Yılmaz Odabaşı

Son güncelleme: 10.09.2009 03:14
  • noimage

    DOĞUM - ÖLÜM: 1961 -

    HAYAT: -şair, yazar ve gazeteci-

    1962-Diyarbakır doğumlu. İzmir Hukuk Fakültesi'ndeki öğrenimini tamamlayamadı; 1980'de siyasal nedenlerle Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde bir yıl hapis yattı. Daha sonra İlaç firma-larında tıbbi mümessillik, kitapçılık ve Diyarbakır'da -1986-1994 yılları arası- Akajans Muhabirliği, UBA (Ulusal Basın Ajansı) Diyarbakır temsilciliği, Ortadoğu Haber Ajansı Haber Müdürlüğü, 2000'e Doğru dergisi Diyarbakır büro şefliği ve Türkish Daily News Gazetesi Güneydoğu temsilciliği yaptı. 1994 yılında gazeteciliği bırakarak Ankara'ya yerleşti.

    1981'den 2005 yılına dek Türkiye ve yurtdışında çok sayıda dergi ve gazetede edebiyatın hemen her türünde yazdı. İlk şiir kitabı (Siste Kalabalıklar) 1985'te, ilk hikaye kitabı (Kül Aşklar) 1991'de yayınlandı. Şiirleri çeşitli dillere çevrildi; Irak'ın Duhok ve Almanya'nın Köln kentlerinde iki kitabı yayınlandı.Türkiye'de ise iki kitabı toplatıldı. Bugüne dek otuz kadar şiiri saygın müzik grupları ve besteciler tarafından yorumlandı. 1975-2000 yıllarını kapsayan Son Çey-
    rek Yüzyıl Şiir Antolojisi'ni derledi, kitaplarının yanı sıra kendi sesinden iki şiir albümü çıktı ve 1987-1999 yılları arası yazdıklarıyla çok sayıda ödül aldı;

    1987 TEMMUZ Dergisi -halk ödülleri-Şiir Yarışması Birincilik Ödülü,
    1988 TAYAD Hikaye Yarışması Üçüncülük Ödülü,
    1989 TAYAD Şiir Yarışması İkincilik Ödülü,
    1990 CAHİT SITKI TARANCI Şiir Ödülü,
    1992 Adana ALTIN KOZA Film Festivali Film Öyküsü Ödülü,
    1992 ÇANKAYA BELEDİYESİ Çocuk Yazını Yarışması üçüncülük Ödülü,
    1994 PETROL- İŞ SENDİKASI Şiir Yarışması İkincilik Ödülü,
    1994 ÇAĞDAŞ GAZETECİLER DERNEĞİ " Yılın GazetecisiÖdülü,
    1996 PEN/ ONAT KUTLAR Film Öyküsü Yarışması Özel Ödülü,
    1996 ADANA ALTIN KOZA Film Öyküsü Ödülü,
    1998 SABRİ ALTINEL Şiir Yarışması Birincilik Ödülü,
    1998 ve 1998 HUMAN RIGHT WATCH/ Hellman-Hammet " Baskıya
    Karşı CesaretÖdülü, Nev York-ABD),
    1999 ORHON MURAT ARIBURNU Şiir Yarışması 10. yıl Ödülü,
    1999 İsveç P.E.N. Onur Üyeliği Ödülü.
    2000 yılından itibaren ödüllere katılmadı, şiir seçici kurullarında yer almadı.1994-2000 yılları arasında yazdıkları ve söyledikleri için " Düşünce suçumahkumiyetleri nedeniyle değişik cezaevlerinde yatan Yılmaz Odabaşı'nın, şiirleri hakkında değişik üniversitelerde hazırlanıp onanan lisans tezlerinin yanı sıra, yaşam öyküsünü ve bibliyografyasını konu edinen ve Dr. Ömer Uluçay'ın kaleme aldığı " Asi ve Yalnız Yılmaz Odabaşıadlı bir inceleme kitabı yayınlandı.

    Bugüne dek 22 kitabı 114 kez yeniden basılan ve şiirin dışında edebiyatın farklı türlerinde de yayınlanmış yapıtları bulunan Yılmaz Odabaşı'nın kitapları 500 bin adet resmi satış grafiğine ulaşmıştır. Son olarak 2005 yılı sonunda yayınlanan "Sakla Yamalarını Kalbim" (Alkım Yay.) adlı seçilmiş şiirlerinden oluşan kitabı 50 bin adet basılmıştır.

    2005'te -AB sponsorluğunda- İrlanda'da Munster Literature Centre adlı yayın merkezi tarafından bütün şiirlerinden oluşan bir derleme kitabı " Everything But Youadıyla İngilizceye çevrilerek İrlanda ve İngiltere'de, "Ferideadlı kitabı da Çetin Toprak'ın çevirisiyle Kürtçe olarak yayınlandı.

    Uluslararası birçok yazar ve gazeteci örgütünün üyesi olan Yılmaz Odabaşı, Türkiye' de ise 2000 yılından beri hiçbir yazar örgütüne üye olmayıp, sadece Mesam ve Nazım Hikmet Vakfı'nın Yönetim Kurulu Üyesidir.

    Yılmaz Odabaşı, 1991'den beri yazmaktan başka bir iş tutmuyor. Edebiyatın yanı sıra fotoğrafçılık ve resimle ilgile-niyor, bu alanlarda da yapıtlar veriyor.

