İster alıntı olsun ister size ait..
Hadi aklınıza geliveren ilk tümceyi paylaşın bizimle..
İlki benden elbette;
"..Öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim, özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. Koşullarım beni oluşturdu ben acılarımı buldum. Herkes gibi yaşasaydım
eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi
avutmaya beni. Bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir
yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice
eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, va-
rolmaya, 'dar çevre yitikleri'nde önem kazanmaya... "
Şükrü Erbaş (ömür hanımla güz konuşmaları)
'Ne garip bir oyuncak şu insan! Yürür, konuşur ve acı çeker. 70 kilodur. Kendisine ve çevresine ait hiçbir şey bilmez. Bir nevi ıstırap makinesi. İplerini başkaları çeker. Hantal ve şapşal bir robot. Neye sevinir bilinmez. Sınırsız olan hayalleri ve acı kabiliyeti. Etten bir kafes ve aciz içinde kıvranan bir ruh. Vücut araba, akıl arabacı. Ama gözleri bağlı arabacının, arabaya hükmeden, atlar... Buda haklı: Varolmak için yok olmak lazım, parça bütüne kavuşacak ki hasret dinsin. Bütün musiki, bütün şiir, bütün aşk, bu bir çuval kemik, bu asi ten, bu aptalca endişeler ne olacak? Ne olacağını bilen var mı? Kader hep oynayamayacağı roller yükler insana ve ıslıklar. Alkışlar sahtekarların...' Cemil Meriç (Jurnal)
sevdalarımı toplayıp böldükçe ömrüme
küsüratlı yaşamlar cıktı karşıma
hep bir yaşanmamışlık
virgülden sonra
virgülden önce...
hep bir ara
bir iç geçiriş..
Bu kadar mı kasvetin ey gece!
Hadi örtsene beni
Ne o yetmiyor mu karanlıkların yoksa
Korkmuyorum artık senden gel
Gel !gücün yeterse yıldızlarını üzerime ser
Tanrı beni ilk başta sana kul yaptı, sonra
Keyfine el koymayı kurmamı yasak etti.
Ya da özlem duymamı hesaplı zamanlara;
Kölenim ya, boş vaktin olsun diye bekletti.
Ah, bırak katlanayım, el pençe divan: değer,
Senin özgürlüğünün tutuklu yokluğuna;
Her mihnete sabreder, her azara baş eğer,
İncittin diye hiç suç yüklemez bile sana.
Sen nerde olursan ol, yetkin, güçlü, özgürsün;
Hâkimsin dilediğin gibi kendi vaktine:
Canın neyi isterse varsın o keyif sürsün,
Kendine suç işlersen kendin bağışla yine.
Beklemek cehennemdir, ama beklerim seni,
İyi kötü demeden, suçlamadan keyfini.
Shakespeare
(çok mükemmel bir konu açmışsın gerçekten tam benlik diyebilirim teşekkürler şayeste arkadaş bu güzel düşüncen için)
Ruhumuzun ele avuca sığmayan akışını gözlemek,
onun karanlık derinliklerine kadar inmek,
türlü hallerindeki bunca incelikleri
ayırdedip yazmak sanıldığından çok daha zahmetli bir iştir...
Görünce çok sevindim ama geyikte olmaması iyi oldu ..Teşekkürler Şayeste hep olacam burda ...
ne kadar güzel masum yüzleri var burdaki çocukların, hele hele gözleri Allah'ım sen anadolunun bağrına bu kadar güzel yesil ve mavi gözlü çocuklari vermisin ama hepsinin gözleri gibi güzel kaderleri yok malesef. ya o küçücük bebekler, ne güzeller.. ama güzel yüzlerinde çamur eksilmez...(alıntı)
Hoşça kal! Değerin çok yüksek, tutamam seni,
Biliyorum kendine ne paha biçtiğini;
Özgürlüğe kavuştun alıp değer belgeni,
İptal ettik sendeki hakkimin senedini
Nasıl tutarım seni, sağlamadan iznini,
Neyim var hak edecek senin zenginliğini,
Bu essiz armağana kim layık görür beni?
Bana verilmiş berat, donup buldu vereni.
Sen vermiştin kendini, bilmeden değerini
Ya da bana vermekle hata işlediğini,
Bir yanlış anlamanın sonucu hediyeni;
Ama o yine buldu hatayı düzelteni
Sen benimdin: rüyanın görkemleriyle doldum.
