Hindistan'da bulunan çeşitli dinler ve inançlar, bu karmaşık yapı içinde birarada yaşama savaşı vermektedir. Dünyanın bütün büyük dinlerinin burada temsil edilmesinin yanısıra Hindistan, Hinduizm ve Budizm gibi iki büyük dinin ve Yoga felsefesi gibi önemli felsefi akımların da doğum yeridir. Dünyanın en eski dinlerinden biri olan Zerdüştlük de burada gelişmiştir. Jainism de Hindistanda doğarak gelişmiş bir dindir.
Kast sistemi
Yabancıların Hindistan'da en çok ilgilerini çeken konuların başında kast sistemi gelmektedir. Bu sistemin kökeninin ne olduğu tam olarak bilinmemektedir. Çok eski zamanlarda Brahmin rahipleri kendi durumlarını kalıcı hale getirebilmek için üst sınıf olduklarını iddia etmişler, daha sonra Aryan'lar kendilerinin daha önceki Hintli'lerden üstün olduklarını iddia etmişler ve giderek bu sistem dört temel kasta bölünmüştür.
Kast sitemine göre, en tepede, din ve kast kurallarına göre, neyin doğru ve neyin yanlış olduğuna karar veren Brahmin'ler bulunur. Onların altında, askerlerin ve yöneticilerin Ksatriya'lar sınıfı vardır. Zanaat erbabının ve tüccarların oluşturduğu Vaisya'lar ile işçi ve köylülerin oluşturduğu Shudra'lar toplumun en alt kastlarını meydana getirir. Bu dört kastın ötesinde, beşinci kast olan dokunulmazlar sınıfı vardır. Toplumun tabanını oluşturan bu sınıf hiç bir kasta ait olmayanlardır. Eğer yukarı kasta ait bir Hindu'ya bir "dokunulmaz" temas ederse, hatta gölge teması bile yaşansa, üst kasttaki kişinin arınmak için birçok ritüelden geçmesi gerekir.
Günümüzde bu kast sistemi iyice zayıflamış olmakla beraber, gelir ve eğitim düzeyi düşük alt sınıflarda ve kırsal kesimde varlığını sürdürmektedir. Gandhi, dokunulmazlar kastına "Harijan'lar" yani "Tanrının çocukları" ismini vererek onları topluma dahil etmeye çalışmıştı. Hindistan'daki kastların yapısı değiştirilemez değildir. Aşağı kasta ait olan bir kişi, kurallara aykırı olsa da mücadele ederek yukarı kastlara çıkabilmektedir. Birçok Brahmin'in fakir ve kırsal kökenli olması, yüz yıl kadar önce yaşamış olan büyük Maratha lideri Shivaji'nin bir Shudra kastı üyesi olması gibi uç örnekler kast değiştirmenin mümkün olduğunu göstermektedir. Bunun dışında Hindu olmayanların örneğin Sikh veya Müslüman bir Hint'linin kastı yoktur.
Hindu Dini
Hindistan nüfusunun yüzde 80'i olan 600 milyon kişinin kabullendiği Hinduizm, bu ülkedeki en yaygın dindir. Hindistan'dan başka Nepal'de ve Endonezya'nın bir bölümünde de izlenmesi nedeniyle Hinduizm, Asya'nın en büyük dini niteliğindedir.
Tarihte, İndüs ırmağı çevresinde gelişen uygarlığın Hinduizm'e çok benzeyen bir din geliştirdiği bilinmektedir. Bu din, daha sonra güneydeki Dravidyanlar ile kuzey Hindistan'ı işgal eden Aryan'ların birleşmesiyle Hinduizm'e dönüşmüştür. M.Ö. 1000 yıllarında Veda'ların yazılmasıyla bu dinin ilk yazılı kaynakları ortaya çıkmıştır. Hinduizm'in günümüzdeki önemli kitapları: Krishna'yı anlatan Bhagavad Giita bölümüyle ünlü Mahabharata Destanı, Rama'nın hikâyesini anlatan Ramayana Destanı, Veda'lar, Upanishad'lar ve Purana'lardır.