    ESER: YILMAZ ODABAŞI'NIN YAYINLANAN KİTAPLARI VE TARİHLERİNE GÖRE YENİ BASIMLARI
    KİTABIN ADI TÜRÜ YAYINEVİ BASIM TARİHİ
    1985
    SİSTE KALABALIKLAR Şiir Memleket Yay. Ekim 85
    1987
    YURTSUZ ŞİİRLER Şiir Giz Yayınları Nisan 87
    TALAN İKLİMİ Şiir Haziran Yayınevi Kasım 87
    1988
    AYNI GÖĞÜN EZGİSİ
    (Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm) Şiir Cem Yayınevi Ekim 88
    1989
    YURTSUZ ŞİİRLER Şiir Med Yayınevi Mart 89/2.Basım
    1990
    SINIRA VURUYORUM SINIRSIZ VURUYORUM. Şiir Yön Yayınları Eylül 90
    FERİDE Şiir Cem Yayınevi Kasım 90
    1991
    SİSTE KALABALIKLAR Şiir Gölge Yayınevi Mart 91/2.Basım
    YURTSUZ ŞİİRLER Şiir Gölge Yayınevi Mart 91/3.Basım
    KÜL AŞKLAR Öyküler Broy Yayınları Kasım 91
    EYLÜL DEFTERLERİ Anı Broy Yayınları Aralık 91
    1992
    ÇOCUKLAR VE ADRESLER Hikaye Gendaş Yayınları Nisan 92
    HER ÖMÜR KENDİ GENÇLİĞİNDEN VURULUR Şiir Başak Yayınları Ekim 92
    1993
    HÜZÜN MÜ? BAŞIM GÖZÜM ÜSTÜNE Denemeler
    ve Gezi Yazıları Yön Yayınları Aralık 93
    1994
    GÜNLERİN ÇARMIHINDA
    Seçilmiş aşk ve özlem şiirleri Şiir Kedi Yayınları Nisan 94
    GÜNEYDOĞU'DA GAZETECİ OLMAK Araştırma-İnceleme Kaynak Yayınları Ağustos 94
    YURTSUZ ŞİİRLER Şiir Öteki Yayınları Ekim 94/3.Basım
    AYNI GÖĞÜN EZGİSİ Şiir Öteki Yayınları Ekim 94/2.Basım
    FERİDE Şiir Öteki Yayınları Ekim 94/2.Basım
    1995
    CEHENNEM BİLETİ Şiir Öteki Yayınları Ekim 95
    1996
    HER ÖMÜR KENDİ GENÇLİĞİNDEN VURULUR Şiir Doruk Yayınları Şubat 96/2.Basım
    SİSTE KALABALIKLAR Şiir Doruk Yayınları Şubat 96/3.Basım
    SEVGİNİN HERKESTEN ŞİKAYETİ VAR Denemeler Doruk Yayınları Nisan 96
    ÇOCUKLAR VE ADRESLER Hikaye Doruk Yayınları Nisan 96/2.Basım
    FERİDE Şiir Doruk Yayınları Nisan 96/3.Basım
    GÜNLERİN ÇARMIHINDA Şiir Doruk Yayınları Nisan 96/2.Basım
    DÜŞ VE YAŞAM Denemeler Doruk Yayınları Mayıs 96
    EYLÜL DEFTERLERİ Anı Doruk Yayınları Mayıs 96/2.Basım
    TALAN İKLİMİ Şiir Doruk Yayınları Ağustos 96/3.Basım
    BÜTÜN KANAMALAR UMUTTAN Günlükler Doruk Yayınları Şubat 96
    KÜL AŞKLAR Hikaye Saypa Yayınları Mayıs 96/2.Basım
    1997
    HAYAT GÜL KOKULU BİR SAĞANAK YİNE (İlk Beş Kitabından Seçilmiş Şiirler) Şiir Doruk Yayınları 97
    HÜZÜN MÜ? BAŞIM GÖZÜM ÜSTÜNE Denemeler
    ve Gezi Yazıları Doruk Yayınları Eylül 97/2.Basım
    AŞK BİZE KÜSTÜ Şiir Doruk Yayınları Eylül 97
    Ekim 97/2.Basım
    1998
    AŞK BİZE KÜSTÜ Şiir Doruk Yayınları Ocak 98/3.Basım
    ŞAFAK KEYA'DA ÇIPLAKTI Hikaye Doruk Yayınları Ocak 98
    FERİDE Şiir Cem Yayınevi Mart 98/4.Basım
    CEHENNEM BİLETİ Şiir Cem Yayınevi Mart 98/2.Basım
    YURTSUZ ŞİİRLER Şiir Cem Yayınevi Mart 98/4.Basım
    FERİDE Şiir Cem Yayınevi Temmuz 98/5.Basım
    CEHENNEM BİLETİ Şiir Cem Yayınevi Temmuz 98/3.Basım
    YURTSUZ ŞİİRLER Şiir Cem Yayınevi Temmuz 98/5.Basım
    AYNI GÖĞÜN EZGİSİ Şiir Cem Yayınevi Eylül 98/3.Basım
    GÜNEYDOĞU'DA GAZETECİ OLMAK Araştırma-İnceleme Cem Yayınevi Ekim 98/2.Basım
    ÇOCUKLARA HİKAYELER Hikayeler Cem Yayınevi Aralık 98
    AŞK BİZE KÜSTÜ Şiir Doruk Yayınları Eylül 98/4.Basım
    HER ÖMÜR KENDİ GENÇLİĞİNDEN VURULUR Şiir Doruk Yayınları Eylül 98/3.Basım
    1999
    SİSTE KALABALIKLAR Şiir Cem Yayınevi Ocak 99/5.Basım
    ÇALINMIŞ BİR MAHŞER İÇİN AHVAL Şiir Cem Yayınevi Ocak 99
    KÜL AŞKLAR Hikayeler Scala Yayıncılık Şubat 99/3.Basım
    FERİDE Şiir Scala Yayıncılık Haziran 99/6.Basım
    SEVGİNİN HERKESTEN ŞİKAYETİ VAR Denemeler Scala Yayıncılık Kasım 99/2.Basım
    AŞK TEK KİŞİLİKTİR Şiir Scala Yayıncılık Haziran 99
    ÇOCUKLAR VE ADRESLER Hikaye Scala Yayıncılık Ekim 99/3.Basım
    FERİDE Şiir Scala Yayıncılık Aralık 99/7.Basım
    AŞK TEK KİŞİLİKTİR Şiir Scala Yayıncılık Kasım 99/2.Basım
    2000
    ŞAFAK KEYA'DA ÇIPLAKTI Hikayeler Scala Yayıncılık Şubat 00/2.Basım
    KONUŞSAM SESSİZLİK GİTSEM AYRILIK
    Bütün Şiirleri: 1.Cilt (1980-1990 İlk beş şiir kitabı) Şiir Scala Yayıncılık Mart 00
    AŞK BİZE KÜSTÜ
    Bütün Şiirleri: 2. Cilt(1990-2000 Dört Şiir Kitabı) Scala Yayıncılık Mart 00
    SON ÇEYREK YÜZYIL ŞİİR ANTOLOJİSİ Derleme Scala Yayıncılık ve
    Sosyal Araştırma Vakfı Mayıs 00
    AŞK TEK KİŞİLİKTİR Şiir Scala Yayıncılık Eylül 00
    KONUŞSAM SESSİZLİK GİTSEM AYRILIK
    Bütün Şiirleri :1.Cilt Scala Yayıncılık Eylül 00/2.Basım
    AŞK BİZE KÜSTÜ Bütün Şiirleri: 2. Cilt Şiir Scala Yayıncılık Eylül 00/2.Basım
    ÇOCUKLARA HİKAYELER
    (12 okuma boyama Kitabı) Hikayeler Scala Yayıncılık Mayıs 00
    EY HAYAT Şiir Scala Yayıncılık Kasım 00
    EYLÜL DEFTERLERİ Anı Scala Yayıncılık Kasım 00/3.Basım
    2001
    SON ÇEYREK YÜZYIL ŞİİR ANTOLOJİSİ Derleme Scala Yayıncılık ve
    Sosyal Araştırma Vakfı Haziran 01/2.Basım
    EY HAYAT Şiir Scala Yayıncılık Nisan 01/2.Basım
    HAYAT BİLGİSİ NOTLARI Denemeler Alfa Yayınları Ağustos 01
    KÜL AŞKLAR Hikayeler Everest Yayınları Ağustos 01/3.Basım
    GÜNEYDOĞU'DA GAZETECİ OLMAK Araştırma-inceleme Alfa Yayınları Eylül 01/3.Basım
    KONUŞSAM SESSİZLİK GİTSEM AYRILIK
    Bütün Şiirleri :1.Cilt Şiir Alfa Yayınları Kasım 01/3.Basım
    AŞK BİZE KÜSTÜ Bütün Şiirleri: 2. Cilt Şiir Alfa Yayınları Kasım 01/3.Basım
    FERİDE Şiir Alfa Yayınları Eylül 01/9.Basım
    KUŞLAR UZAKTI SONRA Hikayeler Everest Yayınları Eylül 01
    BÜTÜN KANAMALAR UMUTTAN Günlükler Alfa Yayınları Kasım 01/2.Basım
    EY HAYAT Şiir Alfa Yayınları Eylül 01/3.Basım
    2002
    SEVGİNİN HERKESTEN ŞİKAYETİ VAR Denemeler Alfa Yayınları Nisan 02/4.Basım
    EYLÜL DEFTERLERİ Anı Alfa Yayınları Mart 02/3.Basım
    AŞK TEK KİŞİLİKTİR Şiir Everest Yayınları Mart 02/4.Basım
    FERİDE Şiir Alfa Yayınları Temmuz 02/10.Basım
    EY HAYAT Şiir Alfa Yayınları Temmuz 02/4.Basım
    KUŞLAR UZAKTI SONRA Hikayeler Everest Yayınları Ekim 92/2.Basım
    KÜL AŞKLAR Hikayeler Everest Yayınları Ekim 02/5.Basım
    BUĞULU ATLAS Şiir Alfa Yayınları Kasım 02
    ÇOCUKLARA HİKAYELER
    (12 okuma boyama Kitabı) Hikaye Alfa Yayınları Ekim 02/3.Basım
    2003
    SON ÇEYREK YÜZYIL ŞİİR ANTOLOJİSİ Derleme Alfa Yayınları Ocak 03/3.Basım
    AŞK BİZE KÜSTÜ Bütün Şiirleri: 2. Cilt Şiir Alfa Yayınları Mayıs03/4.Basım.
    KONUŞSAM SESSİZLİK GİTSEM AYRILIK
    Bütün Şiirleri :1.Cilt Şiir Alfa Yayınları Eylül 03/4.Basım
    AŞK TEK KİŞİLİKTİR Şiir Everest Yayınları Kasım 03/5.Basım

