Kurulduğu Yer: Moda'da Beşbıyık Sokağı 3 numaralı evin alt katı.
Kurucular: Fenerbahçe Spor Kulübü, Nurizade Ziya Songülen Bey, Osmanlı Bankası memurlarından Ayetullah Bey, Bahriye Mektebi talebesi Necip Okaner Bey, Hindli namıyla anılan Asaf Beşpınar Bey ve Enver Yetkiner tarafından kurulmuştur.
İlk Başkan: Nurizade Ziya Songülen
Renkleri: Sarı Lacivert
Amblem: Fenerbahçe Kulübünün ilk amblemi, Fenerbahçe burnundaki ışık saçan beyaz feneri, renkleri ise sarı ile beyaz olmuştu. Ancak, kulüp mensupları bunu tatminkar bulmadıkları gibi, anlam bakımından da içinde bulunulan monarşi rejimini tehdit edici sayılabileceği endişesi ile kısa sürede iptal etti. 1910 yılında Fenerbahçeliler arasında resim çizmede maharetiyle tanınan futbolcu solaçık Hikmet (Topuz)in çizdiği (bugünkü) amblem ise herkesin beğenisini kazandı ve kabul edilerek bugünlere kadar da ulaştı. İşte sarı ve lacivert ağırlık içinde olmak üzere 5 renkten oluşan amblem ve şu anlamları taşımaktaydı(*22) ; FENERBAHÇE SPOR KULUBÜ 1907" yazılı beyaz yuvarlak çerçeve, temizlik ve açık yüreklilik ifadesiydi. Kırmızı fon ise, safiyet ve Fenerbahçeliler arasındaki sevgi ve bağlılığı belirtirken bu arada bayrağımızı da sembolize etmekte, ortadaki sarı renk Fenerbahçe için duyulan gıpta ve kıskançlığı, kalp şeklindeki lacivert renk asaleti temsil etmekteydi. Sarı lacivert renkler içinde yükselen palamut dalı Fenerbahçelilik güç ve kudretini sembolize etmekte, yeşil renk ise yükselen bu kudret için başarının gerekli olduğunu açıklamaktaydı. Böylece milli renkler arasında doğan Fenerbahçenin, sarı ile lacivert renkler beraberindeki bu amblemi üyelerce de kabul gördüğünden, klişesi İngiltereye Manchester şehrine yollanmış ve Fenerbahçe Spor Kulübünün bugünkü rozeti olarak ilk kez 1910 yılında yaptırılmıştı. Rozet; 1929 yılından itibaren üzerindeki eski Türkçe harfleri yeni Türkçe harflere bırakmış ve manada önemli etki yapmayacak ufak tefek değişikliklerle de günümüze kadar aynı şekli muhafaza ederek gelmiştir.
GÜNCEL BİLGİLER
Başkan: Aziz Yıldırım
Adres: Fenerbahçe Spor Kulübü, Fenerbahçe Adası, Fenerbahçe 81030 İstanbul
İletişim: [EMAIL]editor@fenerbahce.org[/EMAIL]
Futbol Kombine Biletleri: Yeni Maraton Üst Tribün Kombine biletleri Sarı Lacivert Derneği, VIP kombineleri ise stadımızdan tarafından satılmaktadır.
Maç biletleri: Futbol karşılaşmalarının biletleri maç öncesinde, Biletix'in internet sitesi (http://www.biletix.com/), CallCenter ve gişelerinden, maç günü ise Şükrü Saracoglu Stadı gişelerinden temin edilebilir.
Lisanslı ürünler: Fenerbahçe Ürünleri Fenerbahçe Lisanslı Ürünleri, Fenerbahçe Sportif A.Ş. tarafından Fenerium Mağazaları'nda satılmaktadır. Mağazalarımızdan online alışveriş için www.kangurum.com adresinden Fenerium mağazası seçeneğini seçmeniz yeterli olacaktır.
Kadıköy ve Fenerbahçesi;
İstanbul'un Kadıköy yakası; Tanrı'nın, yeryüzünü yaratırken kesinlikle ayrıcalıklı davrandığı bir eşsiz yöre... Tarihlerin henüz 1900 yılına ulaşmadığı İstanbulda, Kalamışıyla Fenerbahçesiyle, Caddebostanı Suadiyesi Modası ile adeta bir rüya beldesi... Göz alabildiğine bomboş arsalarla yemyeşil çayırlara sahip bu yörede, doğanın insanları spor yapmak için sanki teşvik ettiği yıllar...
Ve de, İstanbulun silüeti deniz üzerinde uzaklardan perde perde yansıyıp dalgalanırken, Fenerbahçe Burnunda yanıp sönerek yol gösteren bir fener Türk sporuna önderlik edeceği bir kulübe sembol olmanın da gururu içinde, Adalara, Marmaraya, daha da ötesi uzak yıllara doğru aynı şevkle ışık saçacağı günlerin özlemi ile çakıp durmaya başlamıştı sanki... Ve de Kadıköy, o dönemlerde en güzel semti olan Fenerbahçesinin bağrından çıkaracağı takımını önce yakınlara, sonra da yarınlara armağan edeceği günleri bekliyordu gayri...
Kuşdili Çayırında İlk Futbol Oyunu ;
İlk futbol oyununun, bugünkü anlamıyla ilk kez 1823 yılında İngilterede oynanmaya başlamasının üzerinden neredeyse yıllar ve yıllar geçmişti. Nihayet tarihler 1890lı yıllara ulaştığında, Modada oturan İngilizler de bu keyifli spordan iyice etkilenmiş ve o yemyeşil arsaların bulunduğu Kadıköyün geniş alanlarında, futbolu oynamaya başlamışlardı. Seyri çok keyifli bu oyunun, çevredeki Türk gençlerinde de ilgi uyandıracağı ve de bu sporu onlara sevdireceği pek tabii idi ve hatta da kaçınılmazdı. Ama ne var ki, o sıralarda süren monarşi rejimi nedeniyle Müslüman Türkler için cemiyet kurmanın ve hatta mevcut cemiyetlere dahi üye olmanın yasak olmasından dolayı, Kadıköy Çayırlarında top koşturan İngiliz gençlere yine ancak Rum gençleri eşlik edebilmekteydi. Yine de, hemen her akşamüstü bilhassa Kuşdili Çayırında yapılan bu futbol maçları ya da antrenmanları, Kadıköy halkının büyük bir kesiminin ilgisini çekmekte, genellikle akşamüstleri zevk için de olsa oynanan bu futbol oyunu için, Kalamıştan, Modadan, Kuyubaşından, ve hatta Haydarpaşa civarlarından gelecek öbek öbek halkı, gününe ve hava durumuna göre küçük ya da büyük kümeler halinde bu oyunu seyretmeye yöneltmekteydi. Kadıköy halkının ekserisi ikindi sularında ayaklanır, günlerden Cuma ve Pazar değilse yani Kurbağalıderenin kenarındaki salaş tiyatroda Komik Hasanın tuluat kumpanyası oynanmıyorsa Kuşdili Çayırına doğru yola koyulurlardı. Yok, eğer günlerden Cuma ya da Pazar ise de, Modaya doğru ya da şimdiki Fenerbahçe Stadyumunun bulunduğu Papazın Çayırına doğru yola koyulurlardı (*1). Omuzdaş kılıklı, burma bıyıklı tüylü tüysüz gençler, yanlarında boy boy çocuklarla hanım nineler ve de orta yaşlı hatunlar, Arap bacılar, ahretlikler, kahvede pineklemekten usanan efendi kişiler, burada çayırı çepeçevre kuşatır, kadınlar getirdikleri kilimleri yayarlar, erkeklerin kimi toprağa bağdaş kurar, kimi büyükçe bir taşa oturur, kimi ayakta dururdu. Sucusu, dondurmacısı, kağıt helvacısı, simitçisi, baloncusu, Eyüp oyuncakçısı velhasılı satıcıların her çeşidi burada arzı endam eyler, burayı adeta panayır yerinden farksız kılardı. Ortadaki saha olacak alanda ise, kapı gibi gövdeli, başları açık, renk renk gömleklerinin kolları sıvalı, göğüsleri fora, bacaklarından dizkapaklarına kadar şortlu bir alay adam soluk soluğa koşuşurlar, birbirlerine çarpıp çarpıp, alt alta üst üste mecelleşirler, güya da top oynarlardı. Oynanan bu futbollardan örnek alan bazı gençler, Kadıköyündeki arsalarda ya da geniş çayırlarda onlar gibi top oynamaya heveslenir, karman çorman bir biçimde, bir harradır bir gürradır gider, topa en çok vuranla onu en havalara yükselten erbab sayılırdı. Ne var ki bir süre sonra, bir başka deyişle 1900lü yıllara iyice yaklaşılmasıyla birlikte, Modada oturan İngiliz gençlerinin artık modern futbolu oynamaya başlamaları ve dolayısıyla da oynadıkları futbolu daha seyredilir bir halde sunmaları, kendilerini hayran hayran seyreden Kadıköylü gençlerin yüreklerinde birtakım kıpırdanmalara sebep oluyor, onlar gibi organize bir takım kurma isteklerini ise, vazgeçilemez bir tutkuya dönüştürmeye başlıyordu.
