1941 yılında Tokat iline bağlı Reşadiye ilçesinin Kızılcaören kasabası'nda dünyaya gelmiştir. Annesi Saniye Hanım, babası Haydar Bey'dir. Yazarın doğduğu köy 1450 rakımlı, çam, meşe ve gürgen ormanlarıyla tam bir yayla görünümündedir. Kışları birkaç adam boyu kar yağan köyde, bahar ve yaz ayları oldukça kısa sürmektedir. Kıraç topraklara sahip olan köyde, engin arazilerdeki cömertlik özelliklerine rastalanmadığı için, bu yörenin insanı kısmetini hep gurbette aramak zorunda kalmıştır.
İşte bu yüzden gurbet, yazarın doğduğu köydeki insanların adeta alın yazısı, kaderi gibidird. Yazarın ailesi de bu durumdan nasibini almıştır. Yazar, daha 11 yaşandayken, Ankara'da çalışan babasının yanına yollanmıştır. Annesi ve altı kardeşi köyde kalmıştır. Babası tek başına yaşarken, yazar, amçasının yanında kalmıştır.
Ahmed Günbay Yıldız, Ankara'da Kalaba İlkokulu'nun beşinçi sınıfına kaydolmuştur. Köyden şehire gelen yazarın arkadaşlarıyla kaynaşması bir hayli zor olmuştur. Hatta öğretmeni, köy ağzıyla konuştuğu için onu dışlamış, sınıftan çıkarmıştır. Okulun başöğretmeninin desteğiyle güçlükleri aşan yazar, yılmadan kendisini yenilemeye çalışmıştır.
Hasret ve yeni dünyanın yabancı çehresi, onun duygu dokularını daha da derinleştirmiş ve onu şiirle tanıştırmıştır. Anne ve gurbet üzerine şiirler yazmıştır. Yazdığı bu içli şiirler, onu ebediyatın sırlı dünyasına doğru çzekip almıştır.
Yazar, Kalaba İlkkolu'nu bitirdikten sonra, sırasıyla Hüseyin Güllüoğlu Ortaokulu ve Yenimahalle Lisesi'nde okumuştur. Hayatı büyük bir mücadeleyle geçen yazar, boş vakitlerinde kese kağıdı yapıp satarak, ailesinin geçimine yardımcı olmuştur. Yazarın edebiyat vadisinde kalemiyle ilk kazancı, Menderes'in uçağının düşmesi üzerine yazdıı destansı şiirin basılıp binlerce satmasıyla olmuştur.
Lise yıllarında şiir, roman ve makele denemeleri bir tutku olarak sürerken altı tana de film senaryosu yazmıştır. Yazar, artık edebiyatın her sahasıyla iç içedir.
Yazar, 1959 yılında memeriyet hayatına Bayındırlık Bakanlığı'nda başlar, daire müdürlüğüne kadar yükselir. 1963 yılında askerlik görevine çağrılır. Ebedî çalışmalarının temelini askerdeyken Kütahya'da atar. "Çiçekler Susayınca" ve "Yanık Buğdaylar"ı bu yıllarda kaleme alır. 1968 yılında tanıştığı Hekimoğlu İsmail, yayın hayatında ona bir ümit kapısı olur. 1970 yılında "Çiçekler Susayınca" Yeni Asya Gazetesi'nde tefrika edilir. 1972 yılında "Yanık Buğdaylar" Millî Gazete'de tefrika edilir ve böylece adını duyaran yazarın günümüze kadar arka arkaya 29 eseri neşredilir. Yazarın baskıları onbinleri bulan roman ilgiyle okunmuş ve sevilmiştir. Yazarlığa şiirlerle başlayan yazar, şiire romana olan ilgisi yüzünden uzun yıllar ara vermiş.
