Gittin işte
oysa bu kente yetecek kadar ağlamıştım ben...bir bölü bilmem kaç ölçeğinde kaybolduğum
bir haritadır yokluğunbilirsin
b-ela bir uykuydu aşk
gözlerinin buğulu bebeğinde
ve
ölmekle kalmak arasındaki bağlaçtı
gözlerine ramak kala yaşadığımız inat
oysa ne çıkardı
çıkmaz bir van sokağında yenilgimizden
çocukluğumuzdan kalmaydı hepsi de
doğmuşuz,
doğruymuşuz,
doğuluymuşuz
hepsi bu! ......
Dilimde, kavimler göçünden kalma bir yol türküsü, aklımda, söze dönüşmeyen sesler,
yüzümde gülücük diye taşıdığım hüzün, boynumda, mor hamaylı gözlerin
ve yüreğimde
aşkın kehanet korkularıyla sabrımı yoklayan esmer geceyi
ayın öbür yüzündeki ihaneti
tanrıyı
ve
seni,
hakimin hükmüne kırılan kalemi,
ve
çekilen bıçağın
aşkın kirli tarihinden akıttığı kanları
soluk ve soğuk yüzlerin sinsi pusularını
celladın cüzzamlı, kanlı avuçlarını
ve her an tetikte, aklı firarda sevgilileri...
.....
Gittin işte,
oysa bu kent ikimize yetecek kadar ağlamıştı
ceylanın son bakışı avcının namlusunda
yüzümde bir çığlık patlar ülkenin özlemi kadar...
ey kelimelerine yaslanıp ağladığım...yüreğimi yüreğine bağladığım...bilirsin..."yitik bir aşkın gölgesinde"" bulmuştun içime akan gözyaşlırımı... kaşlarını ağıtlarıma, gözlerini çaresizliğime,
yalnızlığım kadar pürüzsüz... anadilim gibi dilimin ucunda ve yasak olsan da ... beni de al göğsüne... sonsuza dek orda kalayım....
seni göğsünden sarıyorum....
cok harıka ya emeğine saglık....
ımzandakı sozde o kadar guzelkı gozlerım doldu okurken cok guzel
sen benim,
Ölüm ile hayat arasına çizebildiğim tek mutluluğumdun...