Ülseratif kolit, kalın bağırsak iç yüzeyinin bilinmeyen nedenlerle kendiliğinden iltihaplanması olarak tarif edilen bir hastalık. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi ABD öğretim üyesi Prof. Dr. Ethem Geçim, ülseratif kolitin öncelikli tedavisinin ilaçla olduğunu belirtiyor ve ameliyata karar verilmesi gereken özel durumlar gelişebileceği uyarısında bulunuyor.
Dışkı yoluyla kan kaybedilmesi, kanamanın yanı sıra şiddetli ishal, kilo kaybı, karın ağrıları ve ateşle ortaya çıkan ülseratif kolit hastalığının muhakkak ciddiye alınması ve tedaviye başlanması gerekiyor. Aksi halde kalın bağırsak kanserine yakalanma riski artıyor. Kalın bağırsak iç yüzeyinin bilinmeyen nedenlerle kendiliğinden iltihaplanması olarak tarif edilen ülseratif kolit, kalın bağırsak yüzeyinde geniş yaraların açılmasına ve bu yaralardan da kan, protein ve diğer değerli vücut salgılarının kaybına yol açıyor.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi ABD öğretim üyesi Prof. Dr. Ethem Geçim, ülseratif kolitin nedenlerinin tam olarak bilinemediğini, erkeklerde kadınlara göre biraz daha sık rastlandığını belirterek şöyle konuşuyor:
Genetik yatkınlık ve çevresel faktörlerin etkileri olduğu düşünülür. Bu faktörler arasında en çok tartışılanlar sigara ve alkol kullanımı, beyazlatılmış şeker tüketme, doğum kontrol hapları ve bazı enfeksiyon hastalıklarıdır. Olayın bağışıklık sisteminin henüz çözülemeyen bir bozukluğundan ileri geldiğine dair güçlü deliller vardır. Muhtemelen bağırsak yüzeyinde bağışıklığı sağlayan hücrelerin normalde reaksiyona yol açmayan mikroorganizma veya kimyasal maddelere karşı başlayan reaksiyonlarının aşırılaşması gibi bir durum söz konusu olabilirse de henüz hastalığın sebebi bilinmemektedir demek daha doğrudur.
ÜLSERATİF KOLİTİN KANSERLE İLİŞKİSİ
Kanser riskini artırması ülseratif kolit hastalığının çok iyi takip edilmesini gerektiriyor. Ülseratif kolitin başlangıçta hastanın sağlam bir kişiye göre biraz daha yüksek bir oranda kalın bağırsak kanseri riski taşımasına neden olduğuna işaret eden Prof. Dr. Ethem Geçim,Hastalığın 10-15 yıl devam etmesini takiben bu risk giderek artar. Bu nedenle ülseratif kolitli hastaların düzenli olarak kolonoskopi ile takip edilmeleri yani bağırsağın iç yüzünün görüntülenmesi anlamına gelen bu yöntemle izlenmeleri önemlidir. Ayrıca gerektiğinde bağırsak yüzeyinden alınan parçalar da mikroskop altında incelenmelidir diyor.
Kalın bağırsak kanseri riskinini artırmasının yanısıra ülseratif kolitin neden olduğu başka sağlık sorunları da bulunuyor. Vücudun başka organlarında da ülseratif kolite yol açan mekanizmanın etkilerine bağlı hastalıkların gelişebildiğini söyleyen Prof. Dr. Ethem Geçim, Bunların başında bel kemiği ve diğer bazı eklem iltihaplanmaları, karaciğer-safra sistemi iltihaplanması, ayrıca ağız, göz ve deride yaralar oluşması, kansızlık ve pıhtılaşma bozuklukları, böbreklerde bazı sorunlar ile akciğer ve kalp zarının iltihaplanmaları gibi sorunlar sayılabilir diye ekliyor.