Hinduizmin temel inanışına göre insanlar, bir seri enkarnasyon yolu ile dünyaya birçok kez gelip gider. Bu geliş gidişlerin sonunda "yeniden doğma" zincirinin kırılması ile "moksha" -özgürlük- seviyesine ulaşılır. Her yeniden doğuşla bu ebedi sona biraz daha yaklaşılır, burada belirleyici faktör; sebep ve sonuç yasasını oluşturan "karma"dır. Yaşam boyunca yapacağınız kötü davranışlar kötü karma oluşturmanıza, sonuçta da aşağı bir beden almanıza sebep olacaktır. Aksine, bu yaşamınızdaki iyi davranışlarınız iyi bir karma oluşturarak bir sonraki yaşamınızda tekrar doğma zincirinden kurtulmanızı ve özgür kalmanızı sağlayabilir.
Hinduzm'de Dharma adı verilen doğa yasaları, yaşamın sosyal, ahlaki ve ruhsal uyumunu gösterir. Üç tip Dharma vardır. Birincisi tüm evren ile ilgili evrensel uyumu belirler. İkincisi kastları ve kastlar arası ilişkileri anlatır. Üçüncüsü ise bireyin uygulaması gereken ahlakî kuralları oluşturur.
Hindu dininde üç temel uygulama vardır. Puja denilen ibadet biçimi, ölülerin yakılması ve kast sisteminin yasa ve kuralları. Toplumsal yaşamda dört temel kast ve bunların altında yüzlerce alt sınıf bulunur. Bütün alt gruplar kendilerine özgü tanrı, tanrıça, ve putlara ibadet ederler. Batılıların Hindu dinini anlamakta karşılaştıkları en büyük güçlük, bu kadar çok sayıda tanrıyı ve kutsal varlığı sınıflandırmaktır. Bunu kolaylaştırmak için bütün farklı tanrıların, ana tanrının çeşitli durumlarda yeniden biçimlenen farklı ifadeleri olduğu düşünülebilir. En üstün gücü sembolize eden, her şeye gücü yeten ve her zaman var olan yüce Tanrı; Brahma'dır. Brahma'nın üç fiziksel ifadesi vardır. Bu ifadelere göre; Brahma - yaratıcı, Vişnu - koruyucu ve Şiva - yokedici ve yeniden yaratıcıdır. Brahma'nın her yeri görme özelliği nedeniyle dört yöne bakan dört kafası vardır. Dört Veda'nın bu dört ağızdan yayıldığına inanılır.
Tanrılar, ayrıca bazı hayvanlarla birlikte gösterilir, bu hayvan, o tanrının kullandığı araçtır. Her tanrı, elinde bir de sembol taşır. Bu sembole ve araca bakarak tanrının hangi konu ile ilgilendiği anlaşılabilir.
Brahma'nın temel enkarnasyonlarından birisi, öğrenme tanrıçası olan Sarasvati'dir. Bir kuğu üzerinde ve elinde vina adlı bir müzik aleti ile birlikte gösterilir.
Sarasvati
'Koruyucu' olan Vişnu, yeryüzüne enkarne olduğunda aldığı biçimlerden biriyle gösterilir. Vişnu, yeryüzüne dokuz kez gelmiştir. Onuncu bedenlenişinde Kalki isminde ve at üstünde geleceğine inanılmaktadır. Eski enkarnasyonlarında çeşitli hayvan bedenlerinde ya da Narsingh ismiyle bilinen yarı aslan - yarı insan şeklinde biçimlenmişti. Ramayana destanına göre yedinci enkarnasyonunda, ideal insanın ve bir kahramanın olması gereken şeklini gösteren Rama şeklinde belirdi. Rama, aynı zamanda Hanuman gibi ikincil derecedeki tanrıları da oluşturdu. Günümüzde Hanuman, uğur getirici özelliğiyle çok popüler tanrılardan birisidir.
