2 Temmuz Sivas Katliyamı - Madımak Olayları - 2 Temmuz Sivas Katliyamı Madımak Olayları - 2 Temmuz Madımak Olayları
Sivas Katliamı ya da Madımak Olayı, 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından organize edilmiş olan Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli'nin yakılması ve 35 yazar, ozan, düşünür ile iki otel çalışanının yanarak ya da dumandan boğularak hayatlarını kaybetmesi ile sonuçlanan olaylardır.
Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında, aralarında Aziz Nesin'in de bulunduğu pek çok sanatçı ve fikir insanı dönemin Sivas valisi Ahmet Karabilgin'in özel davetlisi olarak bu kente geldi. Kültür Merkezi içindeki karşıt grupla çıkan taşlı sopalı çatışma, polis tarafından fazla büyümeden, zor kullanılarak önlendi.
Binlerce kişiden oluşan karşıt grup, Kültür Merkezi'nden yeniden Hükümet Meydanı'na geldi. Hükümet Konağı'nı taşlamaya ve slogan atmaya başlayan grup ardından Madımak Oteli civarına ulaşarak, slogan atmaya devam etti. Grup önce Madımak Oteli önündeki araçları ateşe verdi ve oteli taşladı. Madımak oteli tutuşturulan perdeler ve alt katta bulunan eşyalarla birlikte yakıldı. Otele sığınmış olan kişilerden, aralarında Asım Bezirci , Nesimi Çimen ,Muhlis Akarsu , Metin Altıok ve Hasret Gültekin'in de bulunduğu 35 kişi yanarak veya dumandan boğularak yaşamını yitirdi. Aralarında Aziz Nesin'in de bulunduğu 51 kişi de olaylardan kendi olanaklarıyla, ağır yaralarla kurtuldu. İtfaiye merdiveniyle kurtarılmaya çalışılan Aziz Nesin, merdiven trabzasındaki görevli tarafından darp edilip, merdivenden itfaiye aracı etrafında toplanan azgın kalabalığa doğru itildi.Başından yaralanan Aziz Nesin'i linç girişiminden araya giren polisler kurtardı. Yaralılar, polis arabalarıyla Tıp Fakültesi Hastanesi`ne götürüldü.
Olaylar sonucunda 33 konuk, 2 otel görevlisi yaşamını yitirdi. Akşam saatlerinde valilikçe ilan edilen "2 günlük sokağa çıkma yasağı" ile birlikte, güvenlik güçleri şehirde tam bir hakimiyet sağlayabildi.
Yargılama
Olaydan bir gün sonra 35 kişi gözaltına alındı. Daha sonra gözaltına alınanların sayısı 190'a çıktı. Gözaltına alınan 190 kişiden 124'ü hakkında "laik anayasal düzeni değiştirip din devleti kurmaya kalkışma" suçlamasıyla dava açıldı,[8] geri kalanlar serbest bırakıldı. Kamuoyunda Sivas Davası olarak bilinen davanın ilk duruşması, Ankara 1 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde 21 Ekim 1993 günü yapıldı. 26 Aralık 1994'te karara bağlanan dava sonucunda, 22 sanık hakkında 15'er yıl, 3 sanık hakkında 10'ar yıl, 54 sanık hakkında 3'er yıl, 6 sanık hakkında 2'şer yıl hapis cezası, 37 sanık hakkında da beraat kararı verildi.
Müdahil avukatlar, Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin kararını "taraflı, hukuka ve adalete aykırı" olarak niteleyerek, ayrıntılı bir savunmayla temyize gittiler. Yargıtay 9. Ceza Dairesi katliamın "Cumhuriyete, laikliğe ve demokrasiye yönelik olduğunu" belirterek Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin kararını esastan bozdu. Ankara 1 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, Yargıtay'ın bozma kararına uyarak yargılamayı yeniden başlattı.
