Tıp Sözlüğü

Son güncelleme: 13.12.2009 19:07
  • ABDOMEN:Karın,batın.

    ABORTUS:Çocuk düşürme,düşük.

    ABSANS:Kısa süreli şuur kaybı.

    ABSE:Çevre dokulardan kese tarzında doku ile sınırlı içerisi cerahat ile dolu oluşum.

    ABSORBSİYON:Emilme, örn.sindirim, gıdaların barsaklarda absorbsiyonudur denilebilir.

    ADRENALİN:Böbreküstü bezlerinin iç kısımları tarafından salgılanan bir hormondur. Tabiatta bu hormonun görevi, organizmayı acil harekete hazırlamaktır ve etkisini, nabzın atışı, kanın iç organlar ve deriden kaslara sevk edilmesi, karaciğerdeki glikojenin glikoza değişmesi ve böylelikle acil bir enerji kaynağı sağlanması şeklinde gösterir.

    AFAKİ:Gözde, lensin olmaması.

    AFAZİ:Beyindeki ilgili alanların tahribi sonucu, konuşma veya konuşulanı anlama yeteneğinin kaybı. Disfazi, aynı durumun daha hafif bir formudur.

    AFRODİZYAK:Cinsi arzuyu artırıcı maddeler, ilaçlara verilen isim.

    AFONİes kaybı. Kısmi veya tam olabilir. Afoni sebepleri, genellikle konuşma kaslarını kontrol eden sinirlerin hastalığı veya zedelenmesi, boğaz, gırtlak hastalıkları veya nörozdur. Histerik afoninin nedeni, şuuraltı, hiç konuşamamak veya özel bir durumda konuşmamamk arzusudur.

    AGLÜTİNASYONıvı bir süspansiyonda, ufak cisimciklerin bir araya gelip birbirlerine yapışmasıdır.

    AGORAFOBİ:Geniş, açık bir sahada yalnız kalınca hissedilen, kontrol edilemeyen bir korkudur.

    AJİTASYON:Kişinin etrafa saldırganlığı, aşırı aktivitesi ile karakterize durum.

    AJİTE:Rahatsız, huzursuz, taşkınlık yapan.

    AKNE:Yüz, omuzlar, sırt ve göğüsteki yağ bezleriyle ilgili kronik bir deri hastalığıdır. En çok 14-20 yaşlar arasında görülür ve bu hastalığın tipik belirtileri olan siyah noktalar, sivilceler, gençlerin bu en hassas devirlerinde genellikle psikolojik rahatsızlıklara yol açar. Yağ bezlerinin kanalında bir tıkaç oluşur ve bu tıkacın başı sertleşip siyahlaşır. Bazen, kanal tıkalı olduğu halde, bez yağ salgılamaya devam eder ve böylece içi yağ dolu bir kist oluşur. Siyah noktalara tıpta komedon adı verilir.

    AKONDROPLAZİ:Tedavisi olmayan, sebebi bilinmeyen kalıtsal bir cücelik tipidir. Gövde normal büyüklüte olup, kol ve bacaklar anormal derecede kısa ve baş normalden büyüktür.

    AKOMODASYON:Gözün optik sisteminin çeşitli uzaklıklara uyum yaparak net görmenin sağlanması.

    AKROMEGALİ:Beyin tabanında bulunan hipofiz bezinin ön bölümünün aşırı çalışmasına bağlı bir durumdur. Büyüme tamamlanmadan, kemiklerin uzaması sona ermeden erken çağlarda baş gösterirse jigantism adı verilen dev görünüm oluşur. Bozukluk büyüme çağının bitiminden sonra baş gösterirse, el ve ayakların genişlemesi, çene ve burnun büyümesi ve sesin kalınlaştığı görülür.

    AKUSTİK SİNİR:İşitme siniri.

    AMBLİYOPİ:Gözde belirli bir bozukluk olmaksızın oluşan görme tembelliği.

    AMNEZİ:Hafızanın kısmen veya tamamen kaybolması.

    ANALJEZİK:Ağrı kesici.

