Haziranda Giderken
yalnızım
hazirandan aklımda kalan sen
ve bir de
yazılmayacak şeyler vardır
adına yar deyip
içimizde yeşerir
iki günlük hasret
biz ki olanlardan çok uzakta
yüreğimizde bir yerde
bir rüzgar rahmeti saklar
bir de seni
sen ki söylenmeyen adını
şehrin orta yerine bırakıp gidersin
özlem başını yastığa koyar
yastığa şarkı söyler
denizler kıyımıza vurur
kimbilir hangi akşamüstünden kalan
bir sıcak duygu sarar güneşi
ve karanlıklar örter acı yanlarımızı
acıyan herşeyi
sen orda sarayda ağlarsın
ben ağacın altını mesken tutup
eski masallardan
olmaz ya
yine yanık yanık söylerim
ateşi şiire koyup gelirim
öyle uzak yerlerden
ucunda seni görürüm yolların
yolların uzadıkca uzar gölgem üstüne
ateşi şiire koyup gelirim
aklımız ermez
öyle uzun hikayelere
belki bir tek ellerimiz bakışır
ellerimiz gül toplar
bülbüllerin sesinden
ses ver ne olur ses ver
dağları yaradan adına
ses ver ki bitsin ızdırabı şiirin
uzun bir altın köprünün
kimbilir hangi ucundan gelir
gelirse rahmet
sen öyle dağın başında servi
ben burada nehrin kenarında susuz
ne kuşlar öter başımın üstünden
ne hazirandan teselli bulurum
bari biraz esinti bıraksaydın
eşiğe biraz senden
haziranda giderken