Mehmet Emin Ay'ın "Ta'la el Bedru" kaseti Tarkan'ı, Mustafa Demirci "Yitik Sevda" albümü Mustafa Sandal'ı solladı.
Binlerce çeşit ürünün bulunduğu büyük bir alışveriş merkezinin müzik reyonunda turlayan genç bir kız harıl harıl CD'leri, kasetleri çeviriyor. Üzerindeki blucin kıyafeti, çıkartmalarla dolu sırt çantası ve eşarbının üzerine taktığı güneş gözlüğü ile dikkati çeken bu kız, bir yandan walkman'inden dinlediği müziğin etkisiyle kafasını ritmik bir şekilde sallıyor, diğer yandan da markalı spor ayakkabısıyla tempo tutuyor. Reyon üzerindeki incelemesini bitirdikten sonra can alıcı soruyu soruyor görevliye: "Abi, sizde Demirci
Hoca'nın zikir kaseti var mı?"
HANGİ ALBÜMLER NE KADAR SATTI?
Albümlerin satış rakamları;
Mehmet Emin Ay, Taleal Bedru, 1 milyon
Tarkan, A-acayipsin, 1 milyon
Mustafa Demirci, Yitik Sevda, 300 bin
Mustafa Sandal, Aya Benzer, 200 bin
Ömer Karaoğlu, İzler, 150 bin
Son iki yılda çok satanlar
Abdurrahman Öndül, Efendim, 300 bin
Abdurrahman Öndül, Sözüm Sana, 250 bin
Hasan Dursun, Aşikar, 150 bin
Mustafa Demirci, Aşk-ı Mevla, 120 bin
Ömer Karaoğlu, Kim 40 bin
Sezen Aksu, Şarkı söylemek lazım, 20 bin
Belki pop listelerinde, top 10'larda yer verilmiyor, kendileriyle ilgili televizyon programları yapılmıyor; ama ilahi kasetlerinin sıkı hayranları var bugün. Hem de her kesimden. Üstelik bu kitle, sayıları değişmekle birlikte hep var oldu. Şimdilerde ise bu dinleyici grubuna hitaben müzik yapanlar kendi aralarında derin bir tartışma içerisinde: "Kim gerçekten İslamî müzik yapıyor?"
Ezgiler ezildi, ilahiler zirvede
Bir dönem "Yeşil Pop" kavramı ile anılan ve ezgi olarak nitelendirilen müzik yapımlarına imza atan sektör, son 10-12 yıldır İslamî kesim gençlerinin müzik dinleme ihtiyacını karşılamaya çalışıyor. Bugünlerde derin bir sessizliğin hâkim olduğu sektörde, son zamanlardaki satış rakamları konuşuluyor. Zira, kaset satışları gösteriyor ki gençler arasındaki eğilim ezgilere yönelik değil artık... Rağbet ise daha az müzik altyapısına sahip, zikir ya da nefeslerle ritm tutulan ilahi kasetlerine yönelmiş durumda... Bu gerçekten yola çıkarak insanın aklına ister istemez şu soru geliyor: "Neden bu tarz kasetler daha çok satıyor?"
Ezgi ve ilahi sektörü kısa zamanda çok yol almış olsa da geçmişi pek o kadar da esiki değil. Sektörün çıkış noktası 1980'li yıllara dayanıyor. Bu dönemde, "Arkası Yarın" programlarından mülhem dini bilgileri ihtiva eden ya da İslam büyüklerinin hayatlarını anlatan ses tiyatroları hazırlanmaya başladı. Tiyatrolarda, anlatılan konuyla ilgili ilahiler yer aldı. Bu dönemde bağlama ve saz gibi müzik aletlerinin kullanılması tepkiyle karşılandığından, ritm ve nefesle yetinildi.