28 Kasım 1997'de açıklanan kararda, 33 sanık Türk Ceza Yasası'nın 146/1 maddesine göre idama ve 14 sanık 15 yıla kadar değişen hapis cezasına24 Aralık 1998'de hapis cezalarını onadı, 33 idam cezasını ise usül noksanlıkları nedeniyle bozdu. Şubat 199916 Haziran 2000'de 33 sanık Devlet Güvenlik Mahkemesi'nce yeniden idam cezasına çarptırıldı. 2002 yılında idam cezasının yürürlükten kaldırılmasıyla idam cezası hükümlülerinin cezaları müebbet ağır hapis cezasına çevrildi.mahkûm edildi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarihinde usül eksikliklerinin giderilmesi için başlayan yargılama sonucunda
Sanıkların avukatlığını Refahyol iktidarının Adalet Bakanı Şevket Kazan üstlendi ve bakanlığı sırasında onları hapishanede ziyaret etti.
Geçen bu zaman zarfı içerisinde sanık sayısı tahliyelerle 33'e düştü. ve Yargıtay'ın 1997'deki bozma kararından sonra firar eden 8 sanık ise halen yakalanamamıştır.Olayın kilit ismi olarak nitelendirilen, dönemin Sivas Belediye Meclisi üyesi Cafer Erçakmak
Sivas Davası İstiklal Mahkemeleri sonrasında, tek bir davada, bu kadar çok idam cezasının verildiği ilk davadır
Olaylar ;
Etkinliklerin ikinci günü, Sivas'taki sağ eğilimli yerel basında (Hürdoğan, Bizim Sivas, Hakikat, Anadolu, Yeni Ülke, Taraf) da halkı tahrik edici başlıklarla bezenmiş haberler çıkmıştı. Tertipçiler, saldırıya geçmek için koşulların yeterince olgunlaştığı kanaatine varırlar. 2 Temmuz günü, camiler tıklım tıklım dolar. Bazı saldırganlar cuma namazını tam bitmemiş olacak ki, bir yanda ellerinde sopalar, bir yanda yarı bırakılmış namazlarını tamamlamak için sağına, soluna selam vererek koşuyorlardı.
2 Temmuz Cuma günü, saat 13.30'da saldırı başlatıldı. Değişik camilerden akın akın insan, şenlik yapılan Kültür Merkezinin önünde toplandılar; taş ve sopalarla Kültür Merkezine saldırdılar.
"Sivas laiklere mezar olacak, Cumhuriyet Sivas'ta kuruldu, Sivas'ta yıkılacak, Şeriat gelecek, batıl zail olacak" sloganları atan gruplar, Kültür Merkezi'nde bulunan 1500 kişinin üzerine saldırır. Ancak, etkinlikleri izlemekte olanların direnişleriyle karşılaşan ve sayıca görece az olan saldırganlar, geri çekilmek zorunda kalır. Saldırganlara sürekli olarak yeni katılımlar olmaktadır. Çeşitli camilerden çıkanlar, koşarak saldırganlara katılmaktadır. Kalabalık gruplar, Kültür Merkezi'ne bir kez daha saldırırlar. İzleyiciler ve görevliler bir yandan saldırıya karşı barikat kurarak direniyor; öte yandan da içerideki insanları boşaltmaya ve arabalarla başka yerlere göndermeye çalışıyorlardı. Olay yerinde yeteri sayıda güvenlik gücü yoktu. Olanlar da saldırıyı engelleyecek güçte değillerdi. Kültür Merkezi'nin camları, kapıları ve pencereleri yerle bir edilmişti.
Nihayet, Kültür Merkezi boşaltıldı ve saldırıya uğrayanlar güvenli bölgelere gönderildi. Bu arada, yeni katılımlarla saldırganların sayısı onbine yaklaşmıştı. Gözlerini kan bürümüştü ve dişlerini gıcırdatarak parçalayarak insan arıyorlardı. Saldırgan kitle, isteğine ulaşamamanın verdiği hırsla Kültür Merkezi'nden Valiliğe yöneldi.
Valilik önünde toplanan binlerce saldırgan, "Şerefsiz vali istifa, Sivas size mezar olacak, Şeriat gelecek, zulüm bitecek, Yaşaşın şeriat, Muhammed'in ordusu kafirlerin korkusu, Yaşasın Hizbullah, kahrolsun laiklik, şeriat isteriz..." sloganlarıyla binayı taşa tuttular...
