Neyzen Tevfik'ten inciler

Son güncelleme: 05.06.2021 11:53
  • neyzen tevfik sözleri - neyzen tevfik şiirleri
    MEYHANEYE GİRMEDEN...
    Eş dostunun ısran karşısında, bir daha meyhaneye gitmeye «tövbe» eder.
    Birkaç gün sonra, vakt-i kerahet (demlenme zamanı) gelince dayanamaz. Bir at kiralayıp soluğu Lan-ga'da, Kosti'nin meyhanesinde alır. Attan inmeden, kapıdan seslenip içkisini getirtir. Meyhanedeki tanıdıkları seslenirler:
    -Hoca, böyle at üstünde içki içilir mi? Hele atını bağla gel de usulünce içki içip sohbet edelim.
    -Yoo, gelemem yanınıza. Meyhaneye girmeye tövbeliyim!


    DELÎLÎK AYRICALIĞI
    Sirkeci'de Necdet Rüştü Efe ile karşılaşır. Ayaküstü konuşurlarken Neyzen Tevfik, cumhurbaşkanı îs-met inönü'nün diktatörlüğünden söz etmeye başlar. Necdet Rüştü, dönemin her taşın altından çıkan polislerinden birinin köşe başında'durup kendilerine kulak kabarttığını farkeder ve tedirgin olur. Kısa kesip gitmeye davranır. O sırada polis bıyık altından gülümseyerek yanlarından uzaklaşır.
    Olup bitenler Neyzen'in gözünden kaçmamıştır: -Polisten korktun değil mi? der. Bana bir şey yapamaz, çünkü ben deliyim. Bu yüzden dokunulmazlığım var. Fakat bu delilik imtiyazını kazanıp içimi rahat rahat dökebilmek için neler çektim, bilemezsin.


    ADAM YERÎNE KOYMUYORLAR...
    Hüseyin Şeh suvar yazıyor:
    «...Küfürlere başladı. Sonra, başını sola çevirip bana döndü:
    -Hüseyin, ben önüme gelene sövüyorum, dedi...
    -Söversin, dedim.
    -Bana bir şey yapmıyorlar... dedi.
    -Ne yapacaklar? dedim.
    -Ulan yoksa bunlar beni adam yerine mi koymuyorlar?»


    CİFTE ATSAYDI...
    Aşırı içki yüzünden kendinden geçen bir sarhoş, Neyzen Tevfik'in ensesine bir tokat yapıştırır. Bizimki buna hiç aldırış etmeden içkisini içmeyi sürdürür. Masadaki arkadaşı:
    -Tokatı yedin... der. Ne karşılık verdin, ne de sesin çıktı...
    -Peki, bir eşek çifte atsaydı sen ne yapardın?


    REÇETESİZ DE...
    Doktorlardan yakındığı, «Bir hazâkat-zedeyim midemi tıp tepti benim» dizesini yazdığı sıralar... Bir doktor tanıdığı, karşılaştıklarında:
    -Hâlâ iyileşemedin mi? der. Muayenehaneye uğra da, bir reçete yazayım.
    -Beni azad et, hazret. Ben reçetesiz de ölürüm...


    PARASIZ BİLETE KARŞILIK
    Kadıköy'deki Opera sinemasında bir hayır kurumu yararına konser verilmektedir. Konsere ara verilince Neyzen Tevfik eline bir şapka alarak sıraları dolaşır, para toplar.
    Sahneye çıkar; şapkada toplanan büyük miktardaki parayı oradaki masanın üzerine boşaltır. Dinleyicilere döner:
    -Muhterem topluluk... Herbiriniz bu konsere bilet parası ödeyerek geldiniz. Yalnız ben davetliydim, para ödemedim. Şu masanın üstündeki, tarafımdan toplanmış paraları, bana parasız verilen biletin karşılığı olarak hayır kurumuna bırakıyorum...


    İKİ KİLO RAKI
    Yüksel Baştunç, «bu fıkra ne kadar doğrudur, bilinemiyor» kaydıyla yazıyor:
    «Atatürk bir akşam Neyzen'i Florya köşküne çağırtıyor. Bir iddiası vardır:
    -Senin çok fazla içki içtiğini söylüyorlar, diyor. Benim kadar içer misin?
    Neyzen düşünüyor, içkinin hududu olmaz.
    -Ne kadar içersiniz?
    -îki tane kiloluk rakı içerim.
    Ata kelimelere basa basa şu sözleri söylemiştir. Neyzen'in gözünü korkutmak istemiştir.
    -Canım ne isterse; susuz, mezesiz. Neyzen:
    -Ben de iki kilo içerim ama, diyor, öyle içmem. Neyzen'in arzusu ile ortaya kocaman bir emaye
    kâse geliyor, iki kiloluk rakıyı Neyzen kâseye boşaltıyor. Başını sokup lâkır lâkır içecek zannediyorlar. Fakat Neyzen'in isteği daha bitmemiştir. Bir somun ekmek ve irice bir kaşık geliyor. Neyzen ekmeği lokma lokma koparıp kâsedeki rakının içine bastıryor. Lokmalar rakıyı iyice çektikten sonra çalakaşık yanaşıyor bu bade tiridine.
    Yine anlatılanlara göre, Atatürk:
    -Pes... pes... diye bağırarak ayağa fırlamış ve elleriyle yüzünü kapamış.»


