Hatay Sivil Mimari Örnekleri - Hatay - Sivil Mimari Örnekleri - Hatay Evleri - Hatay Yapıları
Hatay (Antakya) Evleri
Silpus Dağı eteklerinden kente doğru açılan yamaç ve teraslarda MS.I.-VI.yüzyıllara tarihlenen Antakya'nın özelliklerinin başında gelen villalar yapılmıştır. Daphne'deki (Harbiye) evlerin döşemeleri mozaiklerle bezenmiş olup, isimlerini de onlardan alınmıştır. Iphigeneia Evi, Takvim Evi, Sarhoş Dionysos ve Ariadne Evi, Deniz Tanrıçası Evi, İçki İçme Yarışı Evi, Nazar Evi bunların başında gelmektedir. Hatay Müzesi'nin dünyanın sayılı mozaik müzelerinden biri olmasına büyük etken olan bu mozaikler; renkli taşlar, tuğla tozu ve kireç karışımı ile harçla yapılmıştır. Yunan mitolojisinden alınmış konular, günlük yaşam ile ilgili sahnelere burada geniş yer verilmiştir. Binnur Gürler "Anadolu'da Roma Dönemi" isimli lisans tezinde bu konuya değişik bir bakış açısı getirmiştir.
"Dekoratif, geometrik ve bitkisel döşemeler odaların ve koridorların merkezine yerleştirilmiştir. Evlerin çoğunda her oda ve koridor özelliklerine göre dekore edilmiştir. Mozaikler her zaman yapının bir parçası olarak planlanmıştır. Yemek odasındaki merkezi panel odanın üç kenarına yerleşecek olan, yemek yiyen kişilerin bakışlarının odak noktasına göre yerleştirilmiştir. Yemek odasının sonundaki açıklıktan kolonlu koridorun gerisinde dağlardan ya da vadiden oluşan bir manzara koridorun mozaik panellerine eklenir. En beğenilen ve yaygın mimari kompozisyon yemek odasının yarım daire formunda bir havuzu bulunan koridora açılmasıdır. Eğer evin konusu uygun ise havuz Orontes vadisinin manzarası ile desteklenir".
Antakya'da Hıristiyanlığın yaygınlaşmasından sonra, evlerin döşeme ve duvarlarında yer alan Grek tanrılarının yerlerini hayvan, bitki, geometrik desenler almıştır.
Günümüze gelen evler Antakya'nın karakteristik özelliklerini yansıtmaktadır. Akdeniz iklimine göre yapılan evlerin yer aldığı sokaklar birbirlerini dik açılar halinde keserek karmaşık bir düzen oluşturmuştur. Çoğunluğu 3.00-3.50 m. Genişliğinde taş döşeli, ortasında su kanalları olan sokaklar Pompei'yi anımsatmaktadır. Bunların çok dolambaçlı ve dar oluşları bir bakıma kuzeydoğu-güneybatıdan esen rüzgârları, su baskınlarını önlemeyi amaçlamıştır. Sokaklarda zokmak denilen çıkmazlara da yer yer rastlanmaktadır. Antakya çalışmaları ile tanınan Ataman Demir sokak ve ev ilişkilerine şöyle değinmektedir:
"Sokak ev ilişkisindeki değişmez kural; mahremiyet, sağır avlu duvarları arasında, sürekli yön değiştiren birbirini her defasında bir öncesinden farklı köşelerin oluşturduğu karmaşıklık içinde var olan düzen".
Roma çağında konutlar ile bugünküler arasında bazı benzerliklerin oluşu da oldukça dikkat çekicidir. Ancak son yıllarda bu sokaklara bilinçsizce asfalt dökülmüş ve böylece sokaklar özelliğini yitirmiştir.
İklim koşullarının çağlar boyunca süregelen değişmez verileri konut mimarisinde bu benzer niteliklerin oluşmasında zorlayıcı bir etki yapmıştır. Yeşil ve serin bir avlu etrafında yer alan odaların oluşturduğu, basit fakat iklim verilerine uygun bir plan, sokak ile konut iç mekanı ilişkisinin minimuma inmesi, pencerelerin kapaklarla, kafeslerle, panjurlarla desteklenmesi, sağır dış duvarlar, bütün konutların ortak özelliklerini teşkil eder. Bu özellik iklim koşullarının zorlaması yanında, halkın yaşayış biçiminin, gelenek ve göreneklerinin zorunlu kaldığı tedbirlere de cevap veren ortak bir karakterdir.
Eski konut yerleşmesi içinde yer alan tüm sokak ve konutlarda görülen bu ortak karakter zamanla ekonomik yaşantının değişmesi, yeni bir dünya görüşünün ortaya çıkması ile yeni bir karakter kazanmaya başlamıştır.
Antakya evleri yüksek ve sağır taş duvarlı avlu içerisinde yer almışlardır. Bir veya iki katlı olan bu evlerin pencereleri bazen bu duvarların üzerindedir. Böylece içe dönük mimari Güneydoğu Anadolu'nun kendine özgü bir sistemidir. Asıl cephe görünümü avluda karşımıza çıkmaktadır:
Sokak cephesindeki dolu-boş oranının aksine kalın kesme taş avlu duvarının içinde yer alan dar ve uzun nispetler içindeki kapı ve pencere boşlukları odalar ile avlu arasındaki ilişkiyi kurar. Pencereler üzerinde yer alan her biri diğerinden farklı motifleri içeren, taş oyma işçiliğinin harikulade güzel örnekleri ile süslenmiş kafa pencereleri ve rozaslar yanında beden duvarları içinde yer alan ve her biri birer sanat eseri olan sebiller yapının avlu cephesindeki süsleyici unsurlardır.
Antakya'ya özgü sarımtırak, beyaz kalker taşı ile kerpiçten yapılan evlerin cepheleri genellikle güney ve batıya bakmaktadır. Cepheler ahşap direkli, önleri açık sofalar halindedir. Küçük ayrıntılar dışında bu evlerde hep aynı plân düzeni uygulanmıştır. Ev sahiplerinin maddi güçlerine göre bezenen evlerin yağlıboya, nakış, taş oyma ve ahşap işçiliğinin kendilerine özgü görünümleri vardır.
Antakya, antik kentin tüm özelliklerini koruyabilmiş, yeni yapılanmalardan eski mahalleler uzak kalmış bir kenttir. Yöreye egemen olan sıcak, rüzgâr ve yağışın yanı sıra arazinin topografik konumu bölgede yaşayan ve kuvvetli manevi bir harçla bütünleşmiş halkın töreleri, gelenekleri konut mimarisini de etkilemiştir.
Antakya, yerel yönetimlerin bilinçsiz davranışlarından dolayı bazı özelliklerini de yitirmektedir. Örneğin Daphne (Harbiye) ile kent merkezini birbirine bağlayan caddede gökyüzünü kapatan ulu ağaçlar bilinçsizce kesilmiştir. Ayrıca son zamanlarda Küçük Dalyan Belde Belediyesi antik hipodromda yeni yapılanma çalışmaları başlamış, ancak duyarlı bazı kişiler tarafından olay yargıya yansıtılmıştır. Antakya'da özel bir şahsa ait ev içerisindeki Ağlayan Meryem İkonası da toplumun odak noktası olmuştur.