Tıp Sözlüğü

Son güncelleme: 13.12.2009 19:07
  • G



    GALAKTEMİ
    Kanda süt bulunması.

    GALAKTORE
    Memeden kendiliğinden süt gelmesi.

    GALAKTOSEL
    Memede, içi süt dolu kist.

    GALAKTOZ
    Süt şekeri.

    GALAKTOZÜRİ
    Gebelerde idrarla galaktoz çıkması.

    GALAKTÜRİ
    İdrarın süt görünümünde çıkması.

    GANGLİON
    Lenf bezi, bazı ufak urlara verilen isim.

    GANGREN
    Dokunun ölmesidir, ancak halk arasında daha çok bir uzvun vücuda bağlıyken ölmesi anlaşılır.

    GASTRİT
    Mide iltihabı.

    GASTRODÜODENİT
    Mide ve onikiparmak barsağının iltihabı.

    GASTROENTERELOG
    Mide, barsak hastalıkları mütehassısı.

    GASTROENTERİT
    İshalle seyreden mide barsak iltihabı.

    GASTROENTEROLOJİ
    Mide, barsak hastalıkları bilgisi.

    GASTROİNTESTİNAL
    Mide - barsak.

    GASTROLİT
    Mide taşı.

    GASTROMEGALİ
    Midenin genişlemesi.

    GASTRONOMİ
    İyi yemek yeme bilimi.

    GASTROPTOZİS
    Mide düşüklüğü.

    GASTROSKOPİ
    Hastaya yutturulan bir kamera ile midenin görerek muayene edilmesi.

    GİARDİA
    Tek hücreli organizmalardandır. Esas adı Giardia Lamblialis olup, sindirim sisteminde yerleşir.

    GİARDİASİS
    Giardia İntestinalis adlı mikroorgnizmanın sebep olduğu hastalık.
#06.12.2007 00:40 0 0 0
  • H


    HABİTÜEL
    İtiyadi, alışkanlığa bağlı.

    HALLUKS
    Ayak başparmağı.

    HALLÜSİNASYON
    Gerçekte olmayan şeyleri algılamak.

    HALOTAN
    Anestezik bir madde.

    HAMARTOM
    Yeni oluşmuş kan damarlarında meydana gelen tümör.

    HAMARTROZ
    Eklem boşluğuna kan dolması.

    HAŞİŞ
    Esrar, haşhaş.

    HEMAGLÜTİNASYON
    Kan yuvarlarının aglütinasyonu.

    HEMANJİEKTAZİ
    Kan damarlarının genişlemesi.

    HEMANJİOM
    Kan damarlarından dogan urlar.

    HEMATEMEZ
    Kan kusma.

    HEMATOLOG
    Kan hastalıkları uzmanı.

    HEMATOM
    Organ içerisinde veya aralarında kan birikmesi.

    HEMATOMİYELİ
    Omurilikte kanama.

    HEMATOSEL
    Testis torbalarında kan birikmesi.

    HEMORAJİ
    Kanama.

    HERPES
    Uçuk, içi sıvı dolu vezikül.

    HERPES SİMPLEKS
    Aynı adı taşıyan virüsün sebep olduğu çeşitli deri ve mukoza bölgelerinde yaygın, küçük, içi sıvı dolu oluşumlar ile belirgin virütik enfeksiyon.

    HİLER
    Hilus'a ait. Örneğin, Hiler Lenf Adenopati denildiği zaman Hilus'a komşu lenf bezlerinde büyüme anlaşılır.

    HİLUS
    Organlarda büyük damar ve sinirlerin, akciğerlerde solunum yollarının giriş kapısı.

    HİPERKROMAZİ
    Pigment fazlalığı gösteren.

    HİPOFİZ
    Beyin tabanında burun arkasının üst kısmına uyan bölgede hormon salgılayan bir bezdir.

    HİPOSPADİAS
    Penisin doğumsal bir şekil bozukluğudur. İdrar yolunun son kısmı olan üretra'nın dışa açılan deliğinin normal yerinde değil, penisin alt yüzünde herhangi bir yerde olması halidir.
#06.12.2007 00:42 0 0 0
  • İ


    İDİOPATİK
    Oluşumunda bir sebep gösterilemeyen.

    İHTİYOZİS
    Cildin pul pul ve kuru oluşu ile kendini gösteren bir hastalık.

    İKTER
    Sarılık

    İKTUS
    İnme. darbe.

    İLEİTİS
    İnce bağırsak iltihabı.

    İLEUM
    bağırsağın son bölümü.

    İLEUS
    Bağırsak tıkanması.

    İLLUZYON
    Dışarıdan gelen görsel uyarıların olduklarından faklı algılanması.

    İMBESİL
    Geri zekalı.

    İMİTASYON
    Taklit.

    İMMATÜR
    Tam gelişmemiş.

    İMMİNENT
    Tehdit eden.

    İMMİNENT ABORTUS
    Düşük tehdidi altındaki gebelik.

    İMMOBİL
    Hareketsiz.

    İMMÜN
    Bağışık,bulaşıcı hastalıktan muaf.

    İMMÜNİTE
    Bağışıklık,muafiyet.

    İMMÜNİZE
    Bağışık kılmak.

    İMMÜNOLOG
    Bağışıklık uzmanı.

    İMMÜNOLOJİ
    Bağışıklığı inceleyen bilim.

    İNFLAMASYON
    Çeşitli mikrobik ajanlar veya toksinlerine karşı vücudun göstermiş olduğu; hararet artması, kızarıklık ile karakterize iltihabi reaksiyon.

    İNTERMEDİER
    Arada oluşan, meydana gelen.

    İNTRAEPİTELİAL
    Epital hücreleri içerisinde.
#06.12.2007 00:45 0 0 0
  • K

    KAKOZMİ
    Pis koku.

    KALYUM
    Potasyum.

    KARDİAK
    Kalbe ait.

    KARİNA
    Trakeanın (nefes borusu), sağ ve sol akciğerlere girmeden önce ikiye ayrıldığı kısıma verilen ad.