    ANEMİ:Kısaca, halk arasında kansızlık olarak bilinen anemi, alyuvarların sayı olarak az olması ve alyuvarların içerisinde bulunan hemoglobin adı verilen maddenin miktarının azlığıdır.

    ANEMİK:Kan değerleri düşük olan, yani kan sayımında eritrosit sayıları ve hemoglobin miktarı düşük olan kişi.

    ANERJİ:Özel bir antijene cevap verilmemesi hali. Organizmanın savunma yeteneğinin kaybolması.

    ANESTEZİ: Doktorlar, ameliyat sırasında ağrı duymaması için, ameliyattan önce hastaya bir iğne yapar ya da solunum yoluyla bir gaz verirler. Hastanın bilincini yitirerek uykuya geçmesine narkoz, böylece vücudundaki ağrıları duyamayacak duruma gelmesine anestezi, bu duyu yitimine yol açan maddelere de anestezik denir.

    ANKSİETE:İç sıkıntısı, iç daralması.

    ANOSMİ:Koku alamama, nezle grip gibi enfeksiyonlarda olabildiği gibi koku siniri ile ilgili beyin bölgesindeki patolojilerde de görülebilir.

    ANOREKSİ:Anorexia Nervosa, özellikle genç kadınlarda görülebilen, yemek yememek, çok az uyumak, buna rağmen çok aktif olmakla beliren psikolojik bir bozukluktur. Bu durum genellikle kişinin çok şişmanladığı kanısı ile mübalağalı bir şekilde rejim uygulaması ile başlar, önceleri kontrol edilebilen iştah bir süre sonra hakikaten yok olur ve zayıflama normal ölçüleri aşar.

    ANSEFALİT:Beyin iltihabı.

    ANTİENFLAMATUAR:İltihabi reaksiyonu önleyen madde, ilaç...

    ANTİSEPTİK:Mikropları, yani insan, hayvan ve bitkilerin dokularına yerleşerek hastalığa yol açan bakteri, virüs, mantar gibi tek hücreli asalak canlıları yok etmek sağlıklı yaşamın temel koşullarından biridir. Antiseptik, antibiyotik ve dezenfektan gibi değişik adlarla anılan birçok madde bu amaçla geliştirilmiştir. Ama genel olarak "mikrop" öldürücüler denen bütün bu maddelerin bazı özellikleri ve kullanımları farklıdır.

    ANTİSEPTİKLERİN TARİHİ:İnsanlar, "mikrop kuramının" bulunmasından yüzyıllarca önce neden ve nasıl etki yaptığını bilmeksizin antiseptikleri kullanıyorlardı. Örneğin çiğ etin bol tuz ve baharatla yoğrularak sucuk biçiminde saklanması, sebzelerin yoğun bir tuz ve limon ya da sirke çözeltisi içinde bekletilerek turşu yapılması, bakterileri büyük ölçüde yok ederek bu besinlerin bozulmasını önlüyordu. Bugünkü antiseptikler ise Louis Pasteur'ün değerli çalışmalarının ürünüdür.

    ANTİSEPTİKLER NASIL ETKİ YAPAR?Kimyasal antiseptiklerin mikroplar üzerinde nasıl etkili oldukları tam olarak açıklanamamıştır. Bu maddeler doğrudan doğruya mikrop hücresine girerek yaşamsal işlevlerini engelleyebileceği gibi, mikrop hücresinin dış zarını eriterek de yıkıcı etki gösterebilir. Ne var ki birçok antiseptik normal hücreler üzerinde de ayn etkiyi yapar. Bu yüzden bu maddelerin dikkatli kullanılması gerekir. Bazı antiseptikler ağızdan alındığında ya da vücuda şırınga edildiğinde ağır sonuçlara, hatta ölüme yol açabilir.

    ANTİSPAZMODİKpazm çözücü, daha çok iç organlardaki düz kasların kasılmalarını çözen ilaç grubuna verilen isim.

    ANTİSTATİKtatik elektrik birikimini önleyen madde.

    ANTİTOKSİK:Toksin giderici.

    ANTİTÜSSİF:Öksürük giderici.

    ANTİVİRAL:Virüslara etkili, virusların zararlı etkilerini önleyen.

    ANÜLER:Halka şeklinde.

