Yahya Kemal BEYATLI

Son güncelleme: 28.09.2005 15:55

  • AÇIK DENİZ


    Balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum;
    Her lâhza bir alev gibi hasretti duyduğum.
    Kalbimde vardı "Byron"u bedbaht eden melâl
    Gezdim o yaşta dağları, hulyâm içinde lâl...
    Aldım Rakofça kırlarının hür havâsını,
    Duydum, akıncı cedlerimin ihtirâsını,
    Her yaz, şimâle doğru asırlarca bir koşu...
    Bağrımda bir akis gibi kalmış uğultulu...
    Mağlûpken ordu, yaslı dururken bütün vatan,
    Rü'yâma girdi her gece bir fâtihâne zan.
    Hicretlerin bakıyyesi hicranlı duygular...
    Mahzun hudutların ötesinden akan sular,
    Gönlümde hep o zanla berâber çağıldadı,
    Bildim nedir ufuktaki sonsuzluğun tadı!
    Bir gün dedim ki "istemem artık ne yer ne yâr!"
    Çıktım sürekli gurbete, gezdim diyar diyar;
    Gittim son diyâra ki serhaddidir yerin,
    Hâlâ dilimdedir tuzu engin denizlerin!

    Garbin ucunda, son kıyıdan en gürültülü
    Bir med zamânı, gökyüzü kurşunla örtülü,
    Gördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi;
    Gördüm güzel vücûdunu zümrütliyen deri
    Keskin bir ürperişle kımıldadı anbean;
    Baktım ve anladım ki o ejderdi canlanan.
    Sonsuz ufuktan âh o ne coşkun gelişti o!
    Birden nasıl toparlanarak kükremişti o!
    Yelken, vapur ne varsa kaçışmış limanlara,
    Yalnız onundu koskoca meydan ve manzara!
    Yalnız o kalmış ortada, âsi ve bağrı hûn,
    Bin mağra ağzı açmış, ulurken uzun uzun...
    Sezdim bir âşina gibi, heybetli hüznünü!

    Rûhunla karşı karşıya kaldım o med günü,
    Şekvânı dinledim, ezelî muztarip deniz!
    Duydum ki rûhumuzla bu gurbette sendeniz,
    Dindirmez anladım bunu hiç bir güzel kıyı;
    Bir bitmeyen susuzluğa benzer bu ağrıyı.







    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:44 0 0 0

  • AKINCILAR


    Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
    Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik

    Haykırdı, ak tolgalı beylerbeyi "İlerle!"
    Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle

    Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan
    Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan

    Bir gün yine doludizgin atlarımızla
    Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla

    Cennette bu gün gülleri açmış görürüz de
    Hâlâ o kızıl hâtıra gitmez gözümüzde

    Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
    Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik







    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:45 0 0 0

  • AKŞAM MÛSIKÎSİ


    Kandilli'de, eski bahçelerde,
    Akşam kapanınca perde perde,
    Bir hatıra zevki var kederde.

    Artık ne gelen, ne beklenen var;
    Tenhâ yolun ortasında rüzgâr
    Teşrin yapraklarıyle oynar.

    Gittikçe derinleşir saatler,
    Rikkatle, yavaş yavaş ve yer yer
    Sessizlik dâima ilerler.

    Ürperme verir hayâle sık sık,
    Hep bir kapıdan giren karanlık,
    Çok belli ayak sesinden artık.

    Gözlerden uzaklaşınca dünyâ
    Bin bir geceden birinde gûyâ
    Başlar rü'yâ içinde rü'yâ.