Kadıköy Football Association ;
1890lı yıllarda İstanbul Modada yaşayan İngiliz ailelerinden La Fontaine, Giraud, Whittall, Charnaud, Pears, Armitage aileleri Kadıköy ve Modanın çayırlarında kendi aralarında bu oyunu yeni yeni oynamaya başladıklarında, İzmirde yaşayan İngiliz aileleri, Bornova çayırlarında bu oyunu çoktan oynamaya başlamışlardı bile (*2). Zira sosyal ve idari bakımdan payitaht İstanbula uzak ve rahat iki şehir olan Selanik ile İzmir, 1870li yıllarda Osmanlının futbol oyunu için ilk taraftar bulduğu toprakları oluyor, futbol oyunu o dönemlerde dini inançların da etkisi ile Müslüman Türkler arasında gelişemediğinden, böylece de Osmanlı toprakları üzerinde ilk defa gayrimüslim ve levanten (ülkede yerleşmiş bulunan yabancı uyruklu) vatandaşlar tarafından oynanıyordu.
Modada futbolla tanışan ilk ailelerin İstanbulda İngiltere elçiliği personeli görevlileriyle aralarında yaptıkları maç rekabetini, 1894 yılında İzmirde Football Club Smyrnenin kurulması ile birlikte İstanbul - İzmir rekabeti izlemeye başlıyordu (*3). İzmirde futbolun öncülüğünü yapan James La Fontaine, 1889 yılında İstanbula yerleştiğinde, Kadıköyde İngilizlerin futbol-rugby karışımı bir oyun oynadıklarını görmüş ve onlarla kısa zamanda dostluk kurarak, daha iyi bildiği futbol oyununu onlara kabul ettirmişti. Tarihler 1897 yılını gösterdiğinde, James La Fontaine ve arkadaşları Kadıköy yakasında ilk kez bir futbol takımı olarak Kadıköy Football Association adı altında toplanıyor, takımı oluşturan İngiliz, Rum, Ermeni gençleri, genelde İstanbula sefere gelen İngiliz gemicilerle oynadıkları oyunlarını Kadıköyün çayırlarında sürdürüyor, ve her akşamüstü (ilk bölümde geniş bir biçimde sunduğumuz) o kalabalık izleyici kitlesine de seyrettiriyorlardı. Bu müsabakalar halkın öylesine ilgisini çekmişti ki Football Association takımı, iki yıl içerisinde İzmir Karması ile karşılıklı olarak futbol maçları yapmaya yönelmişti.
fenerbahce fenerbahçefenerbahçe cumhuriyeti fenerbahçe spor klübü fener bahçe fenerbahce comfenerbahçe org fenerbahçe com fenerbahçe marşları www fenerbahçe fenerbahce resimleri fenerbahce transfer fener bahce fenerbahce sitesi fenerbahce spor fenerbahce resmi fenerbahce marşları fenerbahce org fenerbahce sk www fenerbahçe org fenerbahçe spor fenerbahce antu www fenerbahçe com fenerbahce siteleri fenerbahçe resimleri fenerbahce galatasaray fenerbahçe galatasaray fenerbahce taraftar fenerbahce basketbol fenerbahce resmi sitesi fenerbahçe resmi sitesi fenerbahce cumhuriyeti fenerbahce spor kulübüfenerbahce org tr fenerbahce haber fenerbahce futbol fenerbahçe spor kulübü fenerbahce spor kulubu fenerbahçe forum fenerbahce trabzonspor fenerbahce ankaragücü fenerbahce besiktas fenerbahce tarihi www fenerbahce fenerbahce beşiktaş fenerbahce gol fenerbahce maçı fenerbahce golleri fenerbahçe golleri fenerbahce com tr fenerbahce video anti fenerbahce fenerbahce 6 0 fenerbahce org com wwww fenerbahce com youtube fenerbahce fenerbahçe sparta prag fener bahçe resmi sitesi fenerbahçe spor klubü fenerbahce anderlet fenerbahce de fenerbahce gov fenerbahçe alex carlos fenerbahce fenerbahce kombine fenerbahçe web sitesi fenerbahce forum fenerbahçe sk fenerbahce marsları www fenerbahce com fenerbahçe derneği fenerbahçe portalı fenerbahce marslari fenerbahçe tuncay fenerbahçe resmi internet fenerbahçe resmi site fenerbahce 2007 fenerbahçe kombine fenerbahce mac fenerbahçe 1907 fenerbahçe transfer fenerbahçe spor kulubu fenerbahçe org tr www fenerbahce org tr fenerbahçe resmi fenerbahçe ordu evi fenerbahçe televizyonu www fenerbahçe org com fenerbahçe orduevi fenerbahçe sitesi fenerbahçe fenerbahçe antu com fenerbahçe video fenerbahçe antu galatasaray 7 0 fenerbahçe fenerbahçe org com fenerbahçe 6 0 true blue fenerbahçe fenerbahçe resmi web sitesi you tube fenerbahçe fenerbahçe nick fenerbahçe store blue fenerbahçe fenerbahçe anderlent fenerbahçe anderlet fenerbahçe anderleth fenerbahçe de youtube fenerbahçe fenerbahçe gov fenerbahçe foto fenerbahçe ander fenerbahçe s carlos fenerbahçe fenerbahçe net fenerbahçe gif fenerbahçe mesajları fenerbahçe roberto yaşa fenerbahçe fener bahçe spor fenerbahçe spor klubu fenerbahçe fan fener bahçe sitesi fenerbahçe tesisleri fenerbahçe web fenerbahce lisesi fenerbahce duvar kagıtları roberto carlos fenerbahçe fenerbahçe istanbul fenerbahce marsı fenerbahçe spor külübü fenerbahçe spor kulubü fenerbahce dergisi fenerbahçe resmi internet sitesi fenerbahçe bayrakları www fenerbahce gov www fenerbahçe gov fener bahçe marşları fenerbahce stadı www fenerbahce org fenerbahce teması fenerbahçe duvar kağitlari adriano fenerbahçe fenerbahçe anderleht fener bahçe resmi survivor fenerbahçe fenerbahçe haber fenerbahce duvar kağıtları fenerbahçe denizli fenerbahçe gaziantepspor tümer fenerbahçe galatasaray besiktas trabzonspor spor beşiktaş anelka futbol fener antu com antu stephan appiah taraftar tuncay şanlı bjk fenerbahe alex haber semih şentürk f bahçe fbtv fenerbache fb 1907 basketbol appiah aurello sarı kanarya luciano nobre guray fanatik fb 1907 fenerium marşları fenerhaber spor kulübü maçı golleri cumhuriyeti maçları futbolcular resmi sitesi tümer metin
BLACK STOCKING FC Kuruluyor ;
Ne var ki, Sultan 2. Abdülhamidin padişahlığının sürdüğü o dönemde, mevcut monarşi rejiminin korunması amacıyla Türk gençlerinin dernek kurmaları yasaktı. Bu durum ise, yabancı ve azınlıkların top koşturdukları kendi topraklarında futbol oynamanın imkan ve zevkinden mahrum olan ve onların aralarına karışarak oynamak istedikleri bu cazip oyunu ancak gıpta ile seyretmekle yetinen Kadıköylü Müslüman Türk gençleri arasında, sadece üzüntü değil aynı zamanda tabii ki öfke ve hırs da uyandırıyordu. İşte her türlü tehlikeyi göze alan bu gençlerden, deniz öğrencisi Fuat Hüsnü (Kayacan), eski hariciyecilerden Reşat Danyal ve Mehmet Ali ile, Kuşdilinde Papazın Çayırı adı verilen topraklarda meşin yuvarlağa vuruşlar yapan arkadaşları bu özlemin sona ermesini amaçlıyorlar, ve 1899 yılında da, devrin hafiye ve jurnalcilerinin dikkatlerinden kaçmak ve hışımlarından korunmak amacıyla bir İngiliz adı altında Black Stocking FC (Siyah Çoraplılar Futbol Kulübü) nü kuruyorlardı. Ancak siyah çorap ve kırmızı üst formaları ile Türk gençlerinin oluşturduğu bu ilk Türk spor ve futbol topluluğu daha ilk maçlarında hafiyelerin baskınına uğruyor ve hemen dağıtılıyordu.