    ANÜRİ:İdrar çıkaramama.

    ANÜS:Makat, sindirim kanalının bitiş kısmı.

    AORTA:Kalpten çıkan, vücudun en büyük damarı, kalpten çıktıktan sonraki kavisli bölümüne arcus aorta, göğüs kafesi içersinde seyreden kısmına torasik aorta ve karın içersinde seyreden bölümüne de abdominal aorta denir.

    AORTİK ANEVRİZMA:Aort damarının her hangi bir bölümünde görülen genişleme.

    APANDİSİT:Kör barsak (apendiks) iltihabı.

    APATİ:Çevre ile anormal derecede ilgisizlik, duygusuzluk, kayıtsızlık.

    APEKS:Uç, tepe, zirve.

    APİROJEN:Ateş yükselmesine neden olan herhangi bir madde taşımayan.

    APNEolunumun geçici bir zaman içinde durması.

    APOPLEKSİ:Felç, inme.

    ARAKNOİD:Beynin üzerinin örten ince zar.

    ASETABULUM:Uyluk kemiğinin başının, kalça kemiği ile eklem yaptığı çukurluk

    ASETİLSALİSİLİK ASİT:Yaygın olarak kullanılan ve bilinen aspirinin kimyasal adı.

    ASİDOZ:Organizmanın asit baz dengesinde asit istikametinde bozulma sonucu ortaya çıkan entoksikasyon tablosu.

    ASO:"Antistreptolizin O" için kullanılan kısaltma. Streptolizin, "Hemolitik Streptokok" adı verilen bakterilerin salgıladığı toksinin adıdır. Bu toksinin varlığını tespit için yapılan tetkike de kısaca ASO adı verilir. ASO, romatizma gibi bazı Hemolitik Streptokok enfeksiyonlarında yükselir bu açıdan teşhis te ASO değerleri önem taşır.

    AŞİL TENDONU:Baldır arka kısmındaki kas grubunun, topuk kemiğine birleşmesini ve ayağın aşağı yukarı hareketini sağlayan yapı(kiriş).

    ATROPİN:Belladonna (Güzel Avrat Otu) adlı bitkiden elde edilen bir alkaloiddir. Tıpta çok değişik kullanım alanları vardır. Örneğin, göz dibinin muayenesinde, göz bebeğinin genişletilmesi için, ayrıca anesteziden önce üst solunum yollarında salgıların azaltılması için kullanılır.

    Tıp Sözlüğü buradan devam ediyor


#11.03.2006 06:21 0 0 0
  • Paylaşımın için teşekkürler
#11.03.2006 08:52 0 0 0
  • değerli bilgileriniz için teşekkürler
#11.03.2006 12:27 0 0 0
  • Paylaşımın için teşekkürler.
#11.03.2006 16:35 0 0 0
  • Paylaşımın için teşekkürler
#11.03.2006 17:37 0 0 0
  • verdiqin ßiLqiLer icin cok tsk ederim...
#11.03.2006 21:34 0 0 0
  • teşekkürler...
#11.03.2006 21:55 0 0 0
  • valla baya uzun okudum desem yalan olcak..
    ama bazi kelmeleri ogrenmis oldum mutlaka geri kalanina devam etcem..
    tesekkurler
#11.03.2006 23:20 0 0 0
  • ellerine sağlık emeğine sağlık arkadaşım
#12.03.2006 13:03 0 0 0
  • teşekkürler..ben ilaçların prospektüsünü okumaya çok meraklıyımdır bu kelimeler bana yardımcı olacak
#12.03.2006 15:54 0 0 0
  • emeğinize sağlık teşekkürler bu termleri öğrenmemiz iyi olacak
#13.03.2006 12:26 0 0 0
  • paylaşım için teşekkürler
#13.03.2006 13:15 0 0 0
  • sağol kardes
#14.03.2006 23:07 0 0 0
  • B

    BAĞIŞIKLIK
    Belirli bir mikroorganizmaya karşı vücudun direncidir. Aktif ve pasif olmak üzere iki tip bağışıklık (immünite) vardır. Aktif immünite, hastalığın, çok hafif de olsa, bizzat geçirilmesiyle oluşur. Hastalığa neden olan organizmalar, vücutta antikor reaksiyonları uyandırırlar ve bu reaksiyonlar, bazı vakalarda, hayat boyu devam eder. Pasif immünite ise, antikor reaksiyonu uyandırıcak nitelikte, fakat kuvveti azaltılmış veya değiştirilmiş olan mikropların vücuda aşılanmasıyla oluşur.