Üç yüzün üzerinde; başında kavak yelleri esen yılların oluşturduğu şiirlerin hepsini Hekimoğlu İsmail Bey'in teşkisiyle yırtmışsa da 1998'li yıllarda şiir yeniden dünyasına girmiş. 1999 yılında Bahçemde Hazan isimli bir şiir kitabıyla ilk şiirleri yayımlanmış. Üç şiir kitabı yayınlandıktan sonra edebiyatın bu sahasında da dikkati üzerine çekmeyi başarmıştır EN son eseri Hayata dair notlar bir fikri eser olan yazar, Türdav'ın kuruları arasıda yer almıştır. Aynı şekilde Türkiye Yazarlar Birliği'nin kurucusu olup, yönetim kurulu üyeliğinde de bulunmuş. 1982 yılında Hekimoğlu İsmail'le kurdukları Türdav'den birlikte ayrılıp Timaş AŞ'yi kurmuşlardır.
Yazarın eserlerindeki gele amacı şöyle özetlenebilir: Gerek köylerimiz, gerekse şehirlerimizde, asrımızın en önemli ve artık kabuk bağlamaya yüz tutmuş yarası; maneviyatsızlık ve ahlaki çöküntünün endişesi Madde bağımlılığını eserlerinde işleyerek, okuyuculara ilerledikleri hayat yolunda işaret taşları koymak, aynı zamanda da kalemin gücü nisbetinde ibret ve örneği birlikte göstermek; doğruyu, hakkı, hakikatı, hayatımızını içindeki kesitlerle ortaya koymak, anlamını taşıyan eserleriyle yazı hayatındaki yerini belirlemiştir.
ESERLERİ
AŞKA UYANMAK
Hayatın olumsuzluklarıyla karşı karşıya gelerek bunlarla mücadelede yol göstericisi olmayan, yanlız bırakılan gençlerin açmazlarını ele alan bu roman, yepyeni tahlil ve ifade zenginliğiyle okuyucusunu sürükleyecektir.
AZAT KUŞLARI
Halkımızın gerçeklerini, onların derdini, kederini ve sosyal meselelerini ele alarak işleyen romancımız Ahmet Günbay Yıldız'ın 'Azat Kuşları' kısa zamanda üst üste yeni baskılar yaptı...
Bu roman, romancının gözlemlerine dayanan ve halka malolmuş gerçek bir hayat hikayesidir.
Sosyal değerleri dumura uğratılan küçük bir köy örneğiyle, koca bir toplumdaki çözülüşü ve ferdi çözüm arayışlarını gündeme getiren yazar, aynı zamanda çözüm için birtakım ipuçları da vermektedir.
BENİM ÇİÇEKLERİM ATEŞTE AÇAR
Edebiyatımızın ilklerinden Ahmet Günbay Yıldız; kendine özgü uslubu ile yine farklı ve çarpıcı bir konuyla çıkıyor okurunun önüne. Güzel İstanbul'un, taptaze umut çiçeklerinin yeşerdiği üniversitelerinin birinde, birbirinden bağımsız tutku ve arayışların yaşandığı genç dünyalara tanıklık ediyor bu kez yazar. Birinin, sınır tanımaz arzularının kıskacında savruluşu ve sonu gelmez med-cezirlerle tükenişi...
Diğerinin ise, elde ettiği iç derinliğin bütünlüğünde adım adım zirveye yürüyüşü..
BİR DÜNYA YIKILDI
Çaresiz, başıboş bir hayat... Yıllardır ihmal edilen insanlık ve yıkılan bir dünya... Romanlarında toplum gerçeğini tüm detaylarına inerek ele alan yazar, bu romanda da neşterini ustaca kullanıyor...
BOŞLUK
'Huzursuzdu. İçinde günden güne büyüyen boşluğu deryasında çalkalandı. Sokaklarda gayesiz gezinip durdu. Kurtuluşu zehir dolu kadehlerde aramaya başlamaştı. Korkuyu yitirdi... En sevdiği köpeği Toni'yi de... Gönlünde devleşen boşluğu. su gibi harcadığı paralarla doldurmak istiyordu. Arzularının peşinden koştu. koştu... Yoruluncaya kadar.'' Kendisine lanse edilen hayat şekliyle boşluğa itilmiş. amaçsız. gayesiz bir nesil...
