Lût Gölü

Son güncelleme: 22.11.2009 12:56
  • Arabistan Yarımadasında Ürdün ile İsrail arasında bulunan ve "Bahr-i Lût" veya Ölü Deniz olarak da isimlendirilen Lût gölü hakkında ilmî mahiyette ilk araştırma 19. asrın sonlarına doğru, W.F. Lynchin idaresindeki sefer heyeti tarafından yapılmıştır. Bunu Fransız ve İngiliz ilim adamlarının yaptıkları araştırmalar takip etmiştir (1).

    Ölü Deniz ismi, Tevrat'ın ilk kitabında (Tekvin XV) tasvir edilen âfet ve âsi kavimlerin yaşadığı memleketin yere batıp, bunlara ait şehirler olan Sodom ve Gomorre'nin göl altında kaybolması menkıbesi ile alâkalı görünür. Bu isim aynı zamanda göl çevresinin çorak manzarası, göl sularının hayattan mahrum bulunması gibi hâdiseler ile de desteklenir (2). Ayrıca Tevrat'ta, gölün üzerinde toplanan ziftten dolayı asfalt gölü de denmektedir (3).

    Lût gölünün yüzölçümü 1015 km2, uzunluğu 84 km, ortalama genişliği 17 km.dir. Ortalama derinliği ise 146 m.dir. Güneye doğru inildikçe derinlik 10-11 metreye kadar azalarak sığlaşır. Şeria vadisinin güneyinde meridyen doğrultusunda uzanan, tektonik bor çöküntüsünün dibinde bulunan bu göl, Akdeniz'in seviyesinden 395 m. aşağıdadır. Lût gölünün dibinin seviyesi ise yine Akdeniz'in seviyesinden 790-800 m. aşağıdadır. Ama 790 m. seviyesi uzun zamandır hep aynı kalmaktadır. Bu seviye değişikliklerinin sebebi, yazın önemli olan buharlaşmadır. Halbuki Ürdün nehri, hergün buraya 6 milyon m3 su taşımaktadır. Üst seviyede buharlaşan suyun kalınlığı günlük 13 mm. dir. Aşın buharlaşma sebebiyle gölün üzeri çoğu zaman mavimtırak bulutlarla kaplıdır (4). Bu gölün bir hususiyeti de suyundaki tuz yoğunluğun un % 30'u bulmasıdır. Halbuki Öteki denizlerde tuz yoğunluğu ancak % 3 kadardır. Lût gölünün tuz yoğunluğunun bu kadar vüksek olmasının sebebi göle akan Şeria nehrinin, yatağı boyunca sürüklediği kimyevî maddelerin çok fazla olması ve kızgın güneşin tesiri ile oluşan aşırı buharlaşmadır. O kadar ki tuzu çok yoğun olduğundan dolayı, göle giren bir kimsenin suya batması ve yüzme bilmeyenlerin boğulma ihtimali yoktur. Sanki yüzme yeleği takmış gibi, su insanı kaldırır, suyun yüzeyinde tutar. Hatta İsrailoğullarının Roma hakimiyetine karşı isyan etmeleri üzerine M.S. 70 yılında Kudüs'ü muhasara eden Tifus (ki sonra Roma İmparatoru olmuştur) ölüme mahkum ettiği birkaç esiri zincirlere vurdurarak Lût gölüne attırmış, fakat mahkumlar boğulmayarak su üzerinde kalmışlardır. Esirlerin bir kaç kez göle atılıp, sanki mantar gibi tekrar suyun yüzüne çıktıklarını gören Tifus, hâdisenin tesiriyle mahkûmları bağışlayıp öldürmekten vazgeçmiştir (5).

    Göl içinde en fazla bulunan tuz, magnezyum klorür (MgCl) %10.2 dir. Bunu sodyum klorür (NaCl) %7.9, kalsiyum %3,7 ve potasyum %1.5 klorür ile sodyum bromür %5 takip etmektedir (6).

    Yahudiler, bugün Lût gölünden geniş ölçüde mutfak tuzu ve potasa (potasyum karbonat K2C3) üretmektedirler.

    İlk zamanlarda "Ölü Deniz" bugünkü kadar güneye uzanmıyordu. Bugünkü Ürdün şehirlerinden el-Kerek'in, tam karşısındaki el-Lisan yarımadası Ölü Deniz'in ucu durumunda idi. Bunun güneyinde kalan ve şimdi deniz sularının altında kalan vadi, Lût kavminin helaki ve ortadan kaybolmasıyla Lût gölü aşağıya kadar uzayarak genişlemiştir (6).

