Yahya Kemal BEYATLI

Son güncelleme: 28.09.2005 15:55

  • KOCA MUSTÂPAŞA


    Koca Mustâpaşa! Ücrâ ve fakîr Istanbul!
    Tâ fetihten beri mü'min, mütevekkil, yoksul,
    Hüznü bir zevk edinenler yaşıyorlar burada.
    Kaldım onlarla bütün gün bu güzel rü'yâda.
    Öyle sinmiş bu vatan semtine milliyyetimiz
    Ki biziz hem görülen, hem duyulan, yalnız biz.
    Mânevî çerçeve beş yüz senedir hep berrak;
    Yaşıyanlar değil Allâh'a gidenlerden uzak.
    Bir bahar yağmuru yağmış da açılmış havayı
    Hisseden kimse hakîkat sanıyor hulyâyı.
    Ahiret öyle yakın seyredilen manzarada,
    O kadar komşu ki dünyâya duvar yok arada,
    Geçer insan bir adım atsa birinden birine,
    Kavuşur karşıda kaybettiği bir sevdiğine.

    Serviliklerde sükûn, yolda sükûn, evde sükûn.
    Bu taraf sanki bu halkıyle ezelden meskûn.
    Bir afif âile sessizliği var evlerde;
    Örtüyor fakrı asâletle çekilmiş perde.
    Kaldırımsız, daracık, iğri sokak, doğru sokak..
    Her geçildikçe basılmış ve düzelmiş toprak.
    Kuru ekmekle, bayat peyniri lezzetle yiyen,
    Çeşmeden her su içerken: "Şükür Allâh'a" diyen
    Yaşıyor sâde maîşetlerin en sâfında;
    Rûh esen kuytu mezarlıkların etrâfında.
    Bu vatandaş biraz ahşapla, biraz kerpiçten
    Yapabilmiş bu güzellikleri birkaç hiçten.
    Türk'ün âsûde mizâcıyle Bizans'ın kederi
    Karışıp mağrifet iklimi edinmiş bu yeri.

    Şu fetih vak'ası, Yârab! Ne büyük mu'cizedir!
    Her tecellîsini nakletmek uzundur birbir;
    Bir tecellîsi fakat, rûhu saatlerce sarar:
    Koca Mustâpaşa var, câmii var, semti de var.
    Elli yıl geçtiği günlerde büyük mu'cizeden,
    Hak'dan ilhâm ile bir gün o güzel semte giden,
    Rum vezîr, eski manastırda ederken secde,
    Kalbi çok dolduran îmân ile gelmiş vecde,
    Onu, tek Tanrısının mâbedi etmiş de hayâl,
    Vakfedip her neye mâlikse, bütün mâl ü menâl,
    Bir fetih câmii yapmak dilemiş İslâm'a.
    Sebep olmuş bu eser yâd edilir bir nâma.

    Dört asırdır inerek câmie nûr üstüne nûr
    Yerde bulmuş yaşıyanlar da, ölenler de huzûr.
    Ona hâlâ gidilirken geçilir bir yoldan,
    Göze çarpar ölüm âyetleri sağdan soldan,
    Sarmaşıklar, yazılar, taşlar, ağaçlar karışık;
    Hâfız Osman gibi hattatla gömülmüş bir ışık
    Bu mezarlıkta siyah toprağı aydınlatıyor;
    Belli, kabrinde, O, bir nûra sarılmış yatıyor.

    Gece, şi'riyle sararken Koca Mustâpaşa'yı
    Seyredenler görür Allâh'a yakın dünyâyı.
    Yolda tek tük görünenler çekilir evlerine;
    Gece sessizliği semtin yayılır her yerine.
    Bir ziyâretçi derin zevk alarak manzaradan,
    Unutur semtine yollanmayı artık buradan.

    Gizli bir his bana, hâtif gibi, ihtâr ediyor;
    Çok yavaş, yalnız içimden duyulan sesle, diyor:
    "Gitme! Kal! Sen bu taraf halkına dost insansın;
    Onların meşrebi, iklîmi ve ırkındansın.
    Gece, her yerdeki efsunlu sükûnundan iyi,
    Avutur gamlıyı, teskîn eder endîşeliyi;
    Ne ledünnî gecedir! Tâ ağaran vakte kadar,
    Bir mücevher gibi Sünbül Sinan'ın rûhu yanar.
    Ne saâdet! Bu taraflarda, her ülfetten uzak,
    Vatanın fâtihi cedlerle berâber yaşamak!..."

