Diplomasi Sözlüğü
(Ahmet Emin Dağ tarafından hazırlanmış olan
"Uluslararası İlişkiler ve Diploması Sözlüğü" kitabından alınmıştır)
Abandon : Tabi ya da kazanılmış kaklardan vazgeçmek
Abandonded matter: Terk edilmiş mülkiyet (Çeşitli sebeplerle başka bir ülkeye yerleşmiş olan göçmenlerin geride bıraktıkları mülkleri ve bu mülklere ilişkin uluslararası hukuk hükmü)
ABC weapons : ABC silahları (Atomic, Biological, Chemical Weapons)
Abdicate : Yöneticilikten, sahip olduğu makamdan, hükümdarlıktan çekilme
Abnegate : Ülkeden ayrılmak
Abolish : Yürürlükten kaldırmak, fesh etmek
Abolition of privileges : Ayrıcalıkları iptal etme, imtiyazlara son verme
Abrogative Article : Yürürlükten kaldırmayı gerektiren madde
Absence Of Majority : Çoğunluğun sağlanamamış olması
Absolute Majority : Salt çoğunluk
Absolute Minority : Mutlak azınlık
Abstain : Çekimser kalmak
Abstract : Özet
Abuse of right : Hak ihlali
Abundance : Bollu, refah içinde yaşamak
Abuse : Kötüye kullanmak, ihlal etmek
Acceptance : Memnuniyetle kabul etme, onaylama
Accessible : Elde edilebilir, ulaşılabilir
Accession : a) Bir başkanın göreve gelmesi b) Bir partiye üye olma
Accession criteria : Katılım kriterleri
Accession partnership : Katılım ortaklığı
Acclamation: Oy birliği ile seçim
Accomodate : Uygun hale getirmek
Accomplish : Tamamlamak, başarmak
Accord : Anlaşma, uzlaşma
Accredition : Elçi gönderme ya da atama
Accuracy : Doğruluk, kesinlik
Accusation : Suçlama
Acquire : Ele geçirmek, kazanmak
Acquired Nationality : Kazanılmış vatandaşlık (doğum ve kan gibi unsurlara bağlı olmama)
Act : Senet
Assembly : Meclis
Additional Articles : Ek, tamamlayıcı maddeler
Additional Ballot: Ek oylama
Additional İtems : İlave konular
Additional Protocol : Ek protokol
Address a speech : Konuşma yapmak, beyanat vermek
Adequacy : Uygunluk, yeterlilik
Adhere : Girmek, katılmak, üyesi olmak
Adherence : Katılma, girme, üyesi olma
Adhesion act : Katılım anlaşması
Adjourn a sitting : Oturumu ertelemek
Adjustment of borders : Sınırların ayarlanması
Administering power : Yönetim yetkilerine sahip olmaktan kaynaklanan yaptırım gücü
Administrative Arrangement :İdari düzenleme
Admit : Üstlenmek, kabul etmek / Bir kuruluşa ya da örgüte üye olmak
Adopted decisions: Üzerinde anlaşmaya varılmış karar
Adverse interests : Çatışan çıkarlar
Adversely effect: Ters etki
Advisory commissions: Danışma komisyonları
Advisory jurisdiction : Tavsiye kararı (Genel anlamda uluslararası bir mahkemenin ya da BM Güvenlik Konseyi gibi yasal kurumların verdiği bağlayıcı olmayan ama ilgili sorun konusunda yol gösterici hükümler içeren karar)
Advocate: Bir fikrin tarafını tutan, savunmasını yapan
Aegean dispute : Ege Sorunu
Affected regions: Den etkilenmiş bölgeler
Affiliation : Ortaklık, üyelik
Affirmative Reply : Olumlu cevap, onaylayıcı yanıt
Afrasia : Afrasya ( Kuzey Afrika ile Güneybatı Asya Bölgesine verilen isim)
African Union : 2002 Temmuzunda kurulan ve 53 Afrika bölgesini bir araya getiren bölgesel örgüt Afrika Birliği
Advisory Group For Aerospace Research and Development : Havacılık- Uzay Araştırma ve Geliştirme Danışma Grubu
Agenda : Gündem
Agenda setting : Gündem belirleme
Aggression : Saldırma, taarruz
Aggreation : Gönderilen elçiyi kabul etme
Aggravated Circumstances : Ağır koşullar
Agree upon: Uzlaşmak, fikir birliğine varmak
Agree with : Uymak, Ile mutabakat sağlamak
Agreement : Anlaşma (diğer anlaşma türleri olan uzlaşmadan (accord) biraz daha bağlayıcı, antlaşmadan (treaty) ise biraz daha gevşektir.
