KALIN GÖZÜM DİYARBAKIR HASRETİ
EDİP AKBAYRAM (33.) KİRALIK KEDER
EDİP AKBAYRAM İLK GÜNKÜ GİBİ MARTILARLA RANDEVU
FERHAT TUNÇ HER MEVSİM BAHARDIR SEN ATEŞ OL BEN YANAYIM
FERHAT TUNÇ NERDESİN EY KARDEŞ DAĞLARDA ÖLMEK İSTERİM
FERHAT TUNÇ NERDESİN EY KARDEŞ BUĞULU ATLAS
GRUP KIZILIRMAK AYNI GÖĞÜN EZGİSİ AYNI GÖĞÜN EZGİSİ
GRUP KIZILIRMAK AYNI GÖĞÜN EZGİSİ GİDERSEN (SANA YAĞMUR DİYORUM)
GRUP KIZILIRMAK ÖLÜME DE TİLİLİ ÖLÜME DE TİLİLİ
GRUP KIZILIRMAK ÖLÜME DE TİLİLİ SORGUDA
GRUP YORUM CESARET REŞO
ONUR AKIN ASİ VE MAVİ KENDİNE BENİM İÇİN BİR GÜL VER
ONUR AKIN ASİ VE MAVİ MAYIN HATTI
ONUR AKIN ASİ VE MAVİ DAĞINIK GAZEL
ONUR AKIN ASİ VE MAVİ HER MEVSİM BAHARDIR
ONUR AKIN AŞK BİZE KÜSTÜ AŞK BİZE KÜSTÜ
ONUR AKIN AŞK BİZE KÜSTÜ YENİK SERÇE (ADI NEVİN)
ONUR AKIN EY HAYAT EY HAYAT
ONUR AKIN EY HAYAT AHIM KALACAK
TAYFUN TALİPOĞLU SEYYAH O ANALAR O ANILAR O YILLAR
YILMAZ ODABAŞI'NIN KENDİ SESİNDEN ŞİİR ALBÜMLERİ
NİCE KÜLLERDEN / ANADOLU MÜZİK / 1996 (Kase/Tükenmiştir)
KALBİMDE HAZAN/ YENİ DÜNYA MÜZİK/1999 (Kaset ve CD/Tükenmiştir)
1987-2000/ALDIĞI ÖDÜLLER:
1987 TEMMUZ Dergisi -halk ödülleri-Şiir Yarışması Birincilik Ödülü,
1988 TAYAD Hikaye Yarışması Üçüncülük Ödülü,
1989 TAYAD Şiir Yarışması İkincilik Ödülü,
1990 CAHİT SITKI TARANCI Şiir Ödülü,
1992 Adana ALTIN KOZA Film Festivali Film Öyküsü Ödülü,
1992 ÇANKAYA BELEDİYESİ Çocuk Yazını Yarışması üçüncülük Ödülü,
1994 PETROL- İŞ SENDİKASI Şiir Yarışması İkincilik Ödülü,
1994 ÇAĞDAŞ GAZETECİLER DERNEĞİ " Yılın GazetecisiÖdülü,
1996 PEN/ ONAT KUTLAR Film Öyküsü Yarışması Özel Ödülü,
1996 ADANA ALTIN KOZA Film Öyküsü Ödülü,
1998 SABRİ ALTINEL Şiir Yarışması Birincilik Ödülü,
1998 ve 1998 HUMAN RIGHT WATCH/ Hellman-Hammet " Baskıya
Karşı CesaretÖdülü, Nev York-ABD),
1999 ORHON MURAT ARIBURNU Şiir Yarışması 10. yıl Ödülü,
1999 İsveç P.E.N. Onur Üyeliği Ödülü.
(Yitirdiğin her şeyde kazandığın bir şey var; kazandığın her şeyde biraz yitirdiklerin. Bu yüzden birileri hep ısınıp dururken dinmez üşümelerin...)
Ben de benim olmayan şeylerle varım; benim olan zaten benimse, olmayan şeylerle... Varsam, buradaysam belki de onlar için... yüzün için belki de, yüzün nerede?
