"...Biliyorum bütün sözler yavan, bütün sözcüklerin içi boşaltılmış, bütün anlamlar kullanılmış, bütün anlar uçucu; kelimeye dökülen her duygu, kendiliğinden soğuk bir klişe oluveriyor; hiç bir sözcük duygularıma da yüreğime de yetmiyor;
Anlatabildiklerimle değil, anlatamadıklarımla karşında durmak için kaçırdım seni, çaresizliğimi görmen için kaçırdım; yalnızlığımı anlaman için; beni yüreğinle anla, gözlerinle dinle diye...
"Beni kendi kelimelerinle gör diye". Seni aşk uğruna kaçırdım.Aşk uğruna. Hepsi bu işte..."
Sen ne hissedersen hisset, ne anlatırsan anlat, karşındaki kendi kelimeleri ile seni görmedikten sonra...
Sevmek tehlikelidir.
- biliyorum bunu. daha önce birini sevdim. sevmek; uyuşturucu almak gibidir. başlangıçta kendini iyi hissedersin, bütünüyle verirsin. ertesi gün, daha fazlasını istersin. henüz zehirlenmemiş, o duygudan hoşlanmışsındır ve onun üzerindeki egemenliğini sürdürebileceğini sanırsın. sevdiğin kişiyi ik...i dakika düşünür, sonraki üç saat boyunca unutursun.
ama, yavaş yavaş onun varlığına alışır, ona bütünüyle bağımlı hale gelirsin. böylece, onu üç saat düşünüp, iki dakika unutmaya başlarsın. yakınında değilse, bağımlılarının uyuşturucu bulamadıkları zaman hissettikleri şeyi hissedersin. uyuşturucu bağımlılarının, gerek duydukları şeyi bulamadıkları zaman hırsızlık yaptıkları, kendilerini aşağıladıkları gibi, aşk için her şeyi yapmaya sen de hazırsındır.
piedra ırmağının kıyısında oturdum, ağladım - paulo coelho
Denizimin üzerinden zamansız bir rüzgar geçebilir.
Denizimin üzerinden geçen rüzgar gemimi batırabilir.
Tellerime vuran mızrap sazımı kırabilir.
Yerinde olmayabilir yaz, bahar vaad ettiği mevsimde gelmeyebilir.
Nisanda papatya, mayısta gül açmayabilir
Bir daha öyle olmayabilir.
Hasılı hiç emniyette değilim...
Yedinci ve en tesirli bıçak darbesi ensesine gelir boynu sağa doğru bükülmüştür. Dervişler yere kapanmasını bekleye dursun. Şems Hz. Peygamberin şu hadisini sesi boğuk mırıldanır: "Allah'a kavuşmayı isteyeni Allah da sever" Dervişlerden birisi sırtına tekmeyi vurur. Yüzüstü taş zemine kapanır, dudağı patlamış, dişler...i zemine dökülmüştür Siyah feracesi kanlar içinde bordoya dönmüştür. Saçlarından tutarak kafasını kaldıran dervişin niyeti Şemsin başını gövdesinden ayırmaktır
Baş derviş engeller. Bırakın son nefesini versin. Sonra da en yakın bir kuyuya atın. Kıyafetine sarp atın.
Avluyu yıkayın. Sabah ile yola çıkarız. Şems hala son nefesini vermemiştir Sille taşının üzerindeki başını hafifçe göğe kaldırır ve: "Allah ne güzel sevgilidir. Rabbim sana aşığım. Ve bu canı sana hediye ediyorum." Mevlana içeri girer, mendili koklar eli titreyerek açar. İçinden san kağıda yazılmış bir not çıkar: "Yemin ederim ki ölümümün gözlerinin önünde olmasını isterdim. Gör ki aşk için
ölmek ne demekmiş." Mevlana olduğu yere düşüp bayılmıştır.Geceden sonra doğan ve kalplerin çöllerini cennetlere çeviren bir gözyaşı bu. Çoraklaşmış ve çöle dönmüş kalpler; açın sadrınızı! Aşkın gözyaşları, serin serin, sağanak sağanak, üzerimize damlıyor; bakın gökyüzüne, nasılda aşk yağıyor?