    KAŞEKSİ
    Genel sağlık durumunun bozukluğu ile ilgili ileri derecede zayıflama hali.

    KATABOLİZMA
    Maddelerin yüksek terkiplerinin, dokularda yakılarak daha basit terkipte maddeler meydana gelmesi.

    KELOİD
    Eski bir kesi veya ameliyat yerinde aşırı nedbe dokusu oluşmasıdır.

    KERATİN
    Tırnak ve boynuzun ana maddesi.

    KERATİNİZASYON
    Boynuzlaşma.

    KERATİT
    Kornea iltihabı.

    KERATOMA
    Nasır.

    KERATOMETRE
    Kornea kavislerini ölçmekte kullanılan alet.

    KERATOPLASTİ
    Matlaşmış korneanın yerine başkasından alınan korneanın konulması ameliyatı.

    KERATOSKOP
    Korneayı muayene aleti.

    KERNİCTERUS
    Yeni doğanın şiddetli ikterinde beynin bazı çekirdeklerinin bilüribinin etkisiyle toksik dejenerasyonudur. Çocukta zeka geriliği ve spastisite görülebilir.

    KETONEMİ
    Kanda keton cisimciklerinin bulunması.

    KETONÜRİ
    İdrarla keton çıkarılması.

    KIZAMIK
    Salgın yapan virütik bir çocukluk çağı hastalığıdır.

    KİFOZ
    Omurganın açıklığı öne bakan kanburluğuna verilen ad.

    KİST
    Etrafı membranla (zar) çevrili içi sıvı dolu oluşumlar. Büyüklükleri muhtelif olup vücüdun her tarafında oluşabilir.

    KİST HİDATİK
    Bazı organlarda (daha çok karaciger, akciğer , beyin) ekinokok adı verilen parazitlerin neden olduğu içi berrak su görünümünde kistler.

    KİST SEBASE
    Yağ bezlerinin büyümesi sonucu deri altında oluşan kistler.

    KLEPTOMANİ
    İhtiyacı olmaksızın patalojik çalma dürtüsüne verilen addır.

    KLOSTROFOBİ
    Kapalı yerlerden sebebsiz yere korkma reaksiyonudur.

    KOCH BASİLİ
    Tüberküloz basiline, bulanın adına izafeten verilen ad.

    KOLESTEROL
    Hayvansal ve bitkisel yağların içerisinde bulunan, karaciğer tarafından sentez edilen bir maddedir. Kanda normalden fazla bulunması halinde, damar sertliğine neden olur, ve bazanda safra pigmentleri ile birleşerek safra taşlarının oluşumunda rol oynar.

    KORPUS
    Gövde.

    KÜRTAJ
    Küretajın kelime anlamı kazımaktır. Ama burada adı geçen Kürtaj halk arasında, küçük hamileliklerde rahim içerisindeki ceninin tıbbi müdahele ile alınması kastedilmektedir. Kürtaj ayrıca teşhis amaçlı da yapılabilir. Yani rahim iç duvarından kazınarak örnek alınıp incelenmeside kürtaj olarak adlandırılır.
#06.12.2007 19:24 0 0 0
  • L


    LABİL
    Kararsız, çabuk değişen.

    LAGOFTALMİ
    Göz kapaklarındaki bozukluk nedeniyle gözlerin tam kapanmaması hali.

    LAKRİMA
    Göz yaşı.

    LAKTASYON
    Annenin süt verme devresi.

    LAKÜN
    Küçük boşluk, delik.

    LAP
    Lenfadenopati'nin kısaltılmış şeklidir. Lenfadenopati, lenf bezlerinde büyüme anlamına gelir.

    LAPARATOMİ
    Teşhis amaçlı veya ameliyat için karın boşluğunun açılması.

    LAPAROSKOPİ
    Ucunda kamera olan, laparoskop denilen aletle karın boşluğunun endoskopik incelenmesi.

    LARENGOSKOP
    Bogazın muayenesine yarayan aynalı ışıklı alet.

    LARENGOSKOPİ
    Gırtlağın içinin larengoskop ile muayenesi.

    LARENJİT
    Larenks iltihabı.

    LARENKS
    Gırtlak.

    LARVA
    Tırtıl, kurtçuk.

    LENFOMA
    Başlangıcını lenfoid dokudan almış ur.

    LEZYON
    Genel anlamda henüz tam olarak niteliği tespit edilmemiş bozukluk.

    LİGAMENT
    Vücudun muhtelif eklemlerinde, organlarında bulunan bağlara verilen isimdir.
#06.12.2007 19:26 0 0 0
  • M


    MAGNET
    Mıknatıs.

    MAKRO
    Büyük.

    MAKROSEFALİ
    Başın (beynin) normalden büyük olması.

    MALABSORBSİYON
    Emilimin bozuk oluşu.

    MALADİ
    Hastalık.

    MALARYA
    Sıtma.

    MALASİ
    Keyifsizlik, kırıklık.

    MALE
    Erkek.

    MALFONKSİYON
    Her hangi bir organın yetersiz veya dengesiz görev yapması.

    MALFORMASYON
    Kusurlu oluş, sakatlık.

    MALİGN
    Habis, kötü huylu.

    MALLEOL
    Ayak ekleminin her iki tarafındaki kemik çıkıntılarına verilen isim.

    MALLEUS
    Orta kulaktaki çekiç kemik.

    MALNUTRİSYON
    Sağlık için şart olan, vitamin, mineral, protein ve benzeri maddelerin yetersiz alınmasından doğan hastalıkları tanımlayan bir terimdir.

    MALPRAKTİS
    Tıpta yanlış, özensiz tedavi.

    MAMİLLA
    Meme başı.

    MAMOGRAFİ
    Meme filmi.

    MANDİBULA
    Alt çene kemiği.

    MANİ
    Aşırı neşe şeklinde beliren psişik hastalık.

    MANİFEST
    Aşikar, gizli olmayan.

    MARFAN SENDROMU
    Sebebi bilinmeyen herediter genetik bir hastalık.