    Geç vakit semtime döndüm Koca Mustâpaşa'dan
    Kalbim ayrılmadı bir an o güzel rü'yâdan.
    Bu muammâyı uzun boylu düşündüm de yine,
    Dikkatim hâdisenin vardı derinliklerine;
    Bu geniş ülkede, binlerce lâtîf illerde,
    Nice yıl, cedlerimiz kökleşerek bir yerde,
    Mânevî varlığının resmini çizmiş havaya.
    -Ki bugün karşılaşan benzetiyor rü'yâya.-

    Kopmuşuz bizler o öz varlık olan manzaradan.
    Bahseder gerçi duyanlar bir onulmaz yaradan;
    Derler: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük;
    Budur âlemde hudutsuz ve hazîn öksüzlük.
    Sızlatır bâzı saatler dayanılmaz bir acı,
    Kökü toprakta kalıp kendi kesilmiş ağacı.
    Rûh arar başka tesellî her esen rüzgârda.

    Ne yazık! Doğmuyoruz şimdi o topraklarda!







    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:53 0 0 0

  • MEHLİKA SULTAN


    Mehlika Sultan'a âşık yedi genç
    Gece şehrin kapısından çıktı:
    Mehlika Sultan'a âşık yedi genç
    Kara sevdalı birer âşıktı.

    Bir hayâlet gibi dünya güzeli
    Girdiğinden beri rü'yâlarına;
    Hepsi meşhur, o muammâ güzeli
    Gittiler görmeye Kaf dağlarına.

    Hepsi, sırtında aba, günlerce
    Gittiler içleri hicranla dolu;
    Her günün ufkunu sardıkça gece
    Dediler: ''Belki bu son akşamdır''

    Bu emel gurbetinin yoktur ucu;
    Daimâ yollar uzar, kalp üzülür:
    Ömrü oldukça yürür her yolcu,
    Varmadan menzile bir yerde ölür.

    Mehlika'nın kara sevdalıları
    Vardılar çıkrığı yok bir kuyuya,
    Mehlika'nın kara sevdalıları
    Baktılar korkulu gözlerle suya.

    Gördüler: ''Aynada bir gizli cihân..
    Ufku çepçevre ölüm servileri.....''
    Sandılar doğdu içinden bir ân
    O, uzun gözlü, uzun saçlı peri.

    Bu hâzin yolcuların en küçüğü
    Bir zaman baktı o viran kuyuya.
    Ve neden sonra gümüş bir yüzüğü
    Parmağından sıyırıp attı suya.

    Su çekilmiş gibi rü'yâ oldu!..
    Erdiler yolculuğun son demine;
    Bir hayâl âlemi peydâ oldu
    Göçtüler hep o hayâl âlemine.

    Mehlika Sultan'a âşık yedi genç
    Seneler geçti, henüz gelmediler;
    Mehlika Sultan'a âşık yedi genç
    Oradan gelmeyecekmiş dediler!..






    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:53 0 0 0

  • MOHAÇ TÜRKÜSÜ


    Bizdik o hücûmun bütün aşkıyla kanatlı;
    Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı.

    Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle,
    Canlandı o meşhûr ova at kişnemesiyle!

    Fethin daha bir ülkeyi parlattığı gündü;
    Biz uğruna can verdiğimiz yerde göründü.

    Gül yüzlü bir âfetti ki her bûsesi lâle;
    Girdik zaferin koynuna, kandık o visâle

    Dünyâya vedâ ettik, atıldık dolu dizgin;
    En son koşumuzdur bu! Asırlarca bilinsin!

    Bir bir açılırken göğe, son def'a yarıştık;
    Allâh'a giden yolda meleklerle karıştık.

    Geçtik hepimiz dört nala, cennet kapısından;
    Gördük ebedî cedleri, bir anda yakından!

    Bir bahçedeyiz şimdi şehidlerle berâber;
    Bizler gibi olmuş o yiğitlerle berâber.

    Lâkin kalacak doğduğumuz toprağa bizden;
    Şimşek gibi bir hâtıra nal seslerimizden.









    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:54 0 0 0

  • ÖZLEYEN


    Gönlümle oturdum da hüzünlendim o yerde,
    Sen nerdesin, ey sevgili, yaz günleri nerde!
    Dağlar ağarırken konuşurduk tepelerde,
    Sen nerde o fecrin ağaran dağları nerde!

    Akşam, güneş artık deniz ufkunda silindi,
    Hulyâ gibi yalnız gezinenler köye indi,
    Ben kaldım, uzaklarda günün sesleri dindi,
    Gönlümle, hayâlet gibi, ben kaldım o yerde.