Vişnu
Rama
Hanuman
Vişnu, sekizinci ziyaretinde bir köylü olarak doğup büyüyen Krshna şeklinde enkarne olduğu için çalışan sınıfların en çok sevdiği tanrı olmuştur. Krshna, eşleri Radha, Rukmani ve Satyabhama ile çok iyi tanınır. Resimlerde mavi bir ten renginde ve flüt çalarken gösterilir. Vişnu'nun dokuzuncu ve son enkarnasyonu Buda olmuştur. Bu kabul, Budist'leri Hindu'ların etkisi altına almaya yönelik bir taktik olarak da yorumlanmaktadır.
Krishna
Vişnu, Vişnu olarak gösterildiğinde sarmal şekilde oturmuş bir yılanın üzerinde bulunur; elinde deniz kabuğundan yapılma bir düdükle metal bir disk tutmaktadır. Vishnu'nun kullandığı araç, yarı insan yarı kartal olan Garuda'dır. Vishnu'nun karısı denizden gelen ve varlık ve zenginliğin tanrıçası olan güzel Laksmi'dir. Laksmi, son zamanlarda para tanrısı olarak isimlendirilmeye başlanmıştır.
Vişnu
Laksmi
Şiva'nın yaratıcı rolü, erkek cinsel organı şeklinde gösterilen "lingam" ile sembolize edilir ve buna ibadet edilir. Şiva, öküz Nandi'yi araç olarak kullanır. Nandi'nin karışık saçları Ganj nehrinde yaşayan Ganga isimli tanrıçayı taşır. Şiva, hayatı boyunca Himalaya'larda yaşamış ve esrar kullanmıştır. İki kaşının arasında üçüncü bir göz taşır, bu nedenle üç çatallı bir mızrak ile birlikte sembolize edilir. Şiva, aynı zamanda dansçı Nataraja olarak da bilinir. Nataraja kozmik dansı ile bütün evreni titreştirmektedir.
Siva
Siva - Nataraja
Parvati - Sivanin karısı
Şiva'nın eşi, güzel Parvati'dir. Parvati, Durga şekline girdiğinde karanlık bir görünüm alır. Bu rolde iken on tane koluyla çeşitli silahlar tutar ve bir kaplana biner. Şiva'nın yokedici kişiliğini gösteren Kali ise tanrıçaların en vahşisidir, insanlardan kurbanlar ister, belindeki kemerde kafatasları asılıdır.
Şiva ve Parvati'nin iki çocukları vardır: Birinci çocukları olan Ganeş fil başlı tanrıdır. Ganeş, varlığın ve bilgeliğin tanrısıdır ve bütün tanrılar içinde en çok bilinenidir. Baba Şiva, uzun bir yolculuktan döndükten sonra karısının yanında ilk kez gördüğü Ganeş'in kendi oğlu olduğuna inanmamış ve kafasını kesivermiştir. Karısı Şiva'ya oğlunu yaşatması için baskı yapınca Şiva, Ganeşh'in ormanda karşılaşacağı ilk canlının kafasını alırsa yaşayacağını söylemiştir. Böylece Ganeş ormanda ilk karşılaştığı hayvan olan filin kafasını almıştır. Ganeş'in kullandığı araç ise bir faredir! Şiva ve Parvati'nin öbür çocukları, savaş tanrısı olan Kartikkaya'dır.
Ganeş
Kayıp tanrı ve tanrıçalar ortaya çıktıkça sınıflandırma yapmak iyice zorlaşmaktadır. Bu kadar çok tanrı için pek çok da tapınak yapılması gerekmektedir. Birçok Hindunun genelde Vaişnavit (Vişnu'yu izleyen) veya Şivait (Şiva'yı izleyen) olduğu söylenebilir. Kutsal inek bütün Hindular için dokunulmazlığı olan bir hayvandır.