    BAKTERİ
    Tek hücreli mikroorganizmalardır. Bunlar, mantarlardan küçük, fakat virüslerden büyüktürler. Bazıları hastalık yapıcı, bazıları zararsızdır; bazı bakteriler ise, faydalıdırlar: Örneğin, toprağın nitrojen yapıcı bakterileri. Bakteriler, şekillerine göre sınıflandırılabilirler: Coccus'lar yuvarlak, bacillus'lar çubuksu, vibrio'lar virgül şeklinde, spirillum'lar dalgalıdır.

    BAKTERİYEMİ
    Bakterilerin veya bakteri toksinlerinin kana geçmesiyle oluşan ateş, titreme ile seyreden klinik tablonun adıdır. Eş anlamlı olarak septisemi de kullanılır.

    BALLİSMUS
    Kol ve bacakların, istemsiz, şiddetli, atıcı hareketleridir. Bu durum, gövdenin yarısında görüldüğü takdirde, "hemiballismus" adını alır.

    BANDAJ
    Yara sarmaya veya yaraları kapatan gazları ve tespit edici tahtaları yerinde tutmaya yarayan kumaş parçasıdır.

    BARBİTÜRAT'LAR
    Sinir sistemini uyuşturucu etkileri olan maddelerdir.

    BASİL
    Çomak şeklindeki mikroorganizmalardır. Örneğin Tüberküloz'un etkeni Koch adı verilen basildir.

    BATIN
    Gövdenin, göğüs ve pelvis bölgeleri arasındaki kısmıdır. Göğüsten, bir kas bölme teşkil eden diafragma ile ayrılmış olan batının, alt kısmında pelvis boşluğu ile devamlılığı vardır.

    BAZAL METABOLİZMA
    Vücut yüzeyi birimine göre hesap edilen, istirahat anında sarf edilen enerji miktarıdır.Vücut yüzeyi şahsın, boyu ve kilosundan hesap edilir.Troid bezinin fazla çalışmasında, bazal metabolizma yükselir.

    BELL PARALİZİSİ
    Yüz siniri felcidir.

    BENCE-JONES PROTEİNİ
    Myelomatosis gibi kemik iliğini ilgilendiren hastalıklarda, idrarla çıkartılan bir cins protein.

    BENİGN
    İyi huylu.

    BERİBERİ
    B vitamini noksanlığında meydana gelen ağır bir polinevrit.

    BİFİD
    İki bölüme ayrılmış durumda olan, çatallı, yarık.

    BİFURKASYON
    İki dala ayrılma yeri.

    BİKONKAV
    Her iki yüzeyide konkav, iç bükey veya oyuk olan.

    BİLATERAL
    Her iki tarafa ait olan, iki taraflı.

    BİLİRUBİN
    Hemoglobinin yıkılmasından açığa çıkan kırmızı boya.

    BİLİRUBİNEMİ
    Kanda bilüribinin artması.

    BİSEKSÜEL
    İki cinsiyetli, hem erkek hem dişi.

    BİYOPSİ
    Canlı bir dokudan muayene edilmek üzere küçük bir parça alınması.

    BLEFARİT
    Göz kapaklarının, özellikle kenar bölümlerinin iltihabı.

    BONE
    Kemik.

    BOTULİSMUS
    Basillus Botulismus toksinleri ile meydana gelen zehirlenme.

    BRADİKARDİ
    Kalbin dakikadaki atım sayısının azalması.

    BRAKİYALJİ
    Kol ağrısı.

    BRONCHİOLİTİS
    Solunum sisteminin en küçük fonksiyonel üniteleri olan bronşiollerin iltihabına denir.

    BÜL
    Ciltte içi sıvı dolu kabarık oluşumlar. Çapları 0.5 cm'den büyüktür. Küçük olanlarına vezikül denir.