    Bestelenmiş Şiirleri:

    YORUMLAYAN ALBÜMÜN ADI ŞİİRİN/ŞARKI SÖZÜNÜN ADI
    AHMET KAYA BİRAZ DA SEN AĞLA DAĞLARDA ÖLMEK İSTERİM
    AHMET KAYA HOŞÇA KALIN GÖZÜM YAKARIM GECELERİ
    AHMET KAYA HOŞÇA KALIN GÖZÜM DİYARBAKIR HASRETİ
    EDİP AKBAYRAM (33.) KİRALIK KEDER
    EDİP AKBAYRAM İLK GÜNKÜ GİBİ MARTILARLA RANDEVU
    FERHAT TUNÇ HER MEVSİM BAHARDIR SEN ATEŞ OL BEN YANAYIM
    FERHAT TUNÇ NERDESİN EY KARDEŞ DAĞLARDA ÖLMEK İSTERİM
    FERHAT TUNÇ NERDESİN EY KARDEŞ BUĞULU ATLAS
    GRUP KIZILIRMAK AYNI GÖĞÜN EZGİSİ AYNI GÖĞÜN EZGİSİ
    GRUP KIZILIRMAK AYNI GÖĞÜN EZGİSİ GİDERSEN (SANA YAĞMUR DİYORUM)
    GRUP KIZILIRMAK ÖLÜME DE TİLİLİ ÖLÜME DE TİLİLİ
    GRUP KIZILIRMAK ÖLÜME DE TİLİLİ SORGUDA
    GRUP YORUM CESARET REŞO
    ONUR AKIN ASİ VE MAVİ KENDİNE BENİM İÇİN BİR GÜL VER
    ONUR AKIN ASİ VE MAVİ MAYIN HATTI
    ONUR AKIN ASİ VE MAVİ DAĞINIK GAZEL
    ONUR AKIN ASİ VE MAVİ HER MEVSİM BAHARDIR
    ONUR AKIN AŞK BİZE KÜSTÜ AŞK BİZE KÜSTÜ
    ONUR AKIN AŞK BİZE KÜSTÜ YENİK SERÇE (ADI NEVİN)
    ONUR AKIN EY HAYAT EY HAYAT
    ONUR AKIN EY HAYAT AHIM KALACAK
    TAYFUN TALİPOĞLU SEYYAH O ANALAR O ANILAR O YILLAR

