Bir köyde tek başına yaşayan hamile bir kadın, (çocuğu doğmadan önce kocası ölmüş) kendisine arkadaş olması açısından dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye başlar. Gelincik kadının yanından bir an bile ayrılmaz. Her ne kadar evcil bir hayvan olmasada, oldukça uysallaşır. Bir kaç ay sonra kadının çocuğu doğar.
Tek başına tüm zorluklara göğüs germek ve yavrusuna bakmak zorundadır. Günler geçer ve kadın bir gün bir kaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak zorunda kalır. Gelincik ile bebek evde yanlız kalmışlardır. Aradan biraz zaman geçer ve anne eve gelir. Eve geldiğinde gelinciği ve kanlı ağzını görür. Anne çıldırmışcasına gelinciğe saldırır ve onu oracıkta öldürür. Tam o sırada içerideki odadan bebek sesi duyulur. Anne odaya yönelir ve odada beşiği, beşiğin içinde bebeği ve bebeğin yanında parçalanmış olan yılanı görür.
Toplumumuzda yaşanan sorunların ana nedenlerinden biri, insanların yeterli bilgiye sahip olmadan olayları yorumlamasıdır.
Önyargı, aşağıdaki gibi tarif edilebilir;
Bir kimseyle veya herhangi bir şeyle ilgili olarak, belirli bir olaya, duruma, ya da görmeye dayanan, önceden edinilmiş kanıya varmak, veya bir kişinin herhangi bir konuda yeterli kanıta dayanmayan, olumlu ya da olumsuz yargısı.
Önyargıya görsel olarak bir örnek verelim.
Aşağıdaki fotoğrafa iyi bakın, ilk baktığınızda ne görüyorsunuz?...
Bir çalılık üzerinde oturan kurbağa değil mi?
Ne kadar da ön yargılısınız. Bakın resim belli bir süre sonra hareket ediyor, ne imiş?
Bir at başı...
Demek ki; "hayatta hiç bir şey göründüğü gibi olmayabilirmiş", ne dersiniz?
Önyargısız olan kişiler, yaşama farklı gözle bakabilen kişilerdir. Ne zaman bir olaya önyargıyla yaklaşacak olursanız, kurbağa'nın at başına dönüşebileceğini hiç unutmayın.
Önyargısız ve yargısız infazlardan uzak bir dünya dileğiyle.