İSTANBULDA İLK FUTBOL LİGİ GÜNLERİ Evet, istibdat ; bir başka değişle o dönemki mevcut mutlak hakimiyet rejimi, yurdumuzda cemiyet kurmak ya da bu bünyede spor yapmak hakkını Türklere yasak etmekteydi. İşte sırf bu nedenle, Fuat Hüsnü (Kayacan) Bey ve tamamen Türk gençlerinden oluşan arkadaşlarının Fenerbahçe Spor Kulübümüzü kurma teşebbüsleri, gerek 1899 yılında Türkçe isim vermeden bir İngiliz ismi altında kurmak istedikleri Black Stocking F.C./Siyah Çoraplılar Futbol Kulübü olsun, ve gerekse de 1902 yılında bu kez isim değiştirerek kurmak istedikleri Kadıköy Futbol Kulübü olsun, sarayca engellemişti. Bu durum ise, ülkemizde kurulan ilk spor kulüplerinin yabancılar ile gayrimüslimler tarafından oluşmasına sebep olacak(*8), Türk sporunun kulüpler yolundaki gelişimini ise en az 5 yıl geciktirerek, yurdumuzda futbol ağırlıklı sporun temelinin yabancı egemenliği ve anlayışı ile atılması neticesini doğuracaktı (*9).
Nitekim, Kadıköy Futbol Kulübünün mevcut bu rejim nedeniyle hemen kapatılarak dağıtılmasının ardından, 1902 senesinde James Lafontaine ile Horace Armitage isimli kişiler hemen hemen tamamı İngilizlerden oluşan Cadıkeuy Football Club; (Kadıköy Futbol Kulübü) isimli futbol takımını kuruyor ve kuruluşunun iznini de alıyordu (*10). Bunu, 1903 senesinde Modada oturan İngiliz gençlerin Moda Football Clup, 1904 senesinde de Kadıköylü Rum vatandaşların Elpis(Ümit)Futbol Takımını kurmaları izliyordu. Aynı yıl İngiliz elçilik gemisi İmogene nin de aynı isimde bir futbol takımı kurması üzerine, Türkiyedeki ilk lig organizasyonunu gerçekleştiren James La Fontaine, 1904 senesi sonbaharında Constantinople Football Liege ( İstanbul Futbol Ligi ) adı ile İstanbuldaki ilk futbol ligini kuruyordu. (*11)
Cadıkeuy (Kadıköy), Moda, Elpis ve İmogene takımlarının oluşturduğu ligdeki organizasyon olan Pazar Ligi ismi altında yapılan bu maçlar, bugünkü Fenerbahçe Stadının bulunduğu Papazın Çayırında sürüyor ve halk tarafından da büyük bir ilgi ile takip ediliyordu. 1904 tarihindeki ilk Pazar Ligi şampiyonluğunu İmogene Takımı, 1905 yılındaki ikinci Pazar ligi şampiyonluğunu ise Cadıkeuy (Kadıköy) Futbol Takımı kazanıyordu. Tarihler 1905 yılını gösterirken , Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) öğrencileri tarafından okulun çatısı altında kurulan Galatasaray Futbol Takımı, Kadıköydeki Papazın Çayırı mevkiinde Kadıköy Frerler Mektebi (Saint Joseph) takımı ile maçlarına başlıyor ve 1906 yılından itibaren de İstanbul Futbol Ligine resmen katılıyordu.
1907, Resmi kuruluşa doğru
Gayri takvimlerin o en güzel yıl olan 1907 yılının ilk yapraklarını gösterdiği günler... Sultan 2. Abdülhamid Han, 33 yıllık saltanatının baskılı rejime dayalı son yılını yaşamakta olduğunun sanki farkında. Saltanatı ile uğraşanlarla boğuşmaktan futbol topu peşinde koşturanlarla uğraşmaya ayıracak pek fazla vakti ve de gönlü kalmadığından bu tür oluşumlara karşı uygulattığı baskıyı da, resmi de olmasa biraz gevşetmiş. Zaten gayri müslimler ile yabancılarca ortalama on yıldır oynanmakta olan futbol oyununa gözleri ve de gönülleri biraz da alışmış. Kadıköy yakasındaki Kördere Sahası ile Kuşdili Çayırında, o ilk yıllarda göz açtırmayan top uçurtmayan saraylı hafiyelerden görünürde eser kalmamış, Türk gençleri, resmi formalı olmasa da buralarda sanki rahat rahat top koşturur bir halde. Gerçi, bir jimnastik kulübü olarak Beşiktaş ile, Fransız Mektebi Takımı hüviyetini arkasına almış bir futbol kulübü olarak Galatasaray, kuruluş faaliyetlerini İstanbul yakasında gerçekleştirebilmiş ama, karşı kıyı Kadıköy yakası o dönem için adeta bir başka belde, adeta İstanbula taşra...
Nihayet, artık bu yakada da beklenen günlerin yakınlığı hissedilmekte. Kadıköy yakasında da güneş bir başka parlak, bahçelerde çiçekler bir başka güzel açmakta. Fenerbahçesinde de kanaryalar bir başka ötüp, burundaki fener sanki bir başka parlak çakmakta. Zira, halkın içinden çıkacak ilk Türk kulübünün kuruluşu için kararın ve de onayının alınacağı çok önemli günlerin çoğu geçmiş, azı ise sanki artık gelmekte...
İşte, içinde bulundukları tarihin de desteğinden güç alan Kadıköylü gençlerden, Hariciye Nazırı Asım ve Server Paşaların torunu Londra Sefareti Başkatibi Nuri Beyin oğlu Ziya(Songülen) Bey ile Harekat Ordusu Feriki (tümgeneral) Şevki Paşanın oğlu Ayetullah Bey ve de ünlü edebiyatçı Sami Paşazade Sezai Beyin yeğeni Enver Necip (Okaner) Bey, Necip Beyin Moda Başpınar sokak 3 numaralı evinin selamlık katında yaptıkları bir görüşme sonucunda kuracakları takımın ilk fikir harcını atıyorlardı. Gerekli olan parayı da finanse edecek olan dönemin zenginlerinden Saint Joseph mezunu Mühendis Nurizade Ziya Beye kulübün kurucu başkanlık şerefini, Osmanlı Bankası memurlarından Ayetullah Beye katiplik (sekreter) görevini, Bahriye Subayı Necip Beye de kaptanlık ve veznedarlık (sayman) görevini veriyorlardı.
Aynı görüşmede varılan fikir birliği ile de ; kuracakları kulübün adını oturdukları semtin güzelliğinden esinlenerek Fenerbahçe yapacaklar, amblemlerini Fenerbahçe Burnundaki ışık saçan fenerden, formalarındaki renkleri ise Fenerbahçesindeki ilkbaharın sevimli müjdecisi papatyaların kıskançlık ve temizlik sembolü olan renklerinden yani sarı ile beyazdan alacaklardı.
Ertesi gün Baker Mağazasından forma kumaşları alınıyor, Fener armalı kırtasiye malzemelerinin siparişleri veriliyor, ve de dönemin güya Futbol Federasyon Başkanlığı görevini üstlenmiş kişisi James Lafontaine ile yapılan bir sohbette de sanki kendisinden icabet alınıyordu. Artık kurulacak olan kulübün ismi, başkanı, amblemi ve formaları seçilmiş, mesele sadece formaları giyerek bu ismi tescil ettirecek 11 Türk gencinin bir araya getirilmesine kalmıştı. Bu konuda da en mühim rolü St. Joseph Mektebi Türkçe Öğretmeni Enver ( Yetiker ) Bey üstleniyordu.