Yalnız gezerdim; o yanlış yollarda gönlüm neye acıkırdı geceleyin? Dağlara tırmanırdım; kimdi sen değilsen, aradığım dağbaşlarında?
Gürültüler ve gök gürlemeleri ve fırtına sağanakları, bundan, bu sakıngan, kuşkulu kedi dinlenmesinden yeğdir gözümde; kişiler arasında da usul basanlara, yarım yamalak kişilere hınç bağlarım en çok, kuşkulanan, durumsayan, geçen bulutlara.
Yüreklilik en iyi öldürendir: yüreklilik, acımayı dahi öldürür. Oysa acıma, en derin uçurumdur: kişi, hayatı nice derinliğine görürse, onca derinliğine görür acı çekmeyi de.
Ama yüreklilik en iyi öldürendir, saldırgan yüreklilik: ölümü dahi öldürür o; çünkü der: "Bu muydu hayat? Peki öyleyse! Bir daha!"
Akşamları ateşin başına oturduklarında hep beni konuşurlar, ama hiç biri beni düşünmez.
Onlar, gerçekte en çok bir şeyi isterler: kimsenin kendilerine zarar vermemesini. Böylece herkesin hoşuna gitmek, herkesi hoş tutmak isterler.
Dün sadece yaprakları göremiyordu, bugün ağacın da farkında değil.
Dün sadece balıkları göremiyordu, bugün denizi de kaybetti.
Dün sadece kuşları göremiyordu, bugün gökyüzü de yok penceresinde.
Parçaları kaybolsa da yapbozun hep aynı güne perdelerini açtığını sanıyor.
Bir süre sonra perdelerin açık ya da kapalı oluşu da önemini kaybedecek.
Gündüzü takip eden gece bileklerine kelepçeyi takıverecek ıssız bir yerde.
Anahtarını denize atacak ama deniz nerede ?
Anahtarını un ufak edip gökyüzüne savuracak ama nerede gökyüzü ?
Karanlığın krallığına başkaldırmayacak mı?
Hayır, gözlerine sürme çekmeye devam edecek, karanın içinde kaybolsa da kara.
Gözler karanlığa alışınca inletecek ortalığı gecenin tellalı:
Duyduk duymadık demeyin! İnsan karanlığa da alıştı!
'kırgınım. ve bunun ne anlama geldiğini henüz ben de bilmiyorum.
dışarda kar yağıyor.içerisi neredeyse bomboş. 'rabbim,sen olmasan/kimin aklına gelirim ben'i çoğaltmaya çalışırken; bir kedi geldi,boş boş bana baktı.
'buyur' dedim, 'buyur ki kendimi bir şey sanayım...'
Parmaklarım büyüdü diye mi tutmuyorsun artık ellerimi? Keşke hep küçük kalsalardı... Ne oldu da ayrıldı ellerimiz baba? Hiçbir zaman soramadım bunu sana. Sormak istediğimde fırsat olmadı, fırsat olduğunda cesaretim.
Diyelim ki ben, şu veya bu şekilde öldüm Seni yalnız bıraktım. Ne yapacaksın? Hayata küsüp bir yaşayan ölü mü olacaksın sen? Sence böyle mi olmak gerek Hemen söyleyeyim, ben senin böyle olmanı asla istemiyorum 'Yasımı tutma,' demiyorum tabi. Tabi ki yasımı tutacaksın, ama hayatının geri kalanını da sürdürmek zorundasın Hem insanlara yaşama umudu veriyorsun hem de insanın aklına olmadık şeyler getiriyorsun' diyorsun.
Lütfen bana böyle şeyler yazma!
Hele; yazacağın yazıların içine sensizliği hiç koyma sakın!..
Dayanamıyorum!..
Sensizliğin yazılmasına da sensizliğin kendisine de dayanamıyorum, anlıyor musun?'