Milli Marşımızı Seçerken Finale Kalan 6 Şiir

Son güncelleme: 28.03.2012 16:30
  • İstiklal Marşı Yazma Yarışmasına 724 Şiir Katılmıştır.Finale kalan 6 Şiir Bunlardır Arkadaşlar...

    Yıllarca altı cephede ateşle kanlara;
    Türkün hilâl-ü dinine düşman olanlara;
    Ceddin o; Yıldırım gibi saldın zaman zaman
    Yüksek başın eğilmedi bir art cihanlara
    Ey kahramanlar ordusu, ey yıldırım-Şitab.
    Göster cihan-ı mağribe bir kanlı inkilab
    Ey mazi-i havariki bin destan olan;
    Garbın zalam-ı zulmüne yüz yıl kılınç salan
    Arslan yürekli ordu; demir giy; silah kuşan!
    Zira hududu kapladı ateşle kan, duman.
    Ey kahramanlar ordusu, ey yıldırım - Şitab,
    Göster cihan-ı mağribe bir şanlı inkilab!
    Arslan mücahid ordusu, ey haris-i salah
    Destinde seyf-i hak gibi pek şanlı bir silah
    Açtın sema-yi millete pür-nûr bir sabah.
    Atî bizim... bizim artık vatan, zafer, felah.
    Ey kahramanlar ordusu; ey yıldırım - Şitab.
    Göster cihan-ı mağribe bir şanlı inkilab

    MEHMET MUHSİN


    *******************************

    Altı bin yıl efendilik yaptın,
    Kahraman Türk idi cihanda adın.
    Bir ateşten siperdin İslama
    Sönmeyen bir güneş gibi yaşadın.
    Ey büyük ünlü milletim ileri!
    Hasmına çiğnetme koş bu şanlı yeri!
    Düşmanın bir cihansa dostun
    Hak Hakkın elbette müstakil yaşamak
    Atıl, ez, vur, senindir İstiklâl
    Ebedî parlasın şu al bayrak...
    Ey benim şanlı milletim ileri;
    Ele çiğnetme koş bu ülkeleri!
    M.*

    *Bursa Milletvekili MUHİTTİN BAHA BEY Yarışmaya (M) rumuzu ile katıldı. Müzakereler esnasında şiirini geri çekti.
    **********************************

    Ey Müslüman, ey Türk oğlu
    Açıldı istiklâl yolu
    Benim bu son günlerimdir,
    Diyor bize Anadolu.

    Çek sancağı Türk ordusu
    Olmaz Türkün can korkusu
    Esarete dayanır mı
    Türk vatanı, Türk namusu?

    Bu son savaş bize farzdır,
    Fırsatımız gayet azdır,
    Muzaffer ol da ey millet
    Altın ile tarih yazdır.

    Birleşelim özümüzden,
    Dönmeyelim sözümüzden,
    Hem silelim bu lekeyi,
    Tarihdeki yüzümüzden.

    İSKENDER HÂKİ

    *********************************

    Göz yaşına veda et
    Ey güzel Anadolu!
    Hakkını korur elbet
    Türkün bükülmez kolu

    Cenk ederiz genç, koca
    Bugün değil, yarın da
    Yadımız ağladıkça
    İzmir ezanlarında.

    Hak yolunda kan olur,
    Dünyalara taşarız;
    Ya şerefle vurulur,
    Ya efendi yaşarız.

    Her gün yeni bir hile
    Arkasından satıldık;
    Her gün yeni bir dille
    Yurdumuzdan atıldık

    Yeter, ey Kabemizi
    Elimizden alanlar
    Alıkoyamaz bizi
    Yolumuzdan yalanlar.

    Hangi alçak el alır,
    El zinciri boynuna?
    Kim Yunanı bırakır
    Türk kızının koynuna?

    KEMALEDDİN KAMİ

    **************************************



    Millet aşkı, din aşkı, vatan aşkı uyansın
    Yurdumuza göz dikenler al kanlara boyansın
    Ya ben ya onlar diyen silâhına dayansın

    Türk oğludur bu millet
    Türkündür bu memleket
    Türk oğludur bu millet
    Türkündür bu memleket

    Düşman gözü tutamaz yanar dağlar başını
    Bağrımızda saklarız vatanın her taşını
    Yurdumuza yan bakan döker gözün yaşını

    Türk oğludur bu millet
    Türkündür bu memleket
    Türk oğludur bu millet
    Türkündür bu memleket

    Can veririz her zaman hürriyet yoluna
    Ya gazi, ya şehidlik ne devlettir kuluna
    Ata emanet etmiş namusunu oğluna

    Bize Türk oğlu derler
    Hep bizimdir bu yerler

    A.S.