    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:45 0 0 0

  • ATİK-VALDE'DEN İNEN SOKAKTA


    Nihad Sami Banarlı'ya

    İftardan önce gittim Atik-Valde semtine,
    Kaç def'a geçtiğim bu sokaklar, bugün yine,
    Sessizdiler. Fakat Ramazan mâneviyyeti
    Bir tatlı intizâra çevirmiş sükûneti;
    Semtin oruçlu halkı, süzülmüş benizliler,
    Sessizce çarşıdan dönüyorlar birer birer;
    Bakkalda bekleşen fıkarâ kızcağızları
    Az çok yakından sezdiriyor top ve iftarı.
    Meydanda kimse kalmadı artık bütün bütün;
    Bir top gürültüsüyle bu sâhilde bitti gün.
    Top gürleyip oruç bozulan lâhzadan beri,
    Bir nurlu neş'e kapladı kerpiçten evleri.
    Yârab nasıl ferahlı bu âlem, nasıl temiz!

    Tenhâ sokakta kaldım oruçsuz ve neş'esiz.
    Yurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı
    Hadsiz yaşattı rûhuma bir gurbet akşamı.
    Bir tek düşünce oldu tesellî bu derdime;
    Az çok ferahladım ve dedim kendi kendime:
    "Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür;
    Madem ki böyle duygularım kaldı, çok şükür."







    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:46 0 0 0

  • BİR BAŞKA TEPEDEN

    Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
    Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
    Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
    Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.

    Nice revnaklı şehirler görülür dünyada,
    Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
    Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü'yada
    Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.


    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:46 0 0 0

  • BÜYÜ ŞİİR


    Paris'te genç iken koyu Baudelaire'perest idim.
    Balkon'la, Yolculuk'la, Güzellik'le mest idim.

    Sinmişti şi'ri ruhuma ulvi keder gibi;
    Absente damla damla sızan şeker gibi.

    Hulyâsının yarattığı iklim o başka yer!
    Gür defnelerle çevrili, afyonlu bahçeler...

    Her zevki bir haram olan efsunlu cennetin
    Koynunda vardı lezzeti bin türlü nimetin.

    Bir gün veda edip o diyârın hayatına,
    Döndüm bütün bütün vatanın kâinatına.

    Lâkin o bahçelerde geçen devreden beri
    Kalbimde solmamıştır o şi'rin çiçekleri.








    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:47 0 0 0

  • DENİZ TÜRKÜSÜ


    Dolu rüzgârla çıkıp ufka giden yelkenli!
    Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli.
    Ömrünün geçtiği sahilden uzaklaştıkça
    Ve hayâlinde doğan âleme yaklaştıkça,
    Dalga kıvrımları ardında büyür tenhâlık
    Başka bir çerçevedir, git gide dünyâ artık.
    Daldığın mihveri, gittikçe, sarar başka ziyâ;
    Mâvidir her taraf, üstün gece, altın deryâ...

    Yol da benzer hem uzun, hem de güzel bir masala
    O saatler ki geçer başbaşa yıldızlarla.
    Lâkin az sonra lezîz uyku bir encâma varır;
    Hilkatin gördüğü rü'yâ biter, etrâf ağarır.
    Som gümüşten sular üstünde, giderken ileri
    Tâ uzaklarda şafak bir bir açar perdeleri...
    Mûsıkîsiyle bir âlem kesilir çalkantı;
    Ve nihâyet görünür gök ve deniz saltanatı.

    Girdiğin aynada, geçmiş gibi dîğer küreye,
    Sorma bir sâniye, şüpheyle, sakın: "Yol nereye?"
    Ayılıp neş'eni yükseltici sarhoşluktan,
    Yılma korkunç uçurum zannedilen boşluktan
    Duy tabîatte biraz sen de ilâh olduğunu,
    Rûh erer varlığının zevkine duymakla bunu.

    Çıktığın yolda, bugün, yelken açık, yapyalnız,
    Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervâsız,
    Yürü! Hür mâviliğin bittiği son hadde kadar!...

    İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar.









    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:47 0 0 0

  • DUYUŞ VE DÜŞÜNÜŞ

    Sevdiklerim göçüp gidiyorlar birer birer
    Ay geçmiyor ki almayayım gamlı bir haber.

    Kalbim zaman zaman bu haberlerle burkulu;
    Zihnim düşünceden dağınık, gözlerim dolu.

    Kaybetti asrımızda ölüm eski hüznünü,
    Lakayd olan mühimsemiyor gamlı bir günü.

