Hz. Ebû Zerr Nasıl Müslüman oldu?

Son güncelleme: 23.02.2010 20:48
  • Ebu Zerr el-Gıfari, Medineliydi. İslam'la şereflenmeden önce de ALLAH'ın sevgili bir kulu olabilmek için geceler boyu ibadet ediyordu. Bir gün kardeşi Mekke'ye alışverişe gitti ve kendisiyle birlikte kavminin de hayatı değişiverdi.

    Hz. Ebu Zerr (ra), "Resulullah (sas) ile karşılaşmazdan önce üç yıl ibadet ettim" demişti. Kendisine: "(Bu ibadeti) kimin için yaptın?" diye sordular.

    "ALLAH için!" cevabını verdi. Tekrar: "Pekiyi nereye yönelerek yaptın?" denildi.

    "Rabbim beni nereye yöneltmiş idiyse oraya!" dedi ve açıklamaya devam etti:

    "Akşam vakti namaza başlıyor, gecenin sonuna kadar devam ediyordum. O zaman kendimi bir örtü gibi atıyor, güneş tepeme yükselinceye kadar öyle kalıyordum. (Bir gün kardeşim) Üneys bana: "Benim Mekke'de görülecek bir işim var. Sen bana baş göz ol (eksikliğimi duyurma) dedi ve Mekke'ye gitti. Oraya varınca bana dönmekte gecikti. Nihayet geldi. "Ne yaptın?" dedim.

    "Mekke'de bir adama rastladım, senin (gibi farklı bir) din üzerine yaşıyor. Ancak O, kendisini ALLAH Teala'nın gönderdiğini zannediyor" dedi.

    "Halk ne diyor?" diye sordum.

    "Halk mı? Halk O'na şair diyor, kâhin diyor, sâhir (sihirbaz) diyor!" dedi.

    Esasen Üneys şairlerden biriydi. Tekrar sordum: "Pekala sen ne diyorsun?" "Ben" dedi, "kâhinlerin sözünü işittim, bilirim. Onunki kâhin sözü değil. Onun söylediklerini şiir çeşitlerine tatbik ettim. Hiçbirine uygun gelmiyor. Benden sonra kimse O'na şiir diyemez. VALLAHi O doğru sözlüdür, kâhinler ise hep yalancıdırlar!" dedi.

    Bu açıklama üzerine ben ona: "Öyleyse benim işlerime de sen başgöz ol, bir de ben gidip göreyim!" dedim. Ebu Zerr, gerisini şöyle anlatır: "Mekke'ye geldim. Halktan zayıf bir adam buldum. Ona: "Şu sâbi (sapık) dediğiniz adam nerede?" diye sormuştum. Adam, beni göstererek: "Burada bir sabii var! Burada bir sâbi var!" diye bağırmaya başladı. Derken vadi halkı kesek ve kemiklerle üzerime hücum etti. Bayılarak yığılmış kalmışım. Kendime gelip kalktığım zaman kırmızı bir dikili taş gibiydim. Zemzeme kadar gittim. Kanlarımı yıkadım, suyundan biraz içtim. Böylece otuz gün, gece ile gündüz arası kaldım. Bu esnada zemzem suyundan başka hiçbir taam almadım. Buna rağmen şişmanladım ve karnımın kıvrımları arttı. Ciğerimde açlık hissi duymadım. Mekkeliler, ay ışığı olan bir gecede uyurken Beytullah'ı tavaf eden yoktu. Onlardan sadece iki kişi, İsaf ve Naile (adındaki putlarına) dua ediyordu. Tavafları sırasında bana kadar geldiler. (Dayanamayıp): "Onları birbirlerine nikâhlayıverin bari!" dedim. Onlar dualarından vazgeçmeyip, tavaflarını yaparken yanıma kadar geldiler.

    Bu sefer: "Onlar (a niye tapıyorsunuz?) Odundan farkları ne?" dedim. Kadınlar: "(İmdat!) burada bir adam yok mu?" diye velvele kopararak gittiler. Tam o sırada kadınları Resulullah (sas) ve Ebu Bekr (ra), tepeden inerlerken karşılayıp: "(Niye bağırdınız) başınıza ne geldi?" derler. Kadınlar (onları daha tanımadan):

    "Ka'be ile örtüsü arasında bir sabii (sapık) var!" derler. Onlar sorarlar: "Size ne dedi?"

    "Bize ağzı dolduran (ağza alınmaz) sözler söyledi." derler. Derken Resululah (sas) geldi, Hacerü'l Esved'e istilamda bulundu, arkadaşıyla birlikte Beytullah'ı tavaf etti. Sonra namaz kıldı. Namazını bitirince, Ebu Zerr der ki: "Aleyhissalatu vesselam'ı İslam selamı ile ilk selamlayan ben oldum.

    "Esselamu aleyke ya Resulullah. (Ey ALLAH'ın Resulü! Selam üzerine olsun)!" dedim.

    Bana: "Ve aleyke ve Rahmetullah. (Selam senin üzerine olsun, ALLAH'ın rahmeti de)!" diye mukabele etti. Sonra: "Sen kimlerdensin?" diye sordu. "Gıfar'danım!" dedim.

    Bunun üzerine eliyle eğilerek parmaklarını alnına koydu, içimdem: "Galiba kendimi Gıfar'a nisbet etmemden hoşlanmadı" dedim. Elinden tutmak üzere ilerledim. Fakat arkadaşı bana mâni oldu. Onu benden iyi biliyordu. Sonra başını kaldırıp sordu: "Buraya ne zaman geldin? "Otuz gündür burdayım!" dedim. "Sana kim yiyecek verdi?" dedi.

    "Zemzen suyundan başka bir yiyeceğim olmadı. Şişmanladım bile. Öyle ki karnımın kıvrımları arttı.

    "Zemzem suyu mübarektir. O hakikaten besleyici bir gıdadır!" buyurdu. Hz. Ebu Bekr (ra):

    "Ey ALLAH'ın Resulü! Bana müsaade et, bu geceki yiyeceğini ben ikram edeyim!" dedi.

    Resulullah (sas) ve Ebu Bekr (ra) gittiler, onlarla ben de gittim. Ebu Bekr bir kapı açtı. Taif kuru üzümünden benim için bir avuç çıkarmaya başladı. Bu, Mekke'de yediğim ilk yemekti. Orada kaldığım kadar kaldım. Sonra Resulullah'a geldim. Bana dedi ki:

    "Ben hurmalıklı bir yere sevk edileceğim. Burasının Medine (Yesrib) olduğu kanaatindeyim. Sen kavmine benden mesaj götür. Umarım, sayende ALLAH onları hayırla menfaatlendirecek ve onlar sebebiyle de sana sevap verecek." Bundan sonra ben kardeşim Üneys'e geldim. Bana: "Ne yaptın?" diye sordu. Ben:

    "Müslüman oldum ve (Muhammed'in hak bir peygamber olduğunu) tasdik ettim" dedim.

    "Ben de Müslüman oldum ve tasdik ettim." dedi. Sonra kalkıp annemize geldik. (Durumu anlattık). O da Müslüman oldu. Sonra kavmimiz Gıfar'a geldik. Resulullah (sas)'ın mesajını getirdik, ilk anda yarısı Müslüman oldu. Diğer (Müslüman olmayan) yarı: "Resulullah (sas) Medine'ye gelince Müslüman oluruz!" dediler. Derken (sas) Medine'ye geldi. O geri kalan yarı da Müslüman oldu.



    (Kaynak: Sahih-i Müslim, Fezail Bölümü, Hadis no: 4445)
#23.02.2010 20:48 0 0 0