Fizan (Arapçası Fezzan), 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu' nda en korkulan sürgün yeriydi. Burası, bugün Libya olarak anılan eski Trablusgarp vilayetinde, kıyıdan yaklaşık 600 km. içeride, Sahra-yı Kebir denen Sahra çölünün doğu kısmında yer alan bir vahalar topluluğuydu. Bölge, kuzeyde ve güneyde dağlarla, doğuda Libya çölüyle ve batıda Sahra'nın uçsuz bucaksız çölleriyle çevrilmiş, doğal bir tecrit alanı gibiydi. Anadolu'nun yaklaşık dörtte üçü büyüklüğündeki topraklar hemen bütünüyle çöllerle kaplıydı. Bölgede yegane yaşam alanları, yeraltı su tabakasının satha yakınlaştığı çukurluklar ve vadilerdi. Fizan bu gibi yerlerde görülen ender vahalar dışında insanoğluna yaşam imkanı vermeyen, sert ve acımasız bir karektere sahipti(1). 19. yüzyıla kadar geleneksel olarak Trablusgarp'ta (Libya) bir eyalet, Fizan da bu eyalete bağlı bir sancaktı. 1842'de yapılan bir düzenlemeyle Fizan önce kaza haline getirildiyse de, 1866'da Trablusgarp'ı n yeni idari yapılanmaya uygun olarak vilayet ilan edilmesinden sonra yeniden onun beş sancağından biri oldu. Sancak merkezi, 19. yüzyılın ikinci yarısında nüfusu 5 bine ulaşan Murzuk'tu. Fizan, özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı İmparatorluğu ile batılı devletler arasında sahra'daki ve orta Afrika'daki sahipsiz topraklar üzerinde bir nüfuz savaşı başlaması üzerine stratejik açıdan büyük önem kazanmıştı.
Trablusgarp, özellikle de Fizan, onun bir sürgün yerinden beklediği tüm koşulları mükemmel karşılayan bir yerdi. Trablusgarp ile İstanbul arasındaki bağlantı sadece deniz yoluyla sağlanabiliyordu ve ayda birkaç taneyi geçmeyen İdare-i mahsusa seferiyle sınırlıydı. Fizan ise Trablusgarp' tan en az 30 gün mesafedeydi. sadece yerlilerin oturduğu bu ırak vahalar, tehlikeli beyinler için ideal bir tecrit yeriydi. burada ne kışkırtıcı gazeteler, ne tahrikçi arkadaşlar, ne de Avrupa'daki jön Türklerin sahip olduğu imkânlar vardı. burası, zararlı düşüncelerin ve tehlikeli planların hükmünü kaybettiği bir yerdi.