    MARİHUANA
    Esrar.

    MASTEKTOMİ
    Memenin her hangi bir rahatsızlık nedeniyle alınmasıdır. Basit mastektomi sadece meme dokusunun çıkartılmasıdır. Radikal mastektomi ise, kanser vakalarında baş vurulan memeyle birlikte, memenin altındaki kasların ve koltuk altındaki lenf bezlerinin de çıkartılmasıdır.

    MASTEKTOMİ
    Ameliyatla memenin alınması.

    MASTİTİS
    Memenin iltihabıdır, emziren annelerde sütün birikmesi nedeniyle veya meme başındaki çatlak nedeniyle sık rastlanan bir durumdur.

    MASTOİDEKTOMİ
    Mastoid hücrelerin iltihaplanması nedeniyle mastoid kemiğin çıkartılması ameliyatıdır.

    MASTOİDİT
    Kulak arkasında bulunan mastoid kemikteki,mastoid hücrelerinin iltihabıdır. Genellikle orta kulak iltihaplarını takip eder.

    MAZOHİST
    İşkenceden zevk alan, işkence tarzı hareketlerden cinsel haz duyan.

    MENENJİT
    Beyin zarlarının (Meninkslerin) iltihabıdır.

    MENOPOZ
    Adetten kesilme.

    MENSTRUAL
    Menstruasyonla ile ilgili, adet görme ile ilgili.

    MENSTRUAL SİKLUS
    Adet görme dönemleri, iki adet arası.

    MENTAL RETARDASYON
    Zeka gelişiminde gerilik.

    MENTRUASYON
    Adet görme, ay başı. (bayanlarda periodik kanama)

    METASTATİK
    Metastaz yapmış lezyona verilen isim. (Başka bir organdan atlamış tümöral oluşum)

    METASTAZ
    Herhangi bir organdaki kanser hücrelerinin, vücudun başka bir bölümüne atlamasıdır.

    MİTOZ
    Hücre bölünmesi.

    MİYOM
    Uterus adalesinin iyi huylu tümörüdür.

    MUKOLİTİK
    Mukus'u eriten anlamındadır. Yani, akciğerlerde oluşan ve katılığı nedeniyle çıkarılmakta güçlükle karşılaşılan mukus'un (balgam) kıvamını azaltarak, atılmasını sağlayan ilaçlar.

    MUKOZA
    Bazı organların iç yüzlerini kaplayan ve salgı üreten doku tabakası
#06.12.2007 19:29 0 0 0
  • N


    NARKOANALİZ
    Psikanalize yardımcı olmak amacıyla, bir narkotik ilacın kullanılmasıdır.

    NARKOLEPSİ
    Önüne geçilemiyecek kadar şiddetli uyuma eğilimi.

    NARKOTİK
    Uyutucu, uyuşturucu.

    NARKOZ
    Ameliyat yapmak için duyu, hareket ve bilincin damar yolu veya solunum yolu ile narkotik madde verilerek uyuşturulmasıdır.

    NARSİZM
    Kendi kendini sevmek anlamına gelir.Aslında gelişimin normal bir safhasını teşkil eder,ancak hayatın ileri devrelerinde varlığı anormal sayılır.

    NATAL
    Doğuşa ait.

    NATRİUM
    Sodyum.

    NATUREL
    Normal, tabii.

    NAUSEA
    Mide bulantısı.

    NAZAL KEMİK
    Burun kemiği.

    NAZOFARİNKS
    Burnun arka kısmı ile yutağın komşuluk yaptığı bölge.

    NEBULİZER
    Sıvıyı püskürterek uygulamaya yarayan alet.

    NEONATAL
    Yeni doğana ait.

    NEOPLAZİ
    Patalojik anlamda yeni doku oluşumu.

    NODÜL
    Yuvarlak, çapı 1 cm'den küçük patolojik oluşumlar.

    NÖROLOJİ
    Asabiye, sinir hastalıkları.

    NÖROŞİRÜRJİ
    Beyin cerrahisi.
#06.12.2007 19:31 0 0 0
  • O


    OBDUKSİYON
    Otopsi.

    OBEZ
    Şişman.

    OBEZİTE
    Şişmanlık.

    OBJE
    Görülebilen veya dokunulanilen herhangi bir şey.

    OBJEKTİF
    Duyulup, görülebilen, idrak edilebilen.

    OBLİTERASYON
    Vücuttaki boşlukların tıkanması.

    OBSERVASYON
    Müşahade.

    OBSESYON
    Daimi endişe,fikri sabit, nöroz.

    OBSTETRİ
    Doğum bilgisi.

    OBSTRÜKSİYON
    Tıkanma, engel.

    ODİOGRAM
    Kulağın işitme gücünün kaydıdır, odiometri cihazı ile ölçülür.

    ODONTOİD
    Diş şeklinde.

    OEDİPUS KOMPLEKSİ
    Erkek çocuğun annesine karşı duyduğu bilinçsiz yakınlık nedeniyle babasını kıskanması ve bununla ilgili ruhsal bozukluklar kompleksine verilen isimdir.

    OFTALMİK
    Göze ait.

    OFTALMOLOJİ
    Göz ve göz hastalıkları ile uğraşan bilim dalı.

    OFTALMOLOJİST
    Göz hastalıkları uzmanı, göz mütehassısı.

    OFTALMOPLEJİ
    Göze ait sinirlerin felci sonucu göz kapağının düşmesi ve gözün hareket edememesi ile birlikte oluşan tablo.

    OFTALMOSKOP
    Göz içi muayenesinde kullanılan bir alet.

    OFTALMOSKOPİ
    Oftalmoskop ile gözün içinin muayene edilmesi.

    OFTALMOTONOMETRİ
    Göz içi basıncın ölçülmesi.

    OKKULT
    Gizli, kapalı.

    OKLUDE
    Kapalı, tıkalı.

    OKSİPUT
    Başın arka kısmı.