Agreement in principle : Prensipte anlaşma
Aggressive Practices : Saldırgan politikalar
Agricultural Policy : Tarım politikası
Aim : Hedef,amaç
Aleatory : Koşullu, şarta bağlı
Alert : Alarm, uyarı
Alien : Yabancı, vatandaş olmayan
Alienation : Yabancılaşma
Alignment : Siyasal bir örgüt ya da kuruma üye olma
Alike : Benzer, eşit, farksız
Allegation :İddialar, suçlamalar
Allegiance : Bir fikre ya da ideolojiye bağlılık
Alliance : İttifak
Allocate : Yeni proje ve politikalar için para ayırmak
Allotment of Budget : Bütçe ayarlaması yapmak
Allowance : Ödenek
Al Qaeda : El Kaide Örgütü
Alter : Değiştirmek
Alternation : Değişme, birbirinin yerine geçme
Ambassador : Büyükelçi, sefir
Ambiquity : Kavram karmaşası, yanlış anlaşılmalara yol açacak türden davranış
Ambiralance : Bocalama, tereddüt
Ameliorate : İyileştirmek, geliştirmek
Amend : Düzeltmek, farklı bir politika benimseyerek uyguladığı siyasete çeki düzen vermek
Amendment of the constitution : Anayasa değişikliği
Amiability : Diplomatların akredite oldukları ülkelerde, ülke, hükümet ve de resmi görevlileri ile kişisel ilişkileri geliştirmesi
Amendment of treaties : Anlaşmaları değiştirme
Amicable : Barışçıl bir şekilde, iyi niyetli olarak
Aminesia : Toplumsal hafıza kaybı
Amnesty : Genel Af kanunu
Analysis : Tahlil etme, analiz etme
Analytical Report : Analiz Raporu
Ancillary information : İlave bilgi
Ancient Regime : Eski Rejim
Annotated Agenda : Ayrıntılı Gündem
Announce : İlan etmek, kamuoyuna duyurmak
Annuity : Yıllık ödenek
Anomic Group : Herhangi bir ön çalışma ve örgütlenme söz konusu olmaksızın oluşan grup
Antagonist : Muhalif
Anthem : Ulusal Marş
Anteriority : Öncelik, kıdem
Anti Imperialism : Anti Emperyalizm
Anti Seminizm : Yahudi Düşmanlığı
Anticipate : Sezmek, tahmin etmek
Apart from : Bundan başka, ayrıca
Appear before the court : Mahkemeye çıkmak
Applicant country : Aday Ülke
Apply for : Müracaat etmek, başvurmak
Aplly for membership : Üyelik başvurusu yapmak
Appoint : Atamak, tayin etmek
Appointment : Tayin, atama, randevu
Appreciate : Takdir etmek, beğenmek
Approach : Yaklaşmak, başvurmak
Appropriate : Uygun, yerinde
Approval : Onaylama, tasdik
Approximation of laws : Avrupa Birliği sürecinde üye ülkelerin yasalarının topluluk müktesebatına uyumlu hale getirilmesi
Arbitrage : Uluslararası döviz piyasalarındaki kur farklarından yararlanarak, dövizi ucuz olduğu piyasadan alıp pahalı olduğu piyasada satmak
Arbitral Award : Tahkim kararı
Arbitrary Arrest : Yasal dayanağı bulunmayan ve herhangi bir hukuki dayanağı bulunmayan gözaltı
Arbitrary regime : Hukuk kurallarından ziyade yöneticilerin kişisel ihtiraslarının hakim olduğu siyasal rejim
Arbitration : Tahkim, hakemlik (Uluslararası uyuşmazlıkların barışçı ve hukuka uygun bir biçimde çözümüne yönelik yöntemlerden birisi ki 1907 La Haye Sözleşmesi ile yasalaştırılmıştır)
Area (region) : Bölge, alan
Area of seperation : Tecrit alanı (Çatışmaya taraf olan 2 devlet ya da örgütün askeri güç yerleştirmeme konusunda anlaşmaya vardıkları hatlar)
Argue : İtiraz etmek, sebep ve delil göstermek
Argument : Tartışma, müzakere
Armament Expenses : Silahlanma harcamaları
Armed Conflict : Silahlı çatışma
Armed Offshoot : Bir grup ya da örgütün silahlı kanadı
Armed Rebellion : Silahlı ayaklanma
Arming : Silahlanma
Armistice : Mütareke
Arms race : Silahlanma yarışı
Arms Sales : Silah satışları
Arms transfer : Silah transferi
Arrange (organize) : Takip etmek, düzenlemek
Arrest of foreign vessels : Yabancı gemi alıkoyma
Arsenal : Tersane, cephanelik
Arson attack : Kundaklama saldırısı
Articles of agreement : Anlaşma maddeleri
As approved : Onaylandığı gibi
Ashore : Kıyı, sahil, kıyıya asker çıkarma
Asian Crisis : Asya Krizi (1997 senesinde Tayland'da başlamıştır)
Asile Right : İltica hakkı
Ask for the floor : Söz hakkı talep etmek
Assasination : Suikast
Assembly General : Birleşmiş Milletler Genel Kurulu
Assent : Onaylama, tasdik etme
Assent procedure : Onama prosedürü
Assertion : İddia, sav
Assess : Değerlendirmek, yorum yapmak
Assign : Atamak, göreve getirmek
Association : Ortaklık
Association Agreements : Ortaklık Anlaşmaları
Assume : Sormak, farz etmek
Asylum Seeker : Sığınma hakkı arayan kişi
At the country level : Ülke düzeyinde
Attack : Saldırı
Attain : Elde etmek, maksadına kavuşmak
Attempt : Teşebbüs etmek
Attention : Bir şeye dikkat çekmek
Attribution : Mal etme
Authentic Copy : asıl nüsha, resmi kopya
Autonomy : Özerklik
Available : Mevcut, hazır, kullanılabilir, olası
Average : Ortalama
Avoid : Kaçınmak, sakınmak
Aware of : Olayın farkında olmak
Awekening of peoples : Halkların uyanışı
Baath Party : Baas Partisi (Orta Doğu siyasetinde büyük etkisi olan Arap Milliyetçisi sosyalist parti)
Back the motion : Önergeyi desteklemek
Background : Arka plan, geçmiş
Background of the candidate: Adayın özgeçmişi
Backwash : Bir olay bittikten sonra da devam eden etkisi ve buna yönelik tepkiler
