Türkiyenin uzman insan gücü tamam, sıra fiziki ve hukuki altyapıyı oluşturmakta
Hedef, kök hücreyle karaciğer yapmak
Türkiye Bilimler Akademisi'nin hazırladığı kök hücre raporu hayata geçerse, kök hücre konusunda Türkiye'de önemli adımlar atılması bekleniyor. Bunun dışında, Sağlık Bakanlığı; kordon kanının sigortalanması, kordan kanı bankalarının prim yoluyla desteklenmesi, Kordon Kanı Koordinasyon Kurulu'nun kurulması ve kök hücre çalışmalarının yasal bir çerçeveye kavuşturulması için düğmeye bastı.
Kök hücre araştırmaları, günümüzün bilim ve teknoloji gündeminin en önemli ve aynı zamanda en tartışmalı konularının başında geliyor. Özellikle, doku ve organ hasarları veya kayıpları sonucu ortaya çıkan pek çok hastalığın, bozukluğun tedavisinde, kök hücre çalışmaları umut olarak algılanıyor.
Türkiye de tüm tıp dünyasının yakından ilgilendiği kök hücre çalışmalarıyla ilgili, öncelikle yasal prosedürünü tamamlamaya ve konuya dair bir politika oluşturmaya çalışıyor. Tüm bu çalışmalarda, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) adına yürütücülüğünü Hacettepe Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Emin Kansu'nun yaptığı ve Dr. Meral Beksaç, Dr. Sahir Çörtoğlu ile Dr. Mehmet Öztürk'ten oluşan çalışma grubunun hazırladığı rapor, milat kabul edilecek bir nitelik taşıyor. 'Kök Hücre Araştırmalarında Güncel Kavramlar' adını taşıyan rapor, Türkiye'nin kök hücre politikasının yönünün belirlenmesinde en önemli katkılardan biri olarak gösteriliyor.
Ulusal kurul
Raporda, Türkiye'nin ileriki yıllara yönelik kök hücre politikalarına dair öncelikle 'Ulusal Kök Hücre Araştırmaları ve Uygulamaları Kurulu'nu oluşturması ve bu kurulun, embriyonik ve her türlü kök hücre araştırmalarının planlanması, denetlenmesi ve ilgili konularda kuralları belirlemesi isteniyor. Ayrıca, ulusal kurulun, embriyonik kök hücre araştırmalarının yasal, hukuksal, etik, felsefi ve ahlaki yönlerini görüşerek belirli kurallara ve tanımlara bağlaması; kök hücre araştırma, uygulama ve nakilleri ile gen mühendisliği konularında ilgili kurum ve makamlara danışmanlık hizmeti vermesi, kök hücre konusunda toplumun bilgilendirilmesi, ulusal ve uluslararası ilgili kurul ve kurumlarla iletişim sağlanması ve Türkiye'nin temsil görevini yürütülmesi gibi çalışmalarda bulunması tavsiye ediliyor.
Tedavide kurul onayı
TÜBA, rapordan hareketle, kök hücre araştırmalarıyla ilgili, kamuoyunun insan kopyalama olarak bildiği eylemlere engel olmak amacıyla, Türkiye'yi en kısa sürede yasal önlemlerini alması konusunda uyarıyor.
Öte yandan, "Bugün için felç, şeker hastalığı, Alzheimer, Parkinson hastalığı gibi hastalıkların tedavisinde kök hücre uygulamaları büyük ümit vaat etmekle birlikte, henüz kabul gören bir tedavi seçeneği değildir. Bu konuda ülkemizde de bazı araştırmalar yürütülmektedir. Ancak bu araştırmaların gerçekleşmesinde etik kurallara mutlaka uyulmalıdır. Toplumun bu konuda yanlış bilgilendirilerek beklentilere kapılmaması gereklidir. TÜBA, bu gelişmeleri yakından izlemektedir ve kabul gören bir kök hücre tedavisi geliştirildiği taktirde toplumun bilgisine sunulacaktır" değerlendirmesi dikkat çekiyor.
İnsan kopyalama amaçlı araştırmaların ülkemizde yürütülmesi için gerekli yasal önlemlerin bir an önce alınmasının şart olduğu vurgulanan raporda, "tüp bebek uygulamalarından arta kalan embriyolar ile cenin ve erişkin kaynaklı hücre dizilerinin, kök hücre dizilerinin klinik tedavi amaçlı kullanımı, yurtdışından getirilmesi, ancak kurulması önerilen Ulusal Kök Hücre Araştırma ve Uygulamaları Kurulu'nun onayı ile gerçekleştirilebilir olmalıdır" değerlendirmesinde bulunuluyor.