Saldırganların bir kolu, yeni dikilen "Halk Ozanları Heykeli"ne yöneldi. Heykeli kazma ve balyozla parçalayarak sürüklemeye başladılar. Bu arada, kimi saldırganların dişlerini heykele geçirmeye çalıştığı görülüyordu. Diğer bir grup da, Kongre Müzesinin yanında bulunan Atatürk heykeline saldırdı, yere düşürdükleri Atatürk heykelini de sürüklemeye başladılar. Saldırganların sayısı giderek 15 bine yaklaşmıştı. Şeriat istemlerini ve sloganlarını haykırarak etkinlik konuklarının kaldığı Madımak Oteli'ne yöneldiler. Otelde, kent dışından gelmiş ve çoğunluğu yazar, ozan ve sanatçı yaklaşık 150 kişi bulunuyordu. Saldırı üzerine, güvenliğin daha kolay sağlanacağı düşüncesiyle otele gelmiş insanlar tedirgin oldular. Otelin önünde az sayıda polis vardı ve saldırganlara, "Dağılın, yapmayın" demekten öte bir müdahalede bulunacak gibi görünmüyorlardı.
Otelde bulunanlar, tehlikenin ayırdında idiler. Telefonla Sivas Valisi'ni, Emniyet Müdürünü ve diğer yetkilileri arayarak önlemlerin artırılmasını istediler. Ulaşılan her yetkili, "Korkmayın, her türlü önlem alınmıştır" yanıtını veriyorlardı.
Saldırganların amacını sezinleyen Sivas Valisi Ahmet Karabilgin de saat 14.30'da Başbakanı ve İçişleri Bakanı'nı telefonla arayarak bilgi vermiştir. Saldırının giderek bir katliama dönüşeceğini gören Sivas Valisi, çok tedirgin olur ve Ankara'yla telefon irtibatını hiç kesmez. Saat 14.40'da yeniden İçişleri Bakanı'nı ve müşteşarını arar, saldırının artık bir katliama dönüşmekte olduğunu bildirir. Vali yine de rahatlayamaz. Saat 18.45'te Başbakanı ve İçişleri Bakanı'nı tekrar arar ve mutlaka yardım edilmesi gerektiğini bildirir. Çevre illerden de yardım istenmektedir.
Sivas Valisi'nin bunca çabalarının ve görüşmelerinin sonucu, Tokat Emniyet Müdürlüğü'nden 20 polis; Kayseri Emniyet Müdürlüğü'nden 31 Polis, Jandarma Komutanlığı'ndan 20 Jandarma olmak üzere 71 güvenlik görevlisi gelmiştir. Sivas Tugay Komutanı 6 bin kişilik asker mevcudundan yalnızca 30-40 acemi er göndermiştir. Askerler saldırganların arkasında bir yerde nöbet tutarcasına bekletilir. Bir ara Tugay Komutanı da olay yerine gelir ve sağa sola bir göz attıktan sonra ayrılır.
Otel'de bulunanların Ankara'daki yetkililerle yaptığı telefon görüşmeleri ve önlem istemleri de dikkate alınmamıştır. Bu girişimler ve devletin duyarsızlığı değerlendirildiğinde saldırganların korunduğu tartışması gündeme gelmektedir.
Madımak Oteli'ne sığınmış yüzlerce kişi, pencerelerden saldırganların oteli yakmaya çalıştığını izlemekte, korku içinde beklemektedir. Saldırganlar, can almadan ayrılmayacak gibidir. Karanlık çökmüş, elektrikler de kesilmiştir. Saldırganlardan kimileri, otelin önündeki arabaları ters çevirerek ateşe vermekte, kimisi de bidonlarla benzin taşıyarak otelin içine atmaktadır. Alevler, otelin giriş ve alt katlarını sarmaya başlamıştır. Sivas İtfaiyesi gecikmeli de olsa yangın yerine gelmiş, ancak saldırganlar itfaiyenin çalışmasını engeller. Hortumlar kesilir, arabaların lastiklerinin havası boşaltılır.