Bad paper : Sahte para
Baghdad Pact : Bağdat Paktı
BakuCeyhan Pipe Line : Bakü Ceyhan Boru Hattı
Balance of payments : Ödemeler dengesi
Balance of power : Güç dengesi
Balance of trade: Dış Ticaret Dengesi
Balanced Manner : Dengeli bir tarzda davranma
Balanced element (force) : Dengeleyici unsur
Balkan Entente : Balkan Antantı
Ballot : Oy
Bargain : Pazarlık yapmak, siyasi pazarlığa girişmek
Battle : Savaş, muharebe
Beg for : İstemek, dilemek
Behaviour : Tavır, tutum
Benefit : Yarar, fayda, menfaat
Benelüx : Benelüx ülkeleri (Belçika, Hollanda, Lüksembourg)
Berlin Wall: 1961 yılında Batı Berlin ile Doğu Berlin'i birbirinden ayırmak için inşa edilen ve 1989 yılında Doğu Bloku'nun çekilmesine kadar Soğuk Savaşın açık sembolü olan duvar
Beyond controversy : Tartışmasız
Beyond the shadow of doubt : Hakkında en küçük bir kuşku olmaksızın
Biannual : Yılda 2 defa
Bilateral Agreement : İkili anlaşma
Bilateral relations : İkili ilişkiler
Bill: Kanun tasarısı, yasa önergesi
Bill an budget allocations : Bütçe kanunu
Binding and valid : Bağlayan ve geçerli
Biological warfare : Biyolojik savaş
Black Market : Karaborsa
Blackmail : Şantaj yapmak
Brain Drain : Beyin göçü
Brain washing : Beyin yıkama
Breakdown of negotiations : Görüşmelerin kesilmesi
Bring about: Meydana gelmek, sebep olmak
Bring to conclusion : Sonuçlandırmak
Budget : Bütçe
Budget Appropriations : Bütçe ödenekleri
Build up opposition block : Muhalif bir cephe oluşturma
Building decisions : Yapıcı kararlar
By election : Ara seçim
By turns : Nöbetleşe
By virtue : Gereğince, hükmünce
Cabinet : Bakanlar Kurulu, hükümet
Cabinet Crisis : Hükümet Krizi
Call upon : İstemek, rica etmek
Campaign : Sefer, harekat, askeri operasyon
Camps of refugees : Mülteci Kampları
Cancel : İptal etmek, ertelemek
Candidacy : Adaylık
Candidate : Aday
Capability :Güç, kudret
Capital Sentence : İdam cezası
Capitulate: Teslim olmak, taviz vermek
Carnage : Katliam
Carry onto international platform : Uluslararası platforma taşımak
Case parties : Siyasal bir anlaşmazlıkta rakip olan taraflar
Cash resources : Maddi kaynaklar
Casualty : Zaiyat, şehit, ölü
Cease fire agreement : Ateşkes Antlaşması
Census : Nüfus sayımı
Central Authority : Merkezi otorite
Chair : Başkanlık makamı
Challenge : Meydan okumak
Chamber: Daire, oda, resmi konut
Change of government : Hükümet değişimi
Charitable institution: Hayır kurumu
Cheat : Dolandırmak
Checks and balances (seperation of powers) : Kuvvetler ayrılığı
Chiefly : Belli başlı, başlıca
Circular : Genelge, yönerge
Circuit : Tur, sefer, görev gezisi
Citizen : Vatandaş
Citizenship : Vatandaşlık
Civil Defense : Sivil savunma
Civil Law: Medeni Kanun
Civil Servant : Memur
Civil service : Kamu Görevi
Civil status: Medeni durum
Civilization: Medeniyet, uygarlık
Claim: İddia etmek, hak talep etmek
Classification: Sınıflandırma
Clause : Şart, koşul, anlaşma maddesi
Clause of adhesion: Katılım koşulu
Clear up : Açıklamak, aydınlatmak
Closing statement (address) : Kapanış konuşması
Coalition government : Koalisyon hükümeti
Code of conduct : Davranış ve protokol kuralları
CoEducation : Karma eğitim
Coequal : Denk, rütbesi eşit
Coersive measures : Baskı yapmaya yönelik önlemler, zorlayıcı tedbirler
Collapse : Çökmek, yıkılmak
Colleague : İş arkadaşı, siyasal olarak muadil
Combat : Savaşmak, dövüşmek
Combat operation : Askeri operasyon
Combine : Birleştirmek
Combined efforts : Ortak çabalar
Come into force : Yürürlüğe girmek
Come into power: İktidara gelmek
Come out : Ortaya çıkmak, yayılmak
Come to end : Sona ulaşmak
Commission of Human Rights: İnsan Hakları Komisyonu
Commitments of negotiations: Müzakerecinin taahhütleri
Committee: Komite, kurul, heyet
Common action: Ortak hareket
Common Currency: Ortak para
Common customs tariff: Ortak gümrük tarifesi
Common External Trade policy: Ortak Dış Ticaret Politikası
Common Goal : Ortak hedef
Common Ground for Discussion : Tartışmanın ortak paydası
Common market: Ortak pazar
Communal Subversions : Toplum içindeki değişik gruplar arasında meydana gelen ayrılık
Community : Topluluk
Compare : Mukayese etmek
Compensation: Tazminat
Compete: Rekabet etmek
Competence : Yetki, güç, iktidar
Competent organes : Yetkili makamlar
Complementary protocol: Tamamlayıcı Protokol
Comprehensive: Geniş kapsamlı
Compromise : Uzlaşma, fikir birliği
Concentration Camp : Toplama kampı
Concern (to all it may) : İlgililere
Concession: Taviz, ödün
Conclude : Bitirmek, sonuçlandırmak
Concurrence : Oy birliği
Confess: İtiraf etmek
Confident of: Den emin, -ya güvenir
Confidential: Gizli
Confirmation: Onaylama, tasdik etme
Confusion: Şaşırtma, yanıltma
Conflict of interest: Çıkar çatışması
Conjuncture: Belli bir zaman dilimi içinde belli bir olayı, eylem ya da etkinliği çevreleyen şartların tümü
Consecutive Interpretation: Simultane Tercüme
