Gitmek güzeldir. Kalıp bir sirk maymununa dönüşmektense hayatınızda, kalıp suratımızı boyamaktansa, kalıp "geride kalan her şeye" tahammül etmektense; gidilmelidir.
Gitmek güzeldir. Güzeldir bütün renklerini yeryüzünün, bütün tadlarını, bütün seslerini,
bütün iklimlerini, bütün sözlerini, onları bir put belleyenlerin masasına atarak, belirsiz,
tarifsiz ve kifayetsiz bir 'gidiş'e gitmek. Bütün bu renkler, bu tadlar, bu sesler, bu
iklimler biraraya gelse dolduramaz, giderken kumda bıraktığımız ayak izlerini. Biz ayak
izlerinin vatandaşıyız ve aklımızı atıp dünyanın uçlarına ve o akıl duvarlar içinde sekip
dururken, bir çift ayak haline geliriz.
Biz bir çift ayağız bebeğim ve olmamamız gereken
yerde olmayız. Sana hatırlamak düşer artık, yüzüme çok çok ender yayılan o müthiş
gülümseyişimi. Sana hatırlamak düşer, birdenbire, ansızın, mesela bir kazağa dokunurken,
mesela bir şey yazarken, mesela koltuğun kenarlarıyla oynarken, hatırlamak düşer bana ait
bir an'ı. Fakat ben, "bana ait anlar"dan da gitmiş olacağım. Sen "oyalan", dünyanın
tadlarıyla, sesleriyle, renkleriyle. Sen başka adamlarda (başka kadınlarda) oyalan. Ve
karşına çıkan bütün yolları yürü. Senin yolların gitmek için değil, yürünmek içindir. Biz
bir tek, sırtımızı tanıyan yolları biliriz. Gitmek güzeldir.
Gitmek güzeldir. Size "hayat" diye sunulan ve sizin "hayat" diye bellediğiniz her şey, ama
her şey, bizim zihnimizde yeşerttiğimiz, en pis anlarda bile, kırılmasınlar diye üzerine
eğilip bedenimizi siper ettiğimiz "hayallerimiz" yanında bir oyuncak dahi olamazlar.
Oyuncaklarınızı seviniz bayan. Oyuncaklarınızla mutlu olunuz. Bu "teneke trampetler" sizin
için üretildi ve siz "trampetler"in dünyasında, iki taşın birbirine çarparken çıkarttığı
can yakıcı seslere hasret, bir erkeğin (kadının) kalbini çıkartıp göğe doğru atarken attığı
naraya yabancı olarak, yaşayınız yaşayabiliyorsanız. Bu boyalı hayatlar, bu kuklalar, bu
maskeler bize gelmez. Biz, maskeleri tutup kopartmak ve onların arkasındaki suratları ilan
etmekle yükümlüyüz. Biz yükümlüyüz. Biz hükümlüyüz. Ve kesildi hüküm. Kesilen hüküm
gitmemizi gerektirir. Ve gitmek güzeldir.
Gitmek güzeldir. Kalıp bir sirk maymununa dönüşmektense hayatınızda, kalıp suratımızı
boyamaktansa, kalıp "geride kalan her şeye" tahammül etmektense; gidilmelidir.
Ayaklarımızdan öğrendik gitmeyi. Sen koşmayı, hoplayıp zıplamayı öğrenirken, biz nesilden
nesile, babadan oğula, anadan kıza, sessizce, nefessizce, usul usul öğrendik, "yolları
çatallanan bahçe"leri. Ve her daim, bizi bahçenin dışına atan çatalı tercih ettik. Başını,
gitmekten korkan bir omza yaslayarak, dolaş mermer fıskiyelerin gölgesinde dolaşabilirsen.
Biz büyüttük, korkaklar küçültsün seni. Küçültsün seni taklitlerimiz. Söz bizdedir,
sözümüzün altına kopya kağıdı koyanların dünyasında uyu sen. Uyu sen sakin uykularda. Uyu
sen masalların peşisıra. Burada kal ve uyu. Biz gidiyoruz. Gitmek güzeldir.
Gitmek güzeldir. Ayırdım ipek hışırtılarıyla yolumu. Kuş tüyü yataklar atılmıştır
zihnimden. Zihnimizde, binlerce güvercinin uçlarından tutarak havalandırdığı camiler
hışırdar bizim. Zihnimizde, bir kan, kan olmanın bütün halleriyle akar. Zihnimiz
kurşunların kardeşidir ve ölüm yakışır ölmeyi bilene. Kalp yakışır sevmeyi bilene. Bilmeyen
için organlardan bir organdır yürek. Al yüreğini bir korkunun içine ser. Garantili hayat
reklamlarında dolaş biraz. Serinle biraz. Biz ateşe gidiyoruz. Biz cehenneme gidiyoruz.
Gitmek güzeldir.