Birbirini tekrarlayan günlerin yaslı boğuntusunda nedir aradıkları insanların? Bu koşuşturmada, bin telaşla Herkes birileriyle bir mutluluk düşü kuruyor; o düşle ıslanıyor, o düşle uyuyup uyanıyorlar; sonra düşleri de yakıyor günler.Bu kez yeni bir düş daha kuruyorlar; sonra bir daha, bir daha! Bütün düşleri yakıyor günler...Yaşam yanıltmanın, insanlar yanılmanın ustası oldukça yine yeni düşler deniyor ve deneniyorlar...
İşte her düşün peşine bir şarkıyı takıyorlar. düş gidiyor, peşisıra şarkı da. Birden
paramparça oluşunu görüyorlar düşlerin. Her düşle bir şarkıyı yakıyorlar...Şar-
kılar yakıyorlar, şarkılar onları yakıyor sonra...
/İnsan,
insanın diyalektiğine tükürüyor; insanı yakıyorlar! /
Bunları düşünüyorum ve akıp gidiyor günler siyah beyaz resimler hırçınlığında. Sormuştun ya, işte her şey ortada, her şey! Önce kuşları vurdular orada, paramparça parçaları bir yana; bir bir savruldu yangınların ortasına kanatları da! Soluk soluğa dışarıdayım, seni buldum... Seni buldum ya, bu kez seni vurdular orada, seni...Her şey sürdü yine, her şey! Baktım ki daha durmuş uzayın rengini demliyor asalak dünya. Baktım ki dağlar ve güller yine akraba; daha bembeyaz uyurken kadınlar o esmer uykularda. Oysa seni vurmuşlardı, seni, orada!
Sonra gelip geçen her sabahla öyle susadım ki yüzüne yokluğunda... Yüzünü özledim, yüzünü, anlasana! "Anlasana" diye yazdım ve üç nokta koydum yanına, ama boşuna, boşuna; "boşuna! " diye yazdım ve kalkıp dışarı çıktım. saat 0.5'i birkaç dakika ve bir miktar saniye geçiyordu; ağaran günün teninden sağanak dökülüyordu.Yüzünü aradım...
Yüzünü aradım: Kalan kuşlar sen bu kentteymişsin gibi uçuyorlardı. İnsanlar kalabalık ve kabarıktı; silahları ellerine, tetikleri parmaklarına göre seçiyorlardı.
Uçaklar pike yaparken bu kentin göklerinde, bak dedim, bakacak bir göğümüz bile kalmadı işte! Yüzünü aradım gökyüzünde...
Yüzünü aradım: Sabahın tenine birer birer dağılırken işçiler; yüzünü aradım rastgele atılırken kahve önlerine iskemleler. Günler siyah beyaz resimler hırçınlığında ve ben burada, bir eski çağ enkazında...Kızlar, boyanıp kuşanıp kız kıza dans ederken düğünlerde, yüzünü aradım, kendi olan yüzünü düğünlerde... Sonra gelinler korkularını atmışlardı eşiklere; yorgunluktu sonrası işte, yüzünü aradım gelinlerde...
Yüzünü aradım, geçtim...
Geçtim: Şarkıları paramparça görmekten, bu satırları yazmaktan geçtim! Oysa hep kalemimle değil, bir gün kanımla kıpkızıl yazmak istedikleri vardı benim de; onları henüz yazmamış olmaktan geçtim... Çalışma masamdan kalkarak elimdeki fincanı duvara çarpıp paramparça etmekten geçtim...
Geçtim: Sabahla birlikte kaynayan çorba kazanlarının kokularından, yol boyu uykularını alamamış köpeklerin korkularından; siyah ışıklardan, çoğalan çocuklardan, azalan ağaçlardan, arabesk feryatlardan ve ucuz umutlardan...