Ve beklenmedik bir zamanda. olmadık yerde filizlenen tomurcuklar...
Elinizdeki kitap. sevgileriyle nefretleriyle. toplumun sosyal gerçeklerinden bir kesit sunmaktadır.
ÇİÇEKLER SUSAYINCA
Cıvıl cıvıl çocukluk çağından gençliğin umut dolu günlerine doğru uzanan hayat çizgisinde nice insanlar kaybolup gitmiştir.
Pırıl pırıl sevecen bakan gözleriyle herkesi güzel gören nice genç kızlar ve delikanlılar kötülerşn tuzaklarına ve çirkin emellerine kurban gitmiştir.
DALLAR MEYVEYE DURDU
Bir nesil... İlimden, irfandan uzak tutulan, kurusun diye susuz bırakılan bir nesil... Kuruttuk diye sevindikleri bir anda, yeniden meyveye duran bu neslin hikayesi...
M.E.B. tarafından tavsiye edilen bu romanı mutlaka okuyun.
FİGAN
Bir değil bin destandır Anadolu... Destanlara kahramanlar yetiştirmiştir. binlerce. İşte FİGAN, o destandan bir damlacık... Ermenilerin ihaneti ve masum Anadolu insanı... Yakın tarihe bir ipucu... En çok okunan yazar ünvanını kazanan AHMED GÜNBAY YILDIZ bu romanda Ermeni mezalimi karşısında Anadolu insanının figanını yazdı.
Sizden öncekiler bu eseri defalarca okudular. Siz de okuyun, seveceksiniz.
GÖNÜL YARASI
Gönül Yarası yazarın değişik bir romanı, çilelerin yoğurup pişirdiği insanlarımızın eşyaya rahmet dolu bakışları... Ve bu bakışla yetişen nesillerin ümit yüklü mesajları...
Zevkle okuyacağınız bir eser, gönül yarasının bir nesil sonrasında müjdeye dönüşmesinin destansı hikayesidir.
MAVİ GÖZYAŞI
Ahmed Günbay Yıldız. bu eserinde değişik bir kompozisyonla karşımıza çıkıyor. Yaratılışın tabii bir sonucu olarak, hiç karşılık beklemeyen, hep kendinden veren babanın sevgisi...
Ve kendilerini büyütene kadar üzerlerine titreyen bu babaya. yüreklerindeki sevgiden yeterince pay ayıramıyan evlatlar...
Bir de. bir genç kızın nakış nakış işlediği. tertemiz sevgisi...
Ahmed Günbay Yıldız'ın bu eseri bir sevgi mozaiği...
SAHİBİNİ ARAYAN MEKTUPLAR
Yıllardır beklenendi Can.. Nergisçe yolu gözlenendi. Ansızın çıkıp gelişiydi bir genç kızı yeniden dirilten. Nergis'e can vermeyi kim istemezdi... Dilde destanlaşan bir çocukluk aşkının öyküsü bu. Kalbur üstü yüreklerin ihanete boyun eğişi değil. Yüreklerden mektuplara arzedilen bir sevdanın dost eliyle parçalanışıydı bu. Bin parçaya bölünen bir yüreğin ve hep bekleyen bir çift nemli gözün öyküsü...
Nergis yılların özlemini gömdüğü yerden çıkarırken. hasretin karanlığından gurbet ellere deste deste umut yazarken. Can cananına can katacak mıydı?
Ahmet Günbay Yıldız'dan duygusal bir roman daha. Yazar 21.romanıyla okuyucularının karşısına çıkıyor.
Bu romanda sizden çok şey var...
SEVDALAR SÖZDE KALDI
Bir nesil AHMET GÜNBAY YILDIZ'ın yüreğe tercüman olan ince ve hassas kaleminden dökülen romanlarla aşkı. çileyi, pişmanlığı, acıyı, kısacası tüm insani duyguları buram buram yaşadı. Bir sözde denildiği gibi 'Aşk ve ölüm büyük kalpleri avlarmış.' Onun diğer romanları gibi bu romanı da kalbimize aşkı ve sevdayı davet ediyor. Sevdaların sözde kalmaması için bu romanın sesini dinleyin ve onu da diğerleri gibi hemen yüreğinize işleyin.