    Çok şey bilen diyor:'Gidecek her gelen nesil
    Ey sade-dil Bu bahsi hayatında böyle bil

    Hiç durmadan, hayat öğütür devreden bu çark,
    Ölmek sırayladır, sıralanmakta varsa fark.

    İlmin derin görüşleri, aklın hükümleri
    Doldurmuyor boşalmış olan hisli bir yeri.



    Yahya KEMAL
#27.09.2005 23:47 0 0 0

  • ENDÜLÜS'TE RAKS


    Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı...
    Şevk akşamında Endülüs üç defa kırmızı...

    Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.
    İspanya neş'esiyle bu akşam bu zildedir.

    Yelpaze çevrilir gibi birden dönüşleri,
    İşveyle devriliş, saçılış, örtünüşleri...

    Her rengi istemez gözümüz şimdi aldadır;
    İspanya dalga dalga bu akşam bu şaldadır.

    Alnında halka halkadır aşüfte kâkülü,
    Göğsünde yosma Gırnata'nın en güzel gülü...

    Altın kadeh her elde, güneş her gönüldedir
    İspanya varlığıyla bu akşam bu güldedir.

    Raks ortasında bir durup oynar, yürür gibi;
    Bir baş çevirmesiyle bakar öldürür gibi...

    Gül tenli, kor dudaklı, kömür gözlü, sürmeli...
    Şeytan diyor ki, sarmalı, yüz kerre öpmeli...

    Gözler kamaştıran şala, meftun eden güle,
    Her kalbi dolduran zile, her sineden: "Ole!"






    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:48 0 0 0

  • DÜŞÜNCE


    Ülfet belâlı şey, fakat uzlet sıkıntılı,
    Bilmem nasıl geçirmeliyim son beş on yılı?

    İnsanlar anlaşıldı. Cihânın da sırrı yok,
    Kalsaydı terkeşimde bugün tek bir altın ok

    En tatlı bir hayâl için atmazdım ufkuma.
    Dalsın yakında gözlerim artık son uykuma!

    "Yalnız duyan yaşar" sözü, derler ki, doğrudur
    "Yalnız duyan çeker" derim, en doğru söz budur.

    Gördüm ve anladım yaşamak mâcerâsını,
    Bâkiyse rûh eğer dilemezdim bekasını.

    Hulyâsı kalmayınca hayâtın ne zevki var?
    Bitsin, hayırlısıyla, bu beyhûde sonbahar!

    Ölmek değildir ömrümüzün en fecî işi,
    Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.







    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:48 0 0 0

  • ERENKÖYÜ'NDE BAHAR


    Cânan aramızda bir adındı,
    Şîrin gibi hüsn ü âna unvan,
    Bir sahile hem şerefti hem şan,
    Çok kerre hayâlimizde cânan
    Bir şi'ri hatırlatan kadındı.

    Doğmuştu içimde tâ derinden
    Yıldızları mâvi bir semânın;
    Hazzıyla harâb idim edânın,
    Hâlâ mütehayyilim sadânın
    Gönlümde kalan akislerinden.

    Mevsim iyi, kâinât iyiydi;
    Yıldızlar o yanda, biz bu yanda,
    Hulyâ gibi hoş geçen zamanda
    Sandım ki güzelliğin cihanda
    Bir saltanatın güzelliğiydi.

    İstanbul'un öyledir bahârı;
    Bir aşk oluverdi âşinâlık...
    Aylarca hayâl içinde kaldık;
    Zannımca Erenköyü'nde artık
    Görmez felek öyle bir bahârı.








    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:49 0 0 0

  • EYLÜL SONU


    Günler kısaldı... Kanlıca'nın ihtiyarları
    Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları.

    Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa...
    Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa...

    İçtik bu nâdir içki'yi yıllarca kanmadık...
    Bir böyle zevke tek bir ömür yetmiyor, yazık!

    Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor;
    Lâkin vatandan ayrılışın ıztırâbı zor.