"İyiyim, sağol, sen nasılsın"lı merhabalardan; ağır ağır yayılan çöp kokularından, farlarını kapamayı unutmuş taşıtlardan, feodal şatolardan ve yasalara yelkovanlık yapıp, kendinin saniyesi bile olamayanlardan
Hızla kirlenen bir dünyadan hızla geçtim...
Geçtim: Sensizliğin tahriş olmuş sızılarından, eksoz homurtularından, cami avlularından, düşleri iğdiş ******lardan, yasadışı iş yapan yasa memrularından ve ellerini çaldırmış ellerime bakmaktan geçtim; sensizliğe inanmamaktan...
Baktım, sis kaplamıştı kenti; dağılsa sanki bir..k varmış gibi! Sisleri yarıp geçtim... Yoktun, kendimden geçtim; kızdım, dağıttım, sana küfürler ettim...
Bir bilsen sana ne güzel küfürler ettim; yoksa kederden geberecektimGök-
yüzü her şeyi ağır ağır izledi; gökyüzünün renginden geçtim...
Sonra yeni kuşlar üşüştü gökyüzüne. bir sevindim, bir sevindim; gökyüzü yüzlerce kanattı işte! ama sen, sen orada bir serçe gibi üşüyor muydun yine?
Üşüyordun ve bunu biliyordum; çünkü her şey ortada, her şey! Bak, kimin temiz bir göğü varsa kirletip bırakmışlar avuçlarına; bu yüzden insanlar elleri ceplerde çıkıyorlar sabahlara. Coşkular deprem, sevinçler sıtma...
Söyle senin yüzün nerede, yüzün? Nerede başlar bir aşk ve biter, nerede? Nerelere gömerim seni ben, nerelerde ölürsün oysa sen! Nerede, yüzün nerede?
Sonra çıkıp bu kentin uğultusuna çarpıyorum; bu kent de uğultusunu bana çarpıyor, çarpışıyoruz, kimseler görmüyor... Bir sorudur: "Kurtarıcılar işgalci olabilir mi? Ya da işgalciler kurtarıcı? "Bir de oturup yüreklerden damlayan terin hesabını tutuyorum... Hesabını, kimselerin bilmediği bahçelerin dudağında kanayan uzak güllerin. sevgiye bütün misillemelerin, gecelerin, seslerin, kederlerin... Karacadağlı bir çocuğun kan çıbanının, Şemdinlili bir ağıdın, Kasrik'ten esen poyrazın, Peru'da bir balıkçının ve Botan'da yakılan köy evlerinin...Öyle acı ki her şey unutmak istiyorum... Kendimi bir menekşenin rengine, bir gülüşe k(atıp) unutmak! Unutma düşüncesini bile unutmak...
Yitirmiştim o aşkın kimliğini, hükümsüzdü... Hükümsüze hükümlü bir aşkı unutmak istiyorum...Ve asker çocukları, mapus çocukları, ayyaş babalara sitemsiz çocukları, yitirilmiş çocuklukları...Uçarı bir çocukluğu yitirmiş benim de yüzüm; yüzüm, zamansız ihtilallerde. iİtilalleri tutun, çocuklar erken yaşlanmasınlar! Yaraları tutun, güçleri öpüştürün, gökyüzünü dönüştürün; yoksa ölünür alnında günün! Ölmeleri hani sessiz, hani genç, unutmak istiyorum...Eski
yoldaşların gözbebeklerinde kanayan bir düşün düşüşünü unutmak!
Unutmasam, ben de kalemimi kendim için kıracağım...
Biz kapkara gecelerin göğünde küçük, ak noktalardık; bir düşünün, ne aklıklar gizler gece; ne aklıklar öyle susar gecede, ama öyle öyle çok gecedir ki gece, aklığımızı büsbütün örtecek kadar...
örtülüşünü
usulca
aklığımızın,
unutmak istiyorum...
İşte bundan coşkuyu sevmiyorum artık öyle kabara köpüre nehirler gibi; siz orada kalabalık kalın, sağolun, yalnızlık iyi, yalnızlık iyi...
