Toplumda derin yaralar açan olaylardan biri de Ahmed Arif'in şiirine taşıdığı 33 yoksul Kürdün sorgusuz sualsiz kurşuna dizilmeleridir. Hele hele Kürt sorunu tartışmalarının yapıldığı bu dönemde bu yara bir kez daha bellekleri tazeledi. Kürt sorunu yine tartışılıyor. 'İyi şeylerin olacağı' söyleniyor. Şimdiye kadar iyiye dair ciddi adımlar olmasa da, Kürt sorununun kamuoyunda bu kadar tartışılıyor olması olumluluk olarak görülebilir. Kürt sorununa dair tartışmalar süredursun, 33 kurşun acısı her gün yaşanıyor. Sefo Deresi'nde 33 Kürdün katledilmesinin ardından bugün de kameraların, insanların gözü önünde kolları kırılıyor, silah dipçikleriyle kafalarına vuruluyor. Ve 33 Kürdün kurşuna dizilme emrini veren 3. Ordu Müfettişi Orgeneral Mustafa Muğlalı'nın ismi, katliamın yaşandığı Özalp (Saray) Jandarma Taburu'na verilmiş durumda.
33 Kurşun olayını, bir daha yaşanmaması için dizelerine taşıyan Ahmed Arif, 2 Haziran 1991'de Ankara'da yaşama veda etti. Ama dizeleriyle bugün aramızdaki varlığını sürdürüyor.
KATLİAMIN GERÇEKLEŞMESİ
Ahmed Arif'in de dizelerine taşıdığı olay, Özalp ilçesi Yukarı Koçkıran köyü sınırlarında yer alan Sefo Deresi'nde gerçekleşir. 33 yoksul Kürt köylüsü 'casusluk' suçlaması ile Türkiye İran sınırında yer alan Sefo Deresi'nde 356 nolu hudut taşında infaz edilirler. Katliam tarihi 28 Temmuz 1943'tür. Katliam şöyle gelişir: Mustafa Muğlalı, 7. Kolordu Komutanı Kemal Yaşinkılıç'ın da aralarında bulunduğu çok sayıda rütbeli ile birlikte Özalp'e gelir. İlçede olağanüstü güvenlik önlemleri alınması karşın ilçedeki bütün sığırlar aynı gün çalınır. Bunun üzerine ilçede 100'e yakın kişi gözaltına alınır. Askeri gazinoya geçen Muğlalı, burada Van valisi Hamit Onat ve Saray Kaymakamı Hilmi Tuncel ile görüşür. Van valisinin gözaltına alınanların yargılanarak en ağır cezalara çarpıtılacaklarını söylemesi üzerine Muğlalı, "Sorgu ve mahkeme de ne oluyormuş, diğerlerine de ders vermek için başka şeyler yapmak gerek" der. Onat, Muğlalı'nın bu tutumundan sonra Diyarbakır Umum Müfettişi Avni Doğan'ı arar ve acilen Van'a gelmesini ister. Doğan'ın daha sonra Muğlalı ile yaptığı telefon konuşmasında Muğlalı, Doğan'a bütün gelişmelerin yukarının tasarrufunda seyrettiğini ve kendisine karışmamasını söyler.
