İstanbul`dan Arif ÖZEN: `Bir iş hususunda Allah`tan nasıl hayır istenir? İstihare esnasında hangi dua okunur? Nasıl okunur? İstiharenin kabul olduğu nasıl anlaşılır?`
Allah`tan hayır istemeye `istihare` demekteyiz. Kul her işinde, her teşebbüsünde, her gayretinde, her adımında Allah`tan hayır ister, Allah`a güvenir, Allah`a dayanır. Hiç şüphesiz Allah`tan hayır istemek, yani istihare yapmak kişisel görevleri yapmaya ve sebeplere baş vurmaya engel olmadığı gibi, istişare yapmaya, danışmaya, konu hakkında uzun uzadıya düşünmeye ve bir sonuca ulaşmaya çalışmaya da engel değildir. Hatta istihare yapmanın `lazımı` bunlardır. Yani bunlarsız istihare, esasen istihare değildir. Nasıl tevekkül eden, yani Allah`a güvenen birisi, tembelce yatmıyorsa, sebepleri atlamıyorsa ve görevini ihmal etmiyorsa; istihare eden, yani Allah`tan hayır isteyen birisi de tembelce yatmaz, sebepleri atlamaz ve yapması gereken, mesela düşünme, danışma, bilgi toplama, işi usulüne göre yapma... vs gibi ön görevleri ihmal etmez. Yani ne tevekkül tembelliktir; ne istihare yapılması gerekenleri atlamaktır! Bilakis tevekkül de, istihare de Allah`ın verdiği bütün imkanları sonuna kadar kullanırken; kalben bir yandan Allah`a güvenmeyi, diğer yandan da Allah`tan hayır ummayı sürdürmek demektir. Yani esas olan tevekkül ve istihareyi birleştirmek ve bir `hal ve davranış` olarak her an yaşamaktır. Nitekim Resulullah Efendimiz(asm) küçük-büyük her iş hakkında istihare yapmayı teşvik eder ve: `Her ihtiyacınız hakkında hayır dileyiniz. Nalınınızın tasması koptuğunda bile!` buyururdu.1 Hazret-i Cabir (ra) demiştir ki: Resul-i Ekrem Efendimiz(asm) Kur`an`dan bir sure öğretir gibi küçük-büyük işlerimizin hepsinde bize istihareyi öğretirdi ve buyururdu ki: `Sizden biriniz bir iş yapmak istediğinde nafile olarak iki rek`at namaz kılsın, sonra şu duayı okusun: `Allahümme inni estehirüke bi ilmike ve estakdirüke bi kudretike ve es`elüke min fadlike`l-azim. Fe inneke takdirü ve la akdirü ve ta`lemü ve la a`lemü ve ente allamü`l-ğuyub. Allahümme in künte ta`lemü enne haze`l-emre hayrün li fi dini ve meaşi ve akıbeti emri; fakdürhü li ve yessirhü li. Sümme barik li fih. Ve in künte ta`lemü enne haze`l-emre şerrün li fi dini ve meaşi ve akibeti emri; fasrifhü anni vasrifni anhü. Vakdür li`l-hayra haysü kane. Sümme ardini bih.` (Manası: Allah`ım! Hakkımdan hayırlısını bildiğin için, Sen`den hayırlısını istiyorum. Ve hayırlı olana gücün yetiştiğinden, Sen`in beni güçlü kılmanı diliyorum. Ya Rab! Hayırlı olan tarafın belirlenmesini ve bildirilmesini Sen`in o büyük fazl ü kereminden bekliyorum. Allah`ım! Sen`in herşeye gücün yeter; halbuki benim yetmez. Sen herşeyi bilirsin. Oysa ben bilmem. Muhakkak Sen, bize görünmeyen her şeyi çok yakından bilensin; Sen Allamü`l-Guyub`sun. Allah`ım! Şu azmettiğim işimde dinim, hayatım, dünyam ve ahiretim için hayır varsa, onu bana takdir et, onu bana kolaylaştır, onu bana mübarek kıl! Ya Rab! Şu azmettiğim işimde dinim, hayatım, dünyam ve ahiretim için şer ve zarar varsa, onu benden uzaklaştır, benim gönlümü de ondan çevir. Ve her nerede hayır varsa, bana onu takdir et! İçimi de ona ısındır!) (Duayı okuyan, `şu azmettiğim işimde` cümlesi yerine, işini ve ihtiyacını ismen belirtebilir.)2 Allah`tan hayır diledikten sonra, Allah`ın hayır takdir edeceği umulur ve beklenir. İstihareden sonra kalbin ve ruhun bir taraf için yatıştığı ve razı olduğu, bir tarafa meylettiği, bir tarafı tercih ettiği hissedilirse, o tarafın hayırlı olduğu kabul edilir. Eğer kalpte her hangi bir meyil, arzu, yöneliş ve tercih uyanmaz ise, Allah`tan hayır dilemeye ve istihare etmeye devam edilir. Kalbin meyli, arzusu ve bir tercihe yatkınlığı belirene kadar istihare bırakılmaz. Esasen istiharenin yediye kadar tekrar edilmesi sünnettir. Resulullah Efendimiz (asm) Enes bin Malik`e (ra): `Ya Enes! Bir işe teşebbüs etmek istediğinde o iş hakkında yedi def`a istihare eyle. Sonra kalbinden geçen ruhi meyil ve arzuya bak. Çünkü hayır, kalbinde doğan o arzuda, tercihte ve yöneliştedir` buyurmuştur.3