Consecutive Meetings: Art arda yapılan seri toplantılar
Conservative Parties: Muhafazakar partiler
Consensus: Konsensus, fikir birliği
Conspirancy : Komplo, gizli plan
Constituent Assembly : Kurucu Meclis
Constitution: Anayasa
Constructive Conversation: Yapıcı görüşmeler
Consultant : Müsteşar, danışman
Consultation : İstişare, müzakere
Contemporary : Çağdaş, modern
Contract: Sözleşme, mukavele
Convention: Sözleşme, kural koyucu nitelikleri bulunan çok taraflı anlaşma
Convocate a meeting: Toplantıya davet etmek
Cooperation: İşbirliği
Coordination: Koordinasyon
CoPartner : İş ortağı
Copenhagen Criteria : Kopenhag Kriterleri
Counter attack : Karşı atak
Council of ministers: Bakanlar Kurulu
Counterpart : Denk, muadil
Criteria : Kriter, ölçüt
Custody: Koruma, himaye
Custom tariff: Gümrük tarifesi
Cycle: Dönem, çağ
Cyprus problem (dispute): Kıbrıs Sorunu
Caspian: Hazar bölgesi, Hazar Denizi
Conundrum:Uluslararası olaylarda belirsizlik,bilmece anlamında kullanılan bir sözcük
Caspian Conundrum: Hazar Bölgesindeki Belirsizlik
Defeat: Yenmek, galip gelmek
Defective Ballet : Geçersiz Oylama
Defence Policy: Savunma politikası
Deficiency: Eksiklik, yetersizlik
Deficit: Gelir ve giderler arasındaki olumsuz fark
Delay : Ertelemek
Delegate: Delege
Demand (v): Hak iddia etmek, istemek
Demarcation line: Sınır çizgisi
Democrative Aspects: Demokratik göstergeler
Deny: Reddetmek
Department: Bölüm,servis
Dependence: Bağımlılık
Destruction: Yıkma, harap etme
Determination: Belirleme, anlaşma
Development: Kalkınma
Development Process: Kalkınma süreci
Developing 8. Group: D8 (Gelişmekte olan 8 İslam ülkesi: Türkiye, Mısır, Endonezya, İran, Malezya, Nijerya, Bangladeş ve Pakistan)
Dam : Baraj
Damage : Zarar, hasar
Damn : Yasadışı ilan etmek, lanetlemek
Date : Tarih, çağ
Date of effect : Yürürlük tarihi
Day to day pronouncemenets: Günü gününe açıklama
Deal : Anlaşma, sözleşme
Deal with: İlgilenmek, alakadar olmak, ele almak
Debate (v): Tartışmak, müzakere etmek
Decade: 10 yıl
Deceive: Aldatmak, kandırmak
Decisive: Kararlı , azimli
Decisively: Kesinlikle, muhakkak
Declaration: Bildirge
Declaration of Human Rights: İnsan Hakları Bildirgesi
Diary: Gündem, ajanda
Dichotomy: İhtilaf, fikir anlaşmazlığı, bölünme
Differ: Farklılaşmak, benzememek
Difficulties: Zorluklar, güçlükler
Dilemna: İkilem, çıkmaz
Dinner Dress: Smokin
Diplomacy: Diplomasi
Diplomatic Bargaining: Diplomatik pazarlık
Diplomatic Immunities: Diplomatik dokunulmazlıklar
Direct Democracy: Doğrudan Demokrasi
Directive: Yönerge, talimat
Directorate General: Genel Müdürlük
Disaccord: Uyuşmazlık, anlaşmazlık
Disangagement: Bağlarını koparmak, savaşa son vermek
Disannual: Geçersiz kılmak, iptal etmek
Disapproval: Onaylamama, reddetme
Disarmament: Silahsızlanma
Discharge: Sorumluluktan kurtulma, görevine son verme
Disclaim: Hakkından vazgeçmek, reddetmek
Discrepency: Tutarsızlık, çelişki
Discrimination : Ayrımcılık
Discussion(debate): Tartışma
Disfranchise: Vatandaşlık hakkından mahrum etmek
Disintegration of the Soviet Union: Sovyetler Birliği'nin parçalanması
Dislocation: Ayrılma, bölünme
Dismissal: Kovma, uzaklaştırma
Disobey: İtaat etmemek, başkaldırmak
Display: Açıklamak, açığa vurmak
Disposal: Düzenleme, tertipleme, imha
Dissent: Muhalefet etmek, karşı fikirde olmak
Dissenter opinion: Muhalif görüş
District: Bölge, sınır
Disturbance: Toplumda karışıklık, kargaşa
Diversity of views: Görüşlerin çeşitliliği, farklılığı
Docket (agenda): Meclis ya da kurulun bir günde yapacağı işleri gösteren liste
Document: Belge, liste
Domination: Egemenlik, hakimiyet
Dodecanes: 12 adalar
Draft: Yasa tasarısı
Draw attention: bir şeye dikkati çekmek
Due process of law: Kişisel hakları korumak şartıyla bir kimsenin yasal anlamda suçlu olup olmadığını belirleme süreci
During the considered period : Belirlenmiş süre zarfında
Duty free: Gümrükten muafiyet
Early election: erken seçim
Eastern question: Şark meselesi
Economic Crisis: ekonomik kriz
Economic Development: Ekonomik gelişme
Economic Growth: Ekonomik gelişme
Economic Sanctions: Ekonomik yaptırımlar
Effective: Geçerli, yürürlükte
Election: Seçim
Electoral quotient: Salt çoğunluk
Electrorate: Seçmen
Embassy: Elçilik
Elimination: Eleme, bertaraf etme
Emigrant: Göçmen
Emeute: İsyan, ayaklanma
Emigration: Göç etme
Emphasize: Vurgulamak, önemle belirtmek
Encaenia: Anma töreni
Encircle: Kuşatmak, çevrelemek
Endorsement: Onaylamak, uygun bulmak
Enemy state: Düşman ülke
Energy resources: Enerji kaynakları
Enfranchisement of woman: Kadına seçme ve seçilme hakkı verilmesi
Engaged efforts: -ye yönelik gayretler
Enlargement: AB genişlemesi
Enounce: Resmen ilan etmek, bildirmek
Ensign: Bayrak
Entry into force: Yürürlüğe girmek
Equal basis: Eşit temelde, eşit temel üzerinde
Equilibrium: Eşitlik, denklik, adalet
Equipment: Teçhizat, donanım
Era: Dönem, çağ, devir
European Commission of Human Rights: Avrupa İnsan Hakları Komisyonu