1899; Fenerbahçenin Gerçek Kuruluş Yılı
Burada dikkati çeken en önemli nokta; Fenerbahçe Spor Kulübünün Black Stocking FC ismi altında 1899 yılındaki bu ilk girişimindeki öncülük yapan gençler ile, ilerideki yıllarda kurulacak olan Kadıköy Futbol Kulübü (1902) ve Fenerbahçe Futbol Kulübü (1907) ismi altında toplanan gençlerin genelde aynı kişiler olacağıydı. Dolayısıyla FENERBAHÇE KULÜBÜ kuruluşunu gayri resmi olarak 1899 yılında gerçekleştirmiş, ne var ki iki kez kapatılmaları nedeni ile faaliyetlerine, ancak resmi kuruluş yılları olan 1907 yılında geçebilmişti. Görülen odur ki; Black Stocking F.C. ya da Kadıköy Futbol Kulübü isimleri, amaç karşısında birer araçtırlar (*4). Ayrıca İstanbulda kurulan futbol kulüplerinin listeleri incelendiğinde de; Moda Futbol Kulübü (1896), Cadi-Keuy Football Club (1899) ve Imogen (1900) takımlarının İngiliz uyruklular tarafından, Elpis (1900) takımının Rumlar tarafından, Black Stocking (1899), Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe kulüplerinin ise Osmanlı uyruklular tarafından kurulmuş oldukları da zaten görülmektedir.(*5)
KADIKÖY FUTBOL KULÜBÜ Kuruluşu
Ama yine de, aradan geçen birkaç yıl içinde aynı gençlerin bir bölümü, aralarına yeni katılanlarla beraber Kurbağalıdere Köprüsünün hemen yakınındaki (şimdiki stadyumun karsısında) Hurşit Ağanın kahvehanesinde muntazaman toplanıyor ve 1901 yılında da, bu kez isim de değiştirerek Kadıköy Futbol Kulübü ismindeki bir yeni takımı daha kurabilmenin çalışmalarını yapıyorlardı. Konu ile ilgili ayrıntılı bilgiye, yaşadığı yakın tarihi, yazılarında bütün ayrıntıları ile canlandıran üstad Sermet Muhtar Alusun, 1951 senesinde Tarih Hazinesi Mecmuasına yazdığı Kadıköyünde İlk Futbol isimli makalesinde rastlıyoruz ;
(Aslı gibidir) : Zamanın musiki üstadı Sine Kemani Nuri Beyin anlatışına bakılırsa, futbola meraklı ilk Türk gençleri bir kulüp kurmağa, daha bir derli toplu birleşmeye karar vermişler. Çok geçmeden arzularını yerine getirmiş, elbiseyi de seçmişler; gömleğin göksü, yakası, kol kapakları beyaz, öbür tarafları kırmızı, pantolon keza beyaz. Kuşdili Papazın çayırlarında kendi aralarında maçlara girişmişler. Modadaki İngilizlerden, Rumlardan mürekkep (oluşan) takımın derecesine erişmek, onları yenmek baş emelleri(en büyük arzuları). Eski cimnastikçi ve idmancılardan Sine Kemani Bay Nurinin rivayetine göre, ilk oynayanları sayalım: Kendisi(Nuri Bey), Emced Bey, Mehmet Ali ve kardeşi Neşet Beyler, Reşat Danyal Bey, Hafız Mustafa, Topçu zabiti Cevdet Bey, Eşref Bey, Hüsnü Paşa zade Bahriyeli Fuat Bey, Mekteb-i Sultanili Daniş, Tahsin (Şair Tahsin Nahit) Bey, Sarı Şevki.
Haftalık Malumat Mecmuası sahibi Baba Tahirin yevmi (günlük) Fransızca Servet Gazetesi, bu maçlara dair teşvik yollu bir yazı neşretmiş. Fırsatı kaçırmayan namlı hafiyyelerden (gizli görevli polis) biri, Sultan Hamide hemen jurnali(haberi) uçurmuş: Kadıköy gençleri, Veliahd- i Saltanat Reşat Efendi (Sultan Reşat)nin himayesinde (korumasında) bir cemiyet teşkil eylemişlerdir (oluşturmuşlardır). Beray-i ubudiyet (kulunuz olarak), nazar-ı dikkat-i hümayunlarınızı celp ederim (padişahımın dikkatlerini çekerim). Ferman.
Ve tabii ki, yine rejim ve futbolun haram sayılması nedeniyle dini baskılı, ancak daha sıkı hafiye baskısı sonucunda da zaptiye teşkilatının baskınıyla bu girişimler de yine engelleniyor ve Kadıköylü gençler bir kez daha dağıtılıyordu. Ne hazin bir kaderdir ki, Olimpiyatların Atinadaki açılış gününe rastlayan 6 Nisan 1896 tarihinde Tatavla (Kurtuluş)da bir gurup Rum vatandaşımızın teşebbüsüyle Tatavla - Heraklis Jimnastik Kulübü şaşalı bir biçimde tabii ki de kurulurken(*6), ondan iki yıl sonra tamamen Türk gençlerinden oluşarak kurulmaya çalışılan Kadıköy Futbol Kulübü mevcut rejim nedeniyle hemen kapatılıyor, kurucuları ise sürgün edilmekten zor kurtuluyordu. Bu durum Türk sporunun kulüpler yolundaki gelişimini en az 5 yıl geciktirecek ve yurdumuzda futbol ağırlıklı sporun temeli de, yabancı egemenliği ve anlayışı ile atılacaktı (* 7).
İşte İstanbulda, hem Pera yakasında hem de Kadıköy yakasında oturan ecnebi (levanten) ve gayrimüslim vatandaşlarımızın, törenlerle kurdukları ilk kulüplerinin yaşama hakkını elde etmelerine karşın, yine kalpleri spor aşkı ile çarpan Kadıköylü Türk gençlerimiz tarafından girişilen her iki cesurane teşebbüsün gerçekleşememesi, onların içindeki bu ateşi söndürmüyor, aksine, Kadıköyde bir futbol kulübü kurmalarına hiçbir kuvvetin engel olamayacağı gerçeği ile, daha henüz ismi bile belli olmayan ve fakat ki Kadıköyün bağrından çıkacak ve gelecekte milyonlarca taraftara sahip olacak bir kulübü kurmaları için, sadece sayılı yılların kaldığını da sanki artık iyiden iyiye hissediyorlardı
Kadıköyde Kuruluşu Bekleyiş ; Güneş, 1900lerle henüz tanışmış. İstanbulun her semti aynı sıcaklıkta aynı cömertlikte aydınlanırken, Kadıköy yakasında gökyüzü hep puslu, sanki her dem kapalı gibi. Kuşdili Çayırı mahzun, Papazın Çayırı solgun gibi. Fenerbahçesinde bahçeler çiçeksiz, köşklerinde kanaryalar suskun, güllerle bülbülleri küs gibi... Zira, içleri spor aşkı ile yanan Türk gençlerinin Kadıköyde kulüp kurma istekleri sarayca iki kez engellenmiş, levanten ve gayrimüslim vatandaşlarımızın aynı isteklerine aynı saraydan izin çıkarken, Kadıköylü gençlerimiz sarayın rejimine karşı iki kez yenilmiş gibi. İşte bu nedenledir ki, gayri tüm Kadıköy halkı suskun, biraz da yaralı, Kalamışta esen rüzgar bir mahzun, Fenerbahçesinde çakan Beyaz Fener bir mahzun gibi. İşte bu nedenledir ki ; galip, sanki bu yolda mağlup gibi...
Ve de deniz üzerinde İstanbulun silüeti, karşı uzaklardan perde perde sahile akarken, ışıksız FENER, çiçeksiz BAHÇE misali biçare yarımada, mahzun bir eda ile karşı sahilindeki sarayın ufuklarına doğru bakıp bakıp kuruluş izninin çıkması hayali içinde Bu memlekette bir gün sabah olursa Haluk. mısralarını yüreği yaralı fakat gönlü ümitle dolu bir şekilde sanki okur da, devlet kapusundan da medet bekler gibi...
Fenerbahçe Futbol Takımının ilk kadrosu kuruluyor ;
Güneş bu defa, o en güzel yıl olan 1907 senesi ilkbaharının serince bir Pazar gününü aydınlatıyor ve Fenerbahçe semti de bu kez, ismini yıllarca şerefle temsil edecek olan bir kulübün ilk temsilcilerinin ilk kalabalık gövde gösterisine sahne oluyordu. O gün, Kadıköyündeki Kuşdili Çayırında İngiliz ve Rum takımları arasında oynanan bir futbol maçını seyrettikten sonra St. Joseph Mektebi talebelerinden oluşan bir grup, Moda İskelesinden sandallara biniyor ve koyun karşı kıyısında randevu mahalleri olan Fenerbahçesine geçiyorlardı. Nuri zade Ziya (Songülen)Bey ve Ayetullah Bey ile Sami Paşa zade Sezai Beyin yeğeni Bahriye zabiti Necip(Okaner)Bey, Hintli lakaplı Mühendis Asaf (Beşpınar) Bey ve S.Joseph Mektebi Türkçe öğretmeni Enver (Yetiker) Bey isimli gençler, burada daha evvel gelmiş olan Hasan ve Hüseyin(Dalaklı), Galip (Kulaksızoğlu), Nasuhi Esat(Baydar), Yanyalı Şevkati, Elkatipzade Mustafa ve kardeşi Hamdan, Çerkes Sabri, Hayrullah, Hakkı Saffet (Tarı),Hasan Sami(Kocamemi) Beyler ile buluşuyorlardı(*12).
Çoğunluğunun, yakında kurulacak oldukları takımın ilk oyuncularını teşkil edecek olan bu gençler için o gün, Ziya Beyin İngiltereden getirttiği; önü ve kolları düğmeli olan sarı beyaz yollu bol formaları, lacivert şort pantolonları ve sarı löverli yün çorapları ile, Fenerbahçenin çayırlarında ilk antrenmanlarını yapacakları gündü. Kısa zamanda çevrenin futbola kabiliyetli gençlerini de kendi etrafında toplayan bu kulüp, bugün için büyük bir kıymet ifade eden ilk kadrosunu, olası olarak; Hintli Asaf Necip , Ziya Hasan, Hassan, Sabri Nasuhi , Şevkati , Galip , Hüseyin , Hayrullah terkibinde (*13), ya da ; Asaf Ziya , Sami Ayetullah , Mazhar , Necip Fethi , Galip , Hüseyin , Hasan , Nevzat şeklinde oluşturuyordu (*14).