    BÜLLÖZ
    Büllerden oluşan lezyon.
#06.12.2007 00:22 0 0 0
  • C

    CADUCEUS
    Mitolojide Tanrı'nın habercisi olan Merkür'ün asasıdır. ABD ordusu tıp mensuplarının sembolü olup, tıp biliminin sembolü olan Eskülap asaından farklıdır. Merkür asaının çevresinde iki yılan vardır, Eskülap'ta ise, bir yılan bulunur.

    CAISSON HASTALIĞI
    Vurgun. Dalgıçlarda ve çok yükselen havacılarda atmosfer basıncının ani değişimlerine bağlı olarak meydana gelir.

    CALCANEUS
    Topuk kemiği.

    CANDIDA
    Bir mantar çeşidi.

    CERAHAT
    Alyuvarlar, bakteri ve yıkılmış doku kalıntıları gibi iltihap ürünlerini kapsayan doku sıvısıdır.

    CERRAHİ
    Tıbbın en eski dallarından biridir. İlaçla ya da başka tedavi yöntemleriyle iyileştirilemeyen hastalıkların, yaralanmaların, vücuttaki yapı bozukluklarının ameliyatla onarılmasına ya da hastalıklı organı kesip çıkararak iyileştirilmesine dayanır.

    CERUMEN
    Kulak kiri. İnsan kulağında normal olarak bulunan balmumu kıvamındaki salgıdır. Bu salgının fazlalığı, kulak tıkanması ve geçici sağırlığa yol açar.

    CESTODIASIS
    Yassı solucan enfeksiyonudur.

    CLAVİCULA
    Köprücük kemiği.

    COR
    Kalp.

    COXAE
    Kalça kemiği.
#06.12.2007 00:24 0 0 0
  • Ç


    ÇEKUM (Caecum)
    İncebarsakla kalınbarsağın birleştiği yerdeki kesedir. Bu bölgede, iltihaplanma, ülserasyon veya kanser görülebilir.

    ÇIBAN
    Çıbanlar, derideki ter bezleri veya kıl keselerinin enfeksiyonlarıdır.

    ÇİÇEK
    Akut, enfeksiyöz bir hastalıktır. Her yaşta ve her cinsten kişiler bu hastalığa yakalanabilir. İki tipi vardır: Variola major ve variola minor.

    ÇİL
    Deride, güneşe maruz kalma sonucu beliren, ufak lekelerdir. Bunlar, daha fazla, lokalize güneş yanıklarına benzetilebilir ve ekseriyetle sarışın veya kızıl saçlılarda görülen melanin pigmenti birikimidir.
#06.12.2007 00:26 0 0 0
  • D


    DAKRİYOADENİT
    Gözyaşı bezi iltihabı.

    DAKRİYOLİT
    Gözyaşı taşı.

    DAKRİYOSİSTEKTOMİ
    Gözyaşı kesesinin ameliyatla çıkartılması.

    DAKRİYOSİSTİT
    Gözyaşı kesesi iltihabı.

    DAKRİYOSİSTOGRAFİ
    Kontrast madde verilerek gözyaşı kesesi ve kanalının radyolojik olarak incelenmesi.

    DAKRİYOSİSTORİNOSTOMİ
    Gözyaşı kanalının tıkalı olduğu durumlarda uygulanan, kesenin burun boşluğuna diranajını sağlayan ameliyat.

    DALTONİZM
    Renk körlüğü.

    DANSİMETRE
    Yoğunluk ölçen cihaz.

    DEBİLİTE
    Zeka geriliği.

    DEFEKASYON
    Dışkının dışarı atılması.

    DEFEKT
    Eksiklik, kusur.

    DEFİBRİLATÖR
    Kalbin normal dışı hızlı atımını durdurarak tekrar normal kalp ritmine dönmesini sağlayan araç.

    DEFLORASYON
    Kızlık zarının yırtılması.

    DEFORMASYON
    Şeklini bozma.

    DEFORMİTE
    Şekil bozukluğu.

    DEJENERASYON
    Dokuların normal yapılarının bozulup normal fonksiyonlarını yapamıyacak hale gelmeleri.