SİYAH GÜLLER
".... Hayat, birbiri ardına açılan kapıların arasında yapılan yürüyüş misali... Bir sonraki kapıda bizi nelerin beklediğini öğnenmek için kapıları açmaya devam etmek zorundayız; bazen dert kapılarında esen fırtınalarda üşüyerek. bazen de mutluluk meltemlerini ruhumuzda hissederek..." "Hayatın içinden" romanlarıyla gençlerin büyük ilgi ve beğenisini kazanan Ahmed Günbay Yıldız, 22. romanı " Siyah Güller" ile okuyucunun karşısına çıktı. Yıldız, yeni romanında, gündelik hayatın her alanında karşımıza çıkan "mafya" olgusunu konu edinmiş bu kez...
Kuralların yapanlar tarafından çiğnendiği bir ortamda, hızlı kentleşme ile çözülen ahlaki değerlerin insanı idealden nasıl uzaklaştırdığını vurgulayan Ahmed Günbay, mevcut durumun fotoğrafını tesbit etmekle kalmıyor, "olması gereken" yöne doğru şekillendiriyor kurgusunu....
Sonuçta bir çırpıda okunuverecek keyifli bir roman çıkmış ortaya....
SOKAĞA AÇILAN KAPI
Siz, her tarafınız insanla doluyken çekilen yanlızlığı yaşadınız mı hiç? İnsanları anlamaya çalışırken, anlaşılmadığınızı farkettiniz mi hiç? Aslında vereceğiniz cevaplar hayatın vazgeçilmeyen süsleri belki de. İşte bu gibi cevapları arayan insanın modern haytın cenderesinde çektiği sıkıntıların hikayesi olan kitap, bu yüzden sizi daha fazla saracak.
Sokaklardan evlere giden yolların zorlaştığı ortamda, 'sokağa açılan kapı'nın hangi tarafındasınız?
SULAR DURULURSA
Sular Durulursa, Ahmet Günbay Yıldız'ın 13. romanıdır. Yazarın ik romanı olan Yanık Buğdaylar, 1975 yılında yayınlanmıştı. O günden bu yana geçen 19 sene içinde Ahmed Günbay ismi okuyucuları arasında adeta bir efsane oldu. Kitaplarının 19 sene içinde toplam 300 baskı yapmasının sebebi, okuyucunun büyük ilgi ve teveccühüdür. Ülkemizde böyle sevilen romancı sayısı fazla değildir.
'Sular Durulursa' ile yazar, okuyucularının karşısına yepyeni bir konu ile çıkarken. heyacan fırtınasını da beraberinde getirmektedir.
ÜÇ DENİZ ÖTESİ
Üç Deniz Ötesi'nde bir masal ülkesinin varlığına inanan; o ülkeye ulaşmak için onca acı ve ızdıraba razı olan roman kahramanı. anlatılanların birer yalan olduğunu acı biçimde öğrenir. Esaretin birinden kaçarken diğerine yakalanmıştır. Vatan sevgisi ve evlat hasreti ise çabasıdır.
Aradığı manevi huzuru Üç Deniz Ötesi'nde de bulamıyarak kutlu bir yolculuğa karar kılar.
Bu yolculuğa katılmak istemez misiniz?
ÜLKEMİN AÇMAYAN ÇİÇEKLERİ
Modernizmin çelişkili dünyasından evlerde beslenen hayvanlara karşı sokaklarda bile yer bulamayan insanlar!
Kendini bu, "Ülkenin Açmayan Çiçekleri"ne adayan Esra, aynı zamanda sıkıntılarıyla, sevinçleriyle ve sürprizleriyle dolu hayatıyla bir okuma seyri yaşatıyor bize.