Başta da değindiğimiz üzere, Fenerbahçe Spor Kulübünün Black Stocking FC ismi altında 1899 yılındaki ilk girişiminde öncülüğünü yaptığı gençler ile, Kadıköy Futbol Kulübü (1902) ve ilerideki yıllarda kurulacak olan Fenerbahçe Futbol Kulübü (1907) ismi altında toplanan gençler, aslında yıllardır aynı ideali sürdüren hep aynı kişilerdi. Ama ne var ki iki kez kapatılmaları, yasal faaliyetlerine ancak resmi kuruluş yılları olan 1907 yılında geçebilmelerine olanak kılmıştı. Bir başka deyişle; Black Stocking F.C. ile, aynı amacı ve kaderi paylaşan Kadıköy Futbol Kulübünün isimleri, Fenerbahçe Spor Kulübünün kuruluşu yolunda amaç karşısında birer araçtı (*15). Israrla tekrar ettiğimiz bu durum karşısında, 1940 yılında yapmış oldukları haklı bir tüzük değişikliği ile kuruluş senelerini 1909 senesinden 1903 senesine aldıran Beşiktaş Kulübünün ( Bereket Jimnastik Kulübü) de gerçekleştirdiği gibi, Fenerbahçe Spor Kulübümüz olarak tüzüklerimize geçirmemiz ve de yazılı bir deklarasyonla kamuya ilan edip düzeltmemiz gereken gecikmiş gerçek odur ki; Fenerbahçe Spor Kulübünün kurulduğu yıl 1899dur.
Kuruluşu Tescil Olunan İlk Türk Kulübü; Fenerbahçe
Nihayet, 23 Temmuz 1908 tarihinde İkinci Meşrutiyetin ilanını takiben, yurtta dernek ve kulüp kurma hakları herkese resmen tanınıyor, böylece, Ziya, Ayetullah, Necip ve Enver Beylerin önderliğinde kurulmuş bu yeni kulüp tescil edilerek, Fenerbahçeye, cemiyetler kanununa göre kuruluşu resmen tescil olunan ilk Türk kulübü olmak şerefi kazandırılıyordu (*16). Kulübün ilk kurucu üyelikleri ise ; 1) Ziya ( Songülen ), 2) Ayetullah Bey, 3) Necip ( Okaner), 4) Galip ( Kulaksızoğlu), 5) Hassan Sami (Kocamemi), 6) Asaf ( Beşpınar) şeklinde başlıyor (*17) ve olası diğer üyelikler de; 7)Enver (Yetiker), 8) Şevkati (Hulusi Bey), 9) Fuat Hüsnü (Kayacan), 10) Hamit Hüsnü ( Kayacan) 11) Nasuhi (Baydar),... isimleriyle devam ederek sıralanıyordu. Konu ile ilgili olarak; ömrünü adadığı Fenerbahçe Kulübü Tarihi konusunda, özellikle arşiv ve bilgi toplamada en zorlandığımız kuruluş yılları dönemleri ile ilgili en güvenilir araştırmaları gerçekleştirmiş olan merhum yazar Dr. Rüştü Dağlaroğluna ait (eski Türkçe ile yazılmış notları şu an deşifre çalışmaları yapan oğlu Sayın Müzdat Dağlaroğlunun arşivinde) Fenerbahçe tarihine ışık tutmakta olan not defterindeki tarihi notlar arasında ; kulübün 1939 Nizamnamesinde ilk 30 kurucu üyenin isminin sıralandığı, ne var ki, kurucu olan ilk 6 üye arasında yer alması gereken Hassan Sami (Kocamemi)nin bile bu listede isminin bulunmayışının, kendisini listenin doğruluğu hakkında haklı olarak kuşkuya düşürdüğü ifadesi de ayrıca belirtilmektedir.
İstanbul Şampiyonluğu Ligi ;
1908 yılında ilan edilen 2. Meşrutiyetin ilanı ile tanınan dernek kurma serbestliği sonucunda İstanbulda kurulan Türk kulüplerinin sayısı çığ gibi artıyor, Anadolu, Beykoz, Vefa Futbol Kulüpleri de, sırf 1908 senesinde resmen kurulup tescil edilen Türk kulüpleri arasında yerini alıyordu. Kısa zamanda Türk kulüplerinin sayılarındaki bu artış ise, İstanbulda yeni bir ligin kurulması ihtiyacını doğuruyor, bu nedenle de o dönemlerde ülkede resmi tatil günü olan Cuma günleri oynanacak bir lig olan, Cuma Ligi adıyla yeni bir lig kuruluyordu.
Takımların sayılarının hızla artmasıyla, İstanbulda futbol alanlarının sayısı da çoğalmaya başlamıştı. Anadolu yakasında; Kadıköydeki Kuşdili Çayırı, şimdiki stadın bulunduğu yerdeki Papazın Çayırı, Yoğurtçu Deresi yanındaki Altınordunun Kördere Çayırı, Dereağzında Kemikçi Çayırı, Baklatarlası, İbrahimağa sahası ile, Rumeli yakasında; Taksim, Talimhane, Bakırköy, Baruthane, Karagümrük, Çukurbostan, Süleymaniye, Güzelbahçe, Beyazıt Harbiye Nezareti sahaları, ve de Boğazın Anadolu kesiminde ise; Anadoluhisarı, Küçüksu Er Meydanı , Beykoz Ortaçeşme sahaları mevcut sahalara eklenmişti (*18) .
Kuruluşu 1908 yılında resmen tescil olunan Fenerbahçe Spor Kulübü, sarı beyaz olan renklerini 1909 sonbaharında sarı laciverte çevirmiş (*19) , 1909 -1910 sezonuyla birlikte de İstanbul Futbol Ligine Galatasaraydan sonra katılan ikinci Türk takımı olmuştu. İşte, dünyanın en hırslı ilk 5 derbisinden biri olan Fenerbahçe Galatasaray kulüpleri arasındaki ezeli rekabet, ilk defa 17 Ocak 1909 tarihinde Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi ) öğrencilerinin takımı ile, yeni kurulmuş bir semt takımı maçı şeklinde başlamış (*20), ve bu tarihten itibaren de o dönemlerdeki İstanbul futbolundaki şampiyonluklar genelde bu iki Türk takımı arasında paylaşılarak, Türk futbolunun artık bir varlık olarak ortaya çıkması sonucunu doğurmuştu.
Kuşdili Spor Kulübü'nün Bünyeye Katılması ;
Fenerbahçe, İstanbul Şampiyonluğu Ligine ilk kez katıldığı 1909 1910 sezonunda beşinci oluyordu. 1910 yılı liginin başlamasına kısa bir süre kala da kulüpten ayrılmalar ve mali zorluklar nedeniyle, Üsküdar Kulübü ile birleşmesi gündeme gelmişti. 1910 senesi Eylülünde, Koçonun Mühürdar Gazinosunda yapılan müşterek toplantı sonucunda, gerçekleştirilmesi istenen Üsküdar - Fenerbahçe Kulübü teklifi, üyeler tarafından kabul görmedi. Buna karşılık, Kuşdili Kulübü Başkanı iken Fenerbahçe'ye katılan Elkatip Zade Mustafa Bey, Kuşdili Kulübünü Fenerbahçeye katmayı başardı ve bu başarısıyla da Fenerbahçeyi çok zor günlerinde güçlendiren, geleceğini aydınlatarak güven altına alan ve takımı yücelten kişi olarak kulüp tarihine geçti.