    DEKOMPRESYON
    Baskı yapan gücün veya baskının kaldırılması.

    DEKONJESTAN
    Konjesyonu (şişme) azaltan, dekonjessif.

    DEKÜBİTİS
    Yatalak olanlarda hareketsizlik sonucu sırtta ve kalçalarda açılan yaralar.

    DELİRİUM
    Zehirlenmeler, ateşli hastalıklar, epilepsi, histeri ve akıl hastalıklarında görülebilen, titreme, hallüsinasyonlar ve saldırganlıkla birlikte bilincin kaybolması tablosuna verilen isim.

    DEMANS
    Bunama, muhtelif formları vardır.Senil Demans, Presenil Demans, Toxic Demans.

    DEMİYELİNİZASYON
    Sinir liflerinin etrafını saran myelin tabakasının kaybı.

    DEMONSTRASYON
    Göstererek öğretme.

    DEMORALİZASYON
    Moral çöküntü.

    DEONTOLOJİ
    Aynı meslek grubunda olan insanların birbirleri ile olan ilişkilerinde uyulması öngörülen ahlaki, moral değerler.

    DEPİLASYON
    Kılların çıkartılması işlemi.

    DEPRESYON
    Ruhsal ve bedensel çöküntü, isteksizlik.

    DERMABRAZYON
    Deri üzerindeki benler veya yara izlerini ortadan kaldırma amacı ile yapılan kazıma işlemi.

    DERMATİT
    Cildin iltihabi durumu.

    DERMATOLOJİ
    Cildiye, cilt hastalıklarını inceleyen bilim dalı.

    DERMİS
    Ciltte en üst tabaka olan Epidermis'in altındaki tabakaya dermis adı verilir.

    DÜŞÜK
    Fetusun, gebeliğin 28. haftasından önce ölümü, ve rahmin dışa atılmasıdır.
#06.12.2007 00:28 0 0 0
  • E


    E.E.G
    Elektroansefalografi kelimesi için kullanılan kısaltma.

    E.K.G
    Elektrokardiogram kelimesi için kullanılan kısaltma.

    EDEMA
    Ödem, vücudun her hangi bir yerinde hücre dışında anormal su birikmesi.

    EFERVESAN
    Suya atıldığı zaman küçük gaz kabarcıkları çıkartarak köpüren, eriyen.

    EFFEKT
    Tesir, etki.

    EFFEKTİF
    Etkili, tesirli.

    EFFÜZYON
    Vücut boşluklarında veya doku içerisinde sıvı birikmesi. "Plevral effüzyon" iki plevra yaprağı arasında sıvı birikmesidir.

    EKİNOKOK
    Köpek ve kurtlar, nadiren kedilerde bulunan bir parazit olup larvaları memeli canlılarda büyüyerek hidatik kistleri yaparlar.

    EKLAMPSİ
    İlerlemiş gebeliklerde veya doğumdan hemen sonra yüksek kan basıncı, ödem ve idrarda protein yükselmesi ile karekterize nöbetler ve önlem alınmazsa bilincin kaybolması hali.

    EKO
    Yankı.

    EKOENSEFALOGRAM
    Beynin ekoensefalografi ile elde edilen çizelgesi.

    EKOKARDİYOGRAM
    Ekokardiyografi yoluyla elde edilen çizelge.

    EKOKARDİYOGRFİ
    Kalp, damar sisteminin teşhisinde kullanılan ultrasonik bir yöntem.

    EKOLALİ
    Hastanın kendisine söylenilen sözleri anlamsız şekilde aynen tekrarlaması.

    EKSİZYON
    Bir dokunun çıkartılıp atılması.

    EKTAZİ
    Genişleme. Örn. Bronşektazi.

    EKTODERM
    Derinin en dış tabakası.

    EKTOPİ
    Her hangi bir organın normal bulunması gereken yerde değilde, vücudun başka bir yerinde olması hali.

    EKTROPİON
    Göz kapaklarının serbest kenarlarının dış tarafa kıvrılmaları.