Yalnızdım, üşüyordum ey özlem! Beni bir gün bu özlem öldürecekti. Ölecektim bir gün erken, belki kederden Yakın o gün! beni yakın, savrulup aksın külle- rim dicle nehrinden...
Akıp geçerken günler siyah beyaz resimler hırçınlığında, sormuştum ya, işte her şey ortada, her şey!
Ben ölürüm; dağlar ve güller yine akraba.../
Artık gün doğunca bütün darağaçlarını kursunlar, kursunlar, kur-sun-laar! Her şey bu kadar güzelken, böyle bir yanıyla sığ yaşanana, boğulana, savrulana, kirlenene dalkavukluk, çirkinliğe figüranlık etmekten bık-tıııııııım!
Ya kuşlar? Sahi, ne demek ister kalan kuşlar?
Yılmaz Odabaşı
k(adın) : feride
uyruğu: dünya;
dinin yok, dilin var
ve sonrasını ben bilirim
aynı yağmurlardan kaçarken bir saçağa düştük önce;
sonra gece; avluda bir kırık dal dursa üşür feride
tarihini düşünmedim, düşünmedim, ama tenimiz tanışır
ama tenimiz tanışır önce
ve terimiz...
o benim avradım olur gecelerce, günlerce;
sonrasını...sonrasını ben bilirim...
geceye yağmur inerdi işte böyle sicim gibi, ipince
giderek soğuyan dünyamıza kanat vururken kuşlar
ve hüzünle şaşırırken yolunu yitik yıldızlar,
feride, bir destan gibi yürüdü ömrünü
akmaya yaraşırken sular...
sonra sular sulara, günler günlere vururdu ve hayat onuda,
beni de hem ne kötü vurudu; hayvan gibi vururdu hayat,
küfür gibi, namlu gibi vururdu...sonra feride geceler boyu
uyurdu.ileride unutulmuş bir allah kendini doyururdu
ve susunca feride, yeryüzü boğulurdu...
yeryüzü yüreğimdi biraz da, kurudu... kurudu...
ben onu dilsiz ve dipsiz biçimlerden çaldım kimselere
kimselere bırakmam
öpüşlere sararım, gidişlere sorarım
kimselere...kimselere bırakmam!
feride başak kokar, esmer başak
gözlerini hep s(aklar) utanırken
sonrasını...
sonrasını ben bilirim.
günler turşu kıvamındaydı; şarkı söyler, rüzgar giyerdik akşamları.masamızda hep
ucu karanfil dururdu; yaralamızı sarardık, sorardık ihtilal dönüşleri, infazlara
sayardık...
kadınlar ve erkekler kendi aybaşlarındaydı: gelinler su başlarında,
şöförler direksiyon, gerillar silah başındaydı.bitmezdi tükürdüğüm savaşlarda 'a
poletleri büyük beyni küçük'generallerin! ******lar sızardı gecenin yırtmacından
yırtmaçların tenine küfür dolardı
ve küfür yazardı gazeteler
geceler küfür kokardı/ alkol ve sperm
günlerin yaslı yüzünde kirli kan
ve peçeteler...
peçetelerde günler turşu kıvamındaydı
faşizim kıvamında işkenceler
bir uzun yol şöförü yolları
yolları feride'yi andığım gibi anardı
geceye devriyeler dolardı
ne o
kimliksizmiydik?
feride hınca hınç grevdedir tek tip insan pazarlarında;
dağlara atarım, bulutlara katarım onu kimselere
kimselere bırakmam!
kül gecelerinden çalarken onu ateşlerin içinden
bastım bağrıma üzüm suyu damıtır gibi
sarar gibi ağrısını ışık kanatlı bir güvercinin
dirildim, diriltim onu kimselere bırakmam
kimselere!
sonra tenini tutkuladım avuçlarımda
mühürledim dudaklarını ateş kızıllığında
kattım onu yasak şarkılarıma, kitaplarıma
feride'yi şiir saydım biraz da...
nisan'ın kızıdır feride; bundandır nisan güneşi sinmiştir tenine ve kokusu
otların, kırlangıçların...