İŞKENCELİ GÖZALTI
Gözaltında tutuklanan köylülere akıl almaz işkenceler yapılır. Katliamdan şans eseri yaralı kurtulan İbrahim Öztürk'ün, gözaltına ilişkin annesi Cazê Öztürk'e anlattıklarından bu ortaya çıkıyordu. "Günlerce bizi çırılçıplak soyup sırtımıza eyer vurup bindiler. Ağzımıza gem takıyorlardı, yaşlı, genç ayırmadan hepimize biniyorlardı...." (s.29) Oğlu yaralı olarak kurtulan Cazê Öztürk, oğlunun bir yıl sonra İran'da akrabalarının yanında olduğu haberini alır ve oraya gider. "Oğluma bir sarıldım ki deme gitsin. Bir sevinç ki isterem herkes yaşasın. Ağladım, çok ağladım. Oğlum yeni doğmuş gibi değil, yeni ölmüş gibi ağladım. Çünkü bir iğne, bir iplikti benim oğlum. O İbrahim gitmiş, yerine başka biri gelmişti. Kısa sürede anladık durumu. Geceleri bağırarak uyanıyor, yerli yersiz ağlıyor, bazen de sessizleşiyor, dalıp gidiyordu. Duygusuz, taş gibi biri olup çıkmıştı. Nefes alıp veren, gezen, gören, konuşan bir ölüydü oğlum. Yüreği fazla dayanamadı. Üç yıl sonra gerçekten öldü..." (s.30) Kurşuna dizilen ve nişanlı olan Ahmet Ata ile nişanlısı Asiya (Aso) Durur, görücü usulü nişanlanırlar. Nişanlısının atını gören Aso: "Rahmetli babam atın üstünden kendini boynuma attı, ikimiz de düştük yere, adam bir ağlıyor bir ağlıyor, ne yapacağımı şaşırdım. Onlar 'Ahmed öldü' dediler, ben Ahmed ölmez dedim. Onlar 'Onu devlet öldürdü' dediler, ben devlet Ahmed'i öldüremez dedim. Onlar, 'doğru' ben yalan dedim. Ne yaptılar ne ettilerse bana Ahmed'in öldüğünü kabul ettiremediler." (s.35)
SEFO DERESİ
Katliamda en yaşlısı 81 yaşındaki Mêmê Özay'ın oğlu Mêmê Özay, yaşanan katliam ve katliam sonrasında köylülerin verdiği mücadeleyi anlatıyor: "Kendim artık yol ağzına geldim. Gözüm açık öleceğim, babamı göz göre kurda kuşa yedirdiler. Dünya gözüyle Sefo Deresi'ni görmek istiyor. 1957 yılından bu yana düzenli olarak her yıl TBMM'ye dilekçeler veririz, Sefo Deresi'ni açın, gidip yüzümüzü sürelim. Hiçbir yanıt verilmez. İşte iki yıl öncesi Menderes'lerin cenazelerinin İmralı'dan nakli geldi gündeme. Yeniden başvuruda bulunduk. Sonuç yok." Ölenlerin yakınları mahkemeye başvuruda bulunurlar. O dönem savcılık olmadığı için hakim Baki Tekin adli soruşturma girişiminde bulunuyor. Girişimin başladığı gün ise Van 10. Tümen'e götürülür. İlçeye dönen Tekin, hemen istifasını verip ilçeden ayrılır. Daha sonra askeri mahkemede konuşan Tekin, şunları diyecektir: "Van'dan istifa edip gitmemem ve olayı gittiğim yerde unutmamam halinde öldürüleceğim yüzüme haykırıldı." (s.36) Katledilenler arasında iki tane asker de var. İzinleri için memleketlerine giden Sico Çelebi ile Şükrü Kurunca geri dönmemeleri üzerine Saray Askerlik Şubesi'ne akıbetleri sorulur. Askerlik Şubesi Başkanı Yarbay Sıtkı Tutak, bölük komutanlarına çektiği telgrafta "Kurşuna dizildiler" ibaresini kullanır. Bunun üzerine Van 10. Tümen Komutanı Rasim Saltuk'un emriyle tutuklanır. Van askeri cezaevi'ne konur.
CENAZELERİ VERİLMEDİ
Babası Serheng ve abisi Zeki Özkaplan'ı kaybeden Hasan Keyfi Özkaplan, yaşanan katliamın yetkililer tarafından kendilerine anlatılmaya çalışılması üzerine cenazeleri almak için hareket ettiklerini anlatıyor. Her tarafa adam gönderdiklerini belirten Özkaplan, cesetlerin kokudan çürümeye bırakıldığını söylüyor. Cenazeleri almak için derenin yakınlarına kadar gittiklerini ifade eden Özkaplan, sürekli saldırıya ve tehditlere maruz kaldıklarını kaydediyor. En sonunda kadınlı-erkekli, yaşlı-genç demeden dereye yürüdüklerini dile getiren Özkaplan, dereye yaklaştıklarında askerin saldırısıyla karşılaştıklarını söylüyor. Süvari askerlerin saldırısından dolayı, üç çocuğun atların ayağı altında ezildiğini bildiren Özkaplan, sonrasını şöyle anlatıyor: "Kimi kadınlar kendi çocuklarını, kendilerini atmışlardı atların önüne, merhamete gelir de çiğnemezler diye, nerede... Ayak uçlarımıza kadar kurşunlar yağdırdılar. Velhasıl baktık hepimizi öldürecekler, oturduğumuz yerde acılarımız, ağlayışlarımızla baş başa kaldık. Sonunda çaresiz geri döndük. O gün bugündür her yıl düzenli olarak İçişleri Bakanlığı ve TBMM Başkanlığı'na dilekçeler gönderirim. Cenazeler verilmedi, çürütüldü, toprak edildi, bari 'yasak bölge' uygulamasına bir son verin diye. Kimse cevap verme zahmetine bile girmez..." (s.37)
Uzun ve çetin mücadeleler sonucunda 9 Eylül 1949 tarihinde Askeri Savcı Şerif Çıtak'ın iddianamesiyle Genelkurmay Askeri Mahkemesi'ne dava açıldı. Mahkeme heyeti, 2 Mart 1950'de, Muğlalı'yı "öldür" emri verdiği için önce idama sonra yaşlılığı dikkate alınarak 28 yıla mahkum eder. Ordudaki hizmetinden dolayı cezadan sekiz yıl düşürülür. Verilen karardan bir ay sonra rahatsızlık geçiren Muğlalı, kaldırıldığı Ankara Devlet Hastanesi'nde ölür. Muğlalı, mahkemede verdiği ifadede "Kürtlere ilişkin olayları, normal ölçüler ve devlet anlayışı içinde yürütmek mümkün değil" der. Muğlalı'nın bu ifadeleri birçok şeyi de özetliyor aslında.