    EKZEMA
    Deride kızarıklık, şişme, veziküller, kaşıntı gibi belirtilerle görülen daha çok psikosomatik nedenli cilt rahatsızlığı. Akut ve Kronik diye ayrıldığı gibi Yaş ve Kuru ekzema cinsleri de vardır.

    ELEKTROANSEFALOGRAFİ
    Beynin elektriki faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi.

    ELEKTROKARDİOGRAFİ
    Kalp adelesinin faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi.

    ENDOKRİNOLOG
    Endokrin sistemin yapı, patolojileri ve tedavisi konusunda uzman kişi.

    ENDOKRİNOLOJİ
    İç salgı bezlerinin fonksiyonlarını, normal dışı çalışma sonucu oluşan hastalıklarını ve bunların tedavilerini inceleyen tıp dalıdır.

    ENSEFALON
    Beyin.

    ENVAZYON
    Yayılma, örneğin kafatasındaki bir tümörün beyin dokusuna envazyonu denince tümörün beyine yayılması kastedilir.

    EPİTEL
    Organ ve vücut yüzeylerini örten hücre tabakası.

    EROZYON
    Deri veya mukozada görülen, sınırlı bir bölgede epitel kaybı, yüzeyel yaralar. Örneğin; Cervical erozyon, halk arasında rahim ağzında yara olarak bilinir.
#06.12.2007 00:35 0 0 0
  • F



    FALKS SEREBRİ
    Beynin sağ ve sol yarı kürelerini birbirinden ayıran, orağa benzediği için bu isim verilen kalın zar.

    FALLOP TÜPLERİ
    Her biri yaklaşık 10 ar cm. uzunluğunda, uterusun üst köşelerinden yumurtalıklara kadar uzanan iki borudur. Tuba uterina veya uterus tüpleri de denir.

    FALLOT'S TETRALOGY
    Kalbin doğumsal bir anomalisine verilen isim.

    FAMİLYAL
    Irsi, kalıtsal, herediter.

    FARİNKS
    Yutak.

    FASİAL PARALİZİ
    Yüz siniri felci, bu sinirin felcinde yüzün yarısı kısmen hareketsiz ve ifadesiz kalır. Santral ve Periferik olmak üzere iki türlü olur.

    FASİAL SİNİR
    Yüz siniri, yedinci kafa çifti.

    FAT
    Yağ.

    FATAL
    Öldürücü, ölümle sonuçlanan.

    FEBRİL
    Ateşli, hummalı.

    FEÇES
    Dışkı.

    FEKALİT
    Barsakta bir kısım dışkının sertleşmesi sonucu oluşan dışkı taşı.

    FEMUR
    Uyluk kemiği.

    FERMENT
    Bazı organların salgılarında bulunup kimyasal değişikliklere etki eden maddeler.

    FERMENTASYON
    Mayalanma.

    FERRİTİN
    Demir elementinin vücutta depo edilen şekli.

    FERTİL
    Gelişme yeteneği olan, doğurabilen.

    FERTİLİTE
    Doğurma yeteneği, verimlilik.

    FETAL
    Fetus'a ait.

    FETUS
    Üçüncü gebelik ayı başından doğuma kadarki devre içinde ana rahmindeki canlıya verilen isim.

    FİBRİN
    Kanın pıhtılaşmasına yarayan albumin cinsinden bir madde.

    FİBRİNEMİ
    Kanda fibrin bulunması.

    FİBRİNÜRİ
    İdrarda fidrin çıkması.

    FİBROM
    İyi huylu bağ dokusu uru.

    FİBRO-SARKOM
    Bağ dokusunun kötü huylu tümörü.

    FİBRÖZ
    Lif dokusu

    FİBULA
    Bacaktaki iki kemikten dış kısımda olanıdır. Üstte Tibia ile eklem yapar diz eklemi yapısına girmez, altta ise ayak bileği eklemine iştirak eder.

    FİLARİA
    Omurgalı canlıların kanında ve dokularında yaşayan kıl kurdu cinsi parazit. Elefantiazis denilen rahatsızlığa neden olur.

    FRENİK SİNİR
    Nervus Frenicus. Göğüs boşluğu ile karın boşluğunu birbirinden ayıran diafragmanın sinirine verilen addır
#06.12.2007 00:37 0 0 0