Yangın oteli tamamen sarar. 8 saattir kurtarılmayı bekleyenlerin umudu tükenmeye başlamıştır. Artık ölümün çok yakınında olduklarını biliyor ve ondan kurtulmanın yollarını arıyorlardı. Yangın bütün oteli sarmıştır. Cinnet halindeki kalabalık, ölüm haberlerini beklemektedir. Dışarıda gözlerini kan bürümüş katiller, otelden gelen yanmış insan eti kokusunu ciğerlerine çekerken, Ankara'daki bakanlar ve yetkililer de kokteyllerde kadeh kaldırıyorlardı.
4 Temmuz günü, Sivas'ın Madımak Oteli'nde 35 can yakılarak katledilmiştir. 51 kişi de kendi olanaklarıyla ağır yaralarla kurtulabilmişlerdir. Çatıya çıkarak yardım isteyenler arasında Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli de vardı. İtfaiyenin merdivenli arabası otele yaklaştı.
Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli merdivenlerden inerlerken, Sivas Belediye Meclisi Üyesi Cafer Erçakmak ile bazı belediye görevlileri saldırıya geçtiler.Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli, itfaiyenin merdivenlerinden aşağıya atıldılar. Başından yaralanan Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli'yi linç edilmekten araya giren polisler kurtardı. Yaralılar ambulansla değil polis arabalarıyla Tıp Fakültesi Hastanesine götürüldü.
Hayatını kaybedenler
Muhlis Akarsu - 45 yaşında, sanatçı
Muhibe Akarsu - 35 yaşında, Muhlis Akarsu'nun eşi
Gülender Akça - 25 yaşında
Metin Altıok - 52 yaşında, şair, yazar
Ahmet Alan - 22 yaşında
Mehmet Atay - 25 yaşında, gazeteci
Sehergül Ateş - 30 yaşında
Behçet Aysan - 44 yaşında, şair
Erdal Ayrancı - 35 yaşında
Asım Bezirci - 66 yaşında araştırmacı, yazar
Belkıs Çakır - 18 yaşında
Serpil Canik - 19 yaşında
Muammer Çiçek - 26 yaşında, aktör
Nesimi Çimen - 62 yaşında, şair, sanatçı, üç telli curanın son ustası
Carina Cuanna - 23 yaşında, Hollandalı gazeteci
Serkan Doğan - 19 yaşında
Hasret Gültekin - 23 yaşında şair, sanatçı
Murat Güneş,Murat Gündüz - 22 yaşında
Gülsüm Karababa -22 yaşında
Uğur Kaynar - 37 yaşında, şair
Asaf Koçak - 35 yaşında, karikatürist
Koray Kaya - 12 yaşında
Menekşe Kaya - 17 yaşında
Handan Metin - 20 yaşında
Sait Metin - 23 yaşında
Huriye Özkan - 22 yaşında
Yeşim Özkan - 20 yaşında
Ahmet Öztürk - 21 yaşında
Ahmet Özyurt - 21 yaşında
Nurcan Şahin - 18 yaşında
Özlem Şahin - 17 yaşında
Asuman Sivri - 16 yaşında
Yasemin Sivri - 19 yaşında
Edibe Sulari - 40 yaşında, sanatçı
İnci Türk - 22 yaşında
Kenan Yılmaz - 21 yaşında
Yumrukluyorum duvarları,yumrukluyorum kara gecenin bedenini
Ellerim kan içinde,nehirler taşmış yanaklarımda
37 can, 37 gül çatlamış susuzluktan sivasın içinde
Nasıl uyku tutar gözlerimi
Döne döne samaha duranlar tutuştu önce
Sonra türküler sonra da şiir çığlıksız düştü türkülerin
yanı başına
Sivas Sivas yiğitlik midir emanet cana kıymak?
Yiğitlik midir bir tutam ışığı kör bıçakla güneşten koparıp
karanlığa kurban etmek
Söyle hangi kitapta vardır elleri kolları bağlıyı yakmak?
Var mıdır kardelen akınında bir avuç inciyi ateşte tutmak
loov
Böyle garip düştüğüme bakma, böyle mahsun durduğuma
Varsın ateşim suskunlukla beslensin
Benimde yüreğim gençliğini almış yanına yürür başı dik
Senin de dağların var Sivas senin de dağların
Dağlarında Şahanların!