YANIK BUĞDAYLAR
Her şey bir depremle başladı. Şiddetli bir yer sarsıntısının sebeb olduğu bir felaket...
Ve felaketten pay alanlarla çıkar sağlayanlar. İyi ile kötünün bitmeyen kavgası. İyisi ile kötüsü ile bizim insanlarımız. Ve bizim ülkemizin bir köşesinde kırsal kesimde birbirini izleyen nesiller arası olaylar dizisi. Yetmiş yıllık tarihimizin sembollerle ifade edilen bir minyatürü...
Problemlerin çıkış noktasını da göreceğimiz bu romanda. kendinizden de izler bulacak. mutluluğa atılan adımları hissedeceksiniz.
AYNADA BATAN GÜNEŞ
Hayat, zorluklardan örülmüş çetin bir imtihan alanı; veya bir yarış pisti. Ayrılığa, çileye ve zorlukların her türlüsünü omuzlamaya hazır olmayanların bu alanda tutunması ise oldukça güç.
Bu güçlüklerin üstesinden gelmeye azmedenlerin elinden bırakamayacakları bir duygu çağlayanı Aynada Batan Güneş. Caddelerin yürünmez olduğu, sokakların kan gölüne döndüğü bir dönemde, gençlerin kararmış ruhlarına aydınlığın tükenmez kaynağından bir demet pırıltı aksettirmeye çalışanların hikayesi...
AFEDERSİN HAYAT
Kavramlar sahi bu kadar ikiyüzlü müydü? Yoksa, istediğimiz gibi yorumlayışımız mıydı onları özünden koparıp birer karmaşa haline getiren? Bilmiyorum doğrusu. Bildğim tek şey, işimize gelmeyen gerçekleri kendimize uyduruşumuz!... Maskeler utanç vericidir benim bildiğim. Utançsa, gerçeklerden gocunduğu için doğar suçlı vicdanlarda. Sahi, utandın mı yaptıklarından? Daha şimdiden hayal eder gibiyim, mektubumu okurken neler hissedeceğini... 'Afedersin Hayat!...' diyeceksin kahırlanıp; ama hayat. yaşanmışları affetmez ki!
Evliliklerde ilan gerekir benim bildiğim... Eş, dost, anne, baba... Herkesin duyumuna açık bir ilan... Sorumsuz yaşamak mutluluk gibi görünse de başlangıçta, her istediğini yapmak. sonuçlarınıda göze almayı gerektirir; bunu öğrendin mi hiç olmazsa?...
AL YÜREĞİM SENİN OLSUN
Romanlarıyla adını binlerce insana duyuran Ahmed Günbay Yıldız ikinci şiir kitabında da yüreğini okuyucularına sunuyor. Yürek burkuntularını, gönül yaralarını romanlarında sizlerle paylaşan yazar şiirleriyle de aynı misyonunu sürdürmeye devam ediyor.
BAHÇEMDE HAZAN
Romanlarıyla baskı üstüne baskı yapan Ahmet Günbay YILDIZ şimdide şiirleriyle karşınızda.
Bu duygu yüklü şiirler sizi başka diyarlara götürecek...
Bahçemde Hazan
Bulutlar kuşattı yine gökleri.
Çileye arzunun. manası başka...
Neden bilmem efkar bastı her yeri
Diyorum. yeniden başlasam aşka...
Rayihası. hayat iksiri olan.
Nerde kaldı. arzularım. umudum?
El değmedik bahçelerimde hazan.
Uğrunda. çolgın hayeller kurduğum...
Bir yıkılış şahikası. beynimde.
Köhnemiş bir kale gibi sarsıldım...
Ah. neden zamansız bozuldu bağlar?
Gönülden. ta gönülden. bel bağladığım...
GÜN SOLAR AKŞAMIN MATEMİNDEN
Romanlarıyla baskı üstüne baskı yapan Ahmet Günbay YILDIZ şimdide şiirleriyle karşınızda.