Tartışmaların boyutu
Raporda, kök hücre konusunda tartışmaların boyutları ise şöyle sergileniyor: "İnsanda tüp bebek uygulamalarından arta kalan, kullanılmayan embriyolar ya da gebeliğin sonlandırılmasıyla ceninden elde edilen doku örnekleri olabilmektedir. Bu tür insan doku ve hücrelerinin araştırma amaçlı kullanılması, özellikle batıda çeşitli çevrelerin tepkisini çekmekte ve embriyo hakları bağlamında insan yaşamının ne zaman başladığına ilişkin farklı görüşlere dayalı etik, hukuksal ve yasal tartışmalara yol açmaktadır. Vücut hücresine çekirdek nakli ile elde edilen bir tür embriyo ile gerçekleştirilen bu işlem, aynı zamanda, hem tedavi amacıyla hem de insan klonlama (kopyalama) amacıyla kullanılabilecek işlemlerin ilk ve en kritik aşamasına da karşılık gelmektedir. Bu husus ise kök hücresi araştırmalarına ve uygulamalarına ilişkin tartışmaları daha da alevlendirmektedir. Bu tartışmalar, en yoğun biçimde sürdürüldükleri Batı ülkelerinde, bu ülkelerin yetkin bilimsel ve teknolojik alt yapılarına karşın, kök hücre araştırmalarını sınırlandıran, engelleyen bir boyut kazanmış, sonuçta bu kritik alandaki araştırmaların ağırlığı Güney Kore gibi ülkelere kaymaya başlamıştır. Son dönemde bu alandaki atılımların, bu tür gelişmekte olan ülkelerde yapılmaya başlaması bunun açık göstergesidir."
Türkiye ve kök hücre
Raporda, Türkiye'nin kök hücre araştırmalarında üstlenmesi gereken rol ise "Ülkemiz, bilim ve teknoloji alanlarında ulaştığı birikimin ve ilerici konularda yürütülen araştırmalara yönelik olarak toplumumuzun genelde sergilediği anlayışlı, akılcı ve hoşgörülü tutumun ışığında (son dönem tüp bebek ve doğum öncesi tanı uygulamalarında toplumumuz gerçekten olgun bir tavır sergilemiştir), kök hücre araştırmalarında ciddi bir atılım yapmak için uygun bir konumda gözükmektedir. Karar vericilerin kök hücre araştırmalarına kaynak ve insan gücünü odaklayabildikleri ölçüde ülkemizin, Batı'daki tartışmalardan doğan boşluğu, Güney Kore örneğinde olduğu gibi, doldurabilmesinin ve stratejik bir alanda önüne çıkan bir fırsatı gerektiğince değerlendirerek öne çıkmasının mümkün olacağına inanıyoruz" cümleleriyle özetleniyor.
TÜBA adına hazırlanan raporun yürütücüsü Prof. Dr. Emin Kansu, kök hücre çalışmalarının, özellikle tedavisi zor ya da imkansız görünen hastalıkların tedavisinde sağlayacağı katkılarla ilgili olarak, "Kök hücre araştırmaları konusunda bugüne kadar ulaşılan nokta, gelecek için son derece umut vaat ediyor. Embriyonik kök hücrelerin temel bilimlerdeki araştırmalarının, en kısa sürede klinikte tedavisi mümkün olmayan birçok hastalığa yararı olabilecek şekilde kullanımı beklenmektedir" diye konuşuyor.
Kansu, kendini yenileme ve tamir kapasitesi olmayan hücrelerin kaybına bağlı olarak gelişen hastalıklar arasında sayılan Parkinson hastalığı, Alzheimer hastalığı, MS gibi rahatsızlıklar tedavi edilebileceğini de vurguluyor.
Kansu, embriyolardan elde edilen kök hücrelere de dikkat çekerek, "Tedavi amaçlı bir klonlama yöntemi olan bu yaklaşımda, alıcı hücre verici çekirdeği tarafından genetik olarak programlanmış olacak ve bu hücrelerden gelişen dokular alıcı tarafından reddedilmeyecektir" değerlendirmesinde bulunuyor.
-----------------
Dr. Gurur Polat
--------------------------(Kök Hücre Derneği Sekreteri)
''Laboratuvarda kalp dokusu ve yapay deri yaptık''
- Dernek olarak kök hücre araştırmalarında hedefiniz neler?
Derneğimiz bünyesindeki bir çalışma gurubu, AB'ye proje başvurusunda bulundu. Projenin ana fikri, bir organ çıtasının üstünü kök hücreleriyle kaplayarak, bundan yapay organ oluşturmak. Bir organ iskelet yapının üzerine bu kök hücrelerden kaplayarak bu iskeleti bir organ haline getirmeyi hedefliyor projemiz. Bu tür şeyler zaten olacaktır. Çünkü hali hazırda, organı tamamen kök hücrelerden oluşan bir şekilde yapmak mümkün değil. Geçmişte, bir farenin sırtında kulak yapıldı, ancak unutmamak gerekir ki, kulak basit bir organdır. Asıl hedef, fonksiyon gören karaciğer yapmak ve bir başka aşaması da böbrek.