    YILMAZ ODABAŞI'NIN KENDİ SESİNDEN ŞİİR ALBÜMLERİ
    NİCE KÜLLERDEN / ANADOLU MÜZİK / 1996 (Kase/Tükenmiştir)
    KALBİMDE HAZAN/ YENİ DÜNYA MÜZİK/1999 (Kaset ve CD/Tükenmiştir)

    1987-2000/ALDIĞI ÖDÜLLER:

    1987 TEMMUZ Dergisi -halk ödülleri-Şiir Yarışması Birincilik Ödülü,
    1988 TAYAD Hikaye Yarışması Üçüncülük Ödülü,
    1989 TAYAD Şiir Yarışması İkincilik Ödülü,
    1990 CAHİT SITKI TARANCI Şiir Ödülü,
    1992 Adana ALTIN KOZA Film Festivali Film Öyküsü Ödülü,
    1992 ÇANKAYA BELEDİYESİ Çocuk Yazını Yarışması üçüncülük Ödülü,
    1994 PETROL- İŞ SENDİKASI Şiir Yarışması İkincilik Ödülü,
    1994 ÇAĞDAŞ GAZETECİLER DERNEĞİ " Yılın GazetecisiÖdülü,
    1996 PEN/ ONAT KUTLAR Film Öyküsü Yarışması Özel Ödülü,
    1996 ADANA ALTIN KOZA Film Öyküsü Ödülü,
    1998 SABRİ ALTINEL Şiir Yarışması Birincilik Ödülü,
    1998 ve 1998 HUMAN RIGHT WATCH/ Hellman-Hammet " Baskıya
    Karşı CesaretÖdülü, Nev York-ABD),
    1999 ORHON MURAT ARIBURNU Şiir Yarışması 10. yıl Ödülü,
    1999 İsveç P.E.N. Onur Üyeliği Ödülü.
#02.03.2009 02:02 0 0 0
  • (Yitirdiğin her şeyde kazandığın bir şey var; kazandığın her şeyde biraz yitirdiklerin. Bu yüzden birileri hep ısınıp dururken dinmez üşümelerin...)

    Ben de benim olmayan şeylerle varım; benim olan zaten benimse, olmayan şeylerle... Varsam, buradaysam belki de onlar için... yüzün için belki de, yüzün nerede?
    Birbirini tekrarlayan günlerin yaslı boğuntusunda nedir aradıkları insanların? Bu koşuşturmada, bin telaşla Herkes birileriyle bir mutluluk düşü kuruyor; o düşle ıslanıyor, o düşle uyuyup uyanıyorlar; sonra düşleri de yakıyor günler.Bu kez yeni bir düş daha kuruyorlar; sonra bir daha, bir daha! Bütün düşleri yakıyor günler...Yaşam yanıltmanın, insanlar yanılmanın ustası oldukça yine yeni düşler deniyor ve deneniyorlar...
    İşte her düşün peşine bir şarkıyı takıyorlar. düş gidiyor, peşisıra şarkı da. Birden
    paramparça oluşunu görüyorlar düşlerin. Her düşle bir şarkıyı yakıyorlar...Şar-
    kılar yakıyorlar, şarkılar onları yakıyor sonra...

    /İnsan,
    insanın diyalektiğine tükürüyor; insanı yakıyorlar! /

    Bunları düşünüyorum ve akıp gidiyor günler siyah beyaz resimler hırçınlığında. Sormuştun ya, işte her şey ortada, her şey! Önce kuşları vurdular orada, paramparça parçaları bir yana; bir bir savruldu yangınların ortasına kanatları da! Soluk soluğa dışarıdayım, seni buldum... Seni buldum ya, bu kez seni vurdular orada, seni...Her şey sürdü yine, her şey! Baktım ki daha durmuş uzayın rengini demliyor asalak dünya. Baktım ki dağlar ve güller yine akraba; daha bembeyaz uyurken kadınlar o esmer uykularda. Oysa seni vurmuşlardı, seni, orada!

    Sonra gelip geçen her sabahla öyle susadım ki yüzüne yokluğunda... Yüzünü özledim, yüzünü, anlasana! "Anlasana" diye yazdım ve üç nokta koydum yanına, ama boşuna, boşuna; "boşuna! " diye yazdım ve kalkıp dışarı çıktım. saat 0.5'i birkaç dakika ve bir miktar saniye geçiyordu; ağaran günün teninden sağanak dökülüyordu.Yüzünü aradım...

    Yüzünü aradım: Kalan kuşlar sen bu kentteymişsin gibi uçuyorlardı. İnsanlar kalabalık ve kabarıktı; silahları ellerine, tetikleri parmaklarına göre seçiyorlardı.
    Uçaklar pike yaparken bu kentin göklerinde, bak dedim, bakacak bir göğümüz bile kalmadı işte! Yüzünü aradım gökyüzünde...