Ben uykuda sultandım, uyanınca hiç oldum
Derler ki,aşk da unutulurmuş herşey gibi.hem de yaşanıp bittikten, soğuyup küllendikten sonra değil, tam da dolu dizgin devam ederken unutulurmuş aşk.Ğöğün üçüncü katında zühre yıldızı olurmuş,sevdiklerini hatırlamayanlar zühre yıldızının elindeki aşk aynasına bakarlarmış.Gördükleri yüz,aşık oldukları kişinin yüzü olurmuş....
Derler ki bazıları sadece zifiri karanlık görürmüş aynada.Böylelerinin hafızalarından şüphe etmeleri yersizmiş.çünkü tekleyen hafızaları değil,yürekleriymiş.......
binlerce göz binlerce yüz binlerce biçim
aradığım yerde yoktun sormadığım yerde var
etimdeki acı sendin kanımdaki kuşku sen
nere gitsem karşımdaydın ama sen yoktun
sen sahi niçin yoktun
Düşen Can dı ..
Düşen hayallerimizdi..
Düşen adaletti..
Düşen seni vuranların insanlığıydı..
Düşen benim 5 senin 12 yaşındı..
Düşmelerin en uzunu
Bir türlü düşmüyordun..
"korkum eşkalini taşır gidişin
bir kuzey rüzgarı gibi esersin saçlarımda
yüzün düşer kaldırımlara
ve ben ağlarım
ağlarım öyle içime içime
güneşte orada oysa ay da
bir ben yokum alt tarafı bir ben
kırmızının efendisi gözlerinde"
--------------------
"Hepimiz bazen birileriyle o kadar yakınlaşırız ki dostluğumuzu ya da kardeşliğimizi hiçbir şey engellemiyormuş gibi görünür, bizi ayıran küçücük bir köprü vardır, hepsi o kadar. ama tam sen bu köprüye adım atacakken sana şu soruyu sorsam : "bu köprüyü geçip bana gelir misin?" işte o anda artık bunu istemeyiverirsin, sorumu tekrarlasam öylece suskun kalırsın. o andan itibaren aramıza dağlar ve azgın nehirler girer, bizi ayıran ve birbirimize yabancılaştıran duvarlar bitiverir önümüzde ve bir araya gelmek istesek de artık yapamayız.
ama o küçücük köprüyü düşündügünde sözcüklere sıgmayacak kadar büyüyüverir gözünde; yutkunur ve şaşar kalırsın..."
'Ağır nedir?' Dayanıklı ruh böyle sorar. Deve gibi diz çöker ve iyice yüklenmek ister. 'Yiğitler, en ağır şey nedir ki omzuma alayım ve kuvvetime sevineyim?' Her türlü cefayı çekebilen ruh böyle sorar. Kibrini zedelemek için alçalmak, hikmetiyle alay etmek için deliliğini belli etmek midir? Yoksa, zaferini kutlayan bir davadan ayrılmak, ayartıcıyı ayartmak için yüksek dağlara çıkmak mıdır? Akıl erdirmenin çayır ve otu ile geçinmek, gerçeğin aşkıyla ruhta açlık çekmek midir? Hasta olmak ve teselliye geleni geri çevirmek, senin istediğini hiçbir zaman duyamayan sağırlarla dostluk etmek midir? Bizi hor görenleri sevmek, korkutmak isteyen hayaletlere el uzatmak mıdır? İçinde gerçek var diye kirli sulara dalmak ve soğuk kurbağaları, sıcak yengeçleri itememek midir ağır olan? Nedir öyleyse?...
Her şey mümkündür yine de hiçbir şey mümkün değildir Her şey mubahtır ama aynı zaman da hiçbir şey mubah değildir Hangi taraftan gidersek gidelim o yol diğerlerinden daha iyi değildir Bir şeyi başarsan da, başarmasan da, inancın olsa da, olmasa da, ağlasan da, sessiz kalsan da hepsi aynı kapıya çıkar Her şey için bir açıklama var, yine de hiçbir şeyin bir açıklaması yok Her şey hem gerçek, hem gerçek dışı, hem normal, hem de saçma, hem görkemli, hem sönük Herhangi bir şeyden daha değerli başka bir şey yok, herhangi bir fikirden daha iyi başka bir fikir yok Birinin üzüntüsüyle üzülmek, neşesiyle sevinmekte ne?... Mutsuzluğunu sev ve mutluluğundan iğren Her şeyi birbirine karıştır Tüm kazanımlar birer kayıp, tüm kayıplar birer kazanımdır Neden sürekli kararlı bir tutum, anlaşılır fikirler ve anlamlı sözcükler beklenir ki?...
bir hayatta kalma mücadelesidir aslında yoksun doğmak.
çok yoksun kaldığımız oldu ama çok şükür hiç yoksul olmadık
alabileceğimiz şeylerin sayısı bulabildiklerimizden
birazcık daha olsa fazla idi canım.