Bu duygu yüklü şiirler sizi başka diyarlara götürecek... Yıkma gönül sarayım
Eski üslubu asla bulamazsın
Sular geriye akmaz
En içli ezgilerin olsa yüreğinde
Kendine anlatamazsın...
Gün gelir şiirlerine sığmam
Mısralarında beni anlatamazsın
Gün solar akşamın mateminden
Geceleri uyuyamazsın...
GURBETİ BEN YAŞADIM
Gerçekler karşımıza ansızın ve acımasızca çıkabilirler. Çekilen çileleri gönül gergefinde işleyenler. sizin yaşadığınıza kendi hasretlerini de eklediğinde asıl gurbeti ona yaşatmış olduğunuzu fark edersiniz. Yaşanmış bir olaydan hareketle kurgulanan bu roman. sizi gerçek bir hayat öyküsüne karışmaya davet ediyor.
EKİNLER YEŞERDİKÇE
Kibriti çakmadan önce ekinlere baktı. Buhar buhar kaynaşan toprağın sinesinden. sihirli bir kokuyu soluklanarak filizlenmişler. Yeşilin insan ruhunu büyüleyen tonlarıyla haykırıp açığa çıkmış hepsi de Şimdi köyün eteklerindeki tarlalar. yeşeren ekinlerle bir başka endamda Seyirde bekleyen gözleri kamaştıran sihirli bir tablo görünümünde. İşte aşk. işte bu eşsiz sanatın sevdaya düştüğü yürekleri sahibine götüren yollar.
GÜNEŞE MATEM DÜŞTÜ
Hacer Hanım, bir yandan kendisi gibi öğretmen olan eşi İsmet'in ticaret hevesi ve para kazanma hırsı ile mücadele ederken bir yandan da gençlik aşkı uğruna bütün insani değerleri feda eden babasıyla sınanır. Bunlarla beraber Ankara'da büyütmeye ve terbiye etmeye çalışır oğlu Boran'ı.
Fakat Boran gençlerin saplandığı hırs ve heves bataklıklarında bocalamakta. annesinin temsil ettiği ahlak anlayışına isyan etmektedir...
Ahmed Günbay Yıldız. Güneşe Matem Düştüde şefkat. af. özveri. sadakat. iffet gibi insani değerleri ön plana çıkararak vardığı sonuçlarla okuyucularının kalbini bir defa daha kazanmayı hedefliyor.
HAYATA DAİR NOTLAR
Yazdığı romanlarla binlerce gencin hayatını değiştiren. onlara iyilik. erdem. fazilet ve ahlak konularında yol gösteren Ahmed Günbay Yıldız bu sefer yılların verdiği yaşam deneyimlerinden süzülen birikimlerle okur karşısında. Hayata Dair Notlar'ı. "Hayatımıza dair düşüncemizde ufuk açan. belleğimizde iz bırakması muhtemel düşünceler yelpazesinin satırları arasında 'Hayata Dair Notlar' için dolaşalım biraz" diyerek takdim ediyor yazar. "Hayata dair notların satırları arasında saklanan yitik dünyaları bulup doğruyu. güzeli ve erdemlikleri yakalayabilmemiz için küçük bir seyahat" diye nitelendiriyor kitabı.
HÜLYALAR HÜZÜN AÇTI
Ahmed Günbay Yıldız'dan inançları ve günlük yaşamın sorunları arasına sıkışmış idealist bir insanın öyküsü. Akademisyen Harun Bey, hem üniversite ile olan sorunlarını hem de eşi ve çocuklarıyla olan uyuşmazlıklarının üstesinden gelmeye çalışmaktadır. "Harun Bey. Eşi Şeyma, oğlu Hakan ve kızları Hale ile Şule Kozmopolit bir aile, Harun Bey, dini hayat ile sonradan tanışmış. gayretli bir dindar. Eşi ve kız çocukları ise onun bu değişiminden rahatsız duyuyorlar. Tek Tesellisi oğlu Hakan olan Harun Bey, bu yetmezmiş gibi üniversitedeki işinden de atılır. Kader büyük bir imtihandan geçirmektedir Harun Bey'i. Acaba o bu sınavı kazanacak mıdır?"