Delhi sokaklarında bir kutsal inek
Hindu dinine sonradan geçmek mümkün değildir. Yani Hindu olabilmek için Hindu anne ve babadan doğmak gerekmektedir. Günümüzde Hinduizm, batılı hayranlarını eli boş çevirmemek için Guru'lar ihraç etmeye başlamıştır. Bir Guru, sadece bir öğretmen veya ruhsal rehber değildir. O, yolunu izleyecek olan öğrencilere kendi kişiliğini örnek olarak gösterir. Ruhsal yolda ilerleyebilmek için öğrencinin bir Guru'ya daima ihtiyacı vardır.
Sadhular ruhsallığı arayış yolunda yalnız ilerleyen Dervişlerdir. Genellikle yarı çıplak gezer, üstü başı tozlu, ve saçı sakalına karışmış halleriyle kolaylıkla tanınırlar. Şiva'yı izleyen Sadhu'lar ellerinde üç çatallı bir mızrak taşır.
Sadhu'lar normal ailesi olan ve toplum için elinden gelen her şeyi yaptığına inanan, ancak sahip oldukları her şeyden vazgeçerek ruhsal gerçekliğe ulaşmaya çalışan kişilerdir. Benliklerini aşabilmek için çeşitli yollar kullanarak inanılmaz acılara katlanıp bütün Hindistan'ı dolaşırlar. Çeşitli zamanlarda ve çeşitli yerlerde düzenlenen dini toplantılarda biraraya gelirler. Birçok Sadhu pis bir dilenci gibi görünmelerine karşın genellikle samimi bir arayış içinde olan saf kişilerdir. Gerçek bir Sadhu bahşiş olarak verseniz bile sizden para kabul etmez. Birçok Sadhu, bu parayı gerçekten saf ve temiz yardım duygularınızın bir ifadesi olduğunu hissederse belki kabul edebilir.
Yogiler çivili tahtada yaşar
HİNDU SEMBOLLERİ...
ÇAKRA
Mutlak tamlığı sembolize eder. Hinduizm'de Vişnu ve Krishna'nın doğaüstü güçlerini ifade eder. Budizm'de ise 8 kanadı ile kurtuluşa ulaşmanın 8 katlı yolunu gösterir. Dört temel gerçeğin her birisi için üç aşamada oniki kez döndüğü düşünülür.
OM
Hinduizmin en tanınmış sembolü ve en kutsal mantradır. Yaradılış, gelişme ve ölüm çarkını temsil eder. Nokta şekli kozmik bilinci, ay şekli bireyin zihnini, ucu açık halka yaradılış sürecini gösterir. Budistler bu mantrayı sürekli tekrar ederek konsantrasyonlarını artırırlar.
YANTRA
Görünen ve bilinen şeylerin çekirdeğini sembolize eder. Ona konsantre olunduğunda enerjiye ulaşılır. Yantraların en yükseği Sri Yantradır. Ötekiler bundan türetilmiştir. En iyi Yantra kaya kristalinden yapılır. Işığı yansıtırken açığa çıkan şekillerde çeşitli Yantralar oluşur
Hindistan'da doğmuş olmasına ve tarihte önemli bir rol oynamasına rağmen Hindistanda fazla gelişememiştir. Budizm, aslında bir din değildir, bir tanrı kavramı da yoktur, temel ilkeleri felsefe ve ahlâk prensipleridir. Budizm M.Ö. 500 yıllarında Kuzey Hindistan'da bir Prens olarak doğduktan sonra aydınlanmaya ulaşan Siddharta Gautama tarafından kurulmuştur. Budistler, Nirvana olarak bilinen "aydınlanma" nın tüm insanların nihaî amacı olduğuna inanır.
