Tamga Nedir

Son güncelleme: 07.05.2010 15:34
  • Tamga Nedir - Tamga Nedir Hakkında Genel Bilgiler


    Göktürk alfabesindeki harflere benzer şekiller içeren kaya resimlerine orta Asya Türklerinin verdiği isim..

    noimage


    noimage



    noimage


    KIRIM'DAN ÇUKUROVA'YA MEZAR TAŞLARIYLA TAŞINAN TAMGA


    Türklerin tarih boyunca granit taşlara kazıdıkları özel işaretler Türk Kültürüne; Türklerin sosyal yazışmalarına ve Türk tarihine ışık tutar niteliktedir. Bu şekillere ad olarak verilen Tamga kelimesi sözlük anlamı olarak bir şeyin üzerine bir nişan basmaya yarayan araç, bu araçla basılan nişan, bir kimsenin herkesçe bilinen lekesi, şeklindedir. Bizim ele alacağımız anlamı ise basılan nişan yani im olacaktır. Türk boyları ve kabileleri, yüzyıllardır kendilerine özgü birbirinden farklı Tamgalar kullanmışlardır. At, sığır ve koyun sürülerini hatta eşyalarını tamgalamışlardır. Bu Tamgaları aynı zamanda başbuğların hükümdarlık sembolleri olarak kullanmışlardır. Hakaniye Türklerinde Hakanın tamgasına Tuğrak denilirdi. Bu kelime daha sonraları Batı Türklerinde Tuğra ve Cengizlerde Tarak şeklini almıştır
    Tamgalar hayvanlardan ve kabir taşlarından başka para, bayrak, ferman, mühür ve halı gibi nesneler üzerinde de kullanılmıştır

    Şu anda kullandığımız alfabe ve onun dayandığı Latin alfabesinde harfler bir mana ifade etmez. Ancak başka harflerle birleşerek heceleri, hecelerde kelimeleri oluşturur. Oysa Proto-Türkçe yazı sistemi öyle değildir. Proto-Türkçe'de Tamga sistemi vardır ve her biri kendi içinde tam ve yeterli bir anlam taşır. Eski Türkçe'de her işaret bir Tamgadır ve ayrı bir kavram ifade eden bir kelimedir
    Prof. Melyoranski ''Kül Tiğin Abidesi'' isimli eserinde Orhun Yazıtlarındaki yazıların tamgalardan alınmış olma ihtimalinin bulunduğunu açıklamıştır

    Orhun'dan Anadolu'ya kadar uzanmış olan Türk tamgaları, Orhun ve Yenisey Yazıtlarındaki benzer veya çok az farklı veya tamamen farklı şekilleriyle Anadolu'daki çeşitli boy, soy, oba, aşiret ve cemaat ile aileler arasında kullanılmakta ve hala yaşamaktadır. Türk Tamgalarının Anadolu'da kullanıldığı önemli bir alanda mezar taşlarıdır.

    Mezar taşlarındaki Tamgalar kişinin boy ve soyuna ait bilgiler vermekle birlikte kişinin sosyal hayatını da yansıtmaktadır. Örneğin Kazakistan'daki koçbaşları sadece cesur, yiğit, batur kişilerin mezar taşlarına konulmuştur. Mezar taşlarında boyların bulunduğu dinlerin etkileri olmasına rağmen, eski yaşam şeklini de yansıtmaktadır. Azerbaycan da hâkimiyet kurmuş olan Akkoyun, Karakoyun ve Karakeçililer döneminde boyları simgeleyen koç ve koyun heykelleri mezarların üzerine yapılmış ve böylece Gök Tanrı inancını yaşayan Türklerin kullandığı mezar taşlarına belli hayvan figürlerini işleme tarzını küçük değişikliklerle İslamiyet'te de devam etmiştir.

    Kaşgarlı Mahmut 1073 yılında yazmış olduğu Divanı Lügat-it-Türk'te '' Türkler aslında yirmi kabiledir. Bunlar birçok ocaklara ayrılırlar'' açıklamasını yaparak, her ocağın bir tamgası olduğunu belirterek aşağıdaki şekillerle bu tamgaları göstermiş ve kendisi de Kınık boyundan olduğu için Kınık tamgasını kullanmıştır.

    Kırımda Tatar Tamgaları üzerine araştırma yapan Osman Akçokraklı Kırım'ın kuzeyinde özellikle Nogaylar'ın yaşadığı çöl bölgesinde mezar taşlarında 400'ün üzerinde değişik tamga saptamıştır. Abuzlar köyünde tek bir kayanın üzerinde 60 kadar Tamga bulunmuştur. Bunlar ''Kırımda Tatar Tamgaları'' isimli eserde toplanmıştır.