    **************************************

    Türkün evvelce büyük bir pederi
    Çekti sancağı hilâl-i sehari
    Kanımızla boyadık bahr ü berri
    Böyle aldık bu güzel ülkeleri

    İleri, arş ileri, arş ileri
    Geri kalsın vatanın kahpeleri

    Seni ihya için ey nâmı büyük
    Vatanın uğruna öldük öldük
    Ne büyük kaldı bu yolda ne küçük
    Siper oldu sana dağlar gibi Türk

    Yürü ey milletin efradı yürü
    Ak süt emmiş vatan evlâdı yürü

    Vatan evlâdını kurban edeli
    Milletin hür yaşamaktır emeli
    Veremez kimseye bir Çamlıbeli
    Bağlanır mı acaba Türkün eli

    İleri, arş ileri, arş ileri
    Çiğnenir çünkü kalan yolda geri.

    HÜSEYİN SUAD

    Mehmet Akifin duyarlılığı...

    Burada üzerinde durulması gereken bazı noktalar var ki onlar da şunlardır: Mahir İz, İstiklal Marşının yazılış sürecini açıklarken altı ay müddet verildiğinden bahsetmektedir. TBMM 23 Nisan1920de açıldığına göre, aynı yılın Mayıs/Haziran aylarında bu müsabaka açılmış ve ilan edilmiş olmalıdır. Haziran-Aralık arasında şiirler yazılmış, TBMMye ulaştırılmış ve Aralık sonu ile Şubat arasında (iki ayda) bu 724 şiir incelenmiş, elenmiş, basılmış, dağıtılmış ve Milli Marş olmaya yetersiz bulunduktan sonra Mehmet Akife teklif götürülmüş olmalıdır. Çünkü hem Mahir İzin hatıratında, hem Safahatı yayına hazırlayan Ömer Rıza Doğrulun belirttiğine göre Mehmet Akif önce: Ben mebusum, müsabakaya iştirak etmem; sonra yazarım diyerek bir düşünme süreci yaşamış ve 1921in 17 Şubat günü İstiklal Marşını yazmıştır. Burada Mehmet Akife özgü bir duyarlığın altını çizmek gerekir ki, o da, mebus olması sebebiyle katılımcıların değerlendirmelerinin en uzak bir ihtimalle dahi olsa adalete uygun olmayacağı düşüncesi ile müsabakaya katılmak istememesi ve Ben şair Mehmet Akif olarak mebusum ve TBMMde bulunma sebebim zaten milletime hizmettir; yarışmaya katılarak hizmete bir vesile aramak bana yakışmaz; bu şiiri yazmak olsa olsa bir görevdir ve yapılan görev karşılığında maaştan başka bir ücret alınmaz düşüncesiyle bu şiiri yazmış olmasıdır. Şiirlerin ehil eller tarafından ve adalete uygun olarak değerlendirilmesi konusunu açmamızın nedeni şudur ki, 724 şiir iki ay gibi kısa bir zaman diliminde incelenmiş ve yarışma sonuçlandırılmıştır. Acaba bu jüri kimlerden oluşuyordu, aralarında kaç tane şair veya iyi şiirden anlayan kalem erbabı vardı ve bu kadar kısa bir sürede 724 şiiri nasıl eledi? Yukarıdaki şiirleri o zamana mahsus bir şiir zevki almış olan kişi kim olursa olsun elbette Milli Marş olmaya aday göstermezdi, denilebilir. Ama bu değerlendirmemiz bugünden çok kolay görünüyor. Oysa o günkü şartlarda bu kadar kolay bir şey olmasa gerek bu. Bir heyecanı dillendirmesi bakımından saygıdeğer olan bu eserler, ne yazık ki Milli Mücadelenin ruhunu, milletin hissiyatını dile getiremiyor; bu sözleri bugün söyleyebiliriz. Bu yazının kaleme alınış sebebi, bastırılan ve elenen bu şiirlerin yetersizliğini bir kez daha ilan etmek değildir. Belki bu şiirleri yazan kişiler Mehmet Akif gibi samimi idiler ve müsabakanın mükafatı peşinde değildiler. Belki bir şiirle, bir kalem ürünüyle olsun memlekete hizmet etmeyi fırsat bilmişler, edebiyat tarihine geçmeye bir yol aramışlardır. Aralarında mükafatın yüksek meblağda olmasının kışkırtıcılığına kapılmış kişiler de olabilir. Bunlar kınanacak şeyler değil. Ancak dikkatlerden kaçırılmaması gereken bazı hususlar var bu işte ve yazının yazılış nedeni de bu hususlara dikkat çekmektir.

