.Karadeniz'in küçük ama bir okadar da şirin ve yeşiller diyarı olan ili RİZE'de yaşıyorum...
Güzele iyiye mutlululuğa dair ne varsa burdada onu yansıtmaya çalışıcam...
Fotoğraf çekmeyi, çocuklarla ilgilenmeyi , doğa ve deniz aşığı, İçinden ne geliyorsa yazmayı, duygusallığı anı yaşamayı seven biriyim.
Her ne kadar hayat çokça acı yüzünü göstermiş olsada...
Yinede herşeye rağmen gülümseyebiliyorum ya bu da yetiyor bana...
Onun bir maliyeti yoktur, içten bir gülümseme kalbini açar, kalbini daha canlı yapar. Birisinin elini tut - bir arkadaş ya da bir yabancı fark etmez. Doğru insanla karşılaşınca seveceğim diye
BEKLEME.
O zaman hiçbir
ZAMAN
gelmeyecektir.
SEVMEYE devam et.
Daha fazla sevdikçe doğru insanla karşılaşma için ihtimaller de
ARTACAKTIR
çünkü kalbin bir çiçek gibi açmaya başlayacaktır.
Ve çiçekler açan bir KALP de, kendisine daha fazla ARI, daha fazla sevgili çekecektir.
Büyük kedi kuyruğuyla oynayan küçük kediye sordu:
“Neden kuyruğunu kovalayıp duruyorsun?”
Küçük kedi:
“Bir kedi için en güzel şeyin mutluluk, mutluluğun da kuyruğum olduğunu öğrendim” dedi. “Kuyruğumu kovalıyorum, kovalıyorum… Sonunda onu yakaladığım zaman, biliyorum ki mutluluğu yakalamış olacağım” diye devam etti.
Yaşlı kedi gülümsedi ve şöyle söyledi:
“Gençken bende senin gibi, mutluluğun kuyruğum olduğuna inanıyordum. Yıllar geçtikçe anladım ki ne zaman onu kovalarsam, o benden uzaklaşıyor, ne zaman kendi işime baksam, o hep peşimden geliyor.”
Hayatta herkesin ulaşmak istediği amaçları ve bu amaçlara ulaşmak isterken kullandığı araçları vardır.
Örneğin; mutlu yaşamayı amaç edinen bir kimse için para kazanmak bir araçtır. Ancak para kazanmayı hayatın en büyük amacı olarak gören bir kişinin mutlu olması mümkün değildir.
Ulaşmak istediğimiz amaçlarımızı iyi belirlemeli ve bunlara ulaşırken amaçlarla araçları birbirine karıştırmamalıyız.
Mutluluğu içimizde aramazsak hiçbir yerde bulamayız.
YAŞAMAK, SEVMEK VE ÖĞRENMEK
Aşıklar sadece daha iyiyi umut etmeyi değil,
onu yapmak için çaba göstermeyi de öğrenirler.
Aşkı sıradan şeylerin tutsağı yapmak, onun tutkusunu almak
ve onu sonsuza kadar yitirmek demektir.
Gerçek sevgi, kimin daha kârlı çıkacağını düşünmeden
bir insana vermeyi düşünmektir.
Engellere üzerinden aşılacak fırsatlar olarak bakarsak
sadece çözüm bulmakla kalmayız,
kendimizin genel sorun çözme yeteneklerimizi de artırırız.
Sevgi yetişmek için en verimli toprağı sunar bize.
Sevgi, eski yaraları açmak değildir, onları kapatmaktır.
Ayağa kalkıp yaşamaya devam etmek demektir.
Kalp; tutkularımızın yaşadığı yerdir.
Çok narindir, kolayca kırılır ama inanılmaz derecede esnektir.
Kalbi aldatmaya çalışmanın anlamı yoktur.
Onun yaşaması bizim dürüstlüğümüze bağlıdır.
Yaşam; sevgiyle de korkuyla da yürütülse her zaman
bir serüvendir. Korku; yaşamın sınırlandırılmasıdır, hayırdır.
Sevgi; yaşamın özgürlüğe kavuşturulmasıdır. "Evet" deyin.
Derdin ne kadar oturmuş, görünüşün ne kadar umutsuz,
yanlışın ne kadar büyük olduğu hiç fark etmez.
Sevgiyi yeteri derecede anlamak hepsini yok edecektir.
Olgun insan, pek çok yol, pek çok çözüm ve
pek çok sonuç olduğunu bilir. Sevgi kusursuzlukta ısrar etmez.
Ama kim olduğumuz ve nasıl davrandığımız arasındaki
önemli ilişkiyi fark etmemizi gerektirir.
Ne kadar akıllı ya da duyarlı olursa olsun
herkesin yanlışlık yaptığını ve herhalde de yapmaya
devam edeceğini görüp bilmek rahatlatıcı bir şeydir.
O yüzden; neden kusurlarımızı kabul edip,
insan soyuna katılmıyor ve rahatınıza bakmıyorsunuz?