dağları uyutur koynunda kavgalara gidince; sonra aşk olur,
kadın olur bana gelince...ki aşkın saati, gömleği, takvimi yoktur; uçarı bir rüzgar
gibidir ansızın ne yana
dönse yüzümü ufka çeviririm.
sonrasını...sonrasını ben bilirim...
feride tütünü türküye banarda içier
yüğreğinde bir tufan negatifleri
ölümden gelmiş, kollarıma yakışmış
bırakamam kimselere
k i m s e l e r e!
feride şiir huyludur, gül kokuludur
gül kokuludur gözleri ile gözlerime dokunur
dokunur
vaay!
o aşklar ki hayatın teninde sonrasız bir oyundu
dağıtınca bir yangının alanında süngüler
birileri anlatmaya koyuldu
'(...) bu gün kimse konuşmuyor(eski söylediklerini yinelemeyenlerden başka) , çünkü
dünyayı sürükleyen kör ve sağır güçler, öğütleri, haber vermeleri, yalvarıp
yakarmalarıdinleyeceğe benzemiyor.şu son yıllarda gördüğüm bizde bir şey kırdı.bu
şey, insanın güvenidir; o güven ki, insanlığın dilini konuştukmu bir başkasından
insanca karşılık göreceğimize inandırır bizi(...) insanlar arasında sürüp giden uzun
diyalog bitti'...
-a.camus-
(herkesin bir feridesi vardır bilmezmiyim
herkesin bir ayakkabısı gibi birde şarkısı
herkesin bir kimsesi vardır bilmezmiyim
bir de kimsesizliği..)
gözlerimle gözlerime dokunuyosun
bir bilsen o an gözlerim oluyosun
kaçalım, beni gören sen sanacak
görüyormusun dağlara dokunuyor insanlar
giderek dağlaşıyorlar
görüyormusun adınla başlıyor her şey
karın eriyişi, yağmurun dirilişi
özlemenin ilk harfi, gücün hecelenişi
adınla!
adınla her şey: şarabın dökülüşü, sesmin eskimeyişi...
ben ise sana abanıyorum
büsbütün aşk kesiyorum...
yenile yenile bana abanıyosun sende
ateş kesiyor dudakların
saçların iri bir tutumak oloyor bu yangın yerlerinde
ben nereye gitsem biraz senden gelirim
ardımdan kuşlar ve uykular gelir...
feride
ey yaar!
gelip bana çıkıyor bu kent
ben kentlere çıkıyorum
kentler kent olmadı feride
bir türkü tutturup açabilmeliyim anlımı
gecelerinde
güne koşerken çocuklar güne erkenden
ya deniz yada dağ kokmalı yolları
çocuklar çocuk olmalı
aç bakmalı sevgiye
çocuklar bazen bir ülkedir
gözleri gök(yüzünde)
ter ve güneş kokarken işçiler evlerinde
herkes gibi olmalı, adı gibi
yoksa sonumuz olur feride
utanır rüzgarlar hakedilmiş iklimlere
çarşılarda kalabalık yürüyor
sanki topyekün bir ülke toprağın şiddetinde
ansızın o kalabalık soluyor'faili meçhul'lerde "
Yılmaz Odabaşı
I
Gidersin; yağmurlarda kırık kalır mızrabım.
Gidersin; ardından dilsiz bir ihanet gider.
Gidersin, her şey gider.
Gidersin, kalbimde bir tabur ayaklanır,
ilgilenmez ordular, hükümetler
Gidersin; işte rezil bir an'dır bu;
yazdıkça silinen sözcükler gibidir hayat.
Gidersin; bir hazin dramdır bu!
/Kanmadım aynalara sana kandığım kadar,
içimde bir boşluk sana yandığım kadar/
II
Bugün hasretin kırlarında dolaştım;
senin adınla, aşkın adıyla
savrulup aktım o ırmaklardan.
Irmakları çöllerle, çölleri denizlerle,
denizleri düşlerle buluşturdum,
sustum kaldım sonra günleri savuşturdum...