Gün tutuşur canım gece tutuşur
Yangınlarda tutsak canlar tutuşur
Gülüm toprak olur yele karışır
Yürür gelir canlar yollar tutuşur
Sivas ellerinde sazım tutuşur
Söz tutuşur canım türkü tutuşur
Teller bizi söyler diller yarışır
Özgürlüğü yazan kalem tutuşur
Canlar can olurda eller tutuşur
Dost evinde canım sevda tutuşur
Pir Sultanlar ölmez binler yetişir
Akar gelir canlar tarih tutuşur
BöyLe insanLık dışı bir oLay karşısında söyLenecek tek söz;
Bu olayın olduğu tarihte Sivas'ta yaşıyorduk.. Çok küçüktüm tabi hatırlamam imkansız ama.. İkinci kararda idama mahkum edilen 33 kişi arasında komşumuz da vardı.. Evli ve ikiz çocukları vardı.. Çocuklar da benim gibi bebekti daha.. Kendi halinde ailesini geçindirmek için işine gidip gelen bi insandı.. Yoldan geçerken tesadüfen tutuklandı ve idama mahkum olmuştu.. Yaşanan olaylar, öncesi, sonrası, yargılamalar bütünüyle kara leke.. Sivas şehrinin adını yıllardır lekeleyen (bende Sivaslıyım) bir olay..
KaÇ Asır Geçerse GeÇsin KaÇ Can YaKıLıRSa YaKıLSıN ŞEREFSİZLER Amacına ULaŞamayacaktır Biz YaKILDıKÇa Diriliriz ÇoğaLırız Büyürüz ŞahLanırız...
Kimi ÜŞÜYEREK Geberir
Kimi Düşerek DoNaRaK LeŞ Lenir
Ama Bu ŞekiL öLen KişiLerin
Şerefsiziliği BAKİ KaLaCaKTIR
MADIMAKTAKİLER Asırlar Geçsede Kahpece YakıLdıkları Dilden Dile Uzayıp Yuz Yıllar Boyu Konusulacak Şerefsizlik Herzaman oLduğu Gibi 2 Temmuzda Kınanacak....
Soysuzun Kibriti Şerefsizin Ateşi YAKMADI Bizi Biz Pir Sultanın YoLundaydık Yanarızda Yakarızda... Sen Yanmazsan Biz YanmazSaK NasıL Çıkacaktı ŞerefsizLerin Şerefsizliği....
37 DeiL Ey Kahpe 37 MiLyonuz Gücün Yetecekse Durma GeL Bizde YANMAYA Hazırız...
Ey Pir Sultan'ı asılan halk
Ey gencecik insanı yakılan halk
Acılarını güç yap kendine
Ve yeter de artık ayağa kalk
Susmanın sınırı yok ...
Ey halkım
Susma artık
Kır sana takılmak istenen zinciri
Gör kimler tarafından
Hor görülüyor ve eziliyorsun
Kalk artık
Gün başlıyor
Gir kavgaya
Ve SAVAŞA...
Sivas katliamının 17 yılında 37 Güneşimizi Söndüren Tüm karanlık Elleri lanetliyorum...
Geceler yanıyordu avuçlarımda
Işıklar yara almış
Kan damlıyor güneşten
Evren tüm kapılarını kapadı
Kaçmak ve kurtulmak yok
Hepiniz yanacaksınız
Ey 37 cana kıyanlar
Nereye koşuyorsunuz
Sığınacak hiçbir yeriniz yok
Susanlar susturulanlar
Sessiz seyirci kalanlar
Allahın isminin ardına saklanıp
Ellerine kan bulayanlar
Kendi cehenneminizde yanacaksınız
Oyyy Sivas
Yanıyor madımak
Yanıyor canlar
Yüreğim yangın yeridir şimdi
Unutmadık unutmayacağız unutturamayacaksınız
Alevler hala içimizde yanmakta
Temmuz yanıyor
Madımak yanıyor
İnsanlık yanıyor
Acımız tükenmeyecek
Türküler yarım
Sazlar kırık
Yürekler suskun şimdi
Bende "Sivaslıyım!" Ve Sivas'ta yaşıyorum. Olay gününü hatırlıyorum. Kesinlikle olmaması gereken kara bi leke.