1990'larda görsele geçişin hızlanması bant tiyatrolarının popülerliğini yitirmesine sebep oldu. Bu kez, bant tiyatrolarında seslendirilen ilahiler ve bu ilahilerin yer aldığı kasetler ön plana çıkmaya başladı. Hatta, bu tür kasetler 200 binden fazla satınca, ortaya çıkan boşluğu doldurmak da sektördekilere düştü. Bant tiyatrolarında ilahi söyleyen birçok sanatçı için kasetler yapıldı.
1992 yılında, özel radyoların ortaya çıkmasıyla birlikte ezgi ve ilahi icracılarında gözle görülür bir artış oldu. Eserler, alternatif müzik olarak algılandı ve gençlerin ilgisini çekti. Bazı kasetler, tanınmış pop müzik sanatçılarının başarılı çalışmaları kadar sattı. Sektör, hızla büyümeye çalıştı.
Acemice yapılan albümler, samimi dinleyiciler
Ahmet Mercan, sektörün içinde yer almış bir isim. 1980'lerden bu yana sesli yayıncılıkla uğraşıyor. İlk ezgi çalışmalarında yapımcı, güfte ve bestekar olarak bulunan Mercan, Mustafa Demirci, Ömer Karaoğlu gibi sektörde tanınmış sanatçıların ilk kaset çalışmalarında bulunmuş biri. O dönemdeki albümlerin birçoğunun acemice yapıldığını söyleyen Ahmet Mercan, "Ayrıca, sanatçılar çok eğitimli değildi. Ama samimi bir hava vardı. Bu samimiyet, halktan aldığı destekle güçlendi. Bugün, 7 bin çeşit kaseti ve yüzlerce firması olan kendi çapında dev bir sektör var karşımızda" diyor. Sektördeki değişikliklere dikkat çeken Mercan, ilk dönemlerde enstrümanları kullanma konusunda bir sıkıntının olduğunu; bağlama ve sazın bile kullanılamadığını; kullanıldığında da eleştirildiğini söylüyor. Günümüzde bol enstrümanlı eserlerin daha çok tutuluyor olmasını da dinleyici kitlesinin müzik zevklerinin gelişmesine bağlıyor.
Son iki yıla gelene kadar İslami kesimde Ömer Karaoğlu, Mustafa Demirci, Taner Yüncüoğlu, Aykut Kuşkaya gibi müzik altyapısı olan sanatçıların çıkardığı; hemen hemen bütün enstrümanların kullanıldığı, ritim ve çok sesliliğin de ara ara hakim olduğu ezgi kasetleri gündemdeydi. İçeriklerinde ilahi aşklar anlatılırken beşeri aşklara da yer veriliyordu. Popüler kültürün etkilerinin gözlendiği bu tür albümlere olan ilgi sektörün gelişmesine katkıda bulundu. Hatta, tıpkı İMÇ piyasasında olduğu gibi her gün yeni bir kaset piyasaya sürülür oldu.
Bugün durum oldukça farklı. Ezgi albümlerinin yerini ilahi kasetleri almış durumda. İlahi ve ezgi kasetlerinin yurtiçi ve yurtdışı dağıtımını yapan Azim Dağıtım Genel Müdürü Hasan Taştan Yıldız, özellikle zikirli ilahilerin son iki yılda şaşırtıcı derecede arttığına dikkat çekerek, "En çok satılan iki albüm de ilahi formatında. Ardından da ezgi sektörünün ilkleri denebilecek kişilerin kasetleri geliyor. Ezgi tarzında yapılan yeni albümlerin hiçbiri tutmuyor" diyor.