İlk Namağlup Şampiyonluk ;
Kadrosunu yeni gençlerle geliştiren ve güçlendiren bu Fenerbahçe 1911- 1912 liginde hiç yenilmeden şampiyon oluyordu. Bu şampiyonluğun en önemli yönü ise, Fenerbahçenin bu şampiyonluğu ile İngiliz ve Rum takımlarının şampiyonluklarının tamamen sona ermesi ve bu tarihten itibaren de Türk futbolunda şampiyonlukların artık Türk takımlarının olmasıydı. Bu şampiyonluk, kulübün itibarını bir anda yükseltip imkanlarını da arttırmıştı. İlk iş olarak Altıyolda bir kulüp lokali kiralandı, lokalin açılışı ise üye sayısının çoğalmasına sebep oldu. Bu arada futbol dışında diğer spor dallarında da faaliyet gösterilmesine başlandığından, aynı yıl Fenerbahçe Futbol Kulübü adı , Fenerbahçe Spor Kulübüne dönüştürüyordu (*21)
Fenerbahçenin ilk rozeti;
Fenerbahçe Kulübünün ilk amblemi, Fenerbahçe burnundaki ışık saçan beyaz feneri, renkleri ise sarı ile beyaz olmuştu. Ancak, kulüp mensupları bunu tatminkar bulmadıkları gibi, anlam bakımından da içinde bulunulan monarşi rejimini tehdit edici sayılacağı endişesi ile kısa sürede iptal etti. 1910 yılında Fenerbahçeliler arasında resim çizmede maharetiyle tanınan futbolcu solaçık Hikmet (Topuz)in çizdiği (bugünkü) amblem ise herkesin beğenisini kazandı ve kabul edilerek bugünlere kadar da ulaştı. İşte sarı ve lacivert ağırlık içinde olmak üzere 5 renkten oluşan amblem ve şu anlamları taşımaktaydı(*22) ; FENERBAHÇE SPOR KULUBÜ 1907" yazılı beyaz yuvarlak çerçeve, temizlik ve açık yüreklilik ifadesiydi. Kırmızı fon ise, safiyet ve Fenerbahçeliler arasındaki sevgi ve bağlılığı belirtirken bu arada bayrağımızı da sembolize etmekte, ortadaki sarı renk Fenerbahçe için duyulan gıpta ve kıskançlığı, kalp şeklindeki lacivert renk asaleti temsil etmekteydi. Sarı lacivert renkler içinde yükselen palamut dalı Fenerbahçelilik güç ve kudretini sembolize etmekte, yeşil renk ise yükselen bu kudret için başarının gerekli olduğunu açıklamaktaydı. Böylece milli renkler arasında doğan Fenerbahçenin, sarı ile lacivert renkler beraberindeki bu amblemi üyelerce de kabul gördüğünden, klişesi İngiltereye Manchester şehrine yollanmış ve Fenerbahçe Spor Kulübünün bugünkü rozeti olarak ilk kez 1910 yılında yaptırılmıştı. Rozet; 1929 yılından itibaren üzerindeki eski Türkçe harfleri yeni Türkçe harflere bırakmış ve manada önemli etki yapmayacak ufak tefek değişikliklerle de günümüze kadar aynı şekli muhafaza ederek gelmiştir.
İstanbulda İşgal Yılları ; İstanbul halkı 16 Mart 1920 sabahı uyandığında gözlerine inanamamıştı. Zira şehrin üzerine kapkara bulutlar çökmüş, bir gece içinde koca şehir işgal ordularınca adeta askeri bir kampa çevrilmişti. Dünyayı sarsmış, imparatorluklar yıkmış ve on milyon insanın ölümüne sebep olup o hiç bitmeyecek sanılan Harb-i Umumi diye anılan 1. Dünya Savaşı, Osmanlı İmparatorluğunun yenilmesi ile son bulmuş, mütareke ile birlikte de galip itilaf devletleri mağlup Osmanlının başkenti İstanbulu işgal etmişlerdi. Zırhlı araçlar cadde başlarını tutarken, sokakları dünyanın her yanından gelmiş her renkten ve her dinden askerler sarmış, Harbiye, karakollar, kaymakamlıklar, subay mahfelleri , vesair tüm makamlar işgal ordularınca işgal edilmişti. İşgal üniformalı itilaf ordusu askerleri, sosyal yaşantı içinde her fırsatta halkı manevi baskı altında ezerken, tramvayda trende ya da vapurda bile kendileri daima birinci mevkide oturup, biletli Türk vatandaşlarını vagonların sahanlıklarında vapurların ise ikinci mevkilerinde seyahat ettirir, kendilerine ayrılmış bölümlere boş da olsa kimseyi sokmaz, yolcuların bilet kontrollerini bile kendileri, üstelik alaycı bir tavır içinde ve ağır hakaretler altında yaparlardı(*23). Evet, İstanbul artık o eski İstanbul değildi. Acı günler gelip çatmış, herkes üzgün, herkes kendi vatanında sürgün gibiydi. İşgalcilerle birlikte yaşamak zorunda olan talihsiz İstanbul halkına, o güne kadar yaşadıkları, ne gıdasızlık, ne susuzluk, ne elektrik kesintileri, ne de hiçbir şey, İşgal İstanbulu na tanıklık etmek kadar onlara acı vermemişti. İşte bütün bu olumsuz şartlar altında halkın morali için mutlak bir desteğe ihtiyacı vardı ki, işte bu ihtiyaç duyduğu güç, ona kendi öz bağrından çıkarttığı takımı tarafından Fenerbahçesi tarafından verilecekti.
İşgal yıllarındaki gurur; Fenerbahçe
Mütareke döneminde (1918 - 1921) işgal kuvvetlerine mensup özellikle İngiliz ve Fransız askeri takımlarıyla yapılan futbol maçları, İstanbuldaki futbol heyecanını ve futbola olan ilgiyi doruk noktasına çıkaran olgu oluyor, Türk takımları işgalci ekiplerle 5 yılda 50sini Fenerbahçenin oynadığı toplam 80 maç yapıyor , işgal kuvvetleri takımlarına karşı kazanılan galibiyetler ise Türk takımlarını gönüllerde yüceltiyordu. Bu nedenle futbol İstanbulda büyük kitleleri kendine çekerken, Türk takımlarının özellikle de Fenerbahçenin, başta General Harrington Kupası (29 Haziran 1923) olmak üzere işgal kuvvetleri takımları karşısında elde ettikleri tüm galibiyetler, İstanbul halkının intikam duyguları içindeki milli duygularını şahlandıran ve yaralı gönüllerine teselli veren yegane olay haline dönüşüyordu.
Mütarekenin karanlık yıllarında işgal kuvvetlerine mensup takımlarını her hafta birbiri peşi sıra futbol sahalarında yenerek milletin rencide olmuş gururunu okşayan Fenerbahçe tüm halkın sevgilisi haline geliyor, zamanla da milli mücadelenin ve milliyetçi karşı çıkışın adeta İstanbul şubesi halini alıyordu. Onlar, cephelere gönderdikleri futbolcuları misali Çanakkalede yaptıkları müdafaanın(*24) bir örneğini de sanki Taksimin Taşkışla sahasında gösteriyor, yaptıkları toplu hücumlarda ise sanki kısa bir süre sonra Kocatepeden verecekleri milli taarruzdaki şahlanışımızın provasını veriyorlardı. Bu şevk ve iman içinde mütareke ve işgal İstanbulunda Türk futbolu denince ilk akla gelen Kadıköyün Fenerbahçesi oluyor, cepheden gelen her yeni zafer İstanbulluların moralini yükseltirken, Fenerbahçe takımı da aldığı galibiyetlerle halkın başını dik tutmasını sağlıyordu. 1910lu yıllarda en fazla iki bin kişinin izlediği Fenerbahçe, 1919 -1920 yıllarında 6-7 bin kişinin hınca hınç doldurduğu tribünlere oynuyor, bir zamanların ürkek mahcup yapılan tezahüratları, artık açık açık, yüksek sesle hep bir ağızdan dile getiriliyordu; Ya ya ya ,şa şa şa, Fenerbahçe çok yaşa, Türkiye Türkiye çok yaşa....
Artık iş futbol oyunu halinden çıkmış, vatanın asıl sahipleri ile işgalcilerin hesaplaşması şekline dönüşmüştü. Fenerbahçe takımı artık Kuvai Milliye ruhunun halk içindeki sembolü olmuştu. Bunun birinci sebebi işgal takımları ile oynadıkları toplam 50 maçtan ikisi hariç hiç yenilmeyip 41 maçta galip gelmeleriydi ki Altınordu ve Galatasaray takımları ne yazık ki bu başarıyı gösterememişlerdi. İkinci sebebi ise, Anadolu Harekatının başında olan Mustafa Kemalin Fenerbahçeli olarak bilinmesiydi.
