Her gece dolaşıyorum kıyılarında Üsküdar'ın
karalar giymiş bekliyor Kızkulesi
etekleri yakamoz yakamozdu eskiden
okunmuyor artık geçmişin esamesi
Yıldız kaydırırdık rıhtımda hani
unutmak ne mümkün
o anlar hiç bitmesin diye dua ederdik
tüm gökyüzü bizimdi sanki
YOKSUN...!
Gözlerinin mavisinde değil marmara
eskiden olsa anlardım dilinden
çözülmüyor dalgaların senfonisi bu aralar
dahası dertleştiğim martılar bile firarda
çok sevdiğin gümüş balıkları yetim
Gelsen yine yâr!
öpse gözlerinden aşkla gözlerim
öylece düşsem dizlerine
yine dokunsa sesine sesim
Hissetsem kokunu ki, misk-i amber
fısıldasa yine bildik melodisini mavi
sessizliğe gömülse şehir
yağmur koksa yeniden çatlak ellerim
Sisler içinden sıyrılırken silüetim
un ufak olmuş gövdesiyle öylece duran
kızağa çekilmiş köhne bir sandal gibiyim
işte bu yüzden paslı çivilerle çakmalıyım dilime sükûtu
ve unutmalıyım bildiğim tüm lisanları
anlatabilmek için bendeki dayanılmaz boşluğunu sevdiğim
Sensizken hükümsüz madem şahitliği
gözkapaklarımı da tenime dikmeliyim
mürekkep kokusu sinene kadar parmaklarıma
sadece hüznün şiirini emzirtmeliyim...