    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:54 0 0 0

  • RİNDLERİN AKŞAMI
    Dönülmez akşamın ufkundayız.Vakit çok geç;
    Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
    Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
    Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
    Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
    Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
    Geçince başlayacak bitmeyen sükunlu gece.
    Guruba karşı bu son bahçelerde, keyfince,
    Ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül!
    Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahud gül.


    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:55 0 0 0

  • O RÜZGAR
    Yaşamak zevki nedir bilmez ölümden korkan!
    Gür bir imanla damarlarda ateşten bir kan
    Birleşip böyle diyorlardı, derin bir sesle,
    Yeri fethetmek için gelmiş o fatih nesle.

    Böyle bir dersi alan ruha vatan dar görünür;
    Daima başka sefer, başka ufuklar görünür.
    O nesil duymuş akın zevkini rüzgarda bile;
    Bu duyuş varmış akınlardaki atlarda bile.

    Bilmemiş var mı geniş yeryüzünün serhaddi,
    Yıkmış ufkunda durup karşı koyan her seddi,
    Yeni bir ülkede yem vermek için atlarına
    Nice bin atlı kapılmıştı fetih rüzgarına.



    Yahya Kemal BEYATLI

#27.09.2005 23:55 0 0 0


  • RİNDLERİN ÖLÜMÜ
    Hafız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış;
    Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle.
    Gece; bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış
    Eski Şiraz'ı hayal ettiren ahengiyle.

    Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde;
    Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
    Ve serin serviler altında kalan kabrinde
    Her seher bir gül açar;her gece bir bülbül öter.



    Yahya Kemal BEYATLI

#27.09.2005 23:55 0 0 0

  • RUBAİ


    Bilmem kime yahut neye uyduk gittik
    Gâhi meye gâhi neye uyduk gittik
    Erbâb-ı zekâ riyayı mezhep bildi
    Bizler dili divâneye uyduk gittik






    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:56 0 0 0

  • SESSİZ GEMİ
    Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
    Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
    Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
    Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
    Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
    Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
    Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
    Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
    Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
    Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
    Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
    Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.


    Yahya Kemal BEYATLI
#27.09.2005 23:57 0 0 0

  • SİSTE SÖYLENİŞ


    Birden kapandı birbiri ardınca perdeler...
    Kandilli, Göksu, Kanlıca, İstinye nerdeler?

    Som zümrüt ortasında, muzaffer, akıp giden
    Firuze nehri nerde? Bugün saklıdır, neden?

    Benzetmek olmasın sana dünyâda bir yeri;
    Eylül sonunda böyledir İsviçre gölleri.

    Bir devri lânetiyle boğan şairin Sis'i.
    Vicdan ve rûh elemlerinin en zehirlisi.

    Hulyâma bir eza gibi aksetti bir daha;
    -Örtün! Müebbeden uyu! Ey şehr! -O beddua...

    Hayır bu hâl uzun süremez, sen yakındasın;
    Hâlâ dağılmayan bu sisin arkasındasın.

    Sıyrıl, beyaz karanlık içinden, parıl parıl
    Berraklığında bilme nedir hafta, ay ve yıl.

    Hüznün, ferahlığın bizim olsun kışın, yazın,
    Hiç bir zaman kader bizi senden ayırmasın.







    Yahya Kemal BEYATLI
#28.09.2005 00:02 0 0 0

  • SONBAHAR


    Fânî ömür biter, bir uzun sonbahâr olur.
    Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, târümâr olur.
    Mevsim boyunca kendini hissettirir vedâ;
    Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.
    Yazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir;
    Günler hazinleşir, geceler uhrevîleşir;
    Teşrinlerin bu hüznü geçer tâ iliklere.
    Anlar ki yolcu, yol görünür serviliklere.
    Dünyânın ufku, gözlere gittikçe târ olur,
    Her gün sürüklenip yaşamak rûha bâr olur.
    İnsan duyar yerin dile gelmiş sükûtunu;
    Bir başka mûsıkîye geçiş farzeder bunu;
    Teslîm olunca va'desi gelmiş zevâline,
    Benzer cihâna gelmeden evvelki hâline.

    Yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya,
    Ruh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya,
    Duymaz bu ânda taş gibi kalbinde bir sızı:
    Farketmez anne toprak ölüm mâceramızı.







    Yahya Kemal BEYATLI
#28.09.2005 00:03 0 0 0

  • TELÂKKİ


    Yollarda kalan gözlerimin nûrunu yordum,
    Kimdir o, nasıldır diye rüzgârlara sordum,
    Hulyâmı tutan bir büyü var onda diyordum,
    Gördüm: Dişi bir parsın elâ gözleri vardı.