    Yüzünü aradım: Sabahın tenine birer birer dağılırken işçiler; yüzünü aradım rastgele atılırken kahve önlerine iskemleler. Günler siyah beyaz resimler hırçınlığında ve ben burada, bir eski çağ enkazında...Kızlar, boyanıp kuşanıp kız kıza dans ederken düğünlerde, yüzünü aradım, kendi olan yüzünü düğünlerde... Sonra gelinler korkularını atmışlardı eşiklere; yorgunluktu sonrası işte, yüzünü aradım gelinlerde...

    Yüzünü aradım, geçtim...

    Geçtim: Şarkıları paramparça görmekten, bu satırları yazmaktan geçtim! Oysa hep kalemimle değil, bir gün kanımla kıpkızıl yazmak istedikleri vardı benim de; onları henüz yazmamış olmaktan geçtim... Çalışma masamdan kalkarak elimdeki fincanı duvara çarpıp paramparça etmekten geçtim...

    Geçtim: Sabahla birlikte kaynayan çorba kazanlarının kokularından, yol boyu uykularını alamamış köpeklerin korkularından; siyah ışıklardan, çoğalan çocuklardan, azalan ağaçlardan, arabesk feryatlardan ve ucuz umutlardan...
    "İyiyim, sağol, sen nasılsın"lı merhabalardan; ağır ağır yayılan çöp kokularından, farlarını kapamayı unutmuş taşıtlardan, feodal şatolardan ve yasalara yelkovanlık yapıp, kendinin saniyesi bile olamayanlardan
    Hızla kirlenen bir dünyadan hızla geçtim...

    Geçtim: Sensizliğin tahriş olmuş sızılarından, eksoz homurtularından, cami avlularından, düşleri iğdiş ******lardan, yasadışı iş yapan yasa memrularından ve ellerini çaldırmış ellerime bakmaktan geçtim; sensizliğe inanmamaktan...
    Baktım, sis kaplamıştı kenti; dağılsa sanki bir..k varmış gibi! Sisleri yarıp geçtim... Yoktun, kendimden geçtim; kızdım, dağıttım, sana küfürler ettim...
    Bir bilsen sana ne güzel küfürler ettim; yoksa kederden geberecektimGök-
    yüzü her şeyi ağır ağır izledi; gökyüzünün renginden geçtim...

    Sonra yeni kuşlar üşüştü gökyüzüne. bir sevindim, bir sevindim; gökyüzü yüzlerce kanattı işte! ama sen, sen orada bir serçe gibi üşüyor muydun yine?
    Üşüyordun ve bunu biliyordum; çünkü her şey ortada, her şey! Bak, kimin temiz bir göğü varsa kirletip bırakmışlar avuçlarına; bu yüzden insanlar elleri ceplerde çıkıyorlar sabahlara. Coşkular deprem, sevinçler sıtma...
    Söyle senin yüzün nerede, yüzün? Nerede başlar bir aşk ve biter, nerede? Nerelere gömerim seni ben, nerelerde ölürsün oysa sen! Nerede, yüzün nerede?

    Sonra çıkıp bu kentin uğultusuna çarpıyorum; bu kent de uğultusunu bana çarpıyor, çarpışıyoruz, kimseler görmüyor... Bir sorudur: "Kurtarıcılar işgalci olabilir mi? Ya da işgalciler kurtarıcı? "Bir de oturup yüreklerden damlayan terin hesabını tutuyorum... Hesabını, kimselerin bilmediği bahçelerin dudağında kanayan uzak güllerin. sevgiye bütün misillemelerin, gecelerin, seslerin, kederlerin... Karacadağlı bir çocuğun kan çıbanının, Şemdinlili bir ağıdın, Kasrik'ten esen poyrazın, Peru'da bir balıkçının ve Botan'da yakılan köy evlerinin...Öyle acı ki her şey unutmak istiyorum... Kendimi bir menekşenin rengine, bir gülüşe k(atıp) unutmak! Unutma düşüncesini bile unutmak...

    Yitirmiştim o aşkın kimliğini, hükümsüzdü... Hükümsüze hükümlü bir aşkı unutmak istiyorum...Ve asker çocukları, mapus çocukları, ayyaş babalara sitemsiz çocukları, yitirilmiş çocuklukları...Uçarı bir çocukluğu yitirmiş benim de yüzüm; yüzüm, zamansız ihtilallerde. iİtilalleri tutun, çocuklar erken yaşlanmasınlar! Yaraları tutun, güçleri öpüştürün, gökyüzünü dönüştürün; yoksa ölünür alnında günün! Ölmeleri hani sessiz, hani genç, unutmak istiyorum...Eski
    yoldaşların gözbebeklerinde kanayan bir düşün düşüşünü unutmak!
    Unutmasam, ben de kalemimi kendim için kıracağım...

    Biz kapkara gecelerin göğünde küçük, ak noktalardık; bir düşünün, ne aklıklar gizler gece; ne aklıklar öyle susar gecede, ama öyle öyle çok gecedir ki gece, aklığımızı büsbütün örtecek kadar...
    örtülüşünü
    usulca
    aklığımızın,
    unutmak istiyorum...
    İşte bundan coşkuyu sevmiyorum artık öyle kabara köpüre nehirler gibi; siz orada kalabalık kalın, sağolun, yalnızlık iyi, yalnızlık iyi...

    Yalnızdım, üşüyordum ey özlem! Beni bir gün bu özlem öldürecekti. Ölecektim bir gün erken, belki kederden Yakın o gün! beni yakın, savrulup aksın külle- rim dicle nehrinden...
    Akıp geçerken günler siyah beyaz resimler hırçınlığında, sormuştum ya, işte her şey ortada, her şey!
    Ben ölürüm; dağlar ve güller yine akraba.../


    Artık gün doğunca bütün darağaçlarını kursunlar, kursunlar, kur-sun-laar! Her şey bu kadar güzelken, böyle bir yanıyla sığ yaşanana, boğulana, savrulana, kirlenene dalkavukluk, çirkinliğe figüranlık etmekten bık-tıııııııım!

