Bir çocuk usulca ağladı bu gece
Kimseler duymadı, kimse anlamadı
Özlemleri yanarken küçücük kalbinde
Yoksulluğa anne gibi sarıldı iyice
Uzaklarda kuş sesleri vardı ama çok uzak
Gökyüzü kurşuni hava yağdı yağacak
Bir kedi dolandı çıplak ayaklarına
Sadece açlığı vardı kediyle paylaşacak
Kopmuştu kendinden ölesiye umutsuz
Bir saçak altı aradı gözleri uykusuz
Uzun karanlıklarda kayboldu küçük gölgesi
Kendi gibi bir kuytuda renksiz soluksuz
Arsız ateşler geziyordu hasta bedeninde
Yüzünü kendi bile tanımıyordu zaten
En son dördüncü sınıfta bakmıştı aynaya
Mavi önlüğünü giyip yakasını takarken
Başını yasladığı duvar gibiydi yüreği
Acılar bile acıtmıyordu ki artık Seyfiyi
Mutluluk yarım kalan okulu kadar uzak
Sevgi hiç yiyemediği pasta kadar tatlıydı
Onunda çok uzak bir zamanda bir yerde
Hayal meyal gördüğü bir annesi vardı
Yağmur süzülürken merdiven altlarından
Kaçtığı evini hatırlamaya çalıştı
Bir soba geldi aklına çıtır çıtır
Birde yer sofrasında dumanı tüten bulgur pilavı
Sonra çok yemesin diye kaşıkla eline vuran
Anlamsız sevgisiz üvey anne suratı
Yarım kalan bir düş pırıltısıydı çocukluğu
Ama düş bile göremiyordu uykularında artık
Kaçak gecelerde acırken sokak kokan nefesi
Bazen ağlardı öylesine çocuk öylesine usulcacık
Ayaklarını sürüyerek gelmişti birgün okuldan
Sürgündeki filiz gibi taze yeşildi yüzü
Dört gün hasta bir kedi gibi yattı yatağında
Beşinci günü hatırlamıyordu bile anılarında
Birde babasının cılız kollarından sarkan elleri vardı aklında
Nasırlı sert çatlak ama babaca
O hiç bukadar çaresiz görmemişti babasını
İnsan kokan soğuk hastane koridorlarında
Dudakları mor bir mühür gibi gezdi günlerce
Yer minderinde otururken hep birşeyler mırıldandı
Daha mı çok çalışıyordu babası ne
Eve yorgun umutsuz yenik gelmeye başladı
Büzülürdü yatağına delik kalbi çırpınırken Seyfi
Hiç tanımadığı boşlukları sarardı küçük elleri
Bitmeyen gecelerin sancılı korkularında
Sabah ayazı dalardı yaralı düşlerini
Dayanamam sana derdi babası yüzüne baktıkça
Ama o dayandı birden göçen babasının acısına
Bir bayram sabahı sıyrıldı çocukluğundan
Sıyrıldı düşlerinden umutlarından
Yağmur yıkarken susuz gecekondu mahallesini
Artık evim diyemediği evinden arkasına bile bakmadan gitti
Yıldızlar ellerindeydi bu akşam oysa
Yine yağmur okşuyordu gözyaşlarını şefkatle
Gece bir yorgan gibi sarıyordu tenini
Sokaklar Onun annesi sokaklar Onun eviydi
Bir çocuk usulca ağladı bu gece
Kimseler duymadı kimse anlamadı
Özlemleri yanarken küçücük kalbinde
Hiç yaşanmamış hayallerine yaslanıp
Ölümüne anne gibi sarıldı iyice