Feyiz olmayınca tesir de olmuyor
Toplam 28 kaseti bulunan ve en çok satan ilahi albümleri içinde eserleri yer alan Abdurrahman Öndül, bu tür çalışmaların revaçta olmasını 'tarz'a bağlıyor. İlginin, Cenab-ı Hakk'ın ve Peygamberimizin isimlerinin daha sık ve anlaşılır dillendirilmesinden, duyguların daha yoğun hissettirilmesinden kaynaklandığını vurguluyor. Kendi albümlerinin çok satmasını ise "Genellikle albümlerimde Mekke-Medine, Peygamber ve cennet özlemini, Allah'a kavuşma arzusunu, ifade eden ilahilere yer veriyorum. Eserlerimde ritim de ön planda. Ayrıca gençlere de daha cazip gelmesi için bağlama, keman, kanun, gibi enstrümanları da kullanıyoruz" sözleri ile açıklıyor.
Tasavvuf musikisi icra eden ve Türkiye'de ilk ilahi kaseti çıkaran isimlerin başında gelen Ahmet Özhan ise Öndül'e katılmıyor. Ezgilerin tasavvuf müziğinin deforme edilmiş hali olduğunu, ilahi kasetlerinin bu kadar revaçta olmasının ticarî gerekçelerden kaynaklandığını belirten Özhan, yoksa "insanların maneviyatlarını geliştirelim, Allah'a yaklaştıralım" gibi bir kaygının olmadığını düşünüyor. Ahmet Özhan, "İşin feyzi kalmadı artık. Feyiz olursa tesir de olur. Eserler insana medeniyet, estetik getirip insan hayatını yükseltmeli. Bu albümler bu amaçlara hizmet etmiyorsa sunuluşunda da, dinleyende de, seçende de sorun vardır" diyor.
Sektöre, ses tiyatrolarıyla giren, sonra ezgi kasetleri çıkaran Ömer Karaoğlu, günümüz ilahilerini "Türkiye'de popüler müzik sektörü nasıl patlama yaşıyorsa, içeriksiz ama insanı bir yerinden yakalayan, arabesk unsurların varolduğu ilahiler için de aynı durum söz konusu" diye yorumluyor. Karaoğlu'na göre, piyasadaki tanınmış eserler, üzerine bir iki ekleme yapılarak kulağa hoş hale getiriliyor. Bundan dolayı da talep görüyor.
İlahi ve ezgileri kim dinliyor?
Azim Dağıtım Genel Müdürü Hasan Taştan Yıldız, ezgilere göre ilahilerin daha İslami olduğu görüşünde. Ezgilerde işlenen temalarda İslam'dan uzaklaşmanın olduğunu savunan Yıldız'a göre, dinleyiciler samimi olarak Allah'ı, Peygamberi duymak istiyor. Ezgilerde ifade edilenleri herkes anlayamayabiliyor.
1990'lardan beri sektörün içinde bulunan ve hâlâ en çok satan albüm çalışmalarına imza atan Mustafa Demirci, gelinen noktanın ritim duygusunun ön plana çıkmasından kaynaklandığını söylüyor. Aynı zamanda, Beyza Müzik'in yapım sorumlusu olan Mustafa Demirci'ye göre, günümüz insanı çok hızlı yaşadığından bu ritme ihtiyaç duyuyor. Bu tür ilahiler, içinde Allah ve Peygamber isimleri geçince daha da cazip hale geliyor.
İlahi ve ezgiler yapım ve içerik olarak birbirinden ayrı. Ne kadar aynı sektörün içinde var olsalar da tarzı, içeriği, tınısı, kültürü, söz ve besteleri itibariyle her ikisini farklı köşelere oturtmak mümkün. Tüm bu farklılıklar dinleyici kesimi de birbirinden kesin çizgilerle ayırıyor. Ezgileri genelde üniversite öğrencileri ve lise düzeyindeki kişiler dinlerken, ilahiler genel anlamda orta yaşlardaki kırsal kesimlere hitap ediyor. Ezgi dinleyenler, ilahilere özellikle de zikirli olanlarına hiç de açık değil.