    GERİ GELMEYECEKLERSE...
    Birinci Dünya Savaşı yılları... Mahalle bekçiler nin davul çalarak topladığı bir kafile, askerlik şubesi| ne gitmek üzere yola koyuluyor.
    Kaldırımlarda biriken halk, gidenleri uğurluyor:
    -Allah selâmet versin!
    -Allah selâmet versin!
    Yemen, Çanakkale, Filistin gibi cephelere gidenlerin bir daha dönmediklerini bilen Neyzen Tevfik de bu yolcu etme törenine katılıyor:
    -Allah rahmet eylesin...
    -Allah rahmet eylesin...

    AZRAİL'DEN MAKBUZ
    istanbul Belediye Konservatuvan, Vali ve Belediye Başkanı Muhittin Üstündağ'ın buyruğuyla, Neyzen Tevfik'i kadrosunda gösterir. Neyzen Tevfik, ayda bir maaşını almak üzere Konservatuvar'a uğrar. Konservatuvar muhasebecisi, her ay kimlik sorarak, belge isteyerek Neyzen'i bezdirir.
    Muhittin Üstündağla karşılaştığında:
    -Beyefendi, der, ben kılık kıyafetimle, yüzümle, halim tavrımla başka bir kimseye benzer miyim?
    -Yooo...
    -Ama sizin Konservatuvar'ın muhasebecisi, ne zaman gitsem bana kimliğimi soruyor... Kanıtlamamı istiyor... Kırtasiyeciliğe bu düşkünlüğü onu ölümden kurtaracak gerçi...
    -Nasıl?
    -Azrail karşısına gelince, önce kimliğini soracak. Sonra da makbuz isteyecek. Azrail de, böyle şeylerden anlamadığı için, çekip gitmek zorunda kalacak.


    YÜZ KARASI
    Kadıköy'de, Aksaraylı Hamdi'nin gazinosunda bir yandan demlenir, bir yandan ney çalarken bir boyacı çocuk yanıma yaklaşır:
    -Amca, boyayalım mı?
    Neyzen yerinden kalkar, para çıkarıp çocuğa verdikten sonra yere sırtüstü uzanır:
    -Gel, yüzümü boya.
    Yüzü boyanınca, Kadıköy'deki başka bir meyhaneye, Papazın Bağı'na gider. Papazın Bağı'nı «mekân tutmuş» olan Ahmet Rasim, onu görünce:
    -Ne bu hal Neyzen? der, Kuşdili Tiyatrosu'nda «Arabın İntikamı»nı mı (Othello) mı oynadın?
    Neyzen Tevfîk güler:
    -Merhamet insanın yüzünü bazan kara çıkarır. Boyacıya acıdığını söyleyip olayı anlattıktan sonra
    ekler:
    -Kâinata bir de bu heybette görüneyim dedim. Allah'a şükür ki böyle bir yüz karam oldu. Ya çıkmazına boyansaydım?


    BEN UTANIYOR MUYUM?
    Hasan Âli Yücel, maddi sıkıntı içinde yaşayan Neyzen Tevfik'e biraz para yardımı yapmak istiyor ve bunu kendisine söylüyor. Neyzen Tevfîk:
    -İstemem, diyor, bak mataram ağzına kadar rakı dolu.
    Bunun üzerine Hasan Âli bir şeyler söylemek gereğini duyuyor:
    -Utandırdın beni, üstad... Neyzen'in cevabı:
    -Utanma hoca, utanma! Utanmayı unut ki, rahat yaşayabilesin. Bak ben kimseden utanıyor muyum?


    YERE DÜŞEN
    Bir başka dostu, yolda karşılaştıklarında, Neyzen Tevfik'e yardım etmek istiyor. Cebinden büyükçe bir para çıkararak:
    -Üstad, diyor, demin mendilinizi cebinizden çıkarırken bu parayı düşürdünüz.
    Bir paraya, bir dostunun yüzüne bakan Neyzen Tevfîk'in gözleri nemleniyor:
    -O yere düşen, sizin altın kalbinizdir.


