Türkistan'da "Sâbit ebül-meânî" hazretleri, bir gün sevdiği bir gence;
- Oğlum, kazanç zamanı geçip gidiyor, buyurdu. Her geçen gün, ömrümüzü azaltmakta, ecel zamanını yaklaştırmaktadır.
Şöyle devam etti:
- Bugün aklımızı başımıza toplamazsak, yarın âh etmekten ve pişmanlıktan başka elimize bir şey geçmez.
Delikanlı sordu:
- Tavsiyeniz nedir efendim? - Bu birkaç günlük sağlıklı zamanda, dînimize uygun yaşamaya çalışmalıyız evladım.
Ve ilave etti:
- Ancak böyle kurtuluruz âhirette.
Pişman olmamak için
Sohbetine devamla;
- Dünya hayatı, iş yapacak, ibadet yapacak zamandır, buyurdu.
Ve ekledi:
- Keyif yapacak zaman ileride gelecektir.
Genç sordu:
- Yâni âhirette mi efendim?
- Evet. Dünyada yapılan işlerin karşılığı orada ele geçecektir. Ama iş zamanı eğlenceyle geçirilirse, orada ele bir şey geçmez. Bu, neye benzer, biliyor musun?
- Neye benzer hocam?
- Çiftçinin, tarlasına tohum ekmeyip, hasat zamanında mahsûl alamamasına benzer.
- Tohumdan maksat ibadet mi?
- Evet. İslâmiyeti öğrenip ona göre yaşamaktır. Bu yapılmazsa, çok büyük pişmanlık olur âhirette.
En mühim iş
Son olarak;
- Sana birinci nasihatim, Ehl-i sünnet âlimlerinin, kitaplarında bildirdiklerine göre îtikadı düzeltmektir, buyurdu.
Ve ilave etti:
- Çünkü Cehennemden kurtulan yalnız bu fırkadır.
Delikanlı sordu:
- Kimler ehl-i sünnet âlimidir efendim?
Buyurdu ki:
- Dört mezhebin ictihâd derecesine yükselmiş âlimleri ve bunların yetiştirdiği büyük âlimlere, "Ehl-i sünnet âlimi" denir.