    ÖLÜ DENİZDE KAYBOLAN MEDENİYET
    Lût gölünün güneyinde ve doğusunda, bugün tamamen ıssız kalan bölgelerinde bir çok eski yerleşim merkezinin kalıntıları ve izleri vardır. Bu izlerden, bu bölgenin vaktiyle hayli kalabalık (400. 000 civarında) bir nüfusa sahip olduğu anlaşılıyor. Halbuki bu bölge bu kadar insanı cezbedecek fizikî bir güzelliğe sahip değildir. Ağaçlar, yeşil sahalar veya sulu yerler çok azdır (7).

    Tarihçilere göre Hz. İbrahim'in M.Ö. 200 yılları civarında yaşamış olduğunu tahmin ediyorlar. Bu bakımdan, bölgenin, en iyi dönemini Hz. İbrahim ile yeğeni Hz. Lût devrinde yaşadığını kabul edebiliriz.(8)

    Ürdün'ün nüfus bakımından en kalabalık ve her tarafı yemyeşil olan bölgesi, Tevrat'ta "Sodom" adıyla geçen vâdi idi. Cenâb-ı Allah, Sodom ve Gomorre'yi mahvetmeden önce buralar Bağ (Aden) ve Mısır gibi mamur bölgelerdi. (9)

    Sodom ve Gomorre şehirlerinin üzerlerine milyonlarca ton taş, toprak, lav vb. yığılması ve o şehirlerin sular altında kalması düşünülüp ibret alınmalı. Bakınız Yüce Beyan ne diyor: "İşte bunda firaset ehline ibret ve kudretimize delalet vardır. O yerler yolun üzerindedir. Bunda mü'minler için ibret vardır"(10).

    "Elbette siz, sabahları onların yerlerine uğrarsınız. Geceleyin de uğrarsınız. Hâlâ akıllanmaz mısınız?"(11).

    Mevdûdî'nin açıklamalarına paralel bir görüşü savunan Alman bilim adamı Werner Keller de "Tevrat gerçekten haklı imiş" adlı eserinde Sodom ve Gomorre şehirlerinin felaketten önce ve sonraki durumlarını şöyle anlatıyor:

    "Lût gölünün doğu kısmında bir yarımada oluşturan "dil" gibi bir kısım, gölün içine uzanmıştır. Bu kısma Araplar "el-Lisan" yani "dil" adını vermişlerdir. Burada suyun tabanında, adeta gölü ikiye bölen fakat görülmeyen keskin bir dirsek uzanmaktadır. Bu yarımadanın sağında taban 400 m. derin olduğu halde sol tarafı şaşılacak derecede sığdır. Son senelerde yapılan ölçümlerden burasının derinliğinin ancak 15-20 m. kadar olduğu anlaşılmıştır. Kayıkla Lût gölünün bu alt ucunda gezildiği zaman, güneş ışınları da suya uygun bir biçimde yansıyorsa, insan şaşılacak bir manzara ile karşılaşır. Şöyle ki: Kıyıdan biraz ötede suyun içinde orman ağaçlarının belirdiği görülür. Bunlar, gölün son derece yoğun olan tuzlarının konserve ettiği ağaçlardır.

    Derinlerde yeşil renkte görülen ağaç gövdeleri ile ağaç artıklarının çok eski olması gerekir. Bir zamanlar bu ağaçların yaprakları yeşerdiği ve çiçek açtıkları zaman, ihtimal ki Lût (as.) da buralarda sürülerini otlatmıştır. Lût gölünün bu garip "dili" bir zamanlar Siddim vadisi idi. Anlaşılan azab, bir bahar mevsiminde gelmiştir.

    SODOM VE GOMORRE NASIL BATTI?
    Amerikalı jeologlar ilk önce Şeria nehri yatağının niçin dik olduğunu açıklamışlardır. Gerçekten nehrinin yatağını oluşturan 190 km. lik bir mesafede, Şeria 190 m. lik bir meyille düşüş yapmaktadır. Bu durum ve Lût gölünün de deniz seviyesinden 400 m. alçak olması, büyük bir jeolojik hâdisenin burada kendisini göstermesinden ileri gelmiştir.