    Ya kuşlar? Sahi, ne demek ister kalan kuşlar?
    Yılmaz Odabaşı
#02.03.2009 02:03 0 0 0
  • k(adın) : feride
    uyruğu: dünya;
    dinin yok, dilin var
    ve sonrasını ben bilirim

    aynı yağmurlardan kaçarken bir saçağa düştük önce;
    sonra gece; avluda bir kırık dal dursa üşür feride
    tarihini düşünmedim, düşünmedim, ama tenimiz tanışır
    ama tenimiz tanışır önce
    ve terimiz...
    o benim avradım olur gecelerce, günlerce;
    sonrasını...sonrasını ben bilirim...

    geceye yağmur inerdi işte böyle sicim gibi, ipince
    giderek soğuyan dünyamıza kanat vururken kuşlar
    ve hüzünle şaşırırken yolunu yitik yıldızlar,
    feride, bir destan gibi yürüdü ömrünü
    akmaya yaraşırken sular...

    sonra sular sulara, günler günlere vururdu ve hayat onuda,
    beni de hem ne kötü vurudu; hayvan gibi vururdu hayat,
    küfür gibi, namlu gibi vururdu...sonra feride geceler boyu
    uyurdu.ileride unutulmuş bir allah kendini doyururdu
    ve susunca feride, yeryüzü boğulurdu...
    yeryüzü yüreğimdi biraz da, kurudu... kurudu...

    ben onu dilsiz ve dipsiz biçimlerden çaldım kimselere
    kimselere bırakmam

    öpüşlere sararım, gidişlere sorarım
    kimselere...kimselere bırakmam!
    feride başak kokar, esmer başak
    gözlerini hep s(aklar) utanırken
    sonrasını...
    sonrasını ben bilirim.
    günler turşu kıvamındaydı; şarkı söyler, rüzgar giyerdik akşamları.masamızda hep
    ucu karanfil dururdu; yaralamızı sarardık, sorardık ihtilal dönüşleri, infazlara
    sayardık...

    kadınlar ve erkekler kendi aybaşlarındaydı: gelinler su başlarında,
    şöförler direksiyon, gerillar silah başındaydı.bitmezdi tükürdüğüm savaşlarda 'a
    poletleri büyük beyni küçük'generallerin! ******lar sızardı gecenin yırtmacından
    yırtmaçların tenine küfür dolardı
    ve küfür yazardı gazeteler
    geceler küfür kokardı/ alkol ve sperm
    günlerin yaslı yüzünde kirli kan
    ve peçeteler...

    peçetelerde günler turşu kıvamındaydı
    faşizim kıvamında işkenceler
    bir uzun yol şöförü yolları
    yolları feride'yi andığım gibi anardı
    geceye devriyeler dolardı

    ne o
    kimliksizmiydik?
    feride hınca hınç grevdedir tek tip insan pazarlarında;
    dağlara atarım, bulutlara katarım onu kimselere
    kimselere bırakmam!

    kül gecelerinden çalarken onu ateşlerin içinden
    bastım bağrıma üzüm suyu damıtır gibi
    sarar gibi ağrısını ışık kanatlı bir güvercinin

    dirildim, diriltim onu kimselere bırakmam
    kimselere!

    sonra tenini tutkuladım avuçlarımda
    mühürledim dudaklarını ateş kızıllığında
    kattım onu yasak şarkılarıma, kitaplarıma
    feride'yi şiir saydım biraz da...
    nisan'ın kızıdır feride; bundandır nisan güneşi sinmiştir tenine ve kokusu
    otların, kırlangıçların...
    dağları uyutur koynunda kavgalara gidince; sonra aşk olur,
    kadın olur bana gelince...ki aşkın saati, gömleği, takvimi yoktur; uçarı bir rüzgar
    gibidir ansızın ne yana
    dönse yüzümü ufka çeviririm.
    sonrasını...sonrasını ben bilirim...

    feride tütünü türküye banarda içier
    yüğreğinde bir tufan negatifleri
    ölümden gelmiş, kollarıma yakışmış
    bırakamam kimselere
    k i m s e l e r e!

    feride şiir huyludur, gül kokuludur
    gül kokuludur gözleri ile gözlerime dokunur

    dokunur

    vaay!
    o aşklar ki hayatın teninde sonrasız bir oyundu
    dağıtınca bir yangının alanında süngüler
    birileri anlatmaya koyuldu

    '(...) bu gün kimse konuşmuyor(eski söylediklerini yinelemeyenlerden başka) , çünkü
    dünyayı sürükleyen kör ve sağır güçler, öğütleri, haber vermeleri, yalvarıp
    yakarmalarıdinleyeceğe benzemiyor.şu son yıllarda gördüğüm bizde bir şey kırdı.bu
    şey, insanın güvenidir; o güven ki, insanlığın dilini konuştukmu bir başkasından
    insanca karşılık göreceğimize inandırır bizi(...) insanlar arasında sürüp giden uzun
    diyalog bitti'...
    -a.camus-

    (herkesin bir feridesi vardır bilmezmiyim
    herkesin bir ayakkabısı gibi birde şarkısı
    herkesin bir kimsesi vardır bilmezmiyim
    bir de kimsesizliği..)

    gözlerimle gözlerime dokunuyosun
    bir bilsen o an gözlerim oluyosun
    kaçalım, beni gören sen sanacak

    görüyormusun dağlara dokunuyor insanlar
    giderek dağlaşıyorlar
    görüyormusun adınla başlıyor her şey
    karın eriyişi, yağmurun dirilişi
    özlemenin ilk harfi, gücün hecelenişi

    adınla!
    adınla her şey: şarabın dökülüşü, sesmin eskimeyişi...
    ben ise sana abanıyorum
    büsbütün aşk kesiyorum...