LEYL IŞIKLARI
Bir medya patronunun oğlu olan Bulut, istediği her şeye sahip olabilecek güçtedir. Hayatı zevk ve eğlence içerisinde geçer. Buna rağmen içinde git gide büyüyen bir boşluğun, bir yitiğin varlığını hissetmektedir. Yitiğini her bulduğunu sandığında kendisini yeni çatışmaların içinde bulur
Romanlarıyla hayata ayna tutan Ahmed Günbay Yıldız, bu kez Leyl Işıkları'yla gençliğin yaşadığı buhranları gözler önüne seriyor.
GELİRİM
Barış rüzgârları eserse ufuklarda,
Baharlarda özgür açarsa çiçekler,
Kardeşlik türküsünün korosunda coşunca diller,
Bil ki o gün efsane muştularla gelirim
YÜREKTE BÜYÜMEK
"Annenin karnında değil de yüreğinde büyümek" Nalân çok farklı dünyaların içindeydi... Sözle yüz ifadesinin arasındaki çelişkilerdeydi beyni.. Bakışların dili, beden dili ve sözcükleri oluşturan harflerin dili birbirleriyle uyumsuzluk içindeydi.
Bu, çocuk yüreğinin dünyasında fark edilebilen bir çelişki miydi? "Annemin karnında değil, beni hayatına alan insanların yüreklerinde büyümek..."
Ferit'in söylediği gibi, "Çiçekler dallarında mı sevilmeliydi" yoksa?.. Bunca mutluluk görüntüsü verebilmek için çırpınan bu çocuğun gözlerindeki buğu, neyin ifadesiydi?...
Romanlarıyla hayata ayna tutan Ahmed Günbay Yıldız, yeni kitabı Yürekte Büyümek ile okurlarının karşısında...
GÜNAHIN RENGİ
1.BASKI 50.000 ADET
"Nişanlıydı... Son günlerde yaşadıkları inanılmazdı... İki katlı ahşap binanın alt katındaki geniş salonda, nişanlısının annesi ve babası vardı. Aslında deliler gibi âşıktı nişanlısına... Bir yandan, buhranlar içindeki düşüncesiyle boğuşuyor bir yandan da hayallerini nişan takılmadan önceki günlerine dönebilmek için zorluyordu
Odasına çekilmiş ve kapısını üzerine kilitlemişti. Misafirlerin yanına inmesi gerektiğini biliyordu aslında; fakat inmiyordu her nedense...
Kafasının içinde hapsettiği ve dışarıya sızmasına asla izin vermediği sıkıntıların kıskacında sıkışıp kalmıştı.
Bütün bunlara rağmen, evlerine düğün gününü kararlaştırmak için gelenlerin yanlarına inmeyişi, diğer yandan parmağındaki nişan yüzüğünü yorgun uğraşlarla bir an önce çıkarmak için acele edişi, inanılmazdı...
Nihayet parmağındaki yüzüğü çıkardı. Avucunun içine aldığı yüzüğü seyrederken içli bir soluk tazeledi. Sıra kulağındaki küpelerle kolundaki bileziklerdeydi..."
O'NA SECDE YAKIŞIYOR
Ben şunları öğrendim anne:
O'na kul olmak için ,insana inanç,kalbe adanış,dile dua ve yakarış yakışıyor...
İbadetler arasından ise O'nun azameti karşısında kula saygıyla eğiliş ve daha da önemlisi,
O'na secde etmek yakışıyor anne!...
Bunun için de kitapların en sonuncusu olan Kur'an'a ve son peygamber olan Hz.Muhammed Mustafa'ya(SAV) kalbi bir adanış gerekiyor.
İslam sonrası,geriye dönüşlerin isyan olduğunu onaylayan yüreğime ne olur müdahele etme anne!
Sende gel ,Vallahi bütün ibadetlerin arasında O'nun azametine en yakışanının secde olduğunu öğrendim...