Buda, Dharma bilgisini ve öğretilerini hiçbir zaman yazılı olarak ifade etmediği halde kendisinden sonra gelenler bu felsefeyi dini bir sisteme dönüştürmüştür. Budizm, iki büyük ekol halinde Viet-Nam, Japonya, Çin, Sri Lanka, Burma ve Tayland'da uygulanmaktadır. Hindistan'ın kuzeyinde ve Ladakh'ta Budizmin Hindu - Tantrik tipi, ezoterik yapısıyla dikkati çekmektedir.
Buda, aydınlanmaya ulaşmak için maddi dünyayı terketmeyi düşünüyordu. Fakat başka dinlerin tersine dünya nimetlerinden mahrum kalmanın insanı ilerletmediğini buldu. Böylece, her şeyin aşırılığa kaçmadan yapılmasını öneren 'orta yol' öğretisini oluşturdu. Buda, tüm yaşamın acılardan ibaret olduğunu ve bu acıların kaynağının ise arzular olduğunu gösterdi. Buda'nın 'sekiz basamaklı yol'u izlendiğinde bu arzuları aşılarak Nirvana'ya ulaşmak ve yeniden doğuştan kurtulmak mümkün olmaktadır. Kişiyi yeniden doğmaya sürükleyen yine kendi Karma'sıdır. Buda'ya göre Karma, sadece kör bir kader değil sebep ve sonuç yasasının doğal bir sonucudur.
Hindistan'da Budizm, büyük hükümdar Ashoka'nın bu dini kabul etmesiyle yayılmış ve bu dönemde en parlak çağını yaşamıştır. Ashoka'nın oğlu Budizm'i Sri Lanka'ya ilk götüren kişi olmuştur. Bütün bu gelişmelere rağmen Budizm, hiçbir zaman kitlelere mal olamamıştır. Hindistan'da günümüzde 5 milyon kadar Budist vardır.
Müslümanlık
Sayıları 130 milyon kadar olan Müslümanlar Hindistan'daki toplam nüfusun yüzde 12'sini oluştururlar. Müslümanlık, ülkedeki en büyük azınlık dinidir. Moğollar dönemiyle birlikte ülke yönetiminde uzun bir süre tek başlarına söz sahibi olmalarına rağmen Müslüman'lar Hindu toplumu ve kültürü ile Hindu dini üzerinde kalıcı etkiler bırakamamıştır. Bunun nedenleri arasında İslam'ın dünya işlerine karşı ilgisizliği ile Hindu toplumsal ve kültürel yapısının dış faktörlerden etkilenmeyecek biçimde sağlam olması sayılabilir. Sonuçta, İslam dininin Hindistan'daki etkileri daha çok sanat dallarında, mimaride ve Hint mutfağında yoğunlaşmıştır.
Sikh Dini
Hindistan'da Sikh dinini 18 milyon kadar kişi izlemektedir. Önceleri Pencab bölgesinde etkin olan Sikh dini, günümüzde Hindistan'ın her yerine yayılmıştır. Sikh'lerin Hint dinî grupları içinde en kolay tanınan grup olması; Guru Gobind Singh tarafından belirlenmiş olan taşımak zorunda oldukları beş sembolden ileri gelir. Bunlar kesha; saçları kesmemek, kangha; ahşap veya fildişi tarak taşımak, kaccha; kısa pantolon giymek, kara; çelik bilezik takmak ve kirtipan; kılıç taşımaktır.
Saç ve sakal uzatma kuralı nedeniyle Sikhler saçlarını toplayarak türbanlarının altında saklar, sakallarını da örgü yaparak çenelerinin altında bir file ile bağlarlar. Kısa pantolon giymek ve kılıç taşımak Sikhlerin askeri geleneğinden gelmektedir. Hindular gibi dhoti denilen uzun etekler giyerek ve kılıçsız kalarak düşmana yenilmek istemezler. Çelik bilezik takmak da gerektiğinde gazoz açacağı olarak kullanılmak gibi bir işleve de sahiptir!