    Yarışmadan kaçan büyük şairler...

    *Tarihi kayıtlar ve hatıratlar müsabakaya katılmak üzere 724 şiirin Meclise ulaştırıldığından bahsetmektedir. Mahir İz Hoca o yıllarda Meclisin zabit katiplerinden olduğu için onun verdiği bilgilerin sıhhati konusunda emin olabiliriz. Ancak:
    1. İstiklal Marşının yazıldığı yıllara bir bakalım. Edebiyat ve fikir dünyası birbirinden birikimli, ünlü romancı, öykücü ve şairlerden başka edebî bir ürüne imza atmakla başlayan gazetecileri de saysak ve o dönemde Anadoluda yaşayan saz ve halk şairlerini de ilave etsek gene de 724 kişiye ulaşamıyoruz. Bu yarışmaya bazı şairlerin iki eserle katıldığını varsaysak bile bu rakama ulaşılması gene de zor görünmektedir. O zaman sormadan geçmeyelim: Acaba İstiklal Marşı Yazma Müsabakasına gerçekten 724 şair/şiir katılmış mıdır? Doğrusu, bu sorunun açıklığa kavuşması, cevabını bulması gerekir.
    Düşünmeye devam edelim. Biraz önce Milli Mücadele döneminde birçok kalem erbabının varlığını ima ettik. Bu kalemlerden bazıları Servet-i Fünun dergisinde başlamış edebiyata. Meşrutiyet döneminde hürriyet demiş başka bir şey dememiş; hatta edebiyat tarihçilerinin Tanzimat Edebiyatı diye tasnif ettikleri edebi akımın en önemli şairlerinden ve manzum tiyatro yazarlarından Abdülhak Hamit Tarhan dahil hayattadır ve aktif görevdedir o dönemde. Açalım o dönemin şiir kitaplarını, gazete, dergi sayfalarını: Vatan, millet, kahramanlık, yiğitlik, cesaret, savaş, ilerleme, medeniyet, Türklük, milliyetçilik... gibi konulardan başka bir şey yoktur doğal olarak. üşenmeyelim ve şu isimleri okuyalım: Cenap Şahabettin, Yahya Kemal Beyatlı, Abdülhak Hamit Tarhan, Ziya Gökalp, Ali Canip Yöntem, Mehmet Emin Yurdakul, Fuat Köprülü, Halil Nihat Boztepe, Yunus Nadi Abalıoğlu, Ahmet Haşim, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Adnan Adıvar, Halide Edip Adıvar, Ali Ekrem Bolayır, Süleyman Nazif, Halit Ziya Uşaklıgil, Faik Ali, Celal Sahir, Mehmet Rauf, Ahmet Rasim, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Refik Halit Karay, Halit Fahri Ozansoy, Enis Behiç Koryürek, Rıza Nur, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel (Ona Behçet Kemal Çağlarla 10. Yıl Marşını yazmak düştü), İbrahim Alaattin Gövsa, Ali Mümtaz Arolat, Halide Nusret Zorlutuna, Mehmet Emin Yurdakul, Hüseyin Cahit Yalçın, Midhat Cemal Kuntay, Falih Rıfkı Atay, Abdullah Cevdet, Memduh Şevket Esendal, Fahri Celal Göktulga...
    Bu saydıklarımın yarısının romancı, hikayeci ve gazeteci olduğunu biliyoruz ve zaten bunu ikinci kez söylüyoruz. Ancak o dönemin nasirleri de edebiyata şiirle başlamış, özellikle divanları hatmetmiş, zihninde tuttuğu bir sürü gazel, kaside, rubai vs. ile yazılarını, konuşmalarını süsleyen kişilerdir ve nazım yazmıyorlarsa; bu, beceremeyeceklerinden değil; nesirde iddia sahibi olduklarındandır. Yoksa onlar kalıpları belli, yerleşmiş bir edebiyatın nazım türünü beceremeyecek kimseler değildir.
    Bu adlardan bazıları, daha sonra 150liklerden oldukları için Refik Halit Karay, Adıvar çifti, Rıza Tevfik Bölükbaşı, Refii Cevat Ulunay vs. Milli Mücadeleye karşı oldukları için bu yarışmaya katılmadılar farz edelim; peki diğer isimlere ne dememiz gerekir?