*Kaynak olarak ve yapılan alıntılar için, 1989 Yunus Nadi Armağan Ödülü'nü alan Günay Aslan'ın, Pencere Yayınları'ndan çıkan Yas Tutan Tarih 33 Kurşun adlı kitabından yararlanılmıştır.
33 CAN
Xbaresorik Mılanengız, Runexar ve Xretel köylerinde Milan aşireti'nden kurşuna dizilen 33 yoksul Kürt köylüsü içinde baba-oğul, abi-kardeş, enişte-kayınpeder, nişanlanmışlar-yeni evliler de vardı. Xbaresorik köyünde Aco Çelebi, Sico Çelebi, İsmail Şen, Mustafa Erbaş, Ahmet Uyanık, Serheng Özkaplan, Zeki Özkaplan, Haydar Akkalım, Ömer Akkalım, Beşir Deniz, Celat Uzuntaş, Findi Özay, Paşa Tezel, Tatar Gök Aladdin Usta, Ahmet Uzuntaş, İsa Kurunca, Hasan Beydoğan, Memi Taşçı, Salih Taşçı, Sevdin Zolioğlu, Ahmê Denizhan, Hıdır Altun, Veli Öner, Ali Benek; Milangi köyünde İbrahim Öztürk, Kazım Gürbüz; Runexar köyünden Sultan Özay; Xretel köyünden Ahmet Tunç, Ahmet Ata, Şükrü Kurunca, Mêmê Denizhan, Ahmet Taşçı.
33 KURŞUN
Bu dağ Mengene dağıdır
Tanyeri atanda Van'da
Bu dağ Nemrut yavrusudur
Tanyeri atanda Nemruda karşı
Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur
Bir yanın seccade Acem mülküdür
Doruklarda buzulların salkımı
Firari güvercinler su başlarında
Ve karaca sürüsü,
Keklik takımı...
Yiğitlik inkar gelinmez
Tek'e - tek döğüşte yenilmediler
Bin yıllardan bu yan, bura uşağı
Gel haberi nerden verek
Turna sürüsü değil bu
Gökte yıldız burcu değil
Otuzüç kurşunlu yürek
Otuzüç kan pınarı
Akmaz,
Göl olmuş bu dağda....
(...)
Ölüm buyruğunu uyguladılar,
Mavi dağ dumanını
ve uyur-uyanık seher yelini
Kanlara buladılar.
Sonra oracıkta tüfek çattılar
Koynumuzu usul-usul yoklayıp
Aradılar.
Didik-didik ettiler
Kirmanşah dokuması al kuşağımı
Tespihimi, tabakamı alıp gittiler
Hepsi de armağandı Acemelinden...
(...)
Kirvem hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Dom dom kurşunu
Paramparça ağzımdaki...
Abi sen bu günki gazetede yayınlandı diyorsun benim bu konuyu eklediğim saate bakarsan konuyu evrensel gazetesinden almadığımı anlarsın...Konu tarihle ilgili siteden alınmıştır reklam olmasın diye yazmadım
Bu mesajı yazdıktan sonra gidip sordum konuyu Everensel gazetesinden almışlar haklıymışsın abi ben bunu dün ekledim sen bu günki gazetede yazıyordu diyince şaşırdım neyse Bilgilendirme için teşekkür ederim ben hemen konunun altına ekliyorum şimdi kaynağı
Hiç kimsenin katledilmesi kabul edilemez amma çamur attığınız Şerefli TÜRK askerinin verdiği şehitleri aklınızdan çıkarmayın.