Lakin adaletin terazisinin hayli yamuk olduğu ülkemizin, bu terk edilmiş bozkırında, o olay esnasında, bi kaç 'yoldan geçen, masum' vatandaşı sırf bşeler soğusun ferahlasın, geçiştirilsin (!) diye içeri attılar..
Yamuk terazinin düzelmesi adına.. Ama o teraziyi daha da incitti ve yamulttu !
Sivas 2 Temmuz gibi gizli kapaklı provake hatırat'lı kanlı bi tarihle değil.
Cumhuriyetin temellerinin atılma tarihi olan "-4 EYLÜL" ile anılması daha uygundur.
Bu masum olan Sivas halkına iadei itibardır..
Bu olayın olduğu tarihte Sivas'ta yaşıyorduk.. Çok küçüktüm tabi hatırlamam imkansız ama.. İkinci kararda idama mahkum edilen 33 kişi arasında komşumuz da vardı.. Evli ve ikiz çocukları vardı.. Çocuklar da benim gibi bebekti daha.. Kendi halinde ailesini geçindirmek için işine gidip gelen bi insandı.. Yoldan geçerken tesadüfen tutuklandı ve idama mahkum olmuştu.. Yaşanan olaylar, öncesi, sonrası, yargılamalar bütünüyle kara leke.. Sivas şehrinin adını yıllardır lekeleyen (bende Sivaslıyım) bir olay..
Lakin adaletin terazisinin hayli yamuk olduğu ülkemizin, bu terk edilmiş bozkırında, o olay esnasında, bi kaç 'yoldan geçen, masum' vatandaşı sırf bşeler soğusun ferahlasın, geçiştirilsin (!) diye içeri attılar..
Yamuk terazinin düzelmesi adına.. Ama o teraziyi daha da incitti ve yamulttu !
Sivas 2 Temmuz gibi gizli kapaklı provake hatırat'lı kanlı bi tarihle değil.
Cumhuriyetin temellerinin atılma tarihi olan "-4 EYLÜL" ile anılması daha uygundur.
Bu masum olan Sivas halkına iadei itibardır..
Son olarak, acınızı yürekten paylaşıyoruz..
benim konusmama gerek kalmamıs
ve unutmucaz unutturmucaz diyenler iyi bir şekilde arastırsın okusun izlesin görsün neden o olay için sivas seçildi kim yaptı ve yaptırdı hemen sivası veya sivas halkını sucluyorlar hapse atılanlar hep sucsuz kişilerdi neden suçlular hapse atılmadı çünki güçlü kişilerdi mesela benim evimin karsısında oturan bi abimiz daha hapisten cıkalı 6 ay olmustur sorunca ne yaptın dıye ordan gecıyordum diyor.
o olay için sivas seçildi kim yaptı ve yaptırdı hemen sivası veya sivas halkını sucluyorlar hapse atılanlar hep sucsuz kişilerdi neden suçlular hapse atılmadı çünki güçlü kişilerdi
bak burda ne yazıyor! ve arastırın kısmınıda iyi oku o kelimenin içinde çok gizli şeyler var hemen sivaslılar yaktı demesi çok kolay arastır sonra konus!
Bunun sivaslılarla kesinlikle alakası bile yoktur vede bundan sonucu sivaslılar yaptı diye çıkartmak gerekmez ölen 37 kişinin içinde suçsuzlarda vardı o otelin içinden onlarca kişiyi öldürerek çıkan ünlü sanatcımızda vardı vede sokaktan geçerken sadece kameraya gözüktüğü için hapse atılan onlarca masum insan neden sadece sivas olayı göz önüne alınıyor neden başbağlar olayı yansıtılmıyor neden bunu yapan suçlular üzerine alınmıyor neden sivas'a vurulan bu kötü leke aradan 17 sene geçse bile halen aynı kalıyor...İşte bizim milletimiz gerçek huyu bu hiç bir şeyi bilmeden yorumlarda bulunuyorlar vede içimizde böylesi vatan hainleri bulundukça bizim sırtımız yerden kalkmaz ben sivas'ta doğdum vede büyüdüm bu zmana kadar sivas vatandaşından hiç bir zarar görmedi nerede sivas'ın dışından gelmiş insanlar var onlardan gördük sonuç olarak 2 temmuzun sivas vatandaşı ile bir ilgisi yoktur....