    Sen miydin o âfet ki dedim, bezm-i ezelde
    Bir kanlı gül ağzında ve mey kâsesi elde,
    Bir sofrada içtik, ikimiz aynı emelde,
    Karşımda uyanmış gibi bir baktı sarardı.






    Yahya Kemal BEYATLI
#28.09.2005 00:03 0 0 0

  • VUSLAT
    Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar,
    Ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar,
    Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı,
    Görmezler ufuklarda şafak söktüğü anı.
    Gördükleri rü'ya,ezeli bahçedir aşka;
    Her mevsimi bir yaz ve esen rüzgarı başka,
    Bülbülden o eğlencede feryad işitilmez,
    Gül solmayı,mehtab azalıp bitmeği bilmez;
    Gök kubbesi her lahza bütün gözlere mavi,
    Zenginler o cennette fakirlerle müsavi;
    Sevdaları hulyalı havuzlarda serinler,
    Sonsuz gibi bir fıskiye ahengini dinler.

    Bir ruh o derin bahçede bir def'a yaşarsa,
    Boynunda onun kolları,koynunda o varsa,
    Dalmışsa,onun saçlarının rayihasiyle.
    Sevmekteki efsunu duyar her nefesiyle;
    Yıldızları boydan boya doğmuş gibi, varlık,
    Bir mu'cize halinde,o gözlerdedir artık;
    Kanmaz en uzun buseye,öptükçe susuzdur.
    Zira susatan zevk o dudaklardaki tuzdur;
    İnsan ne yaratmışsa yaratmıştır o tuzdan,
    Bir sır gibidir az çok ilah olduğumuzdan.

    Onlar ki bu güller tutuşan bahçededirler.
    Bir gün, nereden,hangi tesadüfle gelirler?
    Aşk onları sevk ettiği günlerde,kaderden,
    Rüzgar gibi bir şevk alır oldukları yerden;
    Geldikleri yol... Ömrün ışıktan yoludur o:
    Alemde bir akşam ne semavi koşudur o!
    Dört atlı o gerdune gelirken dolu dizgin,
    Sevmiş iki ruh,ufku görürler daha engin.
    Simaları gittikçe parıldar bu zaferle,
    Gök her tarafından donanır meş'alelerle.

    Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar,
    Varlıkta bütün zevki o cennette duyanlar,
    Dünyayı unutmuş bulunurken o sularda,
    -Zalim saat ihmal edilen vakti çalar da-
    Bir an uyanırlarsa leziz uykularından,
    Baştan başa,her yer kesilir kapkara zindan.
    Bir faciadır böyle bir alemde uyanmak,
    Günden güne hicranla bunalmış gibi yanmak.
    Ey talih! Ölümden de beterdir bu karanlık;
    Ey aşk! O gönüller sana mal oldular artık;
    Ey vuslat! O aşıkları efsununa ram et!
    Ey tatlı ve ulvi gece! Yıllarca devam et!



    Yahya Kemal BEYATLI
#28.09.2005 00:04 0 0 0

  • UÇUŞ


    Uçmakta, konmadan, kıyısız bir denizde rûh;
    Benzer mi böyle bir kuşa Tufan içinde Nuh?
    Üstünde gök, sürekli bulutlarla, yüklüdür;
    Altında gür deniz ki ezelden köpüklüdür.
    Çalkantısında dalgası bilmez nedir sayı;
    Milyonca dalga sürmede milyonca dalgayı;
    Hiç durmayan gürültüsü bir türküdür, geniş,
    Milyonca haykırış dolu, milyonca sesleniş.
    Yıldızlar ülkesinde açıldıkça yükseğe,
    Başlar hayâl edindiği âlem görünmeğe.
    Bir rûhu besliyen hava yalnız yukardadır.
    Hulyâyı dâima uçuran duygulardadır.
    Yalnız bu katta mümkün olur dâimi uçuş.
    Her hamlesiyle, rûh, o çelikten kanatlı kuş,
    Ufkunda bir dakika görünmeksizin kara,
    Hür gökte, hür denizde uçar, hür ufuklara.






    Yahya Kemal BEYATLI
#28.09.2005 00:04 0 0 0
  • Ellerine yüreğine sağlık kardeşim çok güzeller
#28.09.2005 07:01 0 0 0
  • rica ederim abi
#28.09.2005 15:02 0 0 0
  • Ellerine yüreğine sağlık
#28.09.2005 15:55 0 0 0