Kendilerine inananlar ve yaşadıkları an'a güvenenler
yaşamı en keyifli bulanlardır. Bunlar, geçmişin pişmanlıklar değil,
anıları depolayacak bir yer olduğunu, geleceğin korku değil,
umutla dolu olması gerektiğini öğrenmişlerdir.
Ve bizim sadece günümüze ihtiyacımız vardır.
Sevmekle geçen bir yaşam; asla sıkıcı olmayacaktır.
“SENİ SEVİYORUM"
demekten asla bıkmayın ve sakınmayın.
Sadece kalp için hasat zamanı yoktur.
Sevgi tohumu sonsuza dek yeniden ekilmelidir.
Leo Buscaglia
Hayata Beyaz Bayrak Sallıyorum
HayaTa ßeyaz ßir ßayRaK saLLıyoRuM
Tüm YaLanLarıNa , Tüm KötüLükLerine RaqMen..
isTemeden de oLsa qeLdiqiMiz ßu Dünya'da yiNe isTemeden yaşıyor oLsaK Da HayaTı Kendi KuraLLarıyLa ve Yaşamımızı oNun KuraLLarına qöRe Sürdürmek Zorunda KaLsakTa...
Yinede vazqeçemiyor insan..Kendinden..Yalanda oLsa Sevdiklerinden..
Ne Kadar öLmeK isTiyoRum Desem De onLar zorLa Yaşamı Sıkıştırıyorlar Kısa ömRüme..
Yaşamalısın , acı ÇekmeLisin , YaLan Dünya'nın Sahteliklerine aLışmaLısın dercesine..
Yeni ßir ßaşLanqıç iSTiyoRuM..
YaLansız ßir Yaşam..
ßu KaranLıK Dünya'ma ßir ışık isTiyoRum..
Azda oLsa öNümü ayDınLaTaßiLeceK ßir ışık..
Ve pes EdiyoRummM !
HayaT !
Senin YaLan DoLu Dünya'na ßeyaz ßayRaK saLLıyoRuM..
ßanada ßu YaLan Dünya'sında yer Var mı ?
KaranLıK , çaResizLiK , yaLnızLıK ve yiTiK ßir Hayatsa ßana veReceqinN..
Hiç YoruLma Daha öNce ßen ßu SeNaryoNuN ßaşroL oyuncusuydum.[/
SEVGİ EMEK İSTER
Yolculugun bir asamasinda iki arkadas tartisirlar biri ötekine bir tokat atar. Tokati yiyenin cani çok yanar ama tek kelime etmez ve kumun üzerine su sözleri yazar:
BUGÜN EN IYI ARKADASIM BANA BIR TOKAT ATTI.
Yikanabilecekleri bir vahaya rastlayana dek yürümeyi sürdürürler. Tokadi yiyen yikanirken bataga saplanir bogulmak üzereyken arkadasi tarafindan kurtarilir. Tam selamete çiktiktan sonra bir kaya parçasi üzerine su sözleri kazir:
BUGÜN EN IYI ARKADASIM BENIM HAYATIMI KURTARDI.
Tokadi vuran ve sonra en iyi arkadasinin hayatini kurtaran kisi ona söyle der:
Senin canini yaktigimda bunu kum üzerine yazdin ama simdi kayaya kaziyorsun neden?
Öbür arkadas ona söyle cevap verir.
Biri bizi incittiginde bunu kum üzerine yazmaliyiz ki bagislama rüzgari estiginde onu silebilsin. Ama biri bize iyi bir sey yaparsa onu kayaya kazimali ki onu hiçbir rüzgar yok etmesin.
Denilir ki: özel birini bulmak bir dakikanizi alir onu degerlendirmeniz bir saat içinde olur onu sevmek için bir gün yeter ama sonra onu unutabilmek için bir ömrün geçmesi gerekir.
SeVmeK IçIn "YüReK" SürDüRmEk IçIn "EmEk" GeReK
"Bir gün insan "virgül"ü kaybetti. O zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitlesince, düşünceleri de basitleşti.
Bir başka gün "ünlem isareti"ni kaybetti. Alçak sesle ve ses tonunu değiştirmeden konuşmaya basladi. Artik ne bir şeye kızıyor, ne de bir şeye seviniyordu.
Bir süre sonra, "soru... işareti"ni kaybetti ve soru sormaz oldu. Hiç bir şey onu ilgilendirmiyordu. Ne evren ne dünya, ne de kendi apartmanı umrundaydı..
Bir kaç yıl sonra "iki nokta üst üste isareti"ni kaybetti. Ve davranış nedenlerini başkalarına açıklamaktan vazgeçti.
Ömrünün sonlarına doğru elinde yalniz "tırnak işareti" kalmıştı. Kendine özgü tek bir düşüncesi yoktu. Son "nokta"ya geldiginde, düşünmeyi ve konuşmayı unutmus durumdaydı."