len sen ıyıce karıstırdın ortamı suclu kımde ole dedın? o olayda arif sağda vardı haklısın ama tam kesin bişi yok ve başbağları neden katsınlarkı içeriyi yıpratmak varken neden bahsetsinlerki!!!
Bizler,Erzincan-Kemaliye ilçesinin Barasor vadisinin sonunda yaşayan Anadolu insanlarıyız. Dedelelerimiz,babalarımız.yıllarca sılayı terkedip,gurbette çalışarak kazandıklarını kendi köyüne harcamıştır.
5 temmuz akşam namazını mütakip, yüz kişilik terörist grubu köyümüzü basarak, dedelerimizi,babalarımızı,kardeşlerimizi,dayılarımızı,annelerimizi ve akrabalarımızı şehid etmişler, bine yakın küçük ve büyük baş hayvanlarımızı telef etmiş, evlerimizin yüzde doksanını yakarak yok etmişlerdir.
Türkiye cumhuriyetinin göbeğinde yaşıyorduk. Neydi bu anlayamadık.
savaşmı vardı? kurtuluş savaşımı vardı? haçlı ordularımı saldırıyordu.
hayır. Ama 16 yıl oldu anlayamadık.
olaydan sonra olay yerine güvenlik güçleri 12 saat sonra ulaştı. Görgü tanıkları olay yerinden 600 e yakın boş mermi kovanının toplandığını soylüyorlar. Bu toplanan boş kovanların balistik muayenesi yapılmalıydı. Yapıldımı?
Yapıldıysa: bu güne kadar Başbağlar olayında kullanılan bir tek silah yakalanamadımı?
Cenazeler yeterli çalışmalar yapılmadan, kamyonlara yükleyerek,20 km uzaklıktaki Başpınar köyüne defnedildi.
Yine olaydan iki gün sonra ,dozerlerle kısmen yanmış evler,hatta içinde cesetlerin bulunduğu evler bile dümdüz edildi.
Burada gerekli araştırmanın yeterli derecede yapılmadığını ifade etmek istiyorum.
O gün verdiğimiz şehidlerimizin yerlerine, bu gün yeni şehid adayları; Ali Kucurlar,Süleyman Akpınarlar,Hüseyin Günerler,Kamil Akpınarlar,Rıfat Aydınlar,Feridun Dikkayalar yetişmişlerdir.
Bu gün bunların hepsi soruyor. Babalarımızı,dedelerimizi,amcalarımızı,dayılarımızı kimler niçin öldürdü. Bilen birileri bunları bize anlatmalı.
Sivasda yapılan katliamı da hiç bir müslümanın kabül etmeyeceği gibi, bizde hiç bir zaman kabul etmeyiz. O katliamı yapanları kınıyor ve lanetliyoruz.
Sivas ve Başbağlar olayı, Alevi ve Sunni vatandaşlarını birbirine düşürmek için düzenlenen bir tuzaktır. Ama bizler bu tuzağa düşmedik.
Bazı medya grubu veya bazı kişiler devamlı sivas olayını gündeme getirirken, sivas olayında üç gün sonra meydana gelen Başbağlar olayında 33 şehid veren,bütün maddiyatını kaybeden Başbağlar köyünden senede bir gün bile olsa bahsetmemek insafa, adalete, eşitliğe ve vatanseverliğe sığarmı.
Yarabbi;Kanlarını ilay-ı kelimetullah uğruna döken aziz şehidlerimizin mekanını cennet eyle. Tağutun zulmünü,onların davasını sürdüren yiğitlerin eliyle söndür. Kafiri,Aziz Şehidlerimizin pak kanında boğ.
Bizleri de onların yolunda eyle ve bizleri onların şefaatinden mahrum eyleme. Amin.