Atatürk ve Fenerbahçesi;
Fenerbahçenin müttefiklerle mücadelesi sadece yeşil sahalarla da sınırlı kalmayacak, Cihan Harbinde vatana feda ettikleri diğer sporcuları gibi, futbolcularının büyük bir bölümünü yine işgal yıllarında İstanbuldan Anadoluya silah aktarılmasında etkin bir rol oynatarak vatanının ihtiyaç duyduğu konuda hayatlarını budaktan esirgemeyeceklerdi. İttihad ve Terakkinin bir kolu olduğu ithamı ile işgal kuvvetlerinin devamlı olarak bastırması sonucunda kulübün kapatılma çalışılmaları ortamına rağmen, yurdun düşmandan kurtulması yolunda üstlendiği tarihi misyonu en ulvi bir biçimde yerine getirerek, bir başka idealde de yarınlara örnek olacak olan Fenerbahçe Spor Kulübü, aydınların, işgal yıllarının acılı şehit ailelerinin, hulasa Türk ulusunun şeref ve cesaret duygularının yurda adeta armağanı oluyordu. İşte bu nedenledir ki ulu önderimiz Mustafa Kemal Paşa, 1918 yılında ilk spor kulübü olarak Fenerbahçe Spor Kulübünü ziyaret ediyor ve de kulüp şeref defterinin nezdinde de, tarihin altın sayfalarına da şu mısraları geçiyordu; Fenerbahçe Kulübünün her tarafta mazhar-ı takdir olmuş (takdirle şereflendirilmiş) bulunan asar-ı mesaisini(yaptığı üstün çalışmaları) işitmiş ve bu kulübü ziyaret ve erbab-ı himmetini (üstün hizmet veren kişileri) tebrik etmeyi vazife edinmiştim. Bu vazifenin ifası (yerine getirilişi) ancak bugün müyesser (mümkün) olabilmiştir. Takdirat (takdirlerimi) ve tebrikatımı (tebriklerimi) buraya kayt ile (kaydetmekten dolayı) mübahiyim ( mutluyum).
3. 5 . 1334 (1918). Ordu Kumandanı
(Yıldırım Orduları Gurup Kumandanı) : MK (İmza)
Kulüp binası yangını ve yurdun Fenerbahçe sevgisi;
Türkiyede ilk defa çeşitli spor şubeleri açan kulüp olma ünvanına sahip olan Fenerbahçe, 1913 yılında tanzim olunan ikinci nizamname ile atletizm, kürek, yüzme, atlama, yelken, patinaj, tenis, çayır hokeyi, boks, kriket gibi spor dallarıyla da meşgul oluyor, yıllar içinde de futboldan başka, masa tenisi, eskrim, jimnastik, avcılık, su kayağı, atlama, bilardo, salon futbolu, otomobil, atıcılık, sutopu, bisiklet,halter, güreş, basketbol,izcilik,patenli hokey, voleybol, vs, gibi toplam 25 spor şubesi içeren 35 spor dalında sayısız başarılara imza atıyordu.
Büyük milletinin muazzam sevgisiyle nurlanan ve kucaklanan Fenerbahçe, muhtelif branşlarda devamlı hamlelerle bu artan sevgiye hak kazanırken, kuruluşunun 25. yılında 5/6 Haziran 1932 gecesi vukuu bulan hain bir yangın, koca bir varlığın kupalarından üye kayıt ve maç defterlerini de içeren belgelerine kadar gelmiş geçmiş bütün maddi eser ve izlerini siliyordu. Fenerbahçenin uğradığı felaket bütün yurtta bomba etkisi yapıyor, Fenerbahçe Kulübü İdare Heyetinin, üzerinde henüz dumanları tüten kulübün enkazı karşısında, gazete ve radyolara aynen aşağıdaki sözler ile verdiği tebligat ise yürekleri dağlıyordu (*26) ;
Sevgili yuvamız, 25 senelik spor hayatımızda elde ettiğimiz şeref ve galibiyet, hatıraları ile birlikte yanmıştır. Bugün, maddi spor vesaitimizden de tamamen mahrum kalmış bulunuyoruz. Yek değerlerimize karşı sarsılmaz itimat, muhabbet (sevgi) ve tesanüt (dayanışma) havası içinde, yıllarca süren müşterek emeklerimizin muhassalasının (elde edilmiş sonucunun) enkazı karşısında derin bir teessür (üzüntü) duymamak kabil değildir. Mahvolan manevi kıymetlerin maattessüf (ne yazık ki) tamiri imkansızdır. Şu kadar ki, 25 senedir kazandığımız muvaffakiyetlerin hatıralarını kalbimizde daha büyük bir vecd (heyecan) içinde yaşatmak, bu hatıraları Fenerbahçe gençliğine kitap halinde hediye etmek gene mümkündür. Hatta ilk vazifelerimizden biridir. Kupalarımız, bayraklarımız yanmıştır. Fakat yüreğimizdeki hatıralar canlılığını kaybetmeyecektir. Başta Ulu Gazimiz olmak üzere; kulübümüzün mesaisini takdir eden kıymetli yazıları taşıyan hatıra defterimiz kül olmuştur(**). Fakat bizim emeklerimizi takdir etmiş olan büyük şeflerimiz, memleketini seven memleketin idealine candan bağlı, çalışkan, tesanüt (dayanışma) ve muhabbet(sevgi) çerçevesi içinde Türk gençliğini gene himaye edeceklerdir. Hayatın mütemadi bir mücadele olduğunu, mücadelesiz, ızdırapsız, elemsiz, hayatta gerek ferd ve gerek millet itibariyle muvaffak olmak imkanı olmayacağını Türk gençliğine hatırlatan Büyük Gazinin nasihatleri bu elemli günlerimizde, bizim için en büyük teselli ve kuvvet membaı olacaktır. Fenerbahçelileri, kulübümüzün maruz kaldığı felaket nispetinde büyük olan vazifeye davet ediyoruz.
Felaketin hemen ertesi günü Türkiyenin o zamanki en büyük gazetesi Cumhuriyet ve ardından da Milliyet gazetelerinin Fenerbahçeye Yardım ismi altında başlattıkları kampanyalara teberruda bulunmak üzere bütün memleket adeta yarışa giriyor, yeni kulüp binası inşası ve beraberinde de kulüp sahasının satın alınmasına katkı amacıyla yapılan ilk bağışı ise, 19 Haziran 1932 tarihinde İş Bankası eliyle 500 TL. göndermek suretiyle yine Atatürk yapıyordu(*27). Aynı amaçla tertiplenen 14 Temmuz 1933 keşideli Fenerbahçe Eşya Piyangosundan elde edilen 17 bin TL. hasılat da, yine bu ilk tahta stadımızın yapılmasında kullanılıyordu.
(**) Bu yangında kül olduğu zannedilen ve içinde kulüp ile ilgili 1914 senesinden itibaren tutulmuş şeref kayıtlarını içeren meşhur maroken kaplı hatıra defteri ise, 7 Nisan 1944 tarihinde, onu enkaz arasında bularak alan ve saklayan meçhul bir şahıs tarafından, kulübümüz üyesi (merhum) Gazeteci Kenan Onan Beyin Vatan Matbaasındaki masasının üzerine, 12 yıl sonra tekrar Fenerbahçe Kulübüne iade edilmek üzere bırakılıyor (*28) ve böylece Atatürkün kulübümüze o meşhur ithafının da içinde bulunduğu bu büyük hazineye, önce tarihimiz ve sonra da kulüp müzemiz yıllar sonra tekrar kavuşuyordu.
Stat mülkiyetine sahip ilk spor kulübü;
Fenerbahçe ,1923 senesinde Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakının kurulmasıyla Türk sporuna yeni bir yön veriliyor, bu tarihten sonra ise Fenerbahçede büyük bir kalkınma görülüyordu. O, teknik üstünlüğü sayesinde Orta Avrupa futbolunun Türkiyedeki temsilcisi haline geliyor, yıllar yılı hep milli takımın belkemiği olarak da Türkiyenin en sevilen kulübü oluyordu.
İlk adı Silahtar Ağa Sahası iken, sonraları Papazın Çayırı, Union Kulüp Sahası, İttihat Spor Sahası ve nihayet 25 Ekim 1929 tarihinde de(*29) Fenerbahçe Stadı ismini alan 36 dönümlük stat mahallimiz, 6 Temmuz 1932 tarihinde 500 TLsinin Atamızın verdiği 9000 TL. karşılığında (1000 Reşat Altını) satın alınıyor ve böylece yurtta stat mülkiyetine sahip ilk kulüp olmak şerefi de yine Fenerbahçe Spor Kulübüne ait oluyordu. Hem de öyle ki; Türk gençliğinin üzerinde spor yaptığı ilk stadı olmasının yanı sıra, Büyük Kurtarıcımızın bizzat kendileri tarafından büstleri ile şereflenmesine müsaade ettikleri yegane stat da olarak.
Son
Fenerbahçe Spor Kulübümüz, bugün yalnız İstanbulun değil, tüm yurtta milyonlarca taraftarı bulunan ve yüz yıla yakın bir süredir hemen tüm spor dallarında Türk sporuna öncülük ettiği için büyük sıfatını yerden göğe kadar kazanmış bir kulübümüzdür. O, zaman zaman şampiyonlukları elden kaçırsa da, zaman zaman mazisini aratır bir görüntüde kalsa da, yıllarca tarihe tırnaklarıyla kazıdığı büyüklüğünden hiç bir şey yitirmeyecektir.
Evet, taa en başta, 1900lerdeki kuruluş yıllarını anlatırken söze nasıl mı başlamıştık? ; ... Ve de Kadıköy, o dönemlerde en güzel semti olan Fenerbahçesinin bağrından çıkaracağı takımını, önce yakınlara, sonra da yarınlara armağan edeceği günleri bekliyordu gayri...