    yenile yenile bana abanıyosun sende
    ateş kesiyor dudakların
    saçların iri bir tutumak oloyor bu yangın yerlerinde

    ben nereye gitsem biraz senden gelirim
    ardımdan kuşlar ve uykular gelir...

    feride
    ey yaar!

    gelip bana çıkıyor bu kent
    ben kentlere çıkıyorum
    kentler kent olmadı feride
    bir türkü tutturup açabilmeliyim anlımı
    gecelerinde

    güne koşerken çocuklar güne erkenden
    ya deniz yada dağ kokmalı yolları

    çocuklar çocuk olmalı
    aç bakmalı sevgiye
    çocuklar bazen bir ülkedir
    gözleri gök(yüzünde)

    ter ve güneş kokarken işçiler evlerinde
    herkes gibi olmalı, adı gibi
    yoksa sonumuz olur feride
    utanır rüzgarlar hakedilmiş iklimlere

    çarşılarda kalabalık yürüyor
    sanki topyekün bir ülke toprağın şiddetinde
    ansızın o kalabalık soluyor'faili meçhul'lerde "
    Yılmaz Odabaşı
#02.03.2009 02:06 0 0 0

  • I
    Gidersin; yağmurlarda kırık kalır mızrabım.
    Gidersin; ardından dilsiz bir ihanet gider.
    Gidersin, her şey gider.
    Gidersin, kalbimde bir tabur ayaklanır,
    ilgilenmez ordular, hükümetler

    Gidersin; işte rezil bir an'dır bu;
    yazdıkça silinen sözcükler gibidir hayat.
    Gidersin; bir hazin dramdır bu!

    /Kanmadım aynalara sana kandığım kadar,
    içimde bir boşluk sana yandığım kadar/

    II
    Bugün hasretin kırlarında dolaştım;
    senin adınla, aşkın adıyla
    savrulup aktım o ırmaklardan.
    Irmakları çöllerle, çölleri denizlerle,
    denizleri düşlerle buluşturdum,
    sustum kaldım sonra günleri savuşturdum...

    /Ne ses ne nefes ne de bu rüzgâr bağışlar seni;
    simsiyah gecelerde budanırken ah ömrüm,
    dönüp sırtını giderken kimler karşılar seni? /



    III
    Sen olmayınca sesin de yoktu, gözlerin de;
    bu yüzden odama resmini yaptım,
    ve söküp kalbimi yanına astım.
    Sensiz kalan yılları da ben buruşturdum.
    Kalbim hasretinde asılı kaldı,
    yetim kalmış anıları ben tokuşturdum

    IV
    Daha bu solgun günlerde aşk,
    yaşanır
    sözde!
    Kalp,
    yitik bedende;
    yağmur değil, sanki efkâr yağıyor kente
    Yağıyor ömrüme, senin yerine!

    /Kanmadım aynalara sana kandığım kadar,
    içimde bir boşluk sana yandığım kadar/
    Yılmaz Odabaşı
#02.03.2009 02:07 0 0 0

  • E y h a y a t, s e n ş a v k ı s u l a r d a b i r d o l u n a y s ı n.
    A s l ı n d a y o k u m b e n b u o y u n d a,
    ö m r ü m b e n i y o k s a y s ı n

    Yaşam bir ıstaka;
    gelir vurur ömrünün coşkusuna.
    Hani tutulur dilin,
    konuşamazsın

    Tırmandıkça yücelir dağlar.
    Sen mağlupsun sen ıssız
    ve kalbinde kuşların gömütlüğü;
    tutunamazsın!

    Eloğlu sevdalardan dem tutar,
    aşk büyütür yıldızlardan;
    senin ise düşlerin yasak,
    dokunamazsın...


    Birini sevmişsindir geçen yıllarda.
    Açık bir yara gibidir hâlâ.
    Hâlâ ne çok özlersin onu,
    ağlayamazsın

    Yolunda köprüler çürür.
    Sesin, sessizlik sanki bir uğultuda.
    Savurur hayat kül eyler seni,
    doğrulamazsın!

    Yapayalnız bir ünlemsin
    dünyayı ıslatan şu yağmurlarda.
    Her şey çeker ve iter,
    anlatamazsın...


    Yaşam bir ıstaka,
    gelir vurur işte ömrünün coşkusuna.
    Sesinde çığlıklar boğulur ama,
    bağıramazsın

    Sonra vakt erişir, toprak gülümser sana;
    upuzun bir ömrün ortasında
    ne hayata ne ölüme
    yakışamazsın

    Yazdırmalısın mezar taşına:
    Ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın,
    aslında hiç olmadım ben bu oyunda
    ömrüm beni yok saysın
    Yılmaz Odabaşı
#02.03.2009 02:11 0 0 0
  • BUĞULU ATLAS

    "Bir şiirde, bir satır saklayabilir başka bir satırı
    Nasıl ki bir kavşakta bir tren belki örter bir treni
    ...
    Aşkta, başka bir sitem saklayabilir bir sitem
    ve küçük bir serzenişte, koskoca bir şikayet gizlidir belki
    Bir adaletsizlik bir başkasını saklayabilir-bir sömürgeci bir başkasını
    Bangır bangır bir kırmızı üniforma bir tane, bir tane daha!"
    -Kenneth Koch-

    Göğünde aç kartalların, atmacaların yarıştığı tenha
    bir atlastan geldim.
    Kıyamda, kıyamette namluların kuytu dağlarla öpüştüğü
    bir atlastan.

    Yılları, yolları, yaşları yok gurbet yüzlü adamlardan,
    sur diplerinde bıçaklanan aşklardan

    Yaşamı hiç bilmeden ölümü ezberleyen,
    badem gözlü, sıtmalı çocuklardan;
    yazgısı uçurum çocuklardan...