    Hiç dönmemek ölüm gecesinden bu sâhile,
    Bitmez bir özleyiştir, ölümden beter bile.






    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:50 0 0 0

  • GECE


    Kandilli yüzerken uykularda
    Mehtâbı sürükledik sularda...

    Bir yoldu parıldayan, gümüşten,
    Gittik...Bahs açmadık dönüşten.

    Hulyâ tepeler, hayâl ağaçlar...
    Durgun suda dinlenen yamaçlar...

    Mevsim sonu öyle bir zaman ki
    Gaaip bir mûsıkîydi sanki.

    Gitmiş kaybolmuşuz uzakta,
    Rü'yâ sona ermeden şafakta...







    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:50 0 0 0

  • GEÇMİŞ YAZ


    Rü'yâ gibi bir yazdı. Yarattın hevesinle,
    Her ânını, her rengini, her şi'rini hazdan.
    Hâlâ doludur bahçeler en tatlı sesinle!
    Bir gün, bir uzak hatıra özlersen o yazdan

    Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin:
    Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde;
    Mehtâb... iri güller... ve senin en güzel aksin...
    Velhasıl o rü'yâ duruyor yerli yerinde!






    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:50 0 0 0

  • GÜFTESİZ BESTE
    Sizi dün bekledim o yollarda
    Ki gezindikdi bir zaman karda,
    Kararan gözlerimle rüzgarda
    Sizi dün bekledim o yollarda!...

    Sanıyordum unuttunuz adımı,
    Dediniz hissedince maksadımı:
    "Beni hala bu genç unutmadı mı
    Ki bugün bekliyor bu yollarda?"

    Nice sevdalılarla sevgililer
    Aşkı yollarda böyle beklediler!
    Nice sevdalılar da var ki diler
    Akşam olsun bu kuytu yollarda!...


    Yahya Kemal BEYATLI

#27.09.2005 23:51 0 0 0

  • HAYÂL BESTE


    Roma'nın şarkını fethettiğin andan sonra,
    Yüce dağlar gibidir gördüğün iş, Türk oğlu!
    Girdiğin yerde asırlarca kalıştan başka,
    Kurduğun devlet asırlarca muzaffer yürüdü.
    Tâlihinin döndüğü en korkulu yıllarda bile,
    Yürüyen düşmanı son hamlede döktün denize.
    Açtığın ülkede, yoktan yaratış kudretini,
    Azminin kurduğu yüzlerce şehirden fazla,
    İri firûzeye benzer nice gök kubbeyle,
    Dehre aksettiriyor, gerçi, büyük mîmârî;
    Bu eserler seni göstermeğe kâfî diyemem.

    Şi're aksettirebilseydin eğer, dinlerdin,
    Yüz fetih şi'ri, okundukça, çelik tellerden.

    Resm'e aksettirebilseydin eğer, ömrünce,
    Ebedî cedleri karşında görürdün canlı.

    Gönlüm isterdi ki mâzini dirilten san'at,
    Sana târihini her lâhza hayâl ettirsin.






    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:51 0 0 0

  • HAYÂL ŞEHİR


    Git bu mevsimde, gurup vakti, Cihangir'den bak!
    Bir zaman kendini karşındaki rü'yâya bırak!
    Başkadır çünkü bu akşam bütün akşamlardan;
    Güneşin vehmi saraylar yaratır camlardan;
    O ilâh isteyip eğlence hayalhânesine,
    Çevirir camları birden peri kâşânesine.
    Som ateşten bu saraylarla bütün karşı yaka
    Benzer üç bin sene evvelki mutantan şarka.
    Mestolup içtiği altın şarabın zevkinden,

    Elde bir kırmızı kâseyle ufuktan çekilen,
    Nice yüz bin senedir şarkın ışık mîmarı
    Böyle mâmûr eder ettikçe hayâl Üsküdar'ı.
    O ilâhın bütün ilhâmı fakat ânîdir;
    Bu ateşten yaratılmış yapılar fânîdir;
    Kaybolur hepsi de bir anda kararmakla batı.