- Yurtdışındaki çalışmalar hangi noktada?
Yurt dışında yapılan numunelerde, örneğin böbreğin idrarı süzen bölümü yapılabiliyor, fakat hücresel bazda kendi başına çalışıyor ve idrarı ortalığa atıyor. Şimdi bunun bir sistem içerisinde toplanarak mesaneye ya da başka bir depolanacak yere götürülüp oraya boşaltılması lazım. Yani sizin hücreleriniz idrarı süzüyor, fakat ortalığa atıyor. Bu şu an için işe yarayan bir şey değil. Bir başka örnek de karaciğer için verilebilir. Karaciğer yapmak için hücreleri belli bir kütlede bir araya getirmek zorundasınız. Bunları laboratuarlarda olduğu gibi saha üzerine kök hücreyi yayarak yaptığınız zaman, bundan organ verimin alamıyorsunuz. Çünkü insan vücudunda kan organlara damar yoluyla geliyor; bu toplu gelişi bu kök hücrelerin üzerine yaydırıp sonra bunları toplayıp, daha temizlenmiş bir kanı dışarı doğru götürmek pek mümkün olmuyor. Dolayısıyla, bunları bir organ yapısı altında karaciğerin olduğu yerde ya da daha küçük bir vücut boşluğu içinde muhafaza edebilecek şekilde geliştirmemiz lazım. Biyoteknoloji bu konuyla ilgilenen bir alan. Ve dünyaya baktığımızda bu konuda adı geçen kurumlar özel şirketlerdir.
- Proje desteği almanız halinde hangi organları yapmayı hedefliyorsunuz?
Karaciğer ve deri yapmaya çalışacağız. Bizim hedefimiz bu. Bakın biz laboratuarda yapay deri yaptık zaten, fakat bu insan tedavisinde uygulanacak büyüklükte değil. Öte yandan, bunun izni alınarak yasal bir prosedür olarak uygulanması için önünde bir sürü engeller var. Her şey birden bire pat diye, olmuyor. Adım adım gideceğiz. Ortadoğu Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü'nden de bu tür bir proje başvurusu olduğunu biliyoruz. Bu iki proje dışında organ çıtası üzerinden organ üretimini hedefleyen bir başka proje var mı, Türkiye'de, ben duymadım.
- Proje nerede yürütülecek?
Proje City Hastanesi'nin yaşam bankası ve olabilirse bu konuyla ilgili olarak çalışmalara başlamış olan ODTÜ Kimya bölümüyle konuşacağız. Ancak öncelikle bu projenin kabul edilmesi lazım. Bizim ki 75 bin Euro'luk bir proje.
- Başta ne tür öncü çalışmalarda bulundunuz?
Benim de içinde bulunduğum bir grup, ki Ankara Üniversitesi, Biyoteknoloji Enstitüsü ve Doğumevi'nden katılımcılar da var; embriyonik kök hücrelerinden damar dokusu yaptık. Öte yandan, örneğin, bir kalp gibi atan kalp dokusu yaptık. Bu bize kök hücrelerden kalp yapılabileceğinin en büyük göstergelerinden bir tanesi. Laboratuarlarda, bildiğimiz kaplar içersinde atan bir kalp dokusu yapabiliyoruz. Demek ki biz bu kök hücreleri insan kalbinin onarımı için kullanabiliriz. Hangi kök hücreyi ne tür işlemlere tabi tutacağı önce bunların halledilmesi lazım. Ondan sonra bunlar insanların önüne birer tedavi metodu olarak çıkacak. Türkiye'de bizim yaptığımız türde kalp kası haline getirilmeden, düz bir şekilde kalbe kök hücre olarak verilmişti. Bir dolaşım sistemi hastalığında ve kalp yetmezliği olan hastalarda kullanılmıştı. İkisinden de ilk çıkan sonuçlar, bunların yapılmadığı hastalara göre daha başarılı olunduğu yolundadır.
- Etik tartışmalarının neresinde duruyorsunuz?
Dünyada kök hücre tartışmaları embriyonik kök hücrelerden mi yapılsın, yoksa alternatif bir kaynak mı bulalım, noktasında yoğunlaşıyor. Türkiye'de daha çok tartışılan "kordon kanından mı olsun, kemik iliğinden mi?" olsun. Çünkü herkes de biliyor ki, asıl verimli olan embriyonik kök hücrelerdir. Fakat, etik sebeplerden dolayı, ikinci bir kaynak arayışına yönelindi. Derneğe göre bu konuda yayınlanmış yönetmelikler esastır. Kişisel olarak bana sorarsan, ben size sıradan bir vatandaş olarak şunu söylerim; "İnsanların faydasına olabilecek, ona zarar getirmeyecek, her şey etik olarak değerlendirilebilir. Mesela ideal insanımı yaratacaksak. Eğer ölümsüz yaratabiliyorsanız, şansınız bol olsun."