/Ne ses ne nefes ne de bu rüzgâr bağışlar seni;
simsiyah gecelerde budanırken ah ömrüm,
dönüp sırtını giderken kimler karşılar seni? /
III
Sen olmayınca sesin de yoktu, gözlerin de;
bu yüzden odama resmini yaptım,
ve söküp kalbimi yanına astım.
Sensiz kalan yılları da ben buruşturdum.
Kalbim hasretinde asılı kaldı,
yetim kalmış anıları ben tokuşturdum
IV
Daha bu solgun günlerde aşk,
yaşanır
sözde!
Kalp,
yitik bedende;
yağmur değil, sanki efkâr yağıyor kente
Yağıyor ömrüme, senin yerine!
/Kanmadım aynalara sana kandığım kadar,
içimde bir boşluk sana yandığım kadar/
Yılmaz Odabaşı
E y h a y a t, s e n ş a v k ı s u l a r d a b i r d o l u n a y s ı n.
A s l ı n d a y o k u m b e n b u o y u n d a,
ö m r ü m b e n i y o k s a y s ı n
Yaşam bir ıstaka;
gelir vurur ömrünün coşkusuna.
Hani tutulur dilin,
konuşamazsın
Tırmandıkça yücelir dağlar.
Sen mağlupsun sen ıssız
ve kalbinde kuşların gömütlüğü;
tutunamazsın!
Eloğlu sevdalardan dem tutar,
aşk büyütür yıldızlardan;
senin ise düşlerin yasak,
dokunamazsın...
Birini sevmişsindir geçen yıllarda.
Açık bir yara gibidir hâlâ.
Hâlâ ne çok özlersin onu,
ağlayamazsın
Yolunda köprüler çürür.
Sesin, sessizlik sanki bir uğultuda.
Savurur hayat kül eyler seni,
doğrulamazsın!
Yapayalnız bir ünlemsin
dünyayı ıslatan şu yağmurlarda.
Her şey çeker ve iter,
anlatamazsın...
Yaşam bir ıstaka,
gelir vurur işte ömrünün coşkusuna.
Sesinde çığlıklar boğulur ama,
bağıramazsın
Sonra vakt erişir, toprak gülümser sana;
upuzun bir ömrün ortasında
ne hayata ne ölüme
yakışamazsın
Yazdırmalısın mezar taşına:
Ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın,
aslında hiç olmadım ben bu oyunda
ömrüm beni yok saysın
Yılmaz Odabaşı
"Bir şiirde, bir satır saklayabilir başka bir satırı
Nasıl ki bir kavşakta bir tren belki örter bir treni
...
Aşkta, başka bir sitem saklayabilir bir sitem
ve küçük bir serzenişte, koskoca bir şikayet gizlidir belki
Bir adaletsizlik bir başkasını saklayabilir-bir sömürgeci bir başkasını
Bangır bangır bir kırmızı üniforma bir tane, bir tane daha!"
-Kenneth Koch-
Göğünde aç kartalların, atmacaların yarıştığı tenha
bir atlastan geldim.
Kıyamda, kıyamette namluların kuytu dağlarla öpüştüğü
bir atlastan.
Yılları, yolları, yaşları yok gurbet yüzlü adamlardan,
sur diplerinde bıçaklanan aşklardan
Yaşamı hiç bilmeden ölümü ezberleyen,
badem gözlü, sıtmalı çocuklardan;
yazgısı uçurum çocuklardan...
Zarif Dicle'de ve asi Fırat'ta,
sıska keleklerde, kıl çadırlarda
güneşe sataşan adamlardan
Mendillerde, halaylarda
gülüşleri kundaklanan hayatlardan;
yazgısı uçurum hayatlardan...
Darmadağın yılları hüzne satılmış,
burunları hızmalı, şarkıları figan,
doğurgan ve mübarek kadınlardan;
yazgısı uçurum kadınlardan...
Orada şarkılara akar katran,
akar kan...
Orada ihlâl ve iflah olmaz vatan!
