Serbest Cumhuriyet Fırkası - SCF - Serbest Cumhuriyet Fırkası Nedir - Serbest Cumhuriyet Fırkası Hakkında
Serbest Cumhuriyet Fırkası
SCF Bilgi
Genel Başkanı Fethi Okyar
Genel Sekreteri Nuri Conker
Kuruluş tarihi 12 Ağustos 1930
Kapanış tarihi 17 Kasım 1930
Kurucusu Fethi Okyar
Siyasi görüşü Liberalizm
Önceli Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası
Ardılı Demokrat Parti
Serbest Cumhuriyet Fırkası Cumhuriyet döneminde kurulan ve çok partili siyasal yaşama geçiş yolunda ikinci deneme olan siyâsî partidir.
Ali Fethi Bey, Paris büyükelçiliğinden dönüşünde Mustafa Kemal'in önerisi ve onayıyla Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı kurdu (12 Ağustos 1930). Programında, partinin cumhuriyetçi, milliyetçi ve lâiklik ilkesine bağlı olduğu vurgulanıyor, yabancı sermayenin ülkeye girmesinin özendirilmesi isteniyor, ekonomik yaşamda sürekli devlet müdahalesine karşı çıkılıyordu.
SCF kısa sürede geniş bir destek kazanarak Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) yönetimini kaygılandırdı. SCF'nin iktidara ancak cumhurbaşkanıyla çatışarak gelebileceğini kavrayan Fethi Bey bunun çok ağır sonuçlar yaratacağı inancıyla, 17 Kasım 1930'da Dahiliye Vekâleti'ne başvurarak SCF'nin feshedildiğini açıkladı.
Kuruluş öncesi
Ekonomik kriz içinde Türkiye
Türkiye'de ekonomik kriz daha milliyetçi elitler fark etmeden önce ülkeye yayılmıştı. 1927 yılında tarımsal ürünlerin fiyatlarının düşüşü ile başlayan Türkiye krizi 1929'daki Büyük Buhran'dan sonra Üçüncü Dünya'ya kredi akışının zayıflamasıyla birlikte yeni bir evreye girdi. Bu noktadan sonra, Türkiye'de ekonomik buhran çok yüzlü ve çeşitli gruplar üzerinde farklı sonuçları olan toplumsal bir olaya dönüştü.
Anadolu köylüsü ekonomik krizi vergiler, borçlar ve kredi yokluğundan dolayı tefeci sermayesine artan bağımlılık olarak yaşadı. Krizin niteliği ise coğrafi bölgelerin piyasayla kurdukları farklı ilişki biçimleri üzerinden şekillendi. Dış piyasalar için üretim yapan bölgeler krizden en çok etkilenen yerler olurken, iç pazara yönelik üretim yapan köylüler onları izledi. Kentlerde ortaya çıkan ekonomik zorluklar ise tarımsal krizle iç içeydi. Ticaret merkezi olan büyük kentler ve kasabalarda kriz, tüccarlar için iflas, işçiler için kötü çalışma koşulları anlamına geldi.Kentlerde alt gelir gruplarının düşen fiyatlardan yararlanamamasının en önemli nedeni koruyucu gümrükler ile yine özel sermayenin teşviki için bir süre önce hayata geçirilmiş olan ticari tekellerdi. Küçük tüccarların en önemli şikayeti ise krizle yeniden düzenlenmesini istedikleri vergilerdi.
Özetle, farklı biçimlerde piyasaya bağımlı gruplar ekonomik buhrana karşı kendi savaşlarını vermek zorunda kaldılar. Krize ekonomik çözüm bulmakta zorlanan Kemalistler, krizin yarattığı sosyal hoşnutsuzluğu uzun süre görmezden gelemedi. Bu noktada, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal kendi inisiyatifi ile ülkede oluşan toplumsal muhalefetin yeni bir siyasi parti ile meclise taşınmasına karar verdi.
Yükselen muhâlefet
Mustafa Kemal ve arkadaşları Kurtuluş Savaşı yıllarından itibaren muhalif gruplarla karşılaşmışlardı. Bu muhalefet başarılarla birlikte azalsa da saltanatın ve hilafetin kaldırılması gibi bir dizi radikal kararın alınmasıyla yeniden yükselmişti. Bir dönem Takrir-i Sükun Kanunu'yla sindirilen bu muhalefet zaman zaman tehlikeli boyutlara ulaşıyordu. Bu muhalefetin potansiyel biçiminde kalması, iktidardaki parti açısından fazla önemli sayılmayabilirdi; ama aynı potansiyelin bir örgüt tarafından kullanılması sarsıcı sonuçları peşi sıra getirebilirdi. Böyle bir örgüt yoktu ve İzmir'deki M. Kemal'e yönelik suikast teşebbüsü, örgütlenmeyi yapabilecek bütün eski ittihatçıların temizlenmesi olanağını sağladı. Böylece toplumsal muhâlefeti yönlendirebilecek öznel koşulları yaratabilecek kişilerden kurtulunmuştu; ama toplumsal muhalefeti besleyen nesnel koşullar daha da güçlenerek sürmekteydi. M. Kemal bile toplumsal muhalefetin boyutlarını gezilerinde görebilmekteydi ve genel sekreteri Hasan Rıza Soyak'a bunu şöyle yansıtıyordu: "bunalıyorum çocuk, büyük bir ıstırap içersinde bunalıyorum. Görüyorsun ya, her gittiğimiz yerde mütemadiyen dert, şikâyet dinliyoruz. Her taraf derin bir yokluk, maddî manevî perişanlık içerisinde"
Muhalefetin bir şekilde patlamasından korkuluyordu ve bunun denetim altında tutulması gerekiyordu. Ülkedeki denetim eksikliğini giderebilmek ve halkın isteklerini meclise taşıyabilmek amacıyla Gazi Mustafa Kemal, toplumsal muhalefeti yönlendirme açısından en güvendiği, en yakını olan arkadaşlarını görevlendirerek bir parti kurulmasını istedi.