    Az sürer gerçi fakîr Üsküdar'ın saltanatı;
    Esef etmez güneşin şimdi neler yıktığına;
    Serviler şehri dalar kendi iç aydınlığına,
    Ezelî mağrifetin böyle bir iklîminde
    Altının göz boyamaz kalpı kadar hâlisi de.
    Halkının hilkati her semtini bir cennet eden
    Karşı sâhilde, karanlıkta kalan her tepeden,
    Gece, birçok fıkarâ evlerinin lâmbaları
    En sahîh aynadan aksettiriyor Üsküdar'ı






    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:52 0 0 0

  • ITRÎ


    Rıfkı Melûl Meriç'e

    Büyük Itrî'ye eskiler derler,
    Bizim öz mûsıkîmizin pîri;
    O kadar halkı sevkedip yer yer,
    O şafak vaktinin cihangîri,
    Nice bayramların sabâh erken,
    Göğü, top sesleriyle gürlerken,
    Söylemiş saltanatlı Tekbîr'i.

    Tâ Budin'den Irâk'a, Mısr'a kadar,
    Fethedilmiş uzak diyarlardan,
    Vatan üstünde hür esen rüzgâr,
    Ses götürmüş bütün baharlardan.
    O dehâ öyle toplamış ki bizi,
    Yedi yüz yıl süren hikâyemizi
    Dinlemiş ihtiyar çınarlardan.

    Mûsıkîsinde bir taraftan dîn,
    Bir taraftan bütün hayât akmış;
    Her taraftan, Boğaz, o şehrâyîn,
    Mâvi Tunca'yla gür Fırât akmış.
    Nice seslerle, gök ve yerlerimiz,
    Hüznümüz, şevkimiz, zaferlerimiz,
    Bize benzer o kâinât akmış.

    Çok zaman dinledim Nevâ-Kâr'ı,
    Bir terennüm ki hem geniş, hem şûh:
    Dağılırken "Nevâ"nın esrârı,
    Başlıyor şark ufuklarında vuzûh;
    Mest olup sözlerinde her heceden,
    Yola düşmüş, birer birer, geceden
    Yürüyor fecre elli milyon rûh.

    Kıskanıp gizlemiş kazâ ve kader
    Belki binden ziyâde bestesini,
    Bize mîrâsı kaldı yirmi eser.
    "Nât"ıdır en mehîbi, en derini.
    Vâkıâ ney, kudüm gelince dile,
    Hızlanan mevlevî semâıyle
    Yedi kat arşa çıkmış "Âyîn"i.


    O ki bir ihtişamlı dünyâya
    Ses ve tel kudretiyle hâkimdi;
    Âdetâ benziyor muammâya;
    Ulemâmız da bilmiyor kimdi?
    O eserler bugün defîne midir?
    Ebediyyette bir hazîne midir?
    Bir bilen var mı? Nerdeler şimdi?

    Öyle bir mûsıkîyi örten ölüm,
    Bir tesellî bırakmaz insanda.
    Muhtemel görmüyor henüz gönlüm;
    Çok saatler geçince hicranda,
    Düşülür bir hayâle, zevk alınır:
    Belki hâlâ o besteler çalınır,
    Gemiler geçmiyen bir ummanda.







    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:52 0 0 0

  • KAR MÛSIKÎLERİ


    Varşova 1927

    Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu.
    Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir bu.

    Bir kuytu manastırda duâlar gibi gamlı,
    Yüzlerce ağızdan koro hâlinde devamlı,

    Bir erganun âhengi yayılmakta derinden...
    Duydumsa da zevk almadım İslav kederinden.

    Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta,
    Tanbûri Cemil Bey çalıyor eski plâkta.

    Birdenbire mes'ûdum işitmek hevesiyle
    Gönlüm dolu İstanbul'un en özlü sesiyle.

    Sandım ki uzaklaştı yağan kar ve karanlık,
    Uykumda bütün bir gece Körfez'deyim artık!







    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:53 0 0 0