Tarih susarken günahları,
bıçak sırtında yaşanmış o ah'ları
ve aysız karanlıkları dağ başlarında.
Ya kederiydik kendimizinya kaderi;
ya şakağı ya şafağı bir halkın
namlular çarmıhında!
Çünkü yok satıyorsa hayat,
çok satıyordur erk, çok tüfek;
Yok satıyorsa nehirlerimizde şafağın ilk ışıkları,
çok satıyordur şiddet, nefret, aşiret.
İşte sürüldü şarjöre mermi, indi emniyet,
katıldı otuz bine bir daha
yağmurlu bir sokakta delik deşik bir ceset.
Yaşasaydı kendinin kederi olacaktı,
yaşasaydı belki bir gün torunlarıyla
dolunaylı gecelerde yıldızlar sayacaktı
Kenger toplarken ellerine diken batan çocuklar,
bilmezlerdi gözleri bağlanıp kurşunlanan bir aşkın
hazin bir ünlem bırakacağını hayata
ve bilmezlerdi bütün melodramların yalan olduğunu
çekirdek çitlenen eski yazlık sinemalarda.
Onlar hâlâ gülümsüyorlar buğulu bir atlastan.
Anıları damlıyor fotoğraflardan...
Biz de geçtik o dağlanan ağıtlardan.
Biz de göçtük kirden, pasaktan, hıncın ışıltısından.
Yakılmış köylerden, kesilmiş kulaklardan,
o kanlı ayinlerden, perişan ormanlardan;
biz de geçtik o murdar hayatlardan
Herkes gidecek elbet bu yavşak zamanlardan;
bu kan revan, bu iğfâl akşamlardan
herkes gidecek!
/V e a n t o l s u n k i ,
h i ç b i r k u r ş u n, h i ç b i r ç e l i k ,
h i ç b i r t o p r a k v e h i ç b i r v a t a n ,
d a h a k u t s a l d e ğ i l d i r i n s a n d a n !/
Her Ömür Kendi Gençliğinden Vurulur
-İsa'dan sonra XX. yy.-
I
Yaşarken de söyledim kimse bilmeyebilir bunu,
Fatiha suresi kadar eski,
günlerin çarmıhında isa kadar yaslıyım
ve tanrılar kadar çok yaşadım
kimse bilmeyebilir...
Daha kırlangıçları yalancı bir dünyada yaşıyorum;
dağları yıkılan, dalları kırılan bir dünyada.
Kayıp suretler için fotoğraflara koşuyorum
kimse bilmeyebilir...
Günlerin çarmıhında
Küle savruldum, ayrılıkları saydım,
bir hançer sapladım nevrozlu bir sevgiye;
kan bile damlamadı, yürüyüp gittim.
Yüzüme yalancı bir sevinç iliştirdim...
II
Fal bakan çingeneler esmerdi, yalancıydı,
dönmeyecektin!
Belki kuruyacaktım,
belki çarpa çarpa akacaktım o denizlere;
İntiharlara aktığım gibi o denizlere,
bilmeyecektin!
Çıkıp sina dağına o denizlerle
İbranice konuşacak, İblis'i kovacaktım;
İblis'i
kovmak
belki,
yarısını dünyanın
kovmak demekti...
III
Bir gülün bir odayı,
bir leşin bir semti kokuttuğu kentlerde,
bir ömür,
çarpar,
akar
da nasıl eskitir yatağını
kimse bilmeyebilir...
Tanıktım,
yargıç
ve sanık;
Yürüyüp gittim
Yüzüme yalan bir mutluluk iliştirdim:
Günlerin çarmıhında İsa gibiydim
IV
Günlerin çarmıhında
seni ağrıyan yanlarımla sevdim,
tutuklu kollarımla;
yokluğunda burada yıllar verdim.
Yokluğuna
burada!
Herkes bilecek bunu; tabancaya gerek yoktur
Tabancaya gerek yoktur!
Sen haklı bir cinayetsin günlerin duvağında:
H e r ö m ü r k e n d i g e n ç l i ğ i n d e n v u r u l u r...