Abdurrahman Öndül, bu yargılara katılmıyor. Ona göre, ilahileri asıl üniversite gençliği dinliyor. Delil olarak da yurtiçi ve dışındaki konserlerine binlerce gencin katılıyor olmasını gösteriyor. Mustafa Demirci, ezgileri yüzde 90 oranında üniversite öğrencisinin dinlediğine dikkat çekerek, bunun sebebini şöyle açıklıyor: "Bizim güftelerimiz şiirlerden oluşuyor. Derinliği olan bu şiirleri anlamak için belirli bir eğitim seviyesi şart. Kırsal kesimin anlaması ve tat alması daha zor. Bu yönüyle de iki tarz birbirinden çok farklı."
Yeşil Pop kavramı ile başlayan süreç
Birbirinden farklı yüzlerce çalışmanın yapıldığı sektör son iki yıldır kan kaybediyor. Ortak görüşe göre, bunun çeşitli sebepleri var. Ancak, en önemlisi yapılan alternatif müzik için kullanılan "Yeşil Pop" kavramı. Yeni Şafak Gazetesi köşe yazarı Sadık Albayrak'ın bu müzik türünü "Yeşil Pop" şeklinde nitelendirmesi sonun başlangıcı oluyor.
Sanatçı Mustafa Demirci, ortaya bir kavram atıldığına, sonra da yanlı ya da yansız bunun altının doldurulmaya çalışıldığına dikkat çekerek, "İdeolojik hassasiyetlerin zirvede olduğu bir dönemde siz kendi insanınızı böyle bir şeyle yaftalıyor ve 'Yeşil' tanımını getiriyorsunuz. Toplumu ayıran, gruplaştıran bir müzik tarzı yapıyor konumuna düşürüldük" diye konuşuyor. Ömer Karaoğlu ise, "Yeşil Pop" tanımlamasının kısmen etkilemiş olabileceğini ama bu tanımlama kullanıldığında hiç üstüne alınmadığını ve yaptığı hiçbir eserin bu kavramın üzerine de oturtmadığını söylüyor. Ahmet Mercan'a göre, söz konusu kavram, işi karikatürize etti, hafife alınmasına sebep oldu ve önü açık sektörü mahkum etti.
Kuşkusuz, sektörün önündeki engeller bununla kalmıyor. İlahi ve ezgi kasetlerinin maliyetleri arasındaki uçurum da bir başka faktör. Bir ezgi kaseti 18-20 milyar liraya mal olurken, ilahi kaseti 3-5 milyara doldurulabiliyor. Ezgiler için iyi bir enstrüman altyapısı gerekirken ilahiler için aynı ihtiyaç söz konusu değil.
Mustafa Demirci, zaman içinde dünyaya bakışın değiştiğini belirterek, her kuşağın bir önceki kuşağı kendine basamak yaptığını, bu geçişin sektöre yansımasının doğal olduğunu söylüyor: "Doğal gelişim sürecinde insanların gündeminden çıktık. Geçmişteki başarıları sektör olarak devam ettiremedik."
Sanatçı Ömer Karaoğlu, ne tam olarak sektöre ne de kendilerine bağlıyor. Karaoğlu'na göre, ilgiler de, fıtratlar da, zihinler de dağıldı. İletişim araçları çoğalırken insanların seslerini duyurmaları daha da zorlaştı. 1980'lerde dini hisleri yoğun olanların hassasiyetleri azaldı.
Dindarlar ne tür müzik dinlemeli, sorusuna cevap aranmaya, çalışmalara eleştiriler ya da övgüler getirilmeye çalışılsa da Ahmet Mercan, tüm bu soruların gereksiz olduğu görüşünde. "Artık insanlar ortak müzik tarzlarına yöneliyor" diyen Mercan, "Dindar insan ilahi ve ezgi dinler mantığının geride kaldığını düşünüyorum. Kaldı ki bu çok doğal ve kaçınılmaz bir süreçti" diyor. Mercan Dede bu ortak müziğe bir örnek olduğunu söyleyen Ahmet Mercan, gelinen noktayı düşüncedeki uzaklaşmaların, müziğe de yansıması olarak görüyor.