    ŞiMDiDEN BELLi...
    Sadrazam Said Halim Paşa, Neyzen Tevfîk'i Yeni-köy'deki yalısına davet eder. Yenilip içildikten, Neyzen fevfik'in coşturucu ney'i dinlendikten sonra Paşa, Neyzen'e pırlanta işlemeli eşsiz bir ney aramağan eder.
    Bizimki neyi eline alıp inceler ve Paşaya geri verir.
    -Hayrola üstad, beğenmedin mi?
    -Çok beğendim.
    -Peki neden almıyorsun?
    -Ben yolsuz kalınca bu neyi satarım, yazık olur. İyisi mi sen bana beş lira ver, bu ney sende dursun.


    YÜZÜ GÜLMEZ...
    Sert, kavgacı, geçimsiz bir adam olan komşusu Tahsin Beyle karşılaşır. Tahsin Bey:
    -Bugün hanımı dişçiye götüreceğim, der. Dün gülerken gördüm, ön dişlerinden ikisi çürümüş.
    Neyzen Tevfîk inanmaz:
    -Yalan söylüyorsun.
    -Neden yalan söyleyecekmişim?
    -Seninle yaşayan insanın yüzü güler mi hiç!


    FASULYEYE BENZİYOR
    İkinci Meşrutiyet döneminde nazırlığa (bakan) getirilen bir zat, çok geçmeden yeğeninin vali atanmasını sağlar.
    Karşılaştıklarında, Neyzen Tevfîk:
    -Maşallah, der, kardeşinizin oğlu tıpkı fasulyeye
    benziyor.
    -Genç yaşta vali oldu... Neden fasulyeye benzeti-yorsun?
    -îşte onun için benzetiyorum ya. Fasulye de sırığa sarılarak büyür.
    ÇALARKEN...
    Soruyorlar:
    -Neyzen, çalarken mi neşelenirsin, yoksa neşeli olduğun zaman mı çalarsın?
    Maliye Bakanı hakkında yolsuzluk dedikodularının dolaştığı bir dönemdir. Neyzen Tevfik:
    -Maliye Vekili değilim ki, diyor, çalarken zevk alayım.


    ÎKÎ BEYGİR ACIDI...
    Burhan Oğuz yazıyor:
    «1937 yılında bizim binicilik ekibi (Cevat Kula, Eyüp Öncü, vb.) Roma'da Mussolini'nin elinden altın kupayı almıştı. O günlerde bizim de bulunduğumuz bir mecliste Neyzen Tevfik bir ara gözlerini kapadı ve:
    -Yahu! dedi. Güreşçisi gider rezil olur, futbolcusu gider kepaze olur. Halimize iki beygir acıdı koştu da biraz yüzümüz güldü!..»


    Neyzen Tevfik hayatı kişiliği ve şiirlerileri -Alpay Kabacalı . 2003
#31.03.2005 21:55 0 0 0
  • Evet dostum devam et

    Gerçekten güzel nüktelermiş. Bizimle paylaştığın için sağol
#01.04.2005 08:02 0 0 0
  • sag olasin arkadasim
#01.04.2005 08:03 0 0 0
#01.04.2005 09:57 0 0 0
  • devamını bekliyorum
#01.04.2005 09:58 0 0 0
  • Ellerine saglik
#02.04.2005 12:04 0 0 0
  • ellerine sağlık
#02.04.2005 13:30 0 0 0
  • SaGoL DoSTuM..
#03.04.2005 11:47 0 0 0
  • sagol ellerine sağlık.
#03.04.2005 13:29 0 0 0
  • Tesekkür ederim dostum ellerine sağlık
#05.04.2005 20:24 0 0 0
  • sağol arkadaşım ellerine sağlık
#08.04.2005 11:33 0 0 0
  • bunları bizle paylaştığın için sağol arkadaşım
#14.04.2005 13:02 0 0 0
  • ellerine sağlık
#14.04.2005 20:31 0 0 0
#15.04.2005 00:34 0 0 0
  • ellerine sağlık sağolasın
#15.04.2005 16:32 0 0 0
  • paylaşımın için sağol
#20.04.2007 20:59 0 0 0
  • Paylaşımın için teşekkürler Kardeşim...
#29.07.2007 17:17 0 0 0
  • neyzen tevfik... ay'dan bile ricasi var "benim olduğum gun de işilda"
#27.08.2007 00:28 0 0 0
  • ellerine saglik devam
#20.09.2007 00:17 0 0 0