European Court of Human Rights: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
European Union: Avrupa Birliği
European Union Law: Avrupa Birliği Hukuku
Except as otherwise provided: Aksi öngörülmediği takdirde
Excessively: Aşırı şekilde, abartarak
Exhaust internal authoroties: İç hukuk yollarının tüketilmesi
Expansion strategy: Genişleme stratejisi
Expectation: Beklenti, ümit
Expiration: Bitme, sona erme
Exploitation of man by man: İnsanın başka bir insan tarafından sömürülmesi
Explore appropriate guarentees: Yeterli güvenceyi almak
Explosion: Patlama, infilak
Explosive devices: Patlayıcı maddeler
Export: İhracat
Express concern: Kaygılarını ifade etmek
Expropriation: Kamulaştırma,müsadere
Expulsion: Koruma, uzaklaştırma
ExSoviet Republics: Eski Sovyet Cumhuriyetleri
Extend an invitation: Davet etmek
Extended consultations: Uzun zamana yayılmış görüşmeler
Extension of delay: Tanınmış olan müddetin bitimini biraz daha erteleme
Exterminate: Yok etmek, kökünü kazımak
External customs tariff: Dış gümrük tarifesi
External influence: Dış etki
External Relations: Dış ilişkiler
Extremely: Uç noktada, aşırı
Face to face meeting: Yüz yüze görüşme
Faciliate: Kolaylaştırmak, çabuklaştırmak
Failure: Başarısızlık
Fair: Adil, yasalara uygun
Faith: Güven, inanma
False money: Sahte para
Famine: Kıtlık, ideoloji
Fatherland: Anavatan
Favourable Conditions: Uygun koşullar
Feasible: Akla yatkın, uygun
Federal State: Federal devlet
Fees : Harçlar, vergiler
Fellow traveler: Üyesi olmadığı bir partinin ideolojisini benimseyen ve destekleyen kişi
Fight against terrorism: Terörle mücadele
Figures(data): Rakamsal veriler
Fill the seat : Koltuğu doldurmak
Final agenda: Nihai gündem
Final clauses: Son hükümler
Financial crisis: Mali kriz
Financial implications: Mali etkiler, mali yansımalar
Financial support: Finansal destek
Findings: Bulgular, hükümler
First and foremost: İlk önce, her şeyden önce
First priority: İlk öncelik
Fixed exchange rates: Sabit kurlar
Flag: Bayrak
Floathing rates: Dalgalı kurlar
Flows of population: Nüfus patlaması
Focus: Odaklanmak, bir noktaya toplanmak
Food aid: Gıda yardımı
Forbidden zone: Yasak bölge
Forecast: Tahmin, beklenti
Foreign Capital: Yabancı sermaye
Foreign Delegations: Dış Temsilcilikler
Foreign Intervention: Dışarıdan müdahale
Form of government: Hükümet biçimi
Forward plannings: İleriye dönük planlar
Framework: Çerçeve, çalışma alanı
Franchise: Oy verme hakkı
Free market economy: Serbest pazar ekonomisi
Free movement of persons: Serbest dolaşım
Free movement of goods: Malların serbest dolaşımı
Free of duties: Gümrük vergisinden muaf olma
Free port: Serbest liman
Free trade: Serbest ticaret
Freedom of worship : İbadet özgürlüğü
French Revolution: Fransız Devrimi
Friction of views: Görüşlerin farklılığı
Fulfil its responsibilities: Sorumluluklarını yerine getirmek
Full candidate: Tam üye
Full participation: Tam katılım
Functional immunities: Görev dokunulmazlığı
Fundamental rights of freedoms: Temel hak ve özgürlükler
Gap: Fikir ayrılığı, ihtilaf
General Amnesty: Genel af
General Assembly: Genel Kurul
General Elections: Genel Seçim
General trends: Genel eğilimler, toplumsal yönelim
Genocide: Soykırım
Geopolitic: Jeopolitik
Geopolitical Concept: Jeopolitik görüş
Give Account of: Açıklama yapmak, bir şeyin hesabını vermek
Give mandate to: Yetki vermek ve sorumluluğu devretmek
Gibralta: Cebelitarık Boğazı
Global Threat: Global tehdit
Globalisation: Küreselleşme
Goal: Hedef, amaç
Good: Mal, ürün
Good and due form: Şekil ve mevzu açısından
Goodwill ambassador: İyi niyet elçisi
Government house: Hükümet binası, başbakanlık
Government reshuffle: Hükümet değişikliği
Govern: Yönetmek, idare etmek
Goverment party: İktidar partisi
Grant in aid: Devlet yardımı
Greatest majority: Büyük çoğunluk
Gross national product: Gayri safi milli hasıla
Growth: Gelişme, büyüme
Growth rate: Gelişme oranı
Guidelines: Tüzük, kural
Gulf Crisis: Körfez krizi
Habitat: Beşeri yerleşim, ikametgah
Hague Conferences: Lahey konferansları
Hammer out a difficulty: Anlaşmazlığı gidermek
Handicap: Engel, mani
Harmonisation: Uyum
Headline: Başlık, gazete manşeti
Headquarter: Karargah, genel merkez
Head attention: Dikkat kesilmek
Hegemony: Bir devletin diğerleri üzerinde belirgin bir üstünlük kurması
Hesitate: Tereddüt etmek, şüpheye düşmek
Highest priority: En büyük öncelik
Highly indepted poor countries: Ağır borç yükleri altındaki fakir ülkeler
Highly disputed issues: Üzerinde en fazla tartışılan konular
Hijack: Uçak ya da başka bir taşıtı silah zoruyla kaçırmak
Hinterland: Bir devletin gerideki toprakları, iç bölgeleri
Hit and run: VurKaç
Hold further talks: Yeni görüşmeler yapmak
Hold the conference: Konferans düzenlemek
Holder of diplomatic bag: Diplomatik görevi sahibi kişi
Holocaust: Katliam, ırk ayrımı
Home rule: Özerk yönetim(autonomy)