Fehmi TAŞKIN
Üstgm (1992-31)
İZMİR
Erbu SERPAN
J.BÇVŞ. (1997.U.562)
BALIKESİR
Sevinç ÇELİK
J.Kdm.Çvş.(1994-158)
AYDIN
Murat DOĞAN
Çvş.1978-3
MALATYA
Ümit MOTOR
J.Er 1978-3
ANKARA
Hakan ERKE
J.Er 1974-1
ADANA
Mehmet SAĞLAM
J.Er 1973-3
AFYON
Serkan GÖRÜCÜ
J.Er 1972-3
BALIKESİR
Soner BAYKUŞ
J.Çvş 1976-1
İSTANBUL
Aydoğan GÜVEN
J.Er 1974-4
EDİRNE
Etem Ekşi
SINIF ve RÜTBESİ JANDARMA KOMANDO ER
TERTİBİ1968/2
BABA ADI HALİL
KÖY ve MAHALLESİ SOLMAZ KÖYÜ
OLAY YERİ AKDİZGİN-ERUH
ŞAHADET TARİHİ25 TEMMUZ 1989
İSMAİL TÜLEK
SINIF ve RÜTBESİ PİYADE ER
FERTİBİ1973/3
BABA ADI HÜSEYİN
CÖY ve MAHALLESİ HORASANI
5LAY YERİ HAKKARİ YÜKSEKOVA İLÇESİ DAĞLICA MEVKİİ
İAHADET TARİHİ28 TEMMUZ 1994
HÜSEYİN KARAKUZU
SINIF ve RÜTBESİ : JANDARMA KOMANDO ER
TERTİBİ : 1974/1
BABA ADI DURALİ
KÖY ve MAHALLESİ: BAHARLAR
OLAY YERİ : DİYARBAKIR-KULP İLÇESİ DURŞİN TEPE BÖL. MEV
ŞAHADET TARİHİ : 30 KASIM 1994
AHMET GÜNDAY
SINIF ve RÜTBESİ PİYADE KOMANDO ER
TERTİBİ1976/1
BABA ADI MEHMET
KÖY ve MAHALLESİ KONAK-FERNİK
OLAY YERİ KUZEY IRAK
ŞAHADET TARİHİ07 AĞUSTOS 1996
HALİL İBRAHİM TÜRKÜSTÜN
SINIF ve RÜTBESİ : PİYADE ER
TERTİBİ : 1976/1
BABA ADI : MEHMET
KÖY ve MAHALLESİ: KIZILCABÖLÜK-DEMİRCİ MAH. OLAY YERİ : KIĞI
ŞAHADET TARİHİ : 03 NİSAN 1997
HALİL TAŞSÖZ
SINIF ve RÜTBESİ : JANDARMA KOMANDO ONB.
TERTİBİ : 1976"
BABA ADI :ABDULLAH
KÖY ve MAHALLESİ : SAMANLIK MAH.
OLAY YERİ : ERZİN/HATAY-SOFULAR YAYLASII
ŞAHADET TARİHİ : 19 MART 1998
HALİL ÖNERİ
SINIF ve RÜTBESİ : PİYADE UZM. ÇVŞ.
TERTİBİ : 2004/17
BABA ADI :MUSTAFA
KÖY ve MAHALLESİ : YORGA KÖYÜ
OLAY YERİ : TUNCELİ • ÇİÇEKLİ KARAKOLU
ŞAHADET TARİHİ 04 HAZİRAN 2005
ÖMER YANKAYIŞ
SINIF ve RÜTBESİ : JAN.KOMONDO ER
TERTİBİ : 1985/2
BABA ADI : ALİ
KÖY ve MAHALLESİ : YUKARIBOĞAZ KÖYÜ
OLAY YERİ : BİNGÖL ELEZIĞ KARAYOLU
ŞAHADET TARİHİ : 04.06.2006
sevgili ilbeyi konuyu carpitmayalim,sehitler hepimizin sehidi sadece sizin degil,yukardaki haberin de pkk.ile hic alakasi yok cünkü ozamanlar pkk. diye bir illet yoktu ve ölenler niye öldü bunun aciklamasini dayapamazsin cünkü bilmiyorsun bosuna konuyu pkk.ye getirmeyelim !