Çoraplarım İnsan Kokardı
Osman Demircan
--------------------------------------------------------------------------------
Ressam olsaydım kesinlikle basit insan manzaraları resmederdim. Sırıtık gülüşlerin, aptal bakışların ve çoğunluğu üniversite mezunu olan insanların resmini çizerdim. Ha sanmayın ki resimlerini yaptıklarımı fırça darbeleriyle döverdim ya da onlara söverdim.
Ressam olsaydım kesinlikle basit insan manzaraları resmederdim. Sırıtık gülüşlerin, aptal bakışların ve çoğunluğu üniversite mezunu olan insanların resmini çizerdim.
Ha sanmayın ki resimlerini yaptıklarımı fırça darbeleriyle döverdim ya da onlara söverdim. Sadece insanların ne kadar sığ olduğunu gözlerindeki denizi çizerek anlatırdım. Sadece tuvaletten yeni çıkmış ellerini tuvale aktarırdım. Tabi kimse tablolarımı almazdı. Basit ve ucuz insan manzaralarına kim para verirdi ki. Herkes zekice şeyler arar insan beyninin ürettiği tüm yalanları gerçekçi bir boyutta görmek isterdi. Zekice bir bakışın altında aptalca gülüşler çizerdim. Gözlerin sadece bir zeytin tanesini gördüğünü ve kimsenin zeytin dallarıyla ilgilenmediğini konu olarak işlerdim. Zeytin ağaçlarının barış güvercinlerine ev sahipliği yapmadığını resmederdim. Çünkü dünyada en ucuz şeyin barış olduğunu, dağınık bir masada imzalanmış barış antlaşmasında gösterirdim. Kendi aptallıklarımı başkalarının yüzüne vururdum. Yüzüm bir başkasının yüzüne değerdi. İki yüzlü olurduk.
İki sayısının asla bir sayısı olamayacağını ispatlardım. İnsanın aptallığını matematiksel resmederdim. Bunca insanın aslında bir sıfır olduğunu çizerdim. Dünyanın bütün hallerini boyalarla yansıtırdım. Resmim kırmızı ve mora dönerdi. Saçlar mor, gözler kıpkırmızı olurdu. İnsan kudurmuş gibi bakardı. Deliliğin, başka birine ok gibi kirpiklerini saplamasıyla meydana geldiğini söylerdim. Küçük gözlerde kocaman kirpikler çizerdim. İnsanların bakışlarında her zaman dünyayı böyle görmek istediklerini ifade ederdim. İnsanın geometrisini çizerdim ve onu kareye benzetirdim. İnsana hangi çerçeveden bakarsan bak, o çerçeveye aşkı sığdıramayacağını söylerdim.
Sadece insanın zevkten dört köşe olma peşinde koştuğunu bu yüzden insanın en çok kareye benzediğini matematiksel olarak gösterirdim. Birçok kişiyi ise, daha çok bir çembere benzetirdim. İnsanın kendi bencil dairesinde kocaman bir sıfır olduğunu belirtirdim. Ben insan problemini böyle çözerdim. İnsanın doğru bir yanı olmazdı benim resmimde. İnsanı asimetrik olarak çizerdim. İnsan hep doksan dokuz değil yüz ister. Ona yüz verdiğinde de bu benim hakkım der. Ne büyük haksızlık ne büyük yüzsüzlük değil mi? İnsan hep böyle hak etmediğini ister böylece dünya adaletsizlikten geçilmez. İnsana yüz verende kabahat. Ben insana hep doksan dokuz verirdim. İnsanı doksan dokuz çizerdim. İki dokuz asla yüz yapmaz. İnsanı yüzsüz resmederdim. Ben ressam olsam insanın basit hallerini tuvalimde kişileştirirdim.
Pişmiş kelle gibi sırıtmasını, bu haliyle bir başkasını alaya almasını konu olarak seçerdim. İnsanın kişiliği bu derdim. Tablolarımı kimse almazdı. Kim kendi aptallığına para verir ki. Kim kendini aptal görür ki. Tabi ki ben. İnsanların duygularını okşamadığım için beş parasız bir ressam olarak gezerdim. Aptallığımın cezasını ayaklarım çekerdi. Çoraplarım insan kokardı. Nereye gitsem kendimi bir başkasıyla toplayacağım birini bulurdum.
Topumuz toplumuz. Toplanır maç ederdik. Formamızda sayılar olurdu. Her gol de bir sayıya denk düşerdi. Sayılar arası maç ederdik. Ama çoraplar insan kokardı. Bir ressam olsam insanı iki sayısı olarak çizerdim. İki olmak üç olmaktan zordur. Biraz zorluk çeksin isterdim. Bir numara olarak çorapları çizerdim. Bunca ayaklar altına alınmasına rağmen hala sahibinin kokusuyla demlendiği için onu birinci seçerdim. İnsana asla birincilik vermezdim.