Honor his commitment: Verdiği sözü tutmak
Host country: Ev sahibi ülke
Hostage: Rehine, tutuklu
Hostilities status: Savaş hali
Human rights: İnsan hakları
Human rights abuse: İnsan hakları ihlali
Humanitarian Aid: İnsani yardım
Hunger: Açlık, kıtlık
Hyprocrisy: İkiyüzlülük
Ideal: İdeal, gaye, amaç
Identity of interests: Ortak çıkarlar
Idle: Temelsiz, gerçeklere dayanmayan
Ignorant: Cahil, bilgisiz, kaba
Intention: Niyet
IMF: Uluslararası Para Fonu
Immigrant: Göçmen
Immixion: İçişlerine karışma
Immunity: Dokunulmazlık
Impartiality: Tarafsızlık
Implementation: Uygulama, hayata geçirme
Imperative: Zorunlu, gerekli
Import: İthalat
Imposition: Dayatma, yükümlülük
Impression: İzlenim
Improper use of public money: Halkın parasının uygunsuz bir şekilde kullanılması
Improvement: İlerletme, geliştirme
In all its parts: Tüm yönleriyle
In the meantime: Bu esnada
Inadequacy: Yetersizlik, noksanlık
Inalienable rights: Devredilemez haklar
Inapplicable: Uygulanamaz
Incentive: Teşvik edici, özendirici
Incident: Olay, hadise
Include an item: Bir madde eklemek
Income: Gelir
Incompatibility: Anlaşmazlık, uyuşmazlık
Incompelence: Yetersizlik, ehliyetsizlik
Increase: Büyütmek, çoğaltmak
Indigenous populations: Bir ülkenin yerli nüfusu
Indirect democracy: Dolaylı demokrasi
Indoctrination: Aşılama, beyin yıkama
Industrial revolution: Sanayi Devrimi
Industrialization: Sanayileşme
Inefficiency: Verimsizlik, yetersizlik
Infiltration: Sızma, gizlice sokulma
Inflation: Enflasyon
Inflexibility: Katılık, sıkı sıkıya bağlılık
Information media: İletişim araçları
Infrastructure: Altyapı
Inherent right to life: Temel yaşama hakkı
Initial round of enlargemenet: Genişlemenin ilk aşaması
Initiate: Açılış yapmak, üyeliği kabul etmek
Innocence: Masum, suçsuz, yasal
Ins: İktidardakiler, yöneticiler
Insoluble: Çözümsüz sorun
Inpection: Teftiş, denetleme
Inspiration: Esin, ilham
Instability: İstikrarsızlık, dengesizlik
Instanteneous: Ani, ansızın
Institute effective actions: Etkili önlemler almak
Institutional arrangement: Kurumsal düzenlemeler
Institutionalization: Kurumsallaştırma
Instruction: Emir, talimat
Insure: Güvence vermek, temin etmek
Intelligence Service: Haber alma servisi
Interdependence: Karşılıklı bağımlılık
Interest: Çıkar, fayda
Interference: Müdahale, araya girme
Interim: Geçici
Intermediate goods: Ana mallar
Internal market: İç pazar
Internal regulations: İç yönetmelikler
Internal waters: İç sular
Internally displaced people: Ülke içi mülteci
International initiative: Uluslararası girişim
International monetary fund: Uluslararası para fonu
International recognition: Uluslararası tanınma
International relations: Uluslararası ilişkiler
International sanctions: Uluslararası yaptırımlar
International strait: Uluslararası boğaz
International trade: Uluslararası ticaret
Internee: Savaş esiri
Interpellation: Gensoru
Interpret: Bir dilden başka dile çeviri
Interpretation of treaties: Anlaşmaların yorumlanması
Interrupted: Yarıda kesilmiş, tamamlanmamış
Intervention: Karışma, müdahale
Interview: Röportaj
Introduce draft resolution: Karar tasarısı sunma
Invasion: İstila, akın, saldırı
Invest: Yatırım yapmak
Invited country: Ev sahibi ülke
Invoke: Yürürlüğe girmek
Involvement: Karışma, müdahale
Iron Curtain: Demir perde
Irrevelant: İlgisiz, alakasız
Irrevocable: Feshedilemez, değiştirilemez
Islamic movements: İslami hareket
Islamist currents: İslami akımlar
Issue: Sorun, mesele
Items of the agenda: Gündem maddeleri
Join up: Asker olmak, orduya katılmak
Joint approach: Ortak yaklaşım
Joint declaration: Ortak bildiri
Joint undertaking: Ortak proje
Jurisdiction: Yetki, görev
Jurisdictional immunity: Yasal dokunulmazlık
Justice: Adalet
Justify: Haklı çıkarmak
Kashmir issue: Keşmir sorunu
Keep currently informed: Sürekli bilgi edinmek
Keep the matter under review: Dikkatle izlemeyi sürdürmek
Key disputes: Başlıca sorunlar
Key of the situation: Meselenin anahtarı, çözüm yolu
Kidnap: Kaçırmak, fidye için alıkoymak
Knowledge: Bilgi, malumat
Knuckle under: Teslim olmak
Kosovo Force: Kosova barış gücü
Kosovo İssue: Kosova sorunu
Labour: Çalışma, iş, emek
Labour force: İşgücü
Lack of majority: Herhangi bir oylamada çoğunluğun sağlanamaması
Laicism: Laiklik
Land: Memleket, ülke
Landlocked: Denize kıyısı olmayan kara ülkesi
Lap: İktidar
Large scale: Geniş kapsamlı
Latter: Zaman olarak daha sonra meydana gelmiş olan
Lawful: Kanuni
Lawless: Yasadışı, kanunlara aykırı
Lead up: -ye neden olmak, -ya yol açmak
Leader of the opposition: Muhalefet lideri
Leadership: Yöneticilik, liderlik
Leading: Başlıca,belli başlı
Least developed countries: Az gelişmiş ülkeler
Legal adviser: Hukuk danışmanı
Legalization of documents: Belgeleri tasdik etme
Legislate: Yasama, kanun yapma
Legislative assembly: Yasama meclisi, parlamento
Legitimate: Yasal, kanuni
Liberation movements: Bağımsızlık hareketleri
Liberty: Özgürlük, bağımsızlık