    Küçük Kaynarca anlaşmasıyla Osmanlıdan ayrılmak zorunda kalan ve 1783 yılında Rusların istilasına uğrayan Kırım'dan 18.yüzyıl sonlarında başlayıp 20.yüzyıl başlarına kadar devam eden göçler sonucunda 1,8 milyon Kırım Türk'ü Anadolu'ya gelmişlerdir. Özellikle 1856 yılında yapılan Kırım Savaşı sonrası yaşanan göçlere hazırlıksız yakalanmamak isteyen Osmanlı Hükümeti, Kurmay Binbaşı Hasan Tevfik'i bu konuda çalışma yapması amaçlı Çukurova bölgesinde görevlendirmiştir. Hasan Tevfik 290 saat süren mesaisi sonucunda gelen Nogayların, Ceyhan bölgesine yerleştirilmesi yönünde 21 sayfalık bir rapor hazırlamıştır. Bu raporu dikkate alan hükümet; belki Rus yazar Tomilov'un verilerine göre 20.000 hane belki de daha fazla sayıdaki Nogay göçmeni Ceyhan bölgesine yerleştirmeye karar verir. Ceyhan nehrinin taşkınlar yaparak bataklığa çevirdiği bu ovada, bin yıldır yaşayan Bereketdağlı, Tacirli, Sırkıntı, Bozdoğan ve Cerit aşiretleri arasındaki aşiret kavgaları (Kovgun) ve sıtma, kolera ve veba salgınları nedeniyle yerleşik bir hayat yaşanmamaktadır. Bu coğrafyaya yerleşmeyi kabul eden Nogay hane sayısının 4000'in üzerinde olduğu sanılmaktadır. Bu günkü Ceyhan ilçesinin temellerini atan Nogay Türkleri ilk yerleşikleri bölgeye kendilerinin de mensup olduğu Türk boyuna itafen Kıpçak veya Kopçak ismini vermişlerdir. Ceyhan merkezde Yarsuvat, Konakoğlu, Caynak, Cuvantayak, Küçük Kırım, Bota mahalleleri, Çakaldere, Yeşilhüyük, Altıkara, Toktamış, Kelemeti, Yılankale, Büyük ve Küçük Mangıtlar, Kılıçkaya, Alayıl Bağçaları, Arşan ve Mercimek köylerini kurmuşlardır. 1878 yılında 93 Harbi sonucu gelen diğer Kırım Tatarları ise mevcut bu köylere yerleşmenin yanında Büyük Kırım Mahallesi ve Yellibel köyü gibi yeni yerleşim alanları da oluşturmuşladır. Bu köylere ilk yerleşen insanlar mezar taşlarına Kırım'da kullandıklarıyla aynı Tamgaları vurmuşlardır. Yukarıda bahsettiğimiz üzere hastalıklar ve savaşlar sonucunda günümüzde tükenme aşamasına gelen bu mazlum Türk boyuna ait insanların sayıları göç ile ilk gelenlerin çok altındadır. Kurdukları bazı köylerde 8-10 haneler gibi az nüfuslarda kalmış bazılarında ise tamamen yok olmuşlardır. Ceyhan merkez mezarlığının taşınması sonucu yeni kurulan mezarlıkta Tamgalı mezar taşına rastlamak mümkün değildir. Yukarda bahsi geçen köylerin mezarlıklarında ise sahip çıkacak soyundan gelen insan sayı azlığı veyahut yokluğu sonucu Tamgalı mezar taşları yok olmak üzeredir. Bunun yanında bulduğumuz bazı tamgalı mezar taşı içeren Toybuk Mezarlığı gibi mezarlıklar da ise Nogaylarla ilgili bilgiye ulaşma zorluğu çekilmektedir. Biz bulduğumuz iyi korunmuş mezar taşlarındaki tamgaları anayurtları olan Kırımdaki tamgalarla karşılaştırarak aşağıda vermeye çalıştık.

    Hayvanları ve eşyaları ayırt etmek amaçlı geliştirilen bu tamgaların gün gelip binlerce kilometre uzaklıklarda bulunabileceği kimin aklına gelirdi? Yazımızın başında belirttiğimiz üzere aynı tamga aynı ocağın yani aynı kabilenin başka bir deyişle akraba insanların eşyalarını veya mezarlarını göstermektedir. Aralarında 2000 km bulunan bu mezarların akrabalığı, üzerinde yapılacak ayrıntılı çalışmalarla atalarının Kırımda yaşadığı bölgeyi veyahut 150 yıl önceki akrabalığını merak eden insanlara bir ışık olacaktır. 1783 yılından bu yana yaklaşık 1milyon 800 bin kişinin Anadolu'ya göçmesine neden olan ve en az bir o kadar insanın da yollarda ölmesi yol açan yayılmacı Rus şovenizmi Kırım'da kalan Türkleri ise açlıkla, kurşuna dizerek veya zindanlara atarak yok etmeye çalışmıştır. Amacı Kırım'da Türklüğü yok etmek olan bu zihniyet 18 Mayıs 1944 tarihinde 300 bin Türk'ü hayvan taşınan vagonlara istifleyerek, haftalarca süren ölüm yolculuğuna göndererek Kırım'da Türklüğe son darbeyi vurmayı amaçlamıştır. Bugün Kırım da yaklaşık olarak 2.5-2.8 milyon insan yaşamaktadır ve bunların 300 bini Türk'tür. Belki Rus şovenizminin bir zaferi gibi görünen bu nüfus dağılımı fertlerin içindeki Türklük bilinci geliştikçe ve gerek Kırım'da gerekse Anadolu'daki tamgalar üzerine detaylı araştırmalar yapılması sonucu göç ile Kırımdan gelen insanların torunlarında anavatanlarına olan ilgi arttıkça tersine dönecek ve Kırım'da yüce Allahın yardımıyla diğer esir Türk illeriyle birlikte özgürlüğüne kavuşacaktır.

    Fatih KARAYANDI

    noimage
#07.05.2010 15:34 0 0 0