ÜLSERATİF KOLİTİN TEDAVİSİ
Ülseratif kolitin tedavi seçeneğindeki ilk adım ilaç tedavisi. Ancak verilen ilaçların miktarı, tedavi güçleri ve kullanma süreleri arttıkça, zehirli yan etkilerinin de o oranda artacağına dikkat çeken Prof. Dr. Ethem Geçim, şu uyarılarda bulunuyor:
Örnek verirsek kortizonun yan etkilerine bağlı olarak, şeker hastalığı, mide ülseri delinmesi, yüksek tansiyon, katarakt, kas incelmesi, kemik erimesi, pankreas iltihaplanması gibi ölümcül yan etkiler gelişebilir. Hastaların kendilerine verilen tüm ilaçların yan etkilerini önceden bilmeye ve istedikleri anda ilaç tedavisini terk etmeye, ilaç tedavisinin alternatifleri konusunda bilgi edinmeye hakları vardır. Bu nedenle de hastaların ancak belirli sürelerle bu ilaçları kullanmaları ve eğer cevap alınamıyorsa yine uygun bir süre organ nakli yapıldığında da kullanılan bağışıklığı baskılayıcı ilaçlara geçilmesi doğru olur. Eğer yine cevap alınamazsa, bu hastaların cerrahi olarak tedavi edilmeleri gereklidir. Ayrıca bu ilaçları kullanan kişilerde böbrek yetmezliği gelişme ihtimali olduğu da unutulmamalıdır. Hastalar, ilaçların tüm yan etkilerini ve potansiyel risklerini kendilerine bu ilaçları veren hekimlerle mutlaka ve tüm detayları ile açık açık tartışmalıdırlar.
AMELİYATIN GEREKLİ OLDUĞU DURUMLAR
Hastalarda şiddetli kanama, bağırsak delinmesi, bağırsak duvarının iltihaplanması sonucu bağırsak çapının iyice genişleyip patlamaya doğru gitmesi, bağırsaktan kan dolaşımına geçen mikropların kan zehirlemesine yol açması gibi durumlarda acil cerrahi öneriliyor.
Prof. Dr. Ethem Geçim, eğer ilaçla tedavide yan etkiler ortaya çıkmışsa veya tedaviye rağmen hastalık kontrol altına alınamıyorsa yine cerrahi tedavi gerektiğini belirtiyor ve ekliyor:
İlaçların yan etkileri zaman içinde ortaya çıktığına göre hastalığın genç yaşta başlaması ilaçla tedavi açısından bir dezavantajdır. Zira bu hastalarda umulan ilaç kullanım süresi uzundur ve büyük olasılıkla uzun dönemde tehlikeli ilaç yan etkileri ortaya çıkacaktır. Bu söylediklerimiz ışığında özellikle önlerinde uzun bir ömür olan genç hastalarda ameliyat ile tedaviye daha erken dönemde ve daha sıcak bakılması gerekir. Cerrahi uygulama öncesi, hastaların, tedavilerinin neden ilaçla değil de ameliyatla yapıldığı konusunda ikna olmaları gerekir. Yine cerrahinin de beklenen etkileri, riskleri ve yaratabileceği kalıcı sorunlar da hastaya açıkça anlatılmalıdır. Cerrahinin bir diğer gerekçesi de hastada kanser gelişmesi veya hastalığın kansere doğru ilerlediğinin tespitidir. Hekimin bu noktadaki marifeti hastanın kansere yakalanmadan gereğinde ameliyat edilmesinin sağlanmasıdır. Ameliyatla tedavinin temel prensibini hasta olan kolonun çıkarılması oluşturuyor. Ardından kalan ince bağırsak direkt olarak karın duvarına bağlanıyor.
Prof. Dr. Ethem Geçim, dışkının hayat boyu bir torbaya akması veya ince bağırsaktan yapılan kesenin hastanın anüsüne bağlanması ve hastaların normal yoldan dışkı yapmalarının sağlanması gibi seçenekler bulunduğunu belirtiyor.