Gayri, şimdi de sözün sonundayız; Ve de İstanbul, deniz üzerindeki siluetini uzaklardan perde perde koya yaklaştırırken, Fenerbahçe Burnunda yankılanan bir beyaz ince uzun fener, yıllar boyu Türk sporuna sembol olmanın gurur yorgunluğu içinde, Adalara, Marmaraya, daha uzaklara, daha da öte uzak yıllara doğru, aynı inançla, aynı coşkuyla ışığını hep saçacaktır .
Yüz yıldan beri önce onun hakkında söylendi, önce onun hakkında yazıldı, önce ona sevdalanıldı. Daha da nice yüzlerce yıl söyleneceği, yazılacağı, sevdalanılacağı gibi....
Hazırlayan: Dr. R. Sertaç KAYSERİLİOĞLU
Fotoğraflar: R. Sertaç KAYSERİLİOĞLU arşivi
E-mail: [EMAIL]rsertack@mynet.com[/EMAIL]
Web: www.collectionrsk.com
Telefon: 0216 3325215
No------YIL---Şampiyonluk-------KS--Teknik Direktör
1 1911 - 1912 İstanbul Futbol Ligi 1 Galip Kulaksızoğlu
2 1913 - 1914 İstanbul Futbol Ligi 2 Galip Kulaksızoğlu
3 1914 - 1915 İstanbul Futbol Ligi 3 Galip Kulaksızoğlu
4 1920 - 1921 Cuma Ligi 1 Fuat Hüsnü Kayacan
5 1922 - 1923 Cuma Ligi 2 Mustafa Elkatipzade
6 1929 - 1930 İstanbul Futbol Ligi 4 Necmettin Çakar
7 1930 İstanbul Şildi 1 Necmettin Çakar
8 1932 - 1933 İstanbul Futbol Ligi 5 Jozvef Svenk
9 1933 Türkiye Amatör 1 Jozvef Svenk
10 1934 İstanbul Şildi 2 James Elliot
11 1934 - 1935 İstanbul Futbol Ligi 6 James Elliot
12 1935 Türkiye Amatör 2 James Elliot
13 1935 - 1936 İstanbul Futbol Ligi 7 James Elliot
14 1936 - 1937 İstanbul Futbol Ligi 8 James Elliot
15 1937 Milli Küme 1 James Elliot
16 1938 İstanbul Şildi 3 Jozvef Svenk
17 1939 İstanbul Şildi 4 Jozvef Svenk
18 1940 Milli Küme 2 G. Nemetz
19 1943 Milli Küme 3 Prayer
20 1943 - 1944 İstanbul Futbol Ligi 9 Prayer
21 1944 Türkiye Amatör 3 Prayer
22 1945 İstanbul Kupası 1 Fikret Arıcan
23 1945 Milli Küme 4 Fikret Arıcan
24 1945 Başbakanlık Kupası 1 Fikret Arıcan
25 1946 Milli Küme 5 Fikret Arıcan
26 1946 Başbakanlık Kupası 2 Fikret Arıcan
27 1946 -1947 İstanbul Futbol Ligi 10 Fikret Arıcan
28 1947 -1948 İstanbul Futbol Ligi 11 Ignace Molnar
29 1950 Milli Küme 6 Pat Molloy
30 1950 Başbakanlık Kupası 3 Pat Molloy
31 1952 -1953 İstanbul Profesyonel Ligi 1 Laszio Szekeley
32 1956 - 1957 İstanbul Profesyonel Ligi 2 Laszio Szekeley
33 1957 - 1958 İstanbul Profesyonel Ligi 3 Ignace Molnar
34 1959 Türkiye Ligi 1 Ignace Molnar
35 1960 - 1961 Türkiye Ligi 2 Laszio Szekeley
36 1963 - 1964 Türkiye Ligi 3 Kokoteviç
37 1964 - 1965 Türkiye Ligi 4 Oscar Hold
38 1964 - 1965 Atatürk Kupası 1 Oscar Hold
39 1966 - 1967 Balkan Kupası 1 Abdullah Gegiç
40 1966 - 1967 Spor - Toto Kupası 1 Abdullah Gegiç
41 1967 - 1968 Türkiye Ligi 5 Ignace Molnar
42 1967 - 1968 Federasyon Kupası 1 Ignace Molnar
43 1968 Cumhurbaşkanlığı Kupası 1 Ignace Molnar
44 1969 TSYD Kupası 1 Trian Ionescu
45 1969 - 1970 Türkiye Ligi 6 Trian Ionescu
46 1973 Başbakanlık Kupası 4 Waldyr Pereira Didi
47 1973 Cumhurbaşkanlığı Kupası 2 Waldyr Pereira Didi
48 1973 TSYD Kupası 2 Waldyr Pereira Didi
49 1973 - 1974 Federasyon Kupası 2 Waldyr Pereira Didi
50 1973 - 1974 Türkiye Ligi 7 Waldyr Pereira Didi
51 1974 - 1975 Türkiye Ligi 8 Waldyr Pereira Didi
52 1975 Cumhurbaşkanlığı Kupası 3 Waldyr Pereira Didi
53 1975 TSYD Kupası 3 Waldyr Pereira Didi
54 1976 TSYD Kupası 4 Abdullah Gegiç
55 1977 - 1978 Türkiye Ligi 9 Toma Kaloperoviç
56 1978 TSYD Kupası 5 Toma Kaloperoviç
57 1978 - 1979 Federasyon Kupası 3 Necdet Niş
58 1979 - 1980 TSYD Kupası 6 Ziya Şengül
59 1980 Başbakanlık Kupası 5 Ziya Şengül
60 1980 TSYD Kupası 7 Friedel Rausch
61 1982 Silahlı Donanma Vakfı 1 Branko Stankoviç
62 1982 TSYD Kupası 8 Branko Stankoviç
63 1982 - 1983 Türkiye Ligi 10 Branko Stankoviç
64 1982 - 1983 Federasyon Kupası 4 Branko Stankoviç
65 1983 Silahlı Donanma Vakfı 2 Branko Stankoviç
66 1984 Silahlı Donanma Vakfı 3 Todor Veselinoviç
67 1984 Cumhurbaşkanlığı Kupası 4 Todor Veselinoviç
68 1984 - 1985 Türkiye Ligi 11 Todor Veselinoviç
69 1985 Silahlı Donanma Vakfı 4 Todor Veselinoviç
70 1985 Cumhurbaşkanlığı Kupası 5 Todor Veselinoviç
71 1985 TSYD Kupası 9 Todor Veselinoviç
72 1986 TSYD Kupası 10 Todor Veselinoviç
73 1988 - 1989 Türkiye Ligi 12 Todor Veselinoviç
74 1989 Başbakanlık Kupası 6 Todor Veselinoviç
75 1990 Cumhurbaşkanlığı Kupası 6 Ömer Kaner
76 1993 Başbakanlık Kupası 7 Holger Osieck
77 1994 TSYD Kupası 11 Holger Osieck
78 1995 TSYD Kupası 12 Carlos Alberto Parreira
79 1995 - 1996 Türkiye Ligi 13 Carlos Alberto Parreira
80 1998 Başbakanlık Kupası 8 Otto Bariç
81 1998 Atatürk Kupası 2 Joachim Löw
82 2000 - 2001 Türkiye Ligi 14 Mustafa Denizli
82 2003 - 2004 Türkiye Ligi 15 Christoph Daum
83 2004 - 2005 Türkiye Ligi 16 Christoph Daum
LÜTFEN EMEGE SAYGI DUYALIM BU KADAR EMEK BOSUNA DEYIL
O kadar cabuk unutmak varmi yahu adamlar hala Galatasaraylilara 6-0 i hatirlatiyorlar birde Avrupa deyince ben cocukken bir manchesteri yenmislerdi onu
Beşiktaş Yönetimini'nin başlattığı "Küfür etme, ettirme" kampanyası Şükrü Saracoğlu'nda hiçe sayıldı! Başkan Yıldırım Demirören'in öncülük ettiği kampanyaya, İnönü'de sadık kalmaya çalışan Siyah - Beyazlılar, Kadıköy'de stada girer girmez Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ı hedef aldı.
Hedef Aziz Yıldırım'dı
Yıldırım'a küfürlü tezahüratlarda bulunan Siyah - Beyazlılar, bazı koltukları kırarak sahaya fırlattı. Beşiktaş tribününden gelen küfürlü tezahüratlara Fenerbahçeliler'in karşılık vermesi ise stat görevlilerinin anonslarıyla engellendi: "Karşılık vermeyin, sahaya bir şey atmayın, attırmayın."
Maç bitiminde de Fenerbahçe taraftarları Beşiktaş'ı alkışlayarak nasıl bir taraftar olduğunu herkese gösterdi.