Güvensizliği Nasıl Aşarız

Son güncelleme: 22.07.2009 00:09
  • Güvensizliği Nasıl Aşarız - Can Dündar

    Unutamayacağım bir sahneydi.

    Berlin'deydik. Prof. Yılmaz Esmer, bir konferans salonunda müteşebbislere, "Türk halkının kültürel değerleri" araştırmasını sunuyordu.

    Toplumda güvensizliğin giderek daha derine kök saldığından bahsediyordu.

    Devlet yurttaşına güvenmiyor, onu potansiyel suçlu görüyordu. Yurttaş devlette her işin rüşvetle yürüdüğüne inanıyordu. Komşu komşusuna; ebeveyn çocuğuna, çocuk öğretmenine, öğretmen geleceğine inanmıyordu.

    İtimatsızlık zinciri, her halkada biraz daha genişleyerek büyüyordu.

    Sunuş bitti; yaşlı bir işadamı söz aldı ve araştırma sonucunu teyit edercesine "Bence bu araştırma güvenilir değil" dedi.



    * * *



    Şimdi aynı Prof. Esmer, "Radikalizm ve Aşırılık Araştırması" ile bu kez bize toplumda farklı olana tahammülsüzlüğün uç noktalara sürüklendiğini söylüyor.

    Neden böyle?

    Neden mahalleye yeni biri taşındığı zaman önce merak, hemen ardından kaygı duyuyoruz?

    Neden iyi bir komşu kazanma ihtimalinden çok "Evimizi soyar mı", "Kızımızın namusunu bozar mı"ya kafa yoruyoruz?

    Neden yeni girdiğimiz her yerde aklımıza ilk düşen soru "Kazıklanır mıyım" oluyor?

    Sıradan bir lokantadan, Avrupa Birliği'ne kadar böyle bu

    Hep kazıklanageldiğimiz için mi?

    Yoksa daha derin bir özgüven sorunu mu var ortada?..



    * * *



    Çok neden sayılabilir; ama bence en önemlisi, iktidarın bizi ancak korkularla bir arada tutabileceğine inanması oldu. O yüzden her kuşak kendi "öcü"leriyle büyüdü:

    Komünizmşeriatbölücülük

    SovyetlerYunanistanErmenistan

    Tehdidin adı değişti, korkularımızın dozu hiç değişmedi.

    Zaman içinde Sovyetler devrildi, komünizm yenildi, Yunanistan'la diyalog kuruldu vs. ama biz asırlık kaygılardan kurtulamadık.

    Bize benzemeyen herkesten, farklı düşünenden, farklı giyinenden, Avrupalıdan, Amerikalıdan, Yahudi'den, misyonerden ve giderek birbirimizden (Türkler Kürtlerden, Aleviler Sünnilerden, laikler "öteki"lerden vs) korkar olduk.

    Yeni olan, değişik görünen her şey bizi ürkütüyor.

    Bu güvensizlik beraberinde değişime direnci, içe kapanmayı, maziye özlemi, muhafazakarlaşmayı, tutuculuğu, Erbakan'ı, Demirel'i getiriyor.



    * * *



    Topyekun bir silkelenmeye, sosyal terapiye, ruhsal pansumana, en önemlisi özgüvene ihtiyacımız var.

    Aileden, özellikle de annelerden başlayarak bütün eğitim sistemi, korkuları aşma, kendine ve çevresine güven aşılama üzerine kurulmalı

    Çocuklar daha anaokulundan farklı olanla tanıştırılmalı

    Herkesi birbirine benzetmenin, farklı olanı da karakolda benzetmenin, bir toplumu bir arada tutamayacağı anlaşılmalı

    Bölünmemenin asıl yolunun, farklıyı ezmek değil, onunla bir arada yaşamayı başarabilmek olduğu anlatılmalı

    Araştırma sonuçlarını okuyunca şunu sezdim:

    Bu topluma kadın eli değmesi lazım.

    Müşfik bir cinsi latifin, "Sakin ol! Komşun gay da olsa seni etkilemeyecek. Mayolu kadın namusunu lekelemeyecek. Hıristiyan kuyumcu, seni dininden etmeyecek" diyerek başımızı okşamasına ihtiyacımız var.

    Sorun şu ki, sistemin gözbağı, kadınları bile mayolu kadına düşman hale sokmuş durumda

    O yüzden de Milliyet'in önceki günkü manşetinde duyurduğu gibi "Hoşgörü çok uzakta" görünüyor.


    Can Dündar
#19.07.2009 12:24 0 0 0
  • tşk.lerrr...
#22.07.2009 00:09 0 0 0