    Zarif Dicle'de ve asi Fırat'ta,
    sıska keleklerde, kıl çadırlarda
    güneşe sataşan adamlardan
    Mendillerde, halaylarda
    gülüşleri kundaklanan hayatlardan;
    yazgısı uçurum hayatlardan...

    Darmadağın yılları hüzne satılmış,
    burunları hızmalı, şarkıları figan,
    doğurgan ve mübarek kadınlardan;
    yazgısı uçurum kadınlardan...

    Orada şarkılara akar katran,
    akar kan...
    Orada ihlâl ve iflah olmaz vatan!

    Tarih susarken günahları,
    bıçak sırtında yaşanmış o ah'ları
    ve aysız karanlıkları dağ başlarında.

    Nicesi aylaklığa bağışlanmış, sefil;
    ölüme, açlığa sebil.
    Kiminin ergen bıyıklarında aşk taslakları

    Ya kederiydik kendimizinya kaderi;
    ya şakağı ya şafağı bir halkın
    namlular çarmıhında!

    Çünkü yok satıyorsa hayat,
    çok satıyordur erk, çok tüfek;
    Yok satıyorsa nehirlerimizde şafağın ilk ışıkları,
    çok satıyordur şiddet, nefret, aşiret.

    İşte sürüldü şarjöre mermi, indi emniyet,
    katıldı otuz bine bir daha
    yağmurlu bir sokakta delik deşik bir ceset.
    Yaşasaydı kendinin kederi olacaktı,
    yaşasaydı belki bir gün torunlarıyla
    dolunaylı gecelerde yıldızlar sayacaktı

    Kenger toplarken ellerine diken batan çocuklar,
    bilmezlerdi gözleri bağlanıp kurşunlanan bir aşkın
    hazin bir ünlem bırakacağını hayata
    ve bilmezlerdi bütün melodramların yalan olduğunu
    çekirdek çitlenen eski yazlık sinemalarda.

    Onlar hâlâ gülümsüyorlar buğulu bir atlastan.
    Anıları damlıyor fotoğraflardan...

    Biz de geçtik o dağlanan ağıtlardan.
    Biz de göçtük kirden, pasaktan, hıncın ışıltısından.
    Yakılmış köylerden, kesilmiş kulaklardan,
    o kanlı ayinlerden, perişan ormanlardan;
    biz de geçtik o murdar hayatlardan

    Herkes gidecek elbet bu yavşak zamanlardan;
    bu kan revan, bu iğfâl akşamlardan

    herkes gidecek!

    /V e a n t o l s u n k i ,
    h i ç b i r k u r ş u n, h i ç b i r ç e l i k ,
    h i ç b i r t o p r a k v e h i ç b i r v a t a n ,
    d a h a k u t s a l d e ğ i l d i r i n s a n d a n !/

    YILMAZ ODABAŞI
#28.03.2009 16:53 0 0 0
  • Her Ömür Kendi Gençliğinden Vurulur
    -İsa'dan sonra XX. yy.-

    I
    Yaşarken de söyledim kimse bilmeyebilir bunu,
    Fatiha suresi kadar eski,
    günlerin çarmıhında isa kadar yaslıyım
    ve tanrılar kadar çok yaşadım
    kimse bilmeyebilir...

    Daha kırlangıçları yalancı bir dünyada yaşıyorum;
    dağları yıkılan, dalları kırılan bir dünyada.
    Kayıp suretler için fotoğraflara koşuyorum
    kimse bilmeyebilir...

    Günlerin çarmıhında
    Küle savruldum, ayrılıkları saydım,
    bir hançer sapladım nevrozlu bir sevgiye;
    kan bile damlamadı, yürüyüp gittim.
    Yüzüme yalancı bir sevinç iliştirdim...

    II
    Fal bakan çingeneler esmerdi, yalancıydı,
    dönmeyecektin!
    Belki kuruyacaktım,
    belki çarpa çarpa akacaktım o denizlere;
    İntiharlara aktığım gibi o denizlere,
    bilmeyecektin!

    Çıkıp sina dağına o denizlerle
    İbranice konuşacak, İblis'i kovacaktım;
    İblis'i
    kovmak
    belki,
    yarısını dünyanın
    kovmak demekti...



    III
    Bir gülün bir odayı,
    bir leşin bir semti kokuttuğu kentlerde,
    bir ömür,
    çarpar,
    akar
    da nasıl eskitir yatağını
    kimse bilmeyebilir...

    Tanıktım,
    yargıç
    ve sanık;
    Yürüyüp gittim
    Yüzüme yalan bir mutluluk iliştirdim:
    Günlerin çarmıhında İsa gibiydim

    IV
    Günlerin çarmıhında
    seni ağrıyan yanlarımla sevdim,
    tutuklu kollarımla;
    yokluğunda burada yıllar verdim.
    Yokluğuna
    burada!

    Herkes bilecek bunu; tabancaya gerek yoktur
    Tabancaya gerek yoktur!
    Sen haklı bir cinayetsin günlerin duvağında:
    H e r ö m ü r k e n d i g e n ç l i ğ i n d e n v u r u l u r...


    Yılmaz Odabaşı
#10.09.2009 03:12 0 0 0
  • Bir Nehrin Tükenişi

    Hasretin kançanağı gözlerinde oturuyorsun;
    seni soruyorum
    hiçbir şey bilmiyorsun

    Hep bir çağlayan gibi senin sevdana aktım;
    sen ise sularını kaçıran bir nehir gibi uzaktın...
    Tükenişi bir aşkın,
    bir nehrin tükenişine benzer.

    Ne deniz olabildin,
    ne nehir kalabildin...

    Kendin ol, kendin ol
    Sen buysan başkası ol!
    Buysan kederden öleceğim,
    başkası olursan de kimi seveceğim?


    /Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen;
    oysa ne çok sevdim ikinizi de bir bilsen.../

    Yılmaz Odabaşı
#10.09.2009 03:14 0 0 0