    Bu listeye o dönemde Anadoluda yaşayan halk şairleri ile yazarlar ve şairler sözlüğünde adları geçen ancak eserleriyle bir atılımı gerçekleştiremeyen ve beklenen ilgiyi görmeyen bazı isimler dahil edilmemiştir. Yoksa onların yazacakları bir eserin yukarıda adını vermeyen, rumuzla katılan eserlerden hiç de aşağı olmayacağını söyleyebiliriz. Acaba yarışmaya katılanlar arasında yukarıda adları geçen bu kalemler niçin yoktur? Neden? Neden? Neden?
    2. Acaba yarışma, ülkede eli kalem tutan herkese açık olduğundan; zamanın yukarıda adı geçen/geçmeyen birçok kalem erbabı müsabakaya rağbet etmezken; gönderilen şiirler bunlardan dışında, zamanın üniversite, lise ve ilkokul öğrencilerine ve hatta okuma yazması olmayanların yazdıklarıyla sınırlı kaldığı için mi jüri Milli Marş olmaya layık bir eser seçememiştir? Acaba entellektüelllerimiz bu yarışmaya bigane (mi) kalmışlardır? Acaba entelektüellerimiz Mehmet Akif TBMMde mebus ve üstelik İstiklal Marşını hakkıyla sadece o yazabilir diye bir düşünceden hareketle mi bu yarışmaya katılmadılar? Acaba başlangıçta Mehmet Akifin bu yarışmaya katılmaması bir tartışma, haber konusu olmuş mudur o dönemde? Bunları bilmiyoruz. Acaba Milli Mücadelede olduğu gibi, yarışmaya ağırlıklı olarak halk katılmıştır da, okumuş yazmışlarımız bundan bile isteye uzak mı durmuşlardır? Uzak durdularsa bunun sebepleri nelerdir acaba?
    3. Yoksa adları geçen bu kalem erbabının birinci elemeyi geçmemesi düşünülemez. Olsa olsa katılmamışlardır ki, o zaman esas sorgulanması gereken de tam bu tutumlarıdır. Söze gelince en ateşli konuşmayı yapan, yazıya gelince bağımsızlık konusunda kaleminden kan damlatan bunca insan nasıl olur da İstiklal Marşını yazmaya ilgi göstermez? Doğrusu bunu anlamak çok zor. Bunu sadece Şairler yarışmaya girmez gerekçesiyle açıklayabilir miyiz? Adı geçen/geçmeyen kalem erbabı, yarışmadan sonra yayımladıkları kitaplarda buna dair bir değinmede bulunmamış ve varsa yazdıkları böyle bir şiiri yayımlamamışlardır.
#06.01.2006 02:18 0 0 0
  • ellerine emeğine sağlık ens kardeşim eyvallah
#06.01.2006 08:57 0 0 0
  • teşekkürler kardeşim
#06.01.2006 09:07 0 0 0
  • Ellerine sağlık arkadaşım teşekkürler
#06.01.2006 14:14 0 0 0
  • teşekkürler
#28.03.2012 16:27 0 0 0
  • Unutmak Kolaymı
    Unut diyorsun her şeyi
    Beni unut, geçmişi unut
    Unutmak kolaysa herseyi
    Sen unut bitanem, ben unutamam sen unut
    …..

    Yazdığım mektuplarımı yak diyorsun
    Maziye artık bak diyorsun
    Her şeyi unutmak istiyorsun
    Unutmak o kadar kolaysa
    Sen unut bitanem, ben unutamam sen unut
    ……

    El ele yürüdüğümüz o yolları
    Sonbaharda dökülen sarı yaprakları
    Baharda açan tomurcuk gülleri
    Unut diyorsun bitanem
    Sen unut bitanem, ben unutamam sen unut
    …..
    Kahve içip kapatırdık fincanı
    Bakardık geleceğe canımın cananı
    Ayrılmayacaktık,gitmeyecektin hani
    Nasıl unuturum bahar gözlüm söyle nasıl
    Sen unut bitanem, ben unutamam sen unut
    ……

    Kaderde varmış karaları bağlamak
    Kan dökercesine böylesine ağlamak
    Her yanık türküde yüreğimi dağlamak
    Ölüm olsa sonunda unutamam bebeğim
    Sen unut, sen unut bitanem…
    Ben unutamam sen unut

    Melek73
#28.03.2012 16:30 0 0 0