Partinin kuruluşu
Atatürk, Fethi Okyar ve kızıyla Yalova'da (13 Ağustos 1930)
SCF'nin kuruluş süreci, Türkiye Cumhuriyeti Paris Büyükelçisi Fethi Bey'in 1930 yılının Temmuz ayında iznini geçirmek üzere Türkiye'ye gelmesiyle başladı. 23 Temmuz'da Mustafa Kemal'le görüşmek üzere Yalova'ya giden Fethi Bey bir süre burada kaldı. İlk beş gün içinde yeni fırka konusu hiç açılmadı. Buna karşılık Fethi Bey Mustafa Kemal'e, ülkede gördüğü genel bunalımla ilgili ayrıntılı bir rapor sundu ve aksaklıkları tek tek sergilemeye çalıştı. İsmet Paşa hükümetine ilişkin düşüncelerini ve eleştirilerini açıkladı.
Yalova'daki altıncı günde, Gazi Mustafa Kemal, Fethi Bey'e bir muhalif fırka kurmasını bildirdi ve bu fırkanın adını kendisi "Serbest Cumhuriyet Fırkası" olarak açıkladı.
Daha sonra Fethi Bey ile Gazi Mustafa Kemal, Başvekil İsmet Paşa ve CHF Umumî Kâtibi Saffet Bey'in de katıldıkları bir görüşme daha yaptılar. Fethi Bey bu partiye hükümetin hoşgörülü bakması ve mülkî teşkilâtın parti üzerinde hiçbir baskı yapmamasını istiyordu. Bu güvence verilmedikçe partiyi kurmaya razı olmuyordu. M. Kemal'in istediği güvence ise rejimin temel ilkelerinin korunmasıydı. Bu görüşmede partinin kurulması ile ilgili olarak Fethi Bey'in Mustafa Kemal'e, M. Kemal'in de Fethi Bey'e bir mektup yazması ve bu mektupların basında yayınlanması kararlaştırıldı. Böylece Fethi Bey bir gerekçe göstererek izin istemiş ve en önemlisi parti için cumhurbaşkanınca güvence verilmiş olacaktı. Bu toplantıda, bundan başka, bazı mebusların CHF'den ayrılarak SCF'ye katılmaları ve yeni parti ile CHF'nin eşit koşullarda karşı karşıya gelmeleri üzerinde anlaşılmıştı.
Fethi Bey ertesi gün yazdığı ve 11 Ağustos 1930 tarihinde gazetelerde yayımlanan mektubunda, "Cumhuriyet Halk Fırkası'nın malî, iktisadî, dahilî, haricî siyasetlerinin birçok noktalarına aykırı bulunan ayrı bir fırka ile siyasî mücadele sahnesine atılmak arzusundayım. Zât-ı Devletleri Reisicumhur olduktan maada şimdiye kadar mensup bulunduğum Cumhuriyet Halk Fırkası'nın da umumî reisi olmaları dolayısıyla işbu arzumun nazar-ı devletlerinde ne yolda kabul buyurulacağını bilmek lüzumunu hissediyorum." diyerek SCF'nin kurulabilmesi için izin istemekteydi.
Gazi Mustafa Kemal ise, Fethi Bey ile üzerinde anlaştıkları yazılı güvenceyi cumhurbaşkanı olarak mektubunda şu sözlerle açıkladı: "Reisicumhur bulunduğum müddetçe reisicumhurluğun üzerime verdiği yüksek ve kanunî vazifeleri, hükümette olan ve olmayan fırkalara karşı âdil şekilde ve tarafsız yapacağıma ve laik cumhuriyet esası dahilinde fırkanızın her nev'i siyasî faaliyet ve cereyanlarının bir engele uğramayacağına inanabilirsiniz."
Böylece ikinci fırkayı kurmakla görevlendirilen Fethi Bey, 12 Ağustos 1930 tarihinde fırkanın tescilini isteyen dilekçeyi İstanbul Valiliği'ne gönderdi ve resmi işlemlerin tamamlanmasıyla SCF siyasal yaşama atılmış oldu.