    OKULOMOTORYUS
    Gözü hareket ettiren sinirlerden birisidir.(3.kafa çifti Nervus Oculomotorius)

    OKÜLER
    Göze ait.

    OLEKRANON
    Dirsekteki çıkıntı.

    OLFAKTORYUS
    Koku siniri.(Nervus Olfactorius)

    OLİGO
    Geri,küçük.

    OLİGODENDROGLİOMA
    Sinir sistemi destek dokusuna ait, özellikle beyincikte görülen kötü huylu tümör.

    OLİGOSPERMİ
    Menide spermatozoidlerin normalden az oluşu.

    OLİGÜRİ
    İdrarın normalden az çıkartılması

    OMENTUM
    Karın içerisinde, barsakları örten oluşum.

    ONANİZM
    Genital organlar ile oynayarak kendi kendine tatmin.

    ONKOLOJİ
    Tümöral oluşumlarla ilgili bilim dalı.

    OPAK
    Donuk, şeffaf olmayan.

    OPERABL
    Ameliyat edilebilir, ameliyat edilmekle halen bir şansı olan. ( aksi; inoperabl )

    OPERASYON
    Cerrahi müdahale, ameliyat.

    OPİAT
    Afyonlu ilaç, uyuşturucu.

    OPİSTOTONUS
    Bazı hastalıklarda vücudun ekstansör (gerici ) kaslarının gerilmesi sonucu gövdenin yay biçimi alarak kasılmış hali. ( Örn. Tetanozda )

    OSTEOFİT
    Kemiklerde patalojik olarak oluşan çıkıntı şeklindeki oluşumlar.

    OSTEOGENESİS
    Kemik oluşumu, kemiklerin gelişimi.

    OSTEOGENESİS İMPERFEKTA
    Kemiklerin kolayca kırılacak şekilde gevrek oluşu ile karekterize kalıtsal nitelik gösteren hastalık.

    OSTEOİD
    Kemik gibi, kemiğimsi.

    OSTEOJENİK
    Kemik yapıcı.

    OSTEOLİZ
    Kemiğin çürümesi, nekrozu, erimesi.

    OSTEOMALASİ
    Kemiklerin yumuşaması ile karekterize bir hastalık.

    OSTEOMİYELİT
    Kemik iltihabı.

    OSTEOPLASTİ
    Kusurrlu kemiği düzeltme veya sağlam kemikle değiştirme ameliyatı.

    OVOBLAST
    Yumurtanın geliştiği hücre, yumurta hücresi.

    OVOSİT
    Olgunlaşma devresinden önceki dişi cinsiyet hücresi.

    OVÜLASYON
    Kadınlarda yumurtalıklarda ovüm'ün (Yumurtanın) atılmasıdır. Ovülasyon genellikle adet dönemlerinin ortasına rastlayan 11-14. günler arasında olur.
#06.12.2007 19:34 0 0 0
  • Ö


    ÖDEM
    Vücutta anormal miktarda su toplanmasıdır.Kalp, damar ve böbrek hastalıklarının bir belirtisi olabildiği gibi bazı allerjik durumlarda ve beyin travmalarında ciddi sonuçlar doğurabilir.

    ÖDİPUS KOMPLEKSİ
    Bkz. ODİPUS KOMPLEKSİ.

    ÖSTAKİ BORUSU
    Orta kulakla nazofarenksi birleştiren, atmosfer basıncı ile orta kulak içi basıncı dengeliyen yola verilen isimdir.

    ÖSTROJEN
    Yumurtalıklardan salgılanan ve insanlarda sekonder cinsel karakterlerin gelişmesini sağlıyan hormondur.

    ÖTENAZİ
    Kısaca ölüm hakkı da denilebilir.Tedavisi mümkün olmayan kronik hastalıklarda, hayattan umudunu kesmiş hastanın ağrısız bir metotla ölümüne izin verilmesidir.Yasal değildir.

    ÖZEFAGUS
    Yemek borusuna verilen isimdir, yutak ile mideyi birleştirir.
#06.12.2007 19:45 0 0 0
  • P


    PAKİMENENJİT
    Beynin en dış zarının (dura mater) iltihabıdır.

    PALİLALİ
    Psikolojik bir bozukluk olup, aynı cümle veya kelimenin bir çok defa tekrarlanmasıdır.

    PALPASYON
    Elle dokunularak yapılan muayene.

    PALPİTASYON
    Kalp çarpıntısı.

    PALSY
    Felç, inme.

    PALYATİF
    Hafifletici.

    PAN
    Bütün.

    PANARTERİT
    Bütün arterleri kapsayan iltihabi durum.

    PANDEMİ
    Salgın bir hastalığın kıta düzeyinde çok geniş bir alana yayılmasına verilen isimdir.

    PANKARDİT
    Kalbin bütün zarlarının iltihabı.

    PANKREAS
    Karın boşluğunun üst tarafında ve bel omurlarının ön kısmında yerleşik bir organdır.Salgılarıyla sindirm fonksiyonuna yardımcı olur ve kan şekerini düzenler.

    PANKREATİT
    Pankreas iltihabıdır.

    PANOFTALMİ
    Gözün bütün tabakalarının iltihabı.

    PANSİNÜZİT
    Bütün yüz sinüslerinin iltihabı.

    PAPAVERİN
    Opiumdan elde edilen, düz kasların spazmını çözücüetkiye sahip bir alkaloid.

    PAPİLLİT
    Görme sinirinin retinaya girdiği yerin(optik papilla)ödemli iltihabı.

    PAPİLLOKARSİNOM
    Kötü huylu papillom.

    PAPİLLOM
    Meme başı gibi çıkıntılar yapan iyi huylu tümörler.

    PAPÜL
    Ciltteki, sınırları belirgin, kabarık, 1 cm'den küçük çaplı lezyonlardır.

    PARA
    Yanında, yan. Örn. (Para-aortik aortun yanında)

    PARAKARDİAK
    Kalbin yanında, kalbe komşu.

    PARALİTİK
    Felç olan, felçli kişi.

    PARALİZİ
    Felç.