    Şeria nehri vadisi ile Lût gölünün durumu da küremizin bu bölgesinden geçen bir çatlağın ancak bir parçasından ibarettir. Küre kabuğunda bu çatlağın durumu ve uzunluğu son zamanlarda tesbit edilmiş bulunmaktadır. Bu çatlak, Toros dağlarının eteklerinden başlayıp güneye doğru Lût gölünün güney kıyılarından ve Akabe çölü üzerinden Akabe körfezine uzayıp, oradan da Kızıl Deniz'i geçerek Afrika'da son bulmaktadır. Bu uzun çöküntünün uzayıp gittiği yerlerde, kuvvetli yanardağ hareketlerinin bulunmuş olduğu anlaşılmaktadır. İsrail'deki Galileo dağlarında, Ürdün'ün yüksek yayla kısımlarında, Akabe Körfezi vb. yerlerde bazaltlar ve lavlar bulunmaktadır.
    Bu bölgede birgün kendisini göstermiş olan muazzam çökmede, herhalde patlamalar, yıldırımlar, yangınlar ve tâbiî gazlarla birlikte korkunç bir deprem olmuş ve Siddim vadisi ile birlikte Sodom ve Gomorre kentleri de yerin derinliklerine gömülmüşlerdir. Bu deprem sırasında yer kabuğunun çatlayıp çöküşü, kabuğun altında uyuyan volkanlara serbestçe yol vermiştir. Şeria'nın yukarı vadisinde bugün de sönmüş kraterlere rastlanmakta olup, buralarda kireç katmanları yer almaktadır (12).

    Mevdûdî, "ve orada elemli azaptan korkanlar için (Allah'ın kudretine delalet eden) alâmetler de bıraktık." (13) ayetini şöyle tefsir ediyor:

    "Burada bahsedilen alâmet, Lût gölünün güney kısmıdır. Bu kısmın bugün de büyük bir medeniyete mezar olduğunun hikayesini dile getirmektedir. El-Lisan adındaki küçük yarımadanın güneyindeki sığ bölümün, felaketten sonra ortaya çıkması anlayanlara bir işarettir. Bunun yanında 1965'de bu bölge civarında ve el-Lisan'da Amerikan arkeologlarının yaptığı kazılarda, büyük bir mezarlık ortaya çıkmıştır. Burada 20.000'den fazla mezar olduğu tesbit edilmiştir. Bu işaretlerden yakın bir yerde büyük bir şehrin bulunduğu tahmin edilmektedir. Bu keşif ayrıca, söz konusu şehrin, yere battığı tezini de güçlendiriyor. Çünkü zamanımızda bu bölgede başka kalabalık herhangi bir yerleşim bölgesi yoktur. Lût gölünün güney kısmında büyük bir felaketin belirtileri olarak büyük kara lekeler, yanmış taşlar, soğumuş lavlar, petrol, mazot ve tabiî gaz kalıntıları da karşımıza çıkıyor. Bütün bunlardan insan, bir zamanlar burada bir kıyametin koptuğunu açıkça anlıyor.

    Arkeologlar, Lût kavminin helak oluş tarihini M.Ö.1900 yılları olarak hesaplıyorlar. Amerikalı ilim adamı Jack Finegan, 1951 senesinde kaleme aldığı bir makalesinde şunları söylüyor: "...Arkeolojik deliller iyice incelenirse, Lût gölünün güney kısmındaki suların yükselmesinin sebebi anlaşılır. Bu bölgede bulunan Sodom ve Gomorre şehirleri, büyük bir zelzele ile birlikte, yıldırım ve göktaşı yağmuru, yerden fışkıran zehirli gazlarla ve büyük bir patlama neticesinde toprağın derinliklerine gömülmüşlerdir" (14).

    Dipnotlar;
    1 - İslâm Ansiklopedisi, Lût gölü Mad- s.91
    2- a. yer.
    3- a. yer.
    4- Yeni Türk Ansiklopedisi, VI, 2104
    5- Bilim ve Teknik, Tübitak, sayı:152, s.17,1980
    6- Mevdûdî, Tefhimü'l Kur'an, IX, 198
    7-A.g.e. IX, 197
    8- Mevdûdî, Hz. Peygamberin Hayatı, c.l, s.443
    9-Tekvin: XIII/10
    10-Hicr; 75-77
    11- Saffat: 137-138
    12- Tübitak-Bilim ve Teknik, sayı: 180, S.19
    13- Zariyat: 37
    14- Zafer Dergisi, sayı 124. s.12, 1987
#22.11.2009 12:56 0 0 0