Sikh dininin kurucusu Guru Nanak
Sikh dini, Guru Nanak tarafından 1469 tarihinde kurulduğunda Hindu ve İslam dinlerinin olumlu yanlarını alarak ideal bir din oluşturmayı amaçlamıştı. Temel düşüncelerinde çok büyük benzerlikler olan Sikh ve Hindu inanışları arasındaki en önemli fark, Sikhlerin kast sistemine karşı olmalarıdır. Sikhler, Gurdvara denilen tapınaklarda ibadet eder ve çocuklarını dinî inanışı anlayacak yaşa gelince vaftiz ederler. Sikhlerin kutsal kitabı olan Granth Sahib, 10 Sikh Gurusu tarafından hazırlanırken çeşitli Hindu ve Müslüman yazıtlarından yararlanılmıştır.
16. yüzyılda Guru Gobind Singh, Sikh dinine savaşçı özellikler katmış, ayrıca her doğan Sikh'in soyadının 'arslan' anlamına gelen 'Singh' ile biteceğine karar vermiştir. Sikh dininde 10 temel Guru vardır, son Guru 1708 tarihinde ölmüştür. Tek tanrıya inanılır, puta tapma kabul edilmez. Uygulamaları, başkalarına karşı hoşgörü ve sevgi duyma yönündeki eğitimle başlar ve inançlarına göre Gurdvara'ya gelen herkesin barınacak yer bulması için uğraşılması gereklidir. Sikhler, bu yardımlaşma idealleri sonucunda Hindistan'ın en yüksek yaşam standardına ulaşmışlardır. El becerileri ve mekanik araçlardaki hakimiyetleri Pencab eyaletini kısa sürede sanayi bölgesine çevirmiş, birçok fabrikanın yapılması sonucunda burası çok zenginleşmiştir.
1982 yılında Akali Dal Partisi ve yandaşları Pencab eyaleti için daha fazla özerklik isteğinde bulundu. Çoğu Hindistan dışında yerleşmiş olan bazı Sikh liderleri ise Khalistan isimli tamamen bağımsız bir devlet kurulmasını istediler ve Khalistan Liberation Front - Khalistan Özgürlük Cephesi isimli örgütleri ile terör eylemlerine giriştiler. Ayrı devlet kurma fikri Hindistan'da yaşayan Sikh'ler tarafından pek fazla benimsenmezken daha fazla özerklik isteği geniş bir destek bulmuştur. Yıllar boyunca terör faaliyetlerini sürdüren bu örgüt, sonuçta dönemin Hindistan başbakanı İndira Gandi'nin öldürülmesine kadar varan eylemler gerçekleştirmiştir. Hindistan hükümeti ise Pencab bölgesindeki bu ayrılıkçı akımların Pakistan tarafından desteklendiğini iddia etmektedir.
Jain dini, çağdaşı olduğu Budizm'e çok benzer. Jainizm, Mahavira isimli bir ermiş tarafından M.Ö. 500 yıllarında kurulmuştur. Günümüzde Jain'lerin sayısı 4 milyon kadardır. Bu kitle, ülkenin her yanına yayılmış olmakla birlikte daha çok batı ve güney batı eyaletlerinde toplanmıştır. Jainler, evrenin sonsuz olduğuna ve bir Tanrı tarafından yaratılmadığına inanırlar. Reenkarnasyon ve Moksha'ya ulaşma inançları yönünden Budizmle aynı paraleldedirler. Jainler, kurtuluşları için ahimsa - acı vermemek, prensibine çok önem verir. Bu ilkeye göre; hiçbir canlı varlığa zarar vermemeye çalışan Jain'ler nefes alıp verirken bile herhangi bir canlıyı öldürmemek için ağızlarına maske takarak dolaşır, katı bir vejeteryan yaşam sürdürürler. Bir yere oturacakları zaman, herhangi bir böceği ezmemek için yanlarında taşıdıkları süpürge ile oturulacak yeri süpürürler.
