Çöl kadar ıssız, sakin, tekinsiz görünüyor; dibiyse ha patladı, ha patlayacak bir tuzak
O pusulara genç şehitler gömerek yürüyoruz barışa giden yolu
Faili meşhur ya da meçhul kurbanlar, yitik canlar, kopmuş kollar bacaklar, kesilmiş kulaklarla kaplı berbat bir mazinin üzerinde, canımız yana yana, korkudan seke seke, ümit ve kaygıyla yürüyoruz, barış denilen uzak ülkeye
Her yürüyüşte yolumuza çıkan pusular, saldırılar, mayınlar, bombalar hafızamızda
Her iki tarafa silah satanlar, savaştan maaş alanlar, dağı mekan tutanlar, savaşın lordları tuzak döşüyor yola; sulhun adı bile girmesin mayın tarlasına diye
Barış isteyenler, "hain", "gafil", "hasım" ilan ediliyor yine
Ama olmuyor bu sefer
Durmuyor barış yürüyüşü; mayın yüzünden
Yürüyor ümit; mayına rağmen
* * *
Belki de toprağın kana doyduğu noktasındayız zamanın...