Link: Bağ, bağlantı
Littoral states: Kıyı devletleri
Local administration: Yerel yönetim
Long term: Uzun vadeli
Lost of credibility: Güven kaybı
Magnitude: Büyüklük, önem
Maintenance: Sürdürme, devam ettirme
Majority opinion: Çoğunluk görüşü
Management: Yönetim, idare
Manner: Yöntem, tarz
Market: Pazar
Market price: Piyasa fiyatı
Martial law: Sıkıyönetim
Martyr: Şehit
Mass media: Kitle iletişimi
Matter of fact: Olgu, vaka
Mean: Araç, vasıta, yöntem
Meddle in domestic affair: Bir devletin içişlerine karışma
Meeting: Toplantı, oturum
Middle East question: Ortadoğu sorunu
MidTerm: Orta vade
Migration: Göç
Migrant workers: Göçmen işçiler
Military base: Askeri üs
Military zone: Askeri bölge
Minimum price: Asgari fiyat
Minister: Bakan
Ministry: Bakanlık
Minor party: Azınlık partisi
Minority: Azınlık
Misconduct: Kötü yönetim
Misinterpretation: Yanlış yorumlama
Misunderstand: Yanlış anlamak, yanlış yorumlamak
Misuse: Suistimal, kötüye kullanma
Mobilization: Seferberlik
Modernization: Çağdaşlaşma, modernleşme
Monetary unit: Para birimi
Monopoly: Tekel
Monument: Anıt, heykel
Most appropriate: En uygun, geçerli
Motion of confidence: Güven oylaması
Move an amendment: Değişiklik önerisinde bulunmak
Multicultural: Çok kültürlü
Multifaced problem: Çok yönlü sorun
Multilateral: Çok taraflı, çok uluslu
Multinational: Çok uluslu
Mutual guarantees: Karşılıklı güvence vermek
Nation: Millet, ulus
National: Ulusal
National anthem: Ulusal marş
National assembly: Ulusal meclis
National boundaries: Ulusal sınırlar
National income: Ulusal gelir
National interest: Ulusal çıkar
National power: Ulusal güç
National security: Ulusal güvenlik
National self determination: Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı
National unity: Ulusal birlik
Nation's verdict: Halkın kararı, kamuoyunun kanaati
Navy: Donanma
Negotiate: Müzakere etmek
Negotiant: Müzakereci
Neighbouring countries: Komşu ülkeler
Neutrality: Tarafsızlık
New round of talks: Yeni tur görüşmeler
Nominate: Aday göstermek
Nominee: Aday
Non committal: Çekimser, tarafsız
Non member state: Üye olmayan ülke
Non intercourse: Bir devletin başka bir devlet ile diplomatik ve ticari ilişkilerini kesmesi
Non self governing countries: Kendi kendini yönetemeyen ülkeler
Notice, notification: İlan, bildirim, duyuru
Nuclear free: Nükleer silah ve maddelerden arındırılmış toprak
Nuclear installation: Nükleer tesisler
Obey: İtaat etmek, boyun eğmek
Object: Muhalefet etmek, karşı gelmek
Objection: İtiraz, ret
Obligation: Yükümlülük, zorunluluk
Obligatory: Gerekli, zorunlu
Oblivion: Af, genel af
Obvious: Apaçık, aşikar
Occasion: Fırsat, vesile, sebep
Occupy: İşgal etmek, zapt etmek
Off the record: Gayri resmi olarak, yayınlanmaması kaydıyla
On equal footing: Eşit zeminde, eşit koşullarda
Open up to the world: Dünyaya açılmak
Opening of the debate: Tartışmanın açılması, tartışmayı başlatma
Opening sitting: Açılış oturumu
Opinion: Görüş
Opinion matter: Görüş meselesi
Opportunity (occasion): Fırsat, vesile
Opposition parties: Muhalefet partileri
Oppressive regimes: Baskıcı rejimler
Order of priority: Öncelik sıralaması
Ordinary session: Olağan oturum
Organ (unit): Heyet, idari birim
Original members: Asil üyeler
Outlines (headlines): Taslak, ana hatlarıyla belirleme
Outlooks: Bakış, görüş tarzı
Overlook: Gözden kaçırmak, dikkatinden kaçmak
Overseas countries ve territories : Deniz aşırı ülke ve topraklar
Overthrow: İktidardan düşmek
Own resources: Öz kaynaklar
Ownership of land: Toprak mülkiyeti
Palestine Question: Filistin sorunu
Paraphrase: Açıklama, açıklık
Participation: Katılım
Parlimentary regime: Parlamenter rejim
Partly: Kısmen, bir dereceye kadar
Partnership: Ortaklık
Pass the amendment: Herhangi bir yasa maddesindeki değişikliğin parlamentodan geçmesi
Pay special attention: Özel bir önem vermek
Pay tribute: Kutlamak, onurlandırmak
Peacemaking: Ara bulma, uzlaştırma
Penetrate: Nüfuz etmek, etkisi altına almak
People's assembly: Halk meclisi
Per annum: Her yıl yapılan
Per annum session: Yıllık olağan toplantı
Per capita real income: Kişi başına reel gelir
Periodic review: Periyodik kontrol
Periodical publications: Periyodik yayınlar, gazete ve dergiler
Permanent seat: Daimi üyelik
Perspective: Görüş, öngörü
Persuade: İkna etmek
Petition: Dilekçe
Phase: Evre, safha
Pipeline: Boru hattı
Place of honour: Şeref konuğu
Place of residence: Resmi konut
Plot: Suikast düzenlemek
Point of view: Bakış açısı
Political rights: Siyasal haklar
Policy: Politika, siyaset
Political asylum: Siyasi sığınma
Political believes: Siyasi inançlar
Political circles: Siyasi çevreler
Political regime: Siyasal rejim
Political rights: Siyasi haklar
Political solidarity: Siyasal dayanışma
Political solutions: Siyasal çözümler
Political system: Siyasi sistem
Politician: Siyasetçi
Poll: Oylama, oy verme
Polling stations: Oy merkezleri
Poor image: Olumsuz imaj
