Sicak bir yaz günüydü.
Arabistan çöllerine günes bütün sicakligiyla vuruyordu.
Adeta insanin beynini kaynatiyordu.
Herkesin kösesine çekildigi, etrafin sessizlige büründügü bir anda, ezan vaktinin yaklastigini gören halife,
abdestini almis,agir agir camiye gidiyordu.
Bir çocugun, kendisini geçmek istercesine hizli adimlarla gittigini gördü. Küçücük çocugun bu telasi neydi?
Acele edisinin mutlaka bir sebebi vardi.
Acaba bir derdi mi vardi? Derdi varsa, derdine çare
bulmak halifenin göreviydi.
Nihayet halkin derdini dert eden halife sordu:
- "Yavrucugum nedir bu telâsin? Bir derdin mi var?
Niçin bu kadar hizli gidiyorsun?"
Çocuk halifeyi taniyamamisti.
- "Camiye gidiyorum amcacigim" diye cevap verdi.
Halife sasirdi. Çocuk henüz küçüktü. Ama sözleri
büyük adam sözleriydi. Biraz daha konusturmaya karar verdi:
- "Yavrucugum senin yasin daha küçük! namaz sana farz degildir.
Niçin bu kadar telaslaniyorsun ?"
Çocuk kinar gibi halifeye bakti:
- "Amca, amca! Bu isin büyügü küçügü olur mu?
Daha dün mahallemizde bir çocuk öldü.
Üstelik benden de küçüktü.
Ölüm denen gerçegin büyük küçük ayirdigi yok.
En iyisi her yasta buna hazir olmali.
Hem bu yasta namaza alismazsam, büyüyünce kilmak zor gelebilir."
Halifeyi derin bir düsünce daldi.
Gözlerinden yaslar bosanirken agzindan su cümleler döküldü:
"Ey rabbim! Ne akilli bir çocuktur bu çocuk!
Büyüklerde bulunmasi gereken ruhu tasiyor.!
Allah (c.c) razı olsun elinize sağlık.bir küçük yürekte böyle bir şuur varken bizler bu şuurun neresindeyiz düşünmek lazım.Allah (c.c) yar ve yardımcımız olsun.selam ve dua ile