    PARAMEDİAN
    Orta hattın yanında, orta hatta yakın.

    PARAMEDİKAL
    Bir dereceye kadar tıpla ilgili, hekimliği kısmen ilgilendiren.

    PARANAZAL
    Burun boşluğunun yanında, buruna komşu.

    PARANKİM
    Bir organ yada bezin görev gören dokusudur. Örneğin, karaciğer parankimi denildiği zaman, karaciğerin bütünü anlaşılır.

    PARAOZEFAGEAL
    Özefagusun ( yemek borusu ) yanında yer alan.

    PARAPAREZİ
    Belden aşağı her iki bacağın kısmi felci, örn. hareket olup, yardımsız yürüyecek kadar güç olmaması.

    PARAPLEJİ
    Belden aşağı her, iki bacağın tutmaması, felç hali.

    PARASENTEZ
    İçinde su veya cerahat toplanmış bir vücut boşluğundaki sıvıyı çıkarmak için yapılan delme ameliyatı.

    PARATİROİD
    Tiroid bezi arkasında bulunan dört adet küçük beze verilen isim.

    PARATİROİDEKTOMİ
    Paratiroidlerin ameliyatla çıkartılması.

    PARATRAKEAL
    Nefes borusunun yanında yer alan.

    PARAVERTEBRAL
    Omurganın ( Vertebral Kolon ) yanında yer alan.

    PARAZİTEMİ
    Kanda parazit bulunması.

    PARENKİM
    Organın kendine özel doku yapısı.

    PARENTERAL
    İlaç veya serumların ağız yolu ile değil damar yolu, adele içi gibi yollarla verilmesi.

    PARESTEZİ
    Uyuşma, karıncalanma veya yanma hissi gibi duyusal bozukluklar.

    PARİETAL KEMİK
    Kafatasının her iki yan tarafındaki kemiklere verilen isim.

    PAROKSİSMAL
    Ani ve geçici krizler halinde gelen.

    PARONİŞİ
    Tırnak yatağı iltihabı, dolama.

    PAROTİS BEZİ
    Kulak altı tükrük bezi.

    PAROTİTİS
    Kabakulak.

    PARSİYEL
    Bütününü kapsamayan, tam olmayan, kısmi.

    PARTİKÜL
    Parçacık, zerre.

    PARTUS
    Doğum.

    PATELLA
    Diz kapağı kemiği.

    PATOGENEZ
    Hastalığın esas ve gelişimi.

    PATOGNOMONİK
    Bir hastalık için çok özel belirti, bu varsa mutlaka o hastalık akla gelmelidir gibi.

    PATOJEN
    Hastalık yapan madde veya mikroorganizmalar.

    PATOLOG
    Hastalık nedeni ile dokularda meydana gelen değişimleri inceleyen bilimle uğraşan kişi.

    PATOLOJİK
    Normal olmayan, hastalıklı.

    PEDİATRİ
    Çocuk hastalıkları ile uğraşan tıp dalı.

    PEDİATRİST
    Çocuk hastalıkları uzmanı.

    PELVİS
    Leğen kemiği.

    PERİTON
    Karın içi organları çepeçevre saran, karın boşluğunun iç yüzünü örten zardır.

    PERİTONİT
    Peritonun iltihabıdır.

    PERORAL
    Ağız yolu ile.

    PETEŞİ
    Ciltte nokta biçiminde kanamalar. (Damar dışına kan çıkması)

    PHENOTYPE
    Kişinin kalıtsal yapısının dışa akseden görünümü, aynı tür fertlerini belirleyen, gözle görülebilen özelliklerin tümü.

    PITRIASIS
    Daha çok gövdede ve uzuvların gövdeye yakın yerlerinde yerleşen, bazan kepeklenme gösteren bir cilt hastalığıdır. Çeşitli türleri vardır, bunlardan PITRIASIS VERSICOLOR'da deniz mevsimlerinde hasta olan bölge güneş ışını almadığı için daha belirgin hale gelir.

    PLAK
    Plak, dermatologlar için açık bir anlamı olan ancak başkaları tarafından genellikle anlaşılmayan bir terimdir. Yüksekliğine oranla kapladığı alan geniştir ve keskin bir kenarı vardır. Plaklar en sık sedef hastalığında (psöriasis) görülür.

    PLEVRA
    Akciğerleri ve göğüs kafesinin iç yüzünü örten zar.

    PLEVRAL
    Plevraya ait.

    PLÖREZİ
    Plevra iltihabı. Akciğerin üzerini örten plevra ile göğüs duvarını örten iki plevra yaprağı arasında sıvı birikmesi.

    PLÖRİT
    Plevranın, sıvı birikmeksizin kuru iltihabı.

    POLİKİSTİK
    Bazı organlarda çok sayıda içi sıvı ile dolu oluşumlara verilen addır. Polikistik böbrek, polikistik meme gibi.

    POLİP
    Organların ve vücut boşluklarının iç yüzünü kapsayan mukoza adı verilen tabakadan menşeini almış, saplı iyi huylu küçük ur.

    PROSTAT
    Erkeklerde mesanenin altında ve idar yolunun başlangıcında bulunan genital sisteme ait bir bez.

    PROSTATİT
    Prostat iltihabı.

    PSORIASIS
    Halk arasında sedef hastalığı olarak bilinir. Sık rastlanan, özellikle diz ve dirseklerde ve vücudun diğer bölgelerinde rastlanan simetrik, kırmızı, kabuklanma ve pullanma gösteren bir cilt hastalığıdır. Sebebi bilinmemektedir.

    PULMONER
    Akciğer veya akciğerlerle ilgili.

    PULMONER ARTER
    Akciğerin büyük besleyici arteri.

    PÜSTÜL
    Ciltte, içerisinde cerahat bulunan kabarık lezyonlardır.
#06.12.2007 19:57 0 0 0
  • R


    RABİES
    Kuduz.

    RADİKAL
    Sebebe yönelik, köklü.

    RADİKÜL
    İnce dal, küçük kök.