Population exchange: Nüfus değişimi, mübadele
Population explosion: Nüfus patlaması
Pose a threat: Tehdit oluşturmak
Position: Mevki, konum
Postpone: Ertelemek, geciktirmek
Potentials: İmkanlar, olanaklar
Power sharing: İktidar paylaşımı
Precendition: Önkoşul, önşart
Prediction: Beklenti, tahmin
Predominance: Hakimiyet, üstünlük
Prefer: Öncelik tanımak, tercih etmek
Prejudice: Önyargı, peşin hüküm
Preparation stage: Hazırlık dönemi
President: Cumhurbaşkanı
Press conference: Basın konferansı
Presumption: Olasılık, ihtimal
Prevail: Yürürlükte olmak
Previously: Önceden, daha önce
Prime Minister: Başbakan
Privacy: Mahremiyet, özel
Private conversation: Özel ya da dışa kapalı görüşme
Privatization: Özelleştirme
Privilege: Ayrıcalık, imtiyaz
Probability (expectation): Olasılık, ihtimal
Proclamation: Halka duyurma, resmi olarak açıklama
Production: Üretim
Proficiency: Ustalık, beceriklilik
Progress: İlerleme, gelişme
Prohibition: Yasaklama, men etme
Prominent: Önemli, tanınmış
Promulgate: Resmi olarak duyurmak
Proposal: Önerge, teklif
Prospect: Beklenti, olasılık
Prosperity: Refah, zenginlik
Prove: Onaylamak
Provide with: Temin etmek, donatmak
Province: Eyalet, şehir
Provisional: Koşullu, şarta bağlı
Public: Halk, kamu
Public aids: Devlet yardımları
Public indeptments: Devlet borçları
Public opinion: Kamuoyu
Public order (public peace): Kamu düzeni, asayiş
Publication: Yayın
Pullback: Askeri kuvvetleri geri çekme
Purpose: Amaç, gaye
Put into effect: Yürürlüğe koymak
Qualification: Nitelik, yetenek
Quite so: Elbette, kuşkusuz
Racial discrimination: Irk ayrımcılığı
Raise a question: Konuyu gündeme getirmek
Reactionary: Gericilik, tutuculuk
Reactive: Etkinleştirme, faal hale getirme
Reassurance: Güvence vermek
Receiving state: Ev sahibi ülke
Recession: Gerileme, durgunluk
Recognition: Tanıma
Reconstruction: Yeniden inşa etme
Reduction: Azaltma
Refrain: Kaçınmak, alıkoymak
Refuge: İltica
Rejection: Reddetme, kabul etmeme
Relationship: İlişki
Remission: Muafiyet
Renewal: Yenileme
Representation: Temsil etme
Reprisal: Misilleme
Republic: Cumhuriyet
Reservation: Çekince
Residence: Mesken
Resignation: İstifa, çekilme
Resistance: Direniş, karşı koyma
Resolution process: Karar alma süreci
Resolutions: Resmi karar
Restrain: Engellemek, alıkoymak
Restrict: Sınırlandırmak, kısıtlamak
Retreat: Geri çekilme
Revise: Gözden geçirmek
Revolt: İsyan etmek, ayaklanmak
Right of asylum: Sığınma hakkı
Rule out: Hükümsüz kılmak
Ruling party: İktidar partisi
Sacrifice: Fedakarlık, özveri
Sanction: Müeyyide, yaptırım
Saticfactory: Tatminkar, memnuniyet verici
Scarcity: Kıtlık
Schedule: Planlamak, program yapmak
Seal: Mühürlemek, damgalamak, onaylamak
Seat: Yer, makam, koltuk
Secretary General: Genel Sekreter
Security: Güvenlik
Self confidence: Özgüven
Self abnegation: Özveri, fedakarlık
Self defence: Meşru savunma
Self determination: Kendi kaderini tayin
Self sufficiency: Kendine yeterlilik
Sentence: Hüküm, karar
Session: Oturum, celse
Settlement: Uyuşma, uzlaşma, anlaşma
Shortage: Açık, noksanlık, eksiklik
Short Dated: Kısa süreli, kısa vadeli
Similarity: Benzerlik, yakınlık
Situation: Durum, vaziyet
Society: Toplum, cemiyet
Solution: Çözüm, halletme
Sovereignty: Egemenlik
Specification: Şartname, ayrıntılar, teferruat
Spread: Yayılmak
Stand by: Desteklemek, arka çıkmak
Stability: İstikrar
Stand by: Desteklemek, arka çıkmak
State: Devlet
State visit: Resmi ziyaret
Statement: Açıklama, beyanda bulunma
Statue: Yasa, kanun, yönetmelik
Strengthen: Güçlendirmek, takviye etmek
Stress: Vurgulamak, önemle belirtmek
Submit: Onayına sunmak, arz etmek
Suggest: Önermek, teklif etmek
Summit: Doruk, zirve
Supplementary: Ek, ilave, tamamlayıcı
Support: Destek, takviye
Take a stand: Tavır takınmak, tutum belirlemek
Take advantage: Avantaj elde etmek
Take into account: Hesaba katmak
Target: Hedef, amaç
Territory: Ülke, memleket
Topic subjects: Önemli konular, önemli maddeler
Treaty: Antlaşma
Troop: Askeri birlik
Try to have influence: Nüfuz edinmeye çalışmak
Turning point: Dönüm noktası
Unanimity: Oybirliği
Umconfirmed news: Doğruluğu kesinleşmemiş haber
Unconstitutional: Anayasaya aykırı
Underdeveloped countries: Az gelişmiş ülkeler
Underestimate: Küçümsemek, önemini azımsamak
Underline: Önemle vurgulamak
Underlying causes: Ardındaki sebep
Understanding: Anlayış, kavrayış
Undertake: Üstlenmek, bir şeyin sorumluluğunu almak
Unemployment: İşsizlik
Unexpected: Beklenmedik, umulmadık
Unfair: Haksız, adaletsiz
Unification: Birleştirme
Union: Birlik
Unprecedented scale: Daha önce görülmemiş boyutta
Update: Güncelleme
Uprising: Ayaklanma, isyan
Urbanization: Şehirleşme, kentleşme
Urgency case: Acil durum, olağanüstü durum
Use up: Tüketmek, bitirmek
Useless: Yararsız, faydasız
Utility: Fayda, yarar
(Ahmet Emin Dağ tarafından hazırlanmış olan
"Uluslararası İlişkiler ve Diploması Sözlüğü" kitabından alınmıştır)