Jainistler, Shvetambara ve Digambara adında iki büyük mezhebe bölünmüştür. Digambara mezhebindekiler daha katıdır, 'gök elbisesi' anlamına gelen isimlerinin hakkını vererek tamamen çıplak olarak gezerler. Bu, maddi olan tüm şeylerden uzak durulması anlamına gelir. Bu uygulamayı günümüzde de sürdüren Jainist'ler genellikle manastır ve tapınaklardan dışarıya pek çıkmazlar. Old Delhi'de Red Fort'un karşısında bulunan Jain tapınağını ziyaret ederek bu din hakkında daha ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz.
Jain'ler çalışkan ve zeki insanlardır. Ticarette ve el sanatlarında yeteneklidirler. Tapınakları çok temiz ve iyi dekore edilmiş durumdadır. Rajastan ve Gujarat eyaletleri ile Bombay'da yoğun bir Jain nüfusu bulunmaktadır.
Hinduizm ((सनातन धर्म; aynı zamanda Sanātana Dharma - सनातन धर्म, ve Vaidika-Dharma - वैदिक धर्म diye de bilinir) çok kapsamlı ve geniş bir dindir. Özellikle Hindistan, Nepal ve Bangladeş'te yaygındır, günümüzde yaklaşık 900 milyon inananıyla (mensubuyla) Hıristiyanlık ve İslam'dan sonra en büyük üçüncü dindir. Kökeni, ismini de aldığı gibi, Hindistan'a dayanır. Bu dine mensup kişilere "Hindu" denir. Bu inançlı Hindular dinlerini bir yaşam tarzı olarak benimserler. Hinduizmin en eski ve kutsal kitapları (yazıları) "Kutsal Vedalar"dır.
Hinduizm sonradan gelişen bir kavramdır. İlk zamanlarında Hindistan'ın farklı bölgelerinden, Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Budist veya Jain olmayan kişilerin bir araya gelmesiyle oluşan bir grup olarak başladı; ancak zaman içinde hızla gelişti. 19. Yüzyılın ilk yarısında İngilizce konuşulan ülkelerde bu kavram bir kimlik kazandı ve Hindutva'nın (Hindu köktenci hareketi) gelişimiyle bir ideoloji olarak anılmaya başlandı. Bunlardan farklı olarak Hint Anayasasında Hinduizm; Jainizm, Budizm ve Sihizm'i içeren bir tanım olarak belirtilir. Herkes, yaşam ve ölümün sürekli birbirini takip ettiğine, yani reenkarnasyona inanır. Din öğretmenleri "Guru"lar, onların inançlarında büyük önem taşırlar. Teolojileri ve felsefeleri tamamen farklılık gösterse de Hindular birlikte dua eder ve birlikte kutlama yaparlar. "Çeşitlilik içinde birlik" Modern Hinduizm'de sıklıkla kullanılan bir kavramdır.
Hinduizm'de en önemli ilke dharmadır. Dharma, insanların sosyal ve dini konumlarının gereği davranış biçimlerinden dini uygulama tarzlarına kadar uzanan prensipler bütününe işaret eden bir kavramdır. En üstte bulunan Realite'ye tapar ve bütün insanların gerçeği fark edeceğini belirtir. Hinduizmin çoğu mezhebine ve inanışına göre ebedi bir cehennem ve lanetlenme diye bir şey yoktur. Yalnız, M.S. 1300 yıllarında Madhva'nın kurmuş olduğu Vaishnavism'in Dvaita inanışına göre ebedi lanetlenme olgusu vardır. Madhva ruhları 3'e bölmüştür:
1) Mokşa'ya ulaşabilecek ruhlar (Mukti-yogyas),
2) Sonsuza kadar doğum ölüm döngüsünde kalacak olan ruhlar (Nitya-samsarins),
3) Sonsuza kadar lanetlenecek acı çekecek ve sonsuz cehenneme gidecek olan ruhlar (Tamo-Yogyas).