    RADİKÜLİT
    Omurilikten çıkan sinirlerin (spinal sinir) kök iltihabıdır.

    RADİKÜLOPATİ
    Spinal sinir köklerini tutan herhangi bir hastalık.

    RADİUS
    Ön kolun dış tarafında (baş parmak tarafında) bulunan kemiktir.

    RADYOAKTİF
    Radyasyon yayan özelliğe sahip.

    RADYODERMATİT
    Işına maruz kalmış ciltte meydana gelen dermatit.

    RADYOLOJİ
    Genel anlamda X ışınları,ses dalgaları veya diger yöntemleri kullanarak teşhis hizmetleri veren tıp dalıdır.

    RADYOTERAPİ
    Işınlama kullanılarak yapılan tedavi yöntemi.

    RAHİM
    Uterus, döl yatağı.

    RAŞİTİZM
    D vitamini eksikliğinin neden olduğu, çocuklarda görülen bir hastalıktır.Kemik teşekkülünün tam olmaması nedeniyle tedavisi geciktirilmiş, ihmal edilmiş vakalarda uzun kemiklerde deformiteler teşekkül eder.

    RAYNAUD
    Sebebi bilinmeyen, daha çok orta yaşlı kadınlarda rastlanan bir rahatsızlık olup, özellikle soğuğa maruz kalınca parmaklarda morarma ve hissizleşme ile karakterize bir damar rahatsızlığıdır.

    REFRAKSİYON
    Kırılma.

    REFRAKTOMETRE
    Görme bozuklukluklarını ölçen cihaz.

    REGRESYON
    Bir hastalık belirtisinin gerilemesi, şiddetinin azalması.

    REGURJİTASYON
    Yenilen yiyecek ve içeceklerin, kusma olmaksızın ağıza geri gelmesi.

    REHABİLİTASYON
    Fiziki hareket kusurlarını düzeltme, yeniden kazandırma.

    REJENERASYON
    Harap olmuş bir dokunun kendini yenilemesi, tamiri.

    REJİONAL
    Bir bölgeye ait.

    RELAKSİN
    Gebelik esnasında meydana gelen ve doğum işlevinde gevşetici rol oynayan hormon.

    REMİSYON
    Hastalık belirtilerinin sönmesi.

    RENAL
    Böbrekle ilgili.

    RENAL ARTER
    Böbrek arteri.

    REPRODUKTİF
    Çoğalabilen.

    RESPİRASYON
    Solunum, nefes almak.

    RESPİRATUVAR SİSTEM
    Solunum sistemi.

    RETANSİYON
    Birikme, toplanıp kalma. ( Örn. İdrar retansiyonu;idrar tutulması, idrar yapamama.)

    RETİKÜLER
    Ağ gibi, ağ biçiminde.

    RETİNA
    Gözün en iç tabakası, ağ tabaka.

    RETİNİT
    Retina iltihabı.

    RETROBULBER
    Göz küresinin arka kısmı.

    RETROBULBER NÖRİT
    Görme sinirinin, gözün arka kısmındaki bölümünün ani görme kaybı ile karekterize iltihabi durumu.

    RETROGRESSİV
    Gerileyen.

    RETROPERİTONEAL
    Periton zarının arkasında.

    RETROVERSİ
    Bir organın normal konumda değil arkaya doğru eğik durumda olması.

    REVASKÜLARİZASYON
    Yeniden damarlanma.

    REZEKSİYON
    Bir organ veya vücut kısmının bir bölümünün veya tamamının çıkartılması.

    REZİDÜ
    Artık, bakiye.

    REZİDÜEL
    Kalan, artan. ( Örn. Rezidüel İdrar; İdrar yapıldıktan sonra çıkartılamıyarak geride kalan idrar.)

    REZİSTAN
    Mukavim, dirençli.

    REZİSTANS
    Direnç, mukavemet.

    REZORBSİYON
    Emilme.
#06.12.2007 20:02 0 0 0
  • S


    SADİST
    Başkasına işkence etmekten zevk alan kişi.

    SADİZM
    Başkalarına acı vermekten cinsel haz duyma.

    SAFRA
    Karaciger tarafından salgılanan, yeşilimsi kahverengi bir sıvıdır.Safra, kısmen yağ sindirimine yarayan bir salgı, kısmende eskimiş alyuvarların tahrip olmaları sonucu oluşmuş bir atılma ürünüdür.

    SAFRA KESESİ
    Karaciğerden salgılanan safranın toplandığı, karacigerin alt kısmında bulunan torba şeklinde bir organ-dır.Kesenin görevi, safrayı depolayıp, yoğunlaştırmak, ve gerekli aralıklarla oniki parmak barsağına safra salgılamaktır.

    SAGİTTAL
    Vücudu sol, sağ şeklinde ortadan ayıran düzlem.

    SAK
    Kese, torba.

    SAKKÜLER
    Keseye benzer, torba gibi.

    SAKRALİZASYON
    Beşinci bel omuru ile kuyruk sokumu kemiğinin birleşik olmasına verilen isim.Yapısal bir farklılıktır.

    SAKROİLİAK EKLEM
    Sakrumla kalça kemiğinin, sağda ve solda yapmış olduğu eklem.

    SAKRUM
    Kuyruk sokumu.

    SALİSİLİK ASİT
    Ateş düşürücü etkisi olan ve aspirin yapımında kullanılan bir madde.

    SALMONELLA
    Bir bakteri türü.

    SALPENJİT
    Tuba uterinaların iltihabı.

    SALPİNKS
    Tuba uterina, rahimle yumurtalıklar arasındaki geçişi sağlayan, sağlı sollu iki tarafta bulunan tüpler.Tüplerin tıkalı olması kısırlığa neden olur.

    SEDASYON
    Hastanın sakinleştirilmesi.

    SİMPLEKS
    Tek maddeden oluşmuş, basit, sade.

    SİNÜZİT
    Sinüs adı verilen yüzdeki kemik boşlukların iç yüzünü kaplayan mukoza iltihabına ve boşlukta cerahat toplanmasına sinüzit adı verilir.

