Firavun, Hz. Mûsa'nın tevhid mücadelesinden, saltanatını kaybetme
endişesi lie korktu, ürktü, şaşkınlık içinde Mısır sihirbazlarını topladı ve
Musa (a.s.) ile müsabakaya çıkardı. Sihirbazlar:
"Ya Mûsa, sen mi önce asânı atarsın, yoksa biz mi atalım?" diyerek Hz. Mûsa'ya hürmet ve nezaket gösterdiler.
Mûsa (a.s.) ise onlara: "Siz atacağınızı atın!" dedi. (A'raf, 115-116)
Sihirbazlar, Firavun ve Mısır halkının önünde yere bir kaç deynek ve
ip attılar. Onlar da kıvrılıp yılan gibi görülmeye başladılar.
Sonra emr-i ilahi ile Mûsa (a.s.) asâsını attı. Asâ, kocaman bir
ejderha olup meydandaki bütün sihir aletlerini yuttu. Sihirbazlar,
bu halin beşeri bir san'at ve marifet değil, ilahi bir mucize olduğunu
anladılar. Çünkü sihir olsaydı atılan deynek ve ipler, sihir bozulduğunda yerinde kalırdı. Halbuki, sihirbazların sihirleri bozulup iptal edildiği gibi,
aynı zamanda deynek ve ipler de tamamen ortadan kaldırılmıştır.
İşte bu mucizeyi gören sihirbazlar:
"Biz, Mûsa ve Harûn'un Rabbine iman ettik!" diyerek secdeye kapandılar.
Firavun buna çok öfkelendi:
"Benden izin almadan nasıl iman edersiniz? Demek ki, Mûsa sizin
üstadınız imiş! Siz bu işi ondan öğrenmişsiniz! O halde sizin el ve
ayaklarınızı çapraz kestirerek sizi ölüme mahkum ediyorum!" dedi.
Sihirbazlar da Firavun'a tavır koyarak:
"Seni, bize gelen apaçık bir mucizeyi tercih edemeyiz!... Sen fiilinde serbestsin. Dilediğin zulmü yapabilirisin! İşkencen bize zarar vermez! Hükmünse, yalnız bu dünya hayatında geçerlidir. Oysa biz, ALLAH'a döndürüleceğiz..." dediler.