    SİROZ
    Bir organda sertleşme ve nedbeleşme ile karakterize fibröz doku oluşumuna verilen isimdir. Ancak bu terim hemen her zaman karaciğerin görevini yapamamasıyla ilgili, kronik karaciğer iltihabı için kullanılır.

    SİTOLOJİ
    Hücre bilimi.

    SKOLYOZ (SKOLİOSİS)
    Omurganın sağ veya sola doğru eğrilikleri ile karakterize şekil bozukluğu.

    STERNUM
    İman kemiği.

    SUBKARİNAL
    Karinanın altında. (Karina Trakea'nın ikiye ayrıldığı yere verilen isim)

    SUBPLEVRAL
    Akciğer zarının altında.

    SÜT BEZESİ
    Meme dokusu içerisindeki süt üreten bezler.
#06.12.2007 20:08 0 0 0
  • T


    TABES DORSALİS
    Sfilizin ilerlemiş döneminde sinir sistemi tutulumuna bağlı olarak dengesizlik, yürüme güçlüğü görme bozuklukları ile seyreden tabloya verilen isimdir.

    TAKİPNE
    Çok hızlı solunum.

    TALAMUS
    Orta beyindeki bir cekirdek grubuna verilen addır.

    TALASEMİ
    Kalıtsal bir kan hastalığıdır.akdeniz kıyılarında yaşayanlarda daha sık görülür.

    TARTAR
    Diş taşı.

    TELEKARDİOFON
    Kalp seslerini hastadan uzakta dinleten alet.

    TELENJİEKTAZİ
    Deride veya mukozalarda kırmızı lekeler şeklinde görülen kılcal, arteriol ve venüllerin genişlemesinden oluşan lezyonlar.

    TELEPATİ
    Beş duyu işe karışmaksızın düşüncelerin, bu duyuların üstünde bir yolla aktarılması.

    TEMPORAL BÖLGE
    Şakak bölgesi.

    TENDİNİT
    Tendon iltihabı.

    TENDON
    Kasların kemiklere yapışmasını sağlayan yapılar.

    TENESMUS
    Rektum veya mesanenin iltihaplı durumlarında görülen, ağrılı işeme veya defekasyon duygusu.

    TENYA
    Barsak paraziti, şerit, yassı solucan.

    TESTOSTERON
    Erkek seks hormonuna verilen addır.

    TREMOR
    İrade dışı titremelere verilen addır. Örneğin, Hipertiroidi (Tiroid bezinin fazla çalışması) adı verilen rahatsızlıkta ellerde görülen ince amplitüdlü titremelere tremor adı verildiği gibi, Parkinson da görülen kaba ve büyük amplitüdlü titremelere de tremor denir.

    TROMBOZ
    Kan damarlarının pıhtı veya ateron (kolesterol) plakları oluşarak tıkanmasıdır.
#06.12.2007 20:09 0 0 0
  • U


    ULNA
    Önkolun iki kemiğinden içte (serçe parmağı tarafında)bulunanıdır.

    ULTRASONOGRAFİ
    Ultra-ses kullanılarak elde edilen görüntüler.Bir çok hastalığın ön teşhisinde kullanılan, ancak daha çok karın organları gibi ses dalgalarının kolayca geçebileceği konumdaki organların tetkikinde etkili bir inceleme yöntemidir.Şua söz konusu değildir.

    ULTRASOUND
    İnsan kulağının duyamıyacağı kadar yüksek frekanslı ses dalgaları.Ultra-ses.

    ULTRAVİOLE
    Dalga boyu 2000-4000 arası olan mor ötesi ışınlar.

    UTERUS
    Rahim, döl yatağı.

    UTERUS BİCORNİS
    Uterusun iki boynuzlu olması anlamında bir terimdir.Uterusun üst kısmının çökük olması nedeniyle her iki uç kısımlarının beligin hal alması sonucu ortaya çıkan görünümdür.

    UVULA
    Küçük dil.
#06.12.2007 20:11 0 0 0
  • Ü


    ÜLSER
    Geniş anlamıyla deri ya da mukoza altı dokuları meydanda bırakan kronik yaralardır.

    ÜLSERATİF KOLİT
    Kalın barsakla rektumun, kronik iltihabı ve ülserasyonudur.

    ÜREMİ
    Kandaki üre oranının normalin üzerinde olması halidir.

    ÜRETER
    Böbreklerle idrar torbasını birleştiren, idrarın torbaya ulaşımını sağlayan tüptür.Her iki tarafta birbirinden bağlantısız olarak bulunur.

    ÜRETRA
    İdrarın dışarıya atılmasını sağlayan ve ıdrar torbasından sonraki idrar yoluna verilen isim.

    ÜRETRİT
    Üretranın iltihabıdır.

    ÜRİN
    İdrar.

    ÜROGENİTAL
    Genital ve idrar yolları sistemi ile ilgili.

    ÜROGRAFİ
    Damardan kontrast madde verilerek böbrekler,idrar torbası ve idrar yollarının belirli zaman aralıkları ile filmlerinin çekilmesidir.Üriner sistem hakkında teşhis amaçlı yapılan işlemdir.

    ÜROLOJİ
    Kadın ve erkeklerdeki idrar yolları ve üreme sistemleri ile ilgili hastalıkları inceleyen bilim dalıdır.Bevliye.

    ÜRTİKER
    Hassasiyet sonucu ortaya çıkan deri döküntüleri ve kaşıntı ile belirgin bir durumdur.
#06.12.2007 20:12 0 0 0
  • V


    VAGOTOMİ
    Vagus sinirinin etkisini ortadan kaldırmak amacıyla dallarından birisinin kesilmesidir.

    VAGUS
    Nervus Vagus onuncu kafa siniridir, kafatasından çıktıktan sonra mide , barsak sisteminin bir kısmına, kalp ve akcigerlere dallar verir.Bu sistemlerin fonksiyonlarında önemli rol oynayan bir sinirdir.

    VAJEN
    Kadın cinsel organı.

    VAJİNİT
    Vajina iltihabı

    VAKSIN
    Aşı

    VARİKOSEL
    Erkeklerde spermatik kordon venlerinin genişlemesi sonucu torbalar içersinde varis oluşumu.

    VARİS
    Kirli kan taşıyan damarların, fonksiyonel bozuklukları sonucu ya da kan akımının önündeki bir engel nedeniyle genişliyerek kıvrımlı bir hal almasıdır.Yüzeyel olduğu gibi derin venlerde de varis gelişebilir.

    VASKÜLİT
    Damar iltihabı.

    VAZODİLATASYON
    Vücudun belirli bir yerinde, normalde bulunmayan her hangi bir madde yabancı cisimdir. Bunlara özellikle çocuklarda, barsaklar, kulak ve burunda rastlanır. Yutulan yabancı cisimler, yemek borusunda takılabilir, ya da tehlikeli olabilir.Bu nedenle bazen am

    VAZODİLATATÖR
    Damar genişletici etkiye sahip ilaç, madde.

    VAZOKONSTRÜKSİYON
    Damarları büzülmesi, kasılması.

    VAZOKONSTRÜKTÖR
    Damarları büzen etkiye sahip ilaç, madde.

    VAZOSPAZM
    Damar kasılması, büzülmesi

    VEJETERYAN
    Bitkisel gıdalarla beslenen, etyemez.

    VEN
    Kirli kanı kalbe taşıyan damarlar.

    VERTİGO
    Genel anlamda baş dönmesi, hareket duygusu demektir. Ancak tansiyon düşmesi ile ilgili baş dönmeleri bu kapsamda değildir. Vertigodan kastedilen labirentit, iç kulak iltihabı, Meniere hastalığı gibi durumlarda olan baş dönmesi hissi Vertigo diye adlandırılır.

    VİTİLİGO
    Bir cilt hastalığı olup, vücudun çeşitli bölgelerinde, yer yer renk (pigment) kaybı ile karakterize, normal bölgelerden keskin sınırlarla ayrılan beyaz lekeler.
#06.12.2007 20:14 0 0 0
  • Y


    YABANCI CİSİMLER
    Vücudun belirli bir yerinde, normalde bulunmayan her hangi bir madde yabancı cisimdir. Bunlara özellikle çocuklarda, barsaklar, kulak ve burunda rastlanır. Yutulan yabancı cisimler, yemek borusunda takılabilir, ya da tehlikeli olabilir.Bu nedenle bazen ameliyatla çıkartılmaları gerekebilir.

    YAĞ EMBOLİSİ
    Büyük kemik kırıklarında görülebilen bir komplikasyondur. Kemik iliğindeki yağın bir kısmı açığa çıkar ve yağ damlaları kan dolaşımına karışıp damar tıkanmasına neden olur.

    YAĞLI DEJENERASYON
    En çok kalp, karaciğer ve böbreklerde görülür. Bu organlarda, hücreler normal çalışma yeteneklerini kaybederler ve içlerinde yağ tanecikleri birikir.

    YALANCI GEBELİK
    Tüm gebelik belirtilerinin olmasına rağmen, uterus boştur. Bu duruma yalancı gebelik denir. Daha çok psikolojik menşelidir.
#06.12.2007 20:15 0 0 0
  • Z


    ZAR
    Anatomide makroskopik ya da mikroskopik boyutlu, az ya da çok farklılaşmış ya da karmaşık yapıda, geniş ve yassı katman biçimli oluşumların genel adıdır.

    ZATÜRREE (PNÖMONİ)
    Akciğer dokusunun iltihabı. Çeşitli etkenlere bağlı olarak gelişmekle birlikte, genellikle birincil ya da ikincil mikrobik etkenlerin yol açtığı akut ya da subakut hastalık tablolarını belirten bir terimdir.

    ZAYIFLIK
    Kişinin vücut ağırlığının yaşına, cinsiyetine ve boyuna göre hesaplanmış normal değerlerden daha düşük olması.

    ZEHİR
    Hücrelere ve yaşayan dokulara kimyasal ya da biyokimyasal nitelikte zararlar veren her türlü madde. Zehrin en tipik özelliği bu zararlı etkisini en küçükdozlarda bile göstermesidir.

    ZEHİRLENME
    Bir zehrin vücutta emilmesiyle ortaya çıkan belirtileri anlatan genel terim. Görece küçük miktarlarda kimyasal ya da biyokimyasal etki gösteren zehir, süresi ve ağırlığı değişebilen bir hastalıkhaline ya da ölüme yol açar.

    ZEKA
    Yeni sorunları karşılayarak uygun çözümler bulmak amacıyla, zihnin tüm ögelerini amaca uygun kullanabilme yeteneği ya da gücü.

    ZEKA GERİLİĞİ
    Zihinsel gelişmenin yavaşlığı. Doğuştan gelen ya da bebeklik çağında ortaya çıkan zihinsel yetersizliğe bağlı olarak ruhsal gelişimi duraklayan kişilerde görülür.

    ZEKA YAŞI
    Psikolojide, zeka testleriyle saptanan ve takvim yaşından farklı olarak belirli bir yaş grubuna özgü becerilerle zihinsel yetkinliği ifade eden ölçü.

    ZİGOMA
    Gözlerin alt ve yan kısımlarında, elmacık kemiklerine karşılık düşen yüz bölgesi.

    ZİGOT
    Döllenme sırasında spermatozoitin yumurtayla birleşmesi sonucu oluşan hücre.

    ZONA
    Etkeni su çiçeğine de yol açan virüs hastalığı. Herpesvirüs.

    ZOOFİLİ
    Hayvanlara karşı aşırı düşkünlükle belirlenen hafif bir duygulanım bozukluğu. Genellikle aşırı duygusal, destek konusunda saplantılı ve normal yoldan bu desteği sağlayamamış kişilerde (bekarlar, çocuksuz çiftler vb.) görülür.
#06.12.2007 20:17 0 0